Etiket arşivi: IRAK DOSYASI

IRAK DOSYASI : ABD, CIA’in “Yeterli Delil Yok” Raporuna Rağmen Irak’ı İşgal Etmiş

Saddam Hüseyin yönetiminin kitle imha silahı ürettiği iddiasının teyidi için yeterli delil olmadığı, dönemin Başkanı George Bush ve yönetimine bildirildiği ortaya çıktı.

ABD‘nin Irak işgali öncesinde hazırlanan istihbarat raporunda, Saddam Hüseyin yönetiminin kitle imha silahı ürettiği iddiasının teyidi için yeterli delil olmadığı, dönemin ABD Başkanı George Bush ve yönetimine bildirildiği ortaya çıktı.

GİZLİLİK KALKTI

ABD merkezli Vice News’in haberine göre, Bush yönetiminin, Irak‘ta kitle imha silahı ürettiği iddiasına dayanak yaptığı ve ABD Kongresi’nden Irak‘ı işgal etmek için yetki almakta kullandığı 93 sayfalık istihbarat raporunun büyük bölümünün gizliliği kaldırıldı.

"BİLGİ EKSİKLİĞİ VAR"

Vice News’te, bilgi edinme yasası aracılığıyla CIA‘dan edinildiği belirtilen raporda yer alan istihbarat birimlerinin değerlendirmesinde, Irak‘ta Saddam Hüseyin yönetiminin kitle imha silahı üretme programı yürüttüğü iddialarına ilişkin kilit konularda bilgi eksikliği olduğu vurgulanıyor.

Raporda Irak‘ın kitle imha silahı üretim programına devam ettiği ancak bu silahlara ilişkin anahtar konumdaki bir çok önemli bilginin eksik olduğu kaydediliyor.

BUSH TAM TERSİNİ İDDİA ETMİŞTİ

Bush yönetimi ise savaş öncesi açıklamalarda, istihbarat raporlarının sarsılmaz biçimde Irak‘ta kitle imha silahı bulunduğunu teyit ettiğini savunmuştu.

"KAPASİTESİ YOK"

Raporda dikkat çeken bir husus ise Saddam Hüseyin‘in nükleer silaha sahip olma niyeti olmasına karşın bunu yapabilecek materyalinin bulunmadığı ve yakın zamanda bunu yapabilecek kapasitesinin de olmadığının Bush yönetimine bildirilmiş olması.

EL KAİDE YALANI

Raporda, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Donald Rumsfeld‘in, Irak rejimi ile El Kaide arasında işbirliği olduğuna ilişkin "kesin kanıtları olduğu" iddiası da teyit edilmiyor.

O güne kadar yakalanan El Kaide militanlarının hiçbirisinin Irak‘ta eğitim ya da bu rejimden destek aldığı bilgisinin olmadığı belirtilen raporda, Saddam Hüseyin rejimi ile El Kaide arasında operasyonel bir bağ bulunamadığı kaydediliyor.

Bush yönetimi 2003 yılında kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle Irak‘ı işgal etmiş ancak söz konusu silahlar bulunamamıştı.

20 Mart 2003 tarihinde başlatılan Irak işgali ülkede etnik ve mezhepsel bölünmeyi körüklemiş, işgal neticesinde ortaya çıkan kaos nedeniyle yüzbinlerce kişi hayatını kaybederken, milyonlarca insan ise mülteci olarak yaşamak zorunda kalmıştı.

IRAK DOSYASI : Irak-Türkiye Sınıraşan Su İlişkilerinde Yeni Bir Sayfa Mümkün mü ?

Yrd. Doç. Dr. Vakur Sümer

ORSAM Danışmanı

Selçuk Üniversitesi

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Iraklı mevkidaşı Fuat Masum, bir önceki Irak hükümetinin Ağustos ayındaki istifasından birkaç hafta sonra, 23 Eylül 2014’te New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir araya geldiler. Bu toplantının asıl amacı, 8 Eylül’de kurulan yeni Haydar El Abadi hükümeti ile birlikte Türkiye-Irak İlişkilerini geliştirmekti. Türk Dışişleri Bakanlığı, Irak’ta yeni bir hükümetin kurulmasından duyduğu hoşnutluğu “Yeni hükümetin, Irak halkını tüm unsurlarıyla kucaklamasını ve ülkenin bugün içinde bulunduğu zorlu sorunların aşılmasını sağlayacak, Irak halkına huzur ve refah getirecek bir politika izlemesini temenni ediyoruz” açıklamasıyla dile getirmiştir.

Bu açıklamayı takiben 6 Kasım’da Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun deyimiyle bu ziyaretle iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu ziyarette ortaya çıktığı üzere, her iki taraf Maliki döneminin hasarlarını geride bırakmaya çalışmaktadır. Daha sonra, Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu, aynı ayın son günlerinde, Irak’a bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Türkiye’nin niyetinin Irak’la ilişkilerini geliştirmek olduğunu açıkça dile getirmiştir.

El Abadi’nin Aralık sonunda Türkiye’ye gerçekleştirdiği ve “tarihi” olarak nitelediği ziyaret ise bu toplantı ve ziyaretler serisinin en zirve noktası gibi görünmektedir. Sonuç olarak tüm bu girişimler, içlerinde su sorunlarına ilişkin de bir tane bulunan 48 Mutabakat Zaptı’nın (yeniden) imzalanabildiği, yeni ve olumlu bir atmosfere evrilmiştir. Her iki taraf da bu mutabakat zabıtlarının onaylanması konusunda anlaşmışlardır.

Şimdilerde, iki ülke başbakanlarının liderliğinde toplanan ikinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının ardından, ikili ilişkilerin, ki önemli bir kısmını sınıraşan su yönetimi oluşturmaktadır, ilerleyebileceği yönünde umut verici nedenlere sahibiz. Sınıraşan su ilişkilerinin kolaylaştırılmasına ilişkin anlaşma bunun iyi bir örneğidir. Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu da her iki ülkenin suyu işbirliğinin kilit noktası olarak gördüğünü ve Irak ile Türkiye’nin su kaynakları yönetimi konusunda birlikte çalışmaya hazır olduklarını, altını çizerek dile getirmiştir. Eğer iki ülke arasındaki su ilişkilerine dair bu Mutabakat Zaptı yürürlüğe konursa, gelecekteki işbirlikleri konusunda sağlam bir temel atılmış olacaktır.

Tüm bunlara rağmen, dikkatli olmayı gerektiren bazı nedenler de söz konusudur. Bu ve diğer 47 zabıt, ilk olarak uzunca süre önce, 2009 yılında imzalanmıştır. Su konusundaki mutabakat zaptıyla iki ülke hidrolojik ve meteorolojik bilgi paylaşımı üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Mutabakat zaptında belirtildiği üzere ortak bir veritabanı oluşturulacak ve Suriye verileri de bu veritabanına eklenecektir (Madde 2.f). İki ülke, bu konularda uzman değişimini de kabul etmiştir. Türkiye ve Irak bölgesel su kaynaklarının etkin kullanımı ve yönetimi prensibini de özellikle vurgulamıştır. Zaptın maddelerinden biri de iki ülkenin, havza çapında bir işbirliği amacıyla Suriye’yi de içeren üçlü teknik toplantılar düzenlenmesi konusundaki niyetini vurgulamaktadır (Madde 2.h). Zaptın 3. maddesi işbirliğini geliştirmek amacıyla atılacak bazı adımları listelemektedir. Buna göre: 1-ortak teknik/bilimsel araştırma ve programların gerçekleştirilmesi, 2-işbirliği projelerinin geliştirilmesi, 3-araştırma ve geliştirme aktivitelerinin yapılması; ve bilimsel/teknik bilgi ve belge değişimi, 4-su teknolojilerinin değişimi, 5-görevlilerin, uzmanların ve araştırmacıların değişimi ve 7-tarafların uygun gördüğü diğer işbirliği yöntemlerinin denenmesi, öngörülmüştür. İki ülke, ayrıca, Ulusal Koordinatörlük makamının oluşturulmasını kararlaştırmıştır. Ulusal Koordinatörler’in sağladığı bilgiler iki ülke arasında paylaşılacaktır. Her bir Ulusal Koordinatör “Yıllık Çalışma Planı” hazırlayacaktır (Madde 6). Mutabakat Zaptı bu sayede Irak ve Türkiye arasındaki sınıraşan sular işbirliğine kurumsal bir boyut kazandırmayı hedeflemiştir.

Tüm bunlara rağmen, o süreçten beri, iki ülke arasındaki ilişkilerin soğuması nedeniyle bu düzenlemeleri uygulama şansı olmamış, hatta Irak, Mutabakat Zaptı’nı imzalamamıştır. Irak’taki Maliki hükümetinin meşruluğu ve uygulamaları üzerindeki anlaşmazlıklar ve Ankara’nın Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkileri, Ankara ve Bağdat arasındaki gerginliğin artmasında özellikle belirleyici olmuştur. İstikrarsızlıkla çalkalanan bir bölgede bunun gibi Mutabakat Zabıtları’nın onaylanmasını ve tam olarak uygulanmasını beklemek biraz erken olacaktır. Çok sık yaşanan gelgitler, birçok politik analizi hükümsüz hale getirmektedir. Irak’taki politikaların değişkenliği göz önüne alındığında, Irak-Türkiye ilişkilerinin uzlaşma ve çatışma kısırdöngüsünün ötesine geçerek sürdürülebilir bir işbirliğine dönüşüp dönüşemeyeceği zamanla anlaşılacaktır. Sonuç olarak, bu Mutabakat Zaptı’nın ikinci kez imzalanması, iki ülke arasındaki sınıraşan sular konusunda işbirliğinin teşvik edilmesi ihtiyacına yönelik ortak anlayışın, zaman zaman baskın politik uyuşmazlıklara rağmen sürüyor görünmesi bağlamında oldukça önemli bir gelişmedir.

IRAK DOSYASI /// Armağan KULOĞLU : IRAK’TA FARKLI AMAÇLI FARKLI OPERASYONLAR

Irak’ta halen birbirinden farklı iki operasyon devam etmekte, diğer bir operasyonun da hazırlıkları yapılmaktadır. Bu operasyonların ortak hedefi, IŞİD’in işgal ettiği bölgelerden çıkarılmasıdır. Ancak hedef aynı olmasına rağmen IŞİD’e karşı mücadele veren güçlerin amaçlarının ve beklentilerinin birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu güçlerin müşterek hedefe yönelmelerinden dolayı birbirlerini desteklemesi gerekirken, tam aksine birbirlerinden tedirgin oldukları gözlemlenmektedir.

Irak operasyonlarının tümü Türkiye’yi yakından ilgilendirmekte, bunlardan bir kısmına, koalisyonun üyesi olması, bir kısmına da politik ortamdan ötürü destek vermektedir.

***

Operasyonlardan biri Kerkük güneyinde cereyan etmekte, Peşmerge güçleri tarafından IŞİD’e karşı gerçekleştirilmektedir. Operasyonun amacı Kerkük güneyinde IŞİD tarafından ele geçirilen bölgenin geri alınmasıdır. Operasyon koalisyon ülkelerine ait savaş uçaklarıyla desteklenmektedir.

Türkiye’nin Peşmerge’ye, esasen Musul harekâtına yönelik olmakla birlikte, özel kuvvet personeli vasıtasıyla mahallinde eğitim desteği sağladığı, Barzani yönetimine iki uçak dolusu malzeme yardımı yaptığı, hatta 500 milyon ABD doları nakit yardım yaptığı veya petrol karşılığı transfer ettiği bilgisi mevcuttur. Operasyonun yer yer başarıya ulaştığına ilişkin haberler alınmaktadır.

İlk bakışta olumlu olarak görünen bu operasyonun başarıya ulaşması ve bölgenin tamamen Peşmerge’nin kontrolüne geçmesinden sonra Barzani yönetiminin bölgeyi terk etmeye niyeti olmadığı ifade edilmektedir. Peşmerge güçlerinin içinde kısmen de olsa PKK militanlarının da bulunduğu bir gerçektir.

Bu durumun, Barzani yönetiminin ekonomik ve politik konumunu güçlendireceği, Türkmenlerin statüsünün yok sayılması sonucunu doğuracağı ve bağımsızlığa giden yolda Barzani’ye etkinlik kazandıracağı değerlendirilmektedir. Kendi elimizle bu olumsuz durumun ortaya çıkmasını önlemeye yönelik bir politik yaklaşım sergilememiz önem arz etmektedir.

***
Diğer bir operasyon da Tikrit’in IŞİD’in elinden alınması için yapılmaktadır. Tikrit’in ele geçirilmesinin, müteakiben yapılması planlanan Musul harekâtına yardımcı olacağı söylenmektedir. Irak hükümeti bu operasyona özel bir önem vermektedir. Operasyon, Irak ordusu, Şii milisler ve bazı Sünni aşiretler tarafından icra edilmektedir. Operasyon koalisyon uçaklarıyla da desteklenmektedir.

Ancak alınan haberlere göre operasyona İran da, ateş ve icra desteğinde bulunmaktadır. İran desteğini doğal olarak Şii milislere verdiğinden, aynı hedefe ulaşmak için farklı güçlerin farklı amaçlarla operasyon yaptıkları ve bunun da bir karmaşa yarattığı anlaşılmaktadır. İran’ın IŞİD operasyonu vasıtasıyla bölgedeki etkinliğini sağlamlaştırmayı hedeflediği kıymetlendirilmektedir. Tikrit operasyonunun ABD ve koalisyonun inisiyatifi dışında geliştiği düşünülmektedir. Başarının da başarısızlığın da, sorunu farklı bir zemine taşıyacağı değerlendirilmektedir.

***

Musul Operasyonu ise henüz planlama safhasındadır. Harekâtın koalisyon güçlerinin, politik, askeri, ekonomik, lojistik ve yoğun hava desteğinde Irak ordusu ve Peşmerge güçleri tarafından icrasının planlandığı anlaşılmaktadır. Harekâtın Nisan 2015 ortalarında başlamasının düşünüldüğü alınan haberler arasındadır. Ancak teşkilatlanmanın ve Irak ordusunun eğitiminin zaman alacağı da bir gerçektir. Hava operasyonunun yoğun bir şekilde 4-5 ay süreceği, bu sürenin kara harekâtı için hazırlık maksadıyla kullanılacağı kıymetlendirilmektedir.

Türkiye’nin bu operasyona doğrudan katılmayı düşünmediği, koalisyonun bir üyesi olarak öncelik sırasına göre; eğit-donat, lojistik destek, istihbarat desteği, üslerin kullandırılması, Awacs ve tanker uçağı desteği gibi destek faaliyetinde bulunacağı anlaşılmaktadır. Bu destekler için Irak hükümetinden bir davet gelmesinin de beklendiği, bunun ötesinde bir katılımın, bölgedeki dengeleri etkileyebileceği değerlendirilmektedir.

***

Söz konusu operasyonların Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiği söylenemez. Hatta olumlu sonuçlarının Türkiye’nin aleyhine olması da mümkündür. Bu nedenle politikaların yeniden gözden geçirilmesinde ve gelişecek durumlara göre uyarlama yapılmasında fayda görülmektedir.

Özellikle Musul konusunun, Misak-ı Milli hudutları içinde olmasından dolayı siyasi bir rant elde etme hevesine alet edilmemesi ve bir maceraya sürüklenmemesi önem arz etmektedir. Misak-ı Millî hudutlarının, bir mili hedef olarak muhafaza edilmesinin, zaman ve şartların daha uygun olduğu bir dönemde, Hatay’ın alınması örneğinde olduğu gibi, çok iyi bir planlama, politika, diplomasi ve beceriyle gerçekleştirilmesinin menfaatlerimize daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ sitesinden 14.03.2015 tarihinde yazdırılmıştır.

IRAK DOSYASI : KÖRFEZ SAVAŞI VE IRAK’IN İŞGALİ ARASINDAKİ DÖNEMDE IRAK’TA FAALİYET GÖSTEREN BM MİSYONLARI

KRFEZ SAVAI VE IRAK’IN GAL ARASINDAK DNEMDE IRAK’TA FAALYET GSTEREN BM MSYONLA RI.pdf

IRAK DOSYASI : Türkiye’nin 10 maddelik Musul planı

Türkiye‘nin IŞİD‘i hedefleyen Musul harekatında alacağı pozisyon netleşti.

Ankara, 10 maddelik bir yol planı hazırladı.

Sabah’ın haberine göre birincil öncelik istihbarat desteği ve lojistik olacak. İşte 10 maddelik Musul planı:

Türkiye koalisyon güçlerine lojistik-istihbarat desteği verecek.

– Rakka, Telafer, Telabyad gibi sınır kentlerine yönelik sıcak istihbarat akışı sürecek.

– Diyala Askeri Kampı’nda eğit-donat uygulaması sürecek.

– Peşmergeye eğitim veren Türk subayların sayısı artırılacak

– Sınırdan mülteci akınına karşı tedbir alınacak

– Mayınlı alanların önlerine hendek kazılarak sivillerin ölmesi önlenecek

– Bölgedeki Türkmenler yalnız bırakılmayacak

– Keşif uçuşları arttırılırken, Diyarbakır Jet Üssü’ne takviye sürüyor

– IŞİD’ten gelebilecek tehditlere karşı sınıra takviye birlikler gönderiliyor.

– Muhaliflerin Türkiye’de eğitimine de destek verilecek.

IRAK DOSYASI /// NECDET BULUZ : “Irak’ta kaybeden Türkmenler olacak.”

NECDET BULUZ

Amerika, şimdi Musul’da IŞİD’a karşı bir harekât başlatacak. Hedef, IŞİD’ın bu topraklardan temizlenmesi olarak gösteriliyor. Türkiye’nin bu temizlik harekâtına lojistik destek vereceği, kara savaşında yer almayacağı söyleniyor. Harekât sonunda Musul’un Barzani’nin denetimine verilmesi gündemde bulunuyor.

Musul, bölge olarak son derece önemli. Buranın özellikle Şii’lerin etkisi altında olmaması ve Sünni bir yönetimin iş başına gelmesi için çaba gösteriliyor. Başbakan Davutoğlu da konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Biz de Musul’da Sünni ağırlıklı bir yönetimin oluşmasını istiyoruz” demişti.

Demek ki, bölgede hala bir mezhep çatışması var.

Ancak, Musul’un IŞİD’ dan temizlenmesi ve Barzani ile Irak’lı Sünni gruplara bırakılması sonrasında ne olacak? Sorun bitecek mi? Hiç sanmıyoruz. Musul’dan kaçan IŞİD’cıların bir kısmının Türkiye’ye sızacağı, bir kısmının da Suriye’ye geçeceği tahmin ediliyor. Özetle IŞİD bitmeyecek.

Bu noktada en büyük sıkıntı, bölgedeki Türkmenlerin durumudur. Kerkük ve Musul’daki olaylar, hiç kuşkusuz en çok Türkmenleri etkileyecektir. Bu bölgelerde Türkmenler ölüm ve göçlerle yok olmakta olduğunu görüyoruz.

Nitekim Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşad Salihi binlerce Telaferli İyaziyeli ve Musullu Türkmen’in Kerkük’teki kamplarda barındığını, binlercesinin de Suriye’den Türkiye’ye geçtiğini söylüyor. Salihi “Türkmenlerin yok olmasına ve demografik dengelerle oynanmasına izin vermeyeceğiz. En kısa zamanda da Telafer ve Diyala’daki Türkmenlerin yerlerine dönmesi sağlanmalıdır. Bunu şu anda Diyala’da başardık” diyor.

Aslına bakılacak olursa IŞİD’ın bir Amerika projesi olduğu artık açık biçimde ortaya çıkmış bulunuyor. Hedef, bu proje ile bölgedeki dengelerin değiştirilmesi, yeni bir haritanın çizilmesi ve Kerkük ile Musul’un Peşmerge-Irak askerleri gölgesi altında bir Kürt ve Sunni Arap kenti haline dönüştürülmesi olarak özetlenebilir.

Böyle bir durum karşısında Kerkük ve Musul tamamen Peşmerge kontrolüne geçmiş olacaktır. Buradaki zengin petrol yataklarını koruma görevi de yine Peşmergelere düşecektir.

Bölgede kurulmak istenilen düzenin bu şekilde işleyeceği görülüyor.

Söylenmesi gerek söz şu olacak:

Irak’ta tek kaybeden Türkmenler olacak. Kazanan Kürt gruplar ve Barzani’nin peşmergeleridir. Zaten Amerika, Kürt grupları bölgede kendi silahlı güçleri gibi kullanmak istiyor. Bugüne kadar verilen silah ve destek de bunu gösteriyor. Bir noktada hem petrol yataklarının bekçiliğin yapacaklar, hem de bölgede oluşturulmaya çalışılan Kürt Devleti’nin temellerini oluşturacaklardır.

Türkmen Lider Salihi de bu olup bitenleri yakından takip ediyor ve şu açıklamalarda bulunuyor, kendisini dinleyelim:

“IŞİD eliyle Irak’ta yeni bir harita hazırlandı. Buna göre Enbar, Selahaddin ve Musul gibi bölgeler Sünnilerin haritası olarak çizildi. Kürtlerin daha önce zaten Erbil, Süleymaniye ve Duhok iliyle belirlenen bir bölgeleri vardı. Son olaylarla birlikte ihtilaflı bölgeler de buna eklenerek Kürtlerin alanı genişletildi. Şiilerin bölgesi zaten belli. Türkmenler, Irak’ta kaybeden tek taraftır. Türkmenler, haritadan siliniyor. Ölüm ve göç olayları Türkmenleri yok olmaya mahkûm ediyorTelafer ve Diyala’daki Türkmenlerin yerlerine dönmeleri sağlanmalıdır. Bunu Diyala’da başardık. Kısa bir süre önce Diyala’nın Karatepe, Hanekin ve Kifri ilçelerindeki çatışmalardan dolayı göç eden Türkmenlerin kendi evlerine dönmelerini sağladık. Ancak Telafer için bu kolay olmayacak. Binlerce Telaferli, İyaziyeli ve Musullu Türkmen, bugün Kerkük’teki kamplarda barınıyor. Binlercesi de Suriye’den Türkiye’ye geçti. Bu acımasız IŞİD projesinde Türkmenlerin yok olmasına ve demografik dengelerle oynanmasına izin vermeyeceğiz. Türkmenlerin kendilerini koruyacak silahlı bir gücü var. IŞİD saldırısı sonrası ordudan ayrılan Türkmen askerlerle bu birliği güçlendirmeye çalışıyoruz. Ancak silah yardımına ihtiyacımız var. Merkezi Irak hükümeti bize silah bu yardımı yapmazsa Türkiye başta olmak üzere herkesten silah yardımı alacağız.”

Eğer, Türkmenlere sahip çıkmak istiyorsak buradaki soydaşlarımızı korumak ve kollamak durumundayız. Kerkük ve Musul gibi Irak’taki haklarımızı korumak durumundayız. Bu haklarımızın korunmasını da hiç kuşkusuz Türkmenler sağlayacaktır. Onların güçlü olması, siyasi, ekonomik ve silah yönünden desteklenmesi ile mümkündür.

Özellikle Kerkük’te Türkmenlerin Barzani güçlerince nasıl tuzaklara düşürüldüğünü, Türkmen liderlerin nasıl katledildiğini, sabotajlarla öldürüldüğünü ve zorla göç etmeye zorlandığını unutmuyoruz. Barzani’nin tapulardaki oyunu ile Kerkük’ün bir Kürt kenti olduğunu iddia etmesi ve soydaşlarımızı adeta bu topraklardan atmaya çalışması bugün de sürdürülüyor.
Acı ve düşündürücü olan, bu Türk ve Türkiye düşmanı Barzani’nin bizi yönetenlerce el üstünde tutulması, ayaklarının altına kırmızı halılar serilerek karşılanması ve kucaklanmasıdır.
Şimdi, Musul üzerinde oynanmak istenilen oyun ile bölge tamamen Kürt ve Sünni Arapların kontrolü altına girmiş olacak. Türkmenler var olmak mücadelesi vermeye kalkarlarsa da çatışmaların çıkması kaçınılmaz olacak. Bu durumda bölgenin daha da karışması ve Türkiye’nin böyle bir gelişmede nasıl bir tutum sergileyeceğini de gerçekten çok merak ediyoruz.

necdetetbuluz
necdetes

IRAK DOSYASI : IRAK’IN KUZEYİ, IRAK’TA MEYDANA GELEBİLECEK MUHTEMEL OLUŞUMLAR VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEML ER

IRAK’IN KUZEY, IRAK’TA MEYDANA GELEBLECEK MUHTEMEL OLUUMLAR VE ALINMASI GEREKEN NLEMLER.pdf

IRAK DOSYASI : IŞİD’in Kerkük Saldırısı Ne Anlatıyor ?

Bilgay Duman

Araştırmacı, ORSAM

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Kerkük’e yönelik olarak 29 Ocak 2015 günü gecesinde başlattığı ve 30 Ocak günü de devam eden saldırısı, IŞİD’in Musul çevresi, Tikrit, Diyala ve hatta Anbar’da gerilemesine ve savunma pozisyonunda olmasına rağmen sürpriz saldırılar yapabileceğinin en büyük göstergesi olmuştur. Son 1-2 aylık süreçte peşmergeler ile birlikte Irak güvenlik güçlerinin desteğiyle Haşti Şaabi adıyla “Gönüllü Savaşçılar” olarak bilinen milis güçlerin IŞİD’e karşı üstünlük sağlamasına rağmen Kerkük çevresinde aynı ilerlemenin olduğunu söylemek güçtür. Bilindiği gibi IŞİD, Musul’u ele geçirdikten sonra Kerkük’e yönelik de bir saldırı başlatmış ve Kerkük vilayetinin güney ve güneybatı bölgelerinde özellikle Sünni Arapların yaşadığı bölgelerde etkinlik sağlamıştır. Zira Kerkük’te nüfusunun neredeyse tamamını Sünni Arapların oluşturduğu Havice ilçesi IŞİD’in Musul operasyonu öncesinde de örgütün etkisi altındayken, Havice ve Kerkük arasındaki Abbasiye, Zap, Riyaz gibi nahiye ve köyler de IŞİD’in tam anlamıyla kontrolü altına girmiştir. Ayrıca Kerkük’ün Güneybatısından güneyine doğru geçildiğinde özellikle Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Beşir köyü de IŞİD’in işgali altında kalmış ve Tazehurmatu, Dakuk gibi Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı yerler ana çatışma hattı olarak ortaya çıkmıştır. Kerkük-Tikrit yolu üzerinde bulunan ve Kerkük’e sadece 8-10 km uzaklıkta bulunan Molla Abdulla bölgesine kadar yaklaşan IŞİD, zaman zaman buradan Kerkük’ün şehir merkezine doğru saldırılar yapmış, ancak Kerkük merkeze girememiştir.

Mecvcut durum itibariyle IŞİD halen Kerkük vilayetinin yaklaşık üçte birini kontrol ederken, Kerkük’ün güneyinden itibaren güneybatı, batı ve hatta kuzeybatısına doğru Kerkük şehir merkezinden 12-15 km uzaklıkta bir çatışma hattı ortaya çıkmıştır. Bu çatışma hattı bugün de geçerliliğini korumaktadır. Nitekim havanın sisli olması nedeniyle droneların (insansız uçak) hareket edemeyeceğini fırsat bilen IŞİD mensupları Kerkük merkeze doğru saldırıya geçmiş, aynı hatta bulunan Molla Abdulla, Mektep Halit, Meryembeg ve Tel El Verd köylerini ani bir baskınla ele geçirmiştir. Ayrıca Kerkük içerisindeki uyuyan hücrelerini de harekete geçiren IŞİD, Kerkük şehir merkezindeki Kerkük Emniyet Müdürlüğü yakınındaki Kasr Kerkük (Kerkük Palace) Oteli’nin önünde önce bombalı araçla bir saldırı düzenlemiş, ardından otele girerek burayı ele geçirmiştir. Oteli ele geçiren IŞİD üyeleri buradan keskin nişancılarla Kerkük Emniyet Müdürlüğünü hedef almış ve uzun bir çatışma yaşanmıştır. Bununla birlikte Kerkük’ün Musalla Mahallesindeki Azadi Polis Karakolu’na yönelik olarak da bombalı araçla bir saldırı daha yapılmıştır. Olaylar üzerine sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve şehirde büyük bir tedirginlik baş göstermiştir. Oteldeki çatışma Kerkük Acil Müdahale Polisi’nin operasyonuyla teröristlerin öldürülmesi sonucu sona erdirilmiş, aynı zamanda peşmerge ve Kerkük polisinin operasyonlarıyla IŞİD tarafından ele geçirilen Molla Abdulla, Mektep Halit, Meryembeg ve Tel El Verd bölgeleri yeniden alınmıştır. Burada havadaki sisin dağılmasıyla hava operasyonlarının yeniden başlamasının etkili olduğunu söylemek mümkündür.

Kerkük’teki tehlike şimdilik önlenmiş gibi görünse de bu saldırı IŞİD’in Kerkük’e yüklenmeye devam edebileceğinin göstergesidir. Bir terör örgütünün en önemli araçlarından biri hareket ve eylem sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bu noktada Musul, Tikrit, Diyala ve Bağdat çevresinde zemin kaybeden IŞİD, Kerkük gibi stratejik bir bölgeye saldırarak eylem sürekliliğini sağlamaya çalışırken, aynı zamanda bir cephe daha açarak çatışan grupların gücünü de bölmektedir. Böylelikle zemin kaybettiği alanlarda zaman kazanan IŞİD, böylece toparlanma imkanı yakalamaktadır. Öte yandan Kerkük’e yapılan saldırının detaylarına bakıldığında IŞİD tarafından daha önce planlanan ve düşünülen bir eylem görüntüsü vermektedir. Zira havada sisin başlamasının ardından IŞİD mensuplarının çatışma bölgesi etrafında lastik ve petrol tankeri yaktığı, aynı zamanda Kerkük içerisindeki uyuyan hücreleri harekete geçirdiği söylenmektedir. Nitekim Kerkük’te sık sık operasyon düzenlenen El-Vasiti semtinin birkaç bölgesinde IŞİD bayraklarının görüldüğü bilgileri paylaşılmaktadır. Bununla birlikte IŞİD hem Kerkük merkez hem de Kerkük’ün etrafında eş zamanlı eylem başlatarak çifte saldırı düzenlemek suretiyle, Kerkük’teki gücü de bölmeye çalışmıştır. Ancak Kerkük merkezdeki güvenliğin çabuk sağlanması, güvenlik birimlerinin Kerkük’ün çevresine ağırlık vermesine imkan tanımış ve Kerkük’ün dışında IŞİD tarafından ele geçirilen bölgeler geri alınmıştır. Diğer taraftan Kerkük’e Süleymaniye ve Çemçemal’den takviye peşmerge birliklerinin gönderilmesi, Kerkük’teki güvenliğin sağlanmasını kolaylaştırmıştır. Ayrıca Bağdat’ta bütçe görüşmeleri yapılırken, aynı zamanda Kerkük’teki güvenlikle ilgili İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, peşmerge yetkileri toplantı yapmış ve Kerkük’e Haşti Şaabi olarak bilinen “Gönüllü Birlikler” adıyla anılan milis güçlerin yerleştirilmesi konusunda varılan anlaşma sonucu, Kerkük’ün Molla Abdulla bölgesine 500 kişilik Haşti Şaabi gücü yerleşmiştir. Buna rağmen Kerkük çevresindeki IŞİD tehdidinin bitirilebildiğini söylemek mümkün değildir.

IŞİD’in Kerkük saldırısı, bazı gerçekleri de ortaya koymuştur. IŞİD her ne kadar geriletilmiş olsa bile saldırı gücünü koruduğu net olarak ortadadır. IŞİD’in elinden alınan yerlerdeki güvenliğin net olarak sağlanması ve IŞİD’in tekrar bölgeleri eline geçirmesini engellemek oldukça önemlidir. Bu nedenle IŞİD’e karşı operasyonların sürekliliği ve devamlılığının sağlanmasının gerektiğini söylemek yerinde olacaktır. Bununla birlikte IŞİD karşısında ne peşmergelerin ne Irak güvenlik güçlerinin ne milislerin tek başına mücadele etme gücünün olmadığı da görülmektedir. Buradan hareketle Irak’taki siyasi ayrışmaların bir tarafa bırakılıp IŞİD’e karşı ortak mücadele edilmesi sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra IŞİD’e karşı düzenlenen hava operasyonlarının dahi tek başına yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. IŞİD’le kara savaşının daha güçlü bir biçimde yürütülmesi de önemlidir. Ayrıca IŞİD’in yerel desteğinin de kesilmesi IŞİD’le mücadelede kritik adımlardan biridir. Özellikle Kerkük gibi farklı grupların bir arada yaşadığı yerlerde IŞİD’in intihar saldırıları düzenleme potansiyeli yüksektir. Zira IŞİD sıkıştıkça eylem devamlılığın sağlamak ve propaganda gücünü arttırmak için Kerkük, Erbil, Bağdat gibi merkezlerde ses getirebilecek eylemler yapması olasıdır. Bu

nedenle şehirlerdeki güvenliğin arttırılması önemlidir. Ancak özellikle Kerkük gibi tartışmalı bölgelerde tek taraflı müdahalelere de izin verilmemelidir. Özellikle Türkmenler gibi silahlı gücü olmayan grupların korunması önemlidir. Bilindiği gibi IŞİD, tüm Iraklılar için ortak bir düşman olsa da IŞİD sonrası siyasi hesaplar da IŞİD’le mücadelenin bir parçası haline gelmiştir. Kerkük gibi ihtilaflı bölgelerin IŞİD bahanesiyle bir “oldu-bittiye” getirilmesi, Irak’ta ayrışma ve çekişmeleri derinleştirecek, çatışma dinamiklerini farklı platformlara taşıyabilecektir. Bu nedenle IŞİD’le mücadelenin yanı sıra siyasi uzlaşı ve işbirliği çabaları devam ettirilmeli ve arttırılmalıdır.

IRAK DOSYASI /// ÖMÜR ÇELİKDÖNMEZ : Türkiye; KDP ve IŞİD’i Musul konusunda anlaştırdı mı ?

İkiyüzlü, riyakâr görmek isterseniz son gelişmelere odaklanın. Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nda görevli diplomat ve personeli kurtarmak için yürüttüğü diplomasiyi ve IŞİD’le görüşmelerini kınayanlar, şimdi Ürdünlü pilot için aynı süreci takip eden Ürdün yönetimine toz kondurmuyor. Ürdün Kralı Abdullah IŞİD’in rehin tuttuğu Ürdünlü pilotu kurtarmak için ülkesinin elinden gelen her şeyi yaptığını söylerken, Amman hükümeti pilotun sağ olduğu kanıtlanırsa kadın teröristi bırakma sözünü yineledi.

Japon gazetecinin IŞİD tarafından öldürülmesinin ardından Ürdün, grubun elindeki pilotlarını kurtarmak için rehine takasına hazır olduklarını bir kez daha açıkladı. IŞİD’in Ürdünlü pilota karşı takas için önerdiği Sacide el Rişavi’nin, IŞİD için önemi ortalığı karıştırdı. Bir grup Rişavi’nin ‘hiçbir önemi’ olmadığını savunurken bazıları IŞİD’i kuran kadrodan olduğu için değerli olduğu görüşünde. Türkiye’nin ne kadar haklı olduğu ve savaşmadan, kan dökmeden sorunu çözmesi, anlaşılan diğer ülkelere ders niteliğinde.

IŞİD Kobani’den çekildi çekilmesine de Irak’ta Kürtlerin elinde bulundurduğu diğer bölgelere kontrollü saldırılarını sürdürüyor. Bağdat’a yönelik intihar saldırılarında yoğunlaşan IŞİD, şimdilik merkezi Irak yönetiminin başkentine büyük saldırıda bulunmuyor. Muhtemelen Nisan ayında gerçekleştireceği büyük ve nihai saldırıyla Bağdat’ı düşürmeyi yani ele geçirmeyi planlayan örgüt, bu projesini Peşmerge güçleriyle savaşarak gizlemeye çalışıyor. Bu stratejisinin amaçlarından birisi de, Peşmerge’nin merkezi Irak ordusunun yardımına koşmasını engellemek.

Peşmerge’nin de merkezi Irak yönetimine yardımda çokta gönüllü olduğu söylenemez. Bahaneleri şimdiden hazır. Nitekim IKBY güvenlik Konseyi Başkanı Mesrur Barzani, ABD’nin kendilerine vermeyi vaat ettiği silahları teslim etmediğini söyledi. Bu şu demek; “Peşmerge’nin elinde IŞİD’le her cephede savaşmaya yetecek silah ve mühimmat yok. Kendi başınızın çaresine bakın.”

IŞİD Kobani’den çekildikten sonra Irak’ın petrol zengini Kerkük kentinin güneybatısından büyük bir saldırı başlattı, kent merkezinde de bombalı saldırı gerçekleştirdi. Çatışmalarda Peşmerge 1’inci Tugay Komutanı Şerko Fatih hayatını kaybetti. Bölgede şiddetli çatışmalar sürüyor. Karşı saldırıya geçen Peşmerge güçleri, IŞİD birliklerini geri çekilmeye zorladı. Kerkük’te Irak Kuzey Petrolleri şirketine ait petrol tesisinde IŞİD tarafından rehin alınan 15 işçi Peşmerge’nin operasyonuyla kurtarıldı.

Petrol tesisi de yeniden Peşmerge’nin kontrolünde. IŞİD, Musul kentine bağlı Şınduka Köyü yakınlarında operasyon düzenleyen Peşmerge’ye klor gazı yüklü bombalı araçla saldırı düzenledi. Irak’ta, çatışmaların yaşandığı Kerkük’ün güneyinde kontrolün Peşmerge birliğine geçtiği bildirildi. Bu malumatların ışığında sorulması gereken soru şu; IŞİD neden Kerkük’e saldırıyor? Musul ve Kerkük’ün Türkiye için önemi tartışılamaz.

Türkiye’nin sözü geçen yerler için hangi niyetleri beslediği ortada. Çünkü 28 Ocak 1920’de, son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ınca kabul edilen, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde, ülkenin bütünlüğü ve ulusal bağımsızlığı konusunda alınan kararlar doğrultusunda hazırlanan program; Ahd-ı Mil1î yani Misak-ı Milli’dir. Türkiye şimdilik bu sınır düzenlemelerine mesafeli dursa da şartlar oluştuğunda Musul ve Kerkük’ün Türkiye’ye dâhili noktasında gerekenler yapılacak gözüküyor. Nitekim aşağıda okuyacağınız gelişmeler bunun kanıtı. Bazı çevrelere göre IŞİD ile Peşmerge arasındaki savaş göstermelik. Bu konuda PKK ve PYD’ye yakın kaynakların iddiaları dudak uçuklatan türden. Bu iddialara göre; 2014 yılının Aralık ayında Türkiye’de, KDP ve Katar’ın katılımı ile bir dizi görüşmelerin yapıldı. Türkiye ve Katar istihbarat yetkililerin yaptığı bu görüşmelerde DAİŞ (IŞİD) ile yapılan bir anlaşma ardından Musul ve Şengal’den çekilmesinin planlandığı iddia ediliyor.

Son dönemlerde Türkiye ve Katar arasında yaşanan bakanlar ve istihbarat yetkilileri arasında yaşanan görüşme trafiği sonucunda DAİŞ ile görüşmek üzere Türk ve Katar istihbaratından oluşan bir heyetin Duhok üzerinden Musul’a geçtiği ve burada DAİŞ sorumlularıyla bir görüşme yaptığı bildiriliyor. Türk ve Katar istihbarat temsilcileri DAİŞ’e Musul’u savaşmaksızın ve daha fazla savaşçılarının kaybına yol açmadan Musul’u terk etmeleri yönünde bir öneri sundukları, DAİŞ’in ise bu öneriye kendi şartlarının kabul edilmesi halinde sıcak baktığı iddia ediliyor. Türk devleti Katar’ın desteği ile Musul’a KDP üzerinden yerleşmeyi hatta Musul’a Türk askeri göndermeyi bile planladığı belirtiliyor.

Türkiye ve Katar’ın istihbarat heyeti, koalisyon güçlerini karşısına alması durumunda DAİŞ’in savaş gücünü Musul’da tamamen kaybedeceğini hâlbuki bu askeri güçle Suriye’de Kürtlerin denetimindeki birçok yeri alabileceği bu yönde kendilerine hem Türk devletinin hem de Katar’ın her türlü desteği vereceği sözü verildiği ifade ediliyor. Bu öneriye DAİŞ’in sıcak baktığı iddia edilirken DAİŞ’in Musul’dan çekilme karşılığında Türkiye ve Katar’dan, Irak hükümetinden büyük miktarda para talep ettiği, bunun yanında Musul’daki güçlerinin parça parça Suriye’ye geçmesi için Irak topraklarından ve KDP denetimindeki alanlardan koridorların açılması, Musul’da ele geçirdikleri tüm ağır silahların Suriye’ye geçişinde herhangi bir hava saldırısının olmaması şartlarını da öne sürdüğü belirtildi.

Türkiye, Katar, KDP ve DAİŞ’in bu konularda ortak bir uzlaşmaya vardıkları, bu anlaşma çerçevesinde KDP’nin DAİŞ’e vereceği destek karşılığında DAİŞ’in Şengal’den çekilme sözünü verdiği fakat YPG ve HPG’nin Şengal’e girmesinden dolayı Türkiye, Katar, KDP ve DAİŞ ittifakında sorunlar çıkmaya başladığı iddia ediliyor.

İddialar bu merkezde devam ediyor. Doğruluk derecesi tahkike muhtaç. Ancak filtre edildikten sonra bazı ayıklamalarla bu konunun net ortaya konulması mümkün. Lakin Peşmerge’nin IŞİD’le dirsek temasında olduğuna dair bazı haberlerde var. Örneğin Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi Diyanet İşleri Bakanlığı, IŞİD’e katılan imamın maaşını aylar sonra iptal etti. 3 ay önce eşi, 2 kızı ve görev yaptığı caminin 2 vaiziyle beraber IŞİD’e katılan Şıvan Kurdi isimli Erbilli imam, en son örgüte yakın sitelerde yayımlanan bir videoda Erbil ve Kerkük’e yönelik tehditlerde bulunmuştu.

IŞİD Suriye’deki güçlerini Irak’a çekiyor. Suriye’nin güneyindeki Dera kenti çevresindeki silahlı muhalif grupların birleşmesiyle kurulan “Güney Cephesi” bir çok noktada etkin bir şekilde ilerliyor. Özgür Suriye Ordusu’na bağlı 16. Tümen Halep’te “Surları Yıkın” adlı operasyonla düzenlediği saldırılarda kentte “stratejik öneme” sahip birçok noktayı ele geçirdi. Suriye’nin Kobani bölgesinden IŞİD’in büyük oranda çıkarılmasının ardından Uzmanlar, bir “Kuzey Suriye” oluşturulmak istendiğini belirtiyor.

Türkiye’yi ilgilendiren bir başka konuda yaklaşan seçim nedeniyle partilerin ittifak arayışına girmesi. Haziran ayında yapılması beklenen Genel Seçimlere Abdullah Öcalan’ın isteği doğrultusunda parti olarak girme kararı olan Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) bir heyet, bölgede aktif siyaset yapan partilere ittifak ziyaretlerine başladı. HDP ilk olarak Azadî Hareketini ziyaret etti. HDP ile ittifaka sıcak bakan açıklamalarda bulunan Azadî Hareketi Genel Başkanı Adem Özcaner, “Önümüzde seçim var. Kürdistan kaderini belirleyecek.

Kürdistani partiler olarak burada doğrudan adım atmamız gerekiyor. Sorumluluğumuz ağırdır. Biz kalıcı bir ittifak yapabiliriz. Önce özgür bir Kürdistan, daha sonra demokratik bir Türkiye’yi İslami esaslara göre inşa edebiliriz. İnşallah mücadele vereceğiz ittifak için.” ifadelerini kullandı. Azadî Hareketi Genel Sekreteri Adem Geverî ile Halkların Demokratik Partisi Kars Milletvekili Mülkiye Birtane, AZADÎ TV’de Lokman Aydoğan’ın hazırladığı Rojeva Azad programına katılarak önemli açıklamalar yaptılar ve seçim ittifakından söz ettiler. Anlaşılan HDP ve Azadi Hareketi, hem seçim barajını geçebilmek hem de Hizbullah tabanlı Hüda Par’a karşı bir koalisyon oluşturmaya çalışıyor.

Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez

IRAK DOSYASI : Irak Dışişleri Bakanı Caferi’den ‘lojistik ve istihbarat’ talebi

Irak Dışişleri Bakanı Caferi’den ‘lojistik ve istihbarat’ talebi

Irak Dışişleri Bakanı İbrahim el-Caferi, "Irak şu anda askeri ve güvenlik anlamında özellikle hava desteğine, istihbarat ve lojistik desteğe, aynı zamanda insani yardımlara ihtiyaç duyuyor" dedi.

Dışişleri Bakanlığı Ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Caferi, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Stuart E. Jones’u makamında kabul etti.

Caferi, güvenlik güçleri ve Şii gönüllülerden oluşan halk topluluğunun, sahada elde ettikleri zaferlerle Irak’ın kara birliklerine ihtiyacı olmadığını ispatladığını belirterek, şunları kaydetti:

"Irak şu anda askeri ve güvenlik anlamında özellikle hava desteğine, istihbarat ve lojistik desteğe aynı zamanda insani yardımlara ihtiyaç duyuyor. Irak’a dost ülkeleri, sayıları 2 milyonu bulan ve zor şartlar altında yaşamını sürdüren sığınmacılara insani yardıma çağırıyorum."

-"Hava saldırıları IŞİD’i zayıflattı"

ABD’li Büyükelçi Jones da ülkesinin Irak’a desteğinin süreceğini ifade ederek, Irak’ın, IŞİD ve benzeri terör örgütleriyle savaşında yardıma devam edeceklerini bildirdi.

ABD’nin öncülüğünde düzenlenen hava saldırılarına da değinen Jones, "Hava saldırıları IŞİD’in zayıflatılmasına ve büyük kayıplar vermesine katkı sağladı" diye konuştu.

Jones, sığınmacılara yönelik insani yardım konusunda da ABD’nin çaba sarf edeceğini aktardı.

IŞİD’in, 10 Haziran 2014’te Musul’u, ardından diğer bazı bölgeleri ele geçirmesiyle başlayan çatışmalar devam ediyor. Şii milislerin de içerisinde yer aldığı Irak ordusuyla Peşmerge güçleri, IŞİD’in elindeki toprakları kurtarmak için operasyonlar düzenliyor. ABD’nin öncülüğündeki koalisyon güçleri de Irak ordusuna havadan destek veriyor.