Etiket arşivi: cami

GEZİ PARKI NOTLARI : Camide içki yalanını Bilal’in dostu mu yaydı ?

Gezi Parkı eylemleri sırasında Dolmabahçe’deki eylemcilerin camide içki içtiği haberleri bir anda ülke gündemine oturmuştu. Erdoğan’ın miting miting söylediği bu yalan hakkında Birgün Gazetesi şok bir bilgiyi paylaştı. Camide içki haberi Bilal Erdoğan’ın arkadaşı Milli Saraylardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Yıldız’ın camiye girmesi sonrası basına servis edildiği ortaya çıktı.

‘Camide içki’ yalanı hakkında şok iddia! Bilal’in dostu mu yaydı?

Gezi Parkı eylemleri sırasında Dolmabahçe’deki eylemcilerin camide içki içtiği haberleri bir anda ülke gündemine oturmuştu. Erdoğan’ın miting miting söylediği bu yalan hakkında Birgün Gazetesi şok bir bilgiyi paylaştı. Camide içki haberi Bilal Erdoğan’ın arkadaşı Milli Saraylardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Yıldız’ın camiye girmesi sonrası basına servis edildiği ortaya çıktı.

Birgün Gazetesi’nden Uğur Koç’un haberine göre; Cami müezzini Fuat Yıldırım, mahkemede verdiği ifadede eylemcilerin camiden çıkması üzene sabah saatlerinde Milli Saraylar’dan ‘Yasin’ isimli bir kişinin ekibiyle birlikte olay yeri inceleme ekipleri gelmeden önce camiye girdiğini söylemişti. Yıldırım’ın bahsettiği kişi TBMM Milli Saraylardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Yasin Yıldız.

HEDEF GÖSTERDİKLER

‘Kabataş yalanıyla’ birlikte Gezi eylemleri sırasında en çok tartışılan iddialardan biri de Dolmabahçe’deki Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne sığınan eylemcilerle ilgiliydi. Bazı ajanslar tarafından geçilen haberlere göre polisten kaçarak camiye sığınan eylemciler içeride içki içmişti. Haberlerin ardından başlayan tartışmaya o dönem başbakanlık görevini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmalarla destek vermiş ve eylemcileri ‘dini değerlere hakaret ettikleri’ iddiasıyla hedef göstermişti. Ancak cami müezzini Fuat Yıldırım içeride içki içildiğini görmediğini söylemiş, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda da camide bira içildiği iddiasına dair “bir kanaatte bulunulamadığı” belirtilmişti.

‘SARAY’ KAYNAKLI MI?

Kamuoyunun gündemini uzun süre meşgul eden camide içki içildiği haberlerinin TBMM Milli Saraylar’a bağlı bir ekibin camiye girmesi sonrası basına servis edildiği ortaya çıktı. Buna göre TBMM Milli Saraylardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Yasin Yıldız, eylemcilerin camiyi boşaltması üzerine 3 Haziran günü sabah saatlerinde içinde fotoğrafçıların da yer aldığı ekibiyle birlikte camiye girdi. Gazetecilerin eylemciler camiyi boşaltmadan gece saatlerinde çektiği görüntülerde bira kutusuna rastlanmazken ekip camiye girdikten sonra sabah saatlerinde çekilen fotoğraflarda aynı bira kutusu farklı yerlerde görülüyor. Kaynağı belli olmayan bu fotoğrafları bazı haber ajansları abonelerine servis ediyor. Anadolu Ajansı’nın çektiği fotoğraflarda ise bira kutusu bulunmaması dikkat çekiyor.

‘YASİN’ İSİMLİ KİŞİ

Cami müezzini Fuat Yıldırım, görev yeri değiştirilmesi üzerine İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde açtığı davada verdiği ifadede Milli Saraylara bağlı ekibin camiye girmesini şöyle anlatmıştı: “Ertesi gün Dolmabahçe Sarayı Daire Başkanı ‘Yasin’ adlı bir kişinin müftülük izniyle içeride ekibiyle beraber fotoğraf çektiklerini gördüm. Olay yeri inceleme ekibi gelmeden içeriye girmeleri aslında bir suçtu. Müftülük izniyle girdikleri için fazlaca bir şey yapamadım.”

***

Bilal Erdoğan’ın arkadaşı

Camide içki içildiği iddiasını dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a bizzat ileten kişinin Yasin Yıldız olduğu iddia ediliyor. Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın arkadaşı olan Yasin Yıldız, TBMM’nin internet sitesindeki özgeçmiş bilgilerine göre İstanbul Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (İSEGEV) üyesi. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda gündeme gelen Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV), 2012 yılında yaptığı kongre öncesinde İSEGEV ismiyle faaliyet yürütüyordu.

***

Aynı kutu!

CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner de geçen ay yaptığı suç duyurusunda bira kutusunun camiye sonradan koyulduğunu belirtmiş, aynı bira kutusunun farklı yerlerde fotoğraflandığına dikkat çekmişti: “Boş bira kutusunun, eylemcilerin camiyi boşalttıktan sonra yerleştirilmiş olduğu ve tek bir bira kutusunun, caminin değişik yerlerine götürülerek fotoğrafının ve videosunun çekildiği, böylece birden fazla bira kutusu olduğu izlenimi yaratılmaya çalışıldığı, görgüye dayalı tanıkların anlatımlarından, fotoğraflardan ve eylemcilerin camiye sığındığı gece ve sonrasında dört farklı Haber Ajansı tarafından çekilen görüntülerden anlaşılmaktadır.”

Birgün

DİN VE DİYANET DOSYASI : AK PARTİ DÖNEMİNDE CAMİLERİN DURUMU ve Camilerimizden Kovulan Türklük !

Geçenlerde bir STK tarafından düzenlenen “Ziya Gökalp’in Düşünce Yapısı” konulu bir konferansa dinleyici olarak katıldım.

Haliyle konuşmacı bilim adamı, sık sık Türk’ten, Türklükten, Türk Milliyetçiliğinden ve Türk tarihinden alıntılar yaparak yaptı sunumunu.

Konferansın sonunda, kürsüdeki bilim adamı dinleyicilere “Soru sorma” hakkı tanıdı ve dinleyiciler kendisine çeşitli sorular yönelttiler.

Sorulardan birisi, halen aktif görevde bulunan bir cami imamına aitti ve oldukça can yakıcıydı.

Ağlamaklı bir ses tonuyla soru soran imamın sorusu aşağı yukarı şöyleydi:

“Hocam, ben falanca camide imam-hatiplik yapıyorum. Geçenlerde görev yaptığım camide vermiş olduğum vaazda, vaazın konusu gereği, Türklükten, tarihimizden, milli değerlerimizden, kültürümüzden ve ecdadımızın faziletli davranışlarından da örnekler verdim. Ancak o sırada cemaatin arasında bulunan bir DİB Müfettişi benim bu konuşmamı cep telefonu vasıtasıyla kayda almış ve almış olduğu ses kaydını götürüp bağlı bulunduğum müftülüğe ermiş. Müftülük bana, ‘Kademe ilerlemesinin durdurulması’ cezası verdi. Yani bu ülkede Türküm demek ve Türklükten bahsetmek suç haline geldi. Bunun üzerine ben de Ankara’dan tayinimi istedim. Lütfen söyleyin bana; ben şimdi ne yapayım?…”

Kendisine gerek konuşmacı tarafından, gerekse orada bulunan ak sakallılar tarafından lazım gelen cevaplar verildi ve “cepheden kaçılmaz, gâvura kızıp oruç bozulmaz, mücadeleye devam” gibisinden laflar edildi.

Eskiden Diyanet’te gerçekten din görevlilerimizi dini bilgi ve mevzuat yönünden aydınlatan ve onlara rehberlik yapan bilgili, kültürlü ve deneyim sahibi saygın müfettişler vardı.

Eğer yukarıdaki soruyu soran Ankaralı imam doğru söylüyorsa (ki; şahsen benim bu konuda hiçbir kuşkum yoktur); anlaşılıyor ki; Diyanet İşleri Başkanlığı, bu dönemde, kurumda müfettiş unvanı altında, gammaz, muhbir, ajan ve casuslar istihdam etmeye başlamıştır.

CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in Başbakan A. Davutoğlu’nun cevaplaması talebiyle sormuş olduğu;

“Diyanet İşleri Başkanlığı din görevlilerinin fişlendikleri iddiaları doğru mudur? Doğru ise din görevlilerinin fişlenmeleri talimatını kim ve hangi resmi kurum vermiştir ve hangi resmi kurum/kurumlarca gerçekleştirilmektedir? İddialar doğruysa, 17 Aralık 2013 tarihinden 24 Mart 2015 tarihine kadarki sürede fişlenen din görevlilerinin sayısı nedir? Din görevlilerinin Twitter, Facebook gibi sosyal medya hesapları izlenmekte midir? Din görevlilerinden telefonları dinlenenler var mıdır? Varsa kaç din görevlisinin telefonları dinlenmiştir ve dinlenmektedir?”(4)

Şeklindeki sorulara gülüp geçmeyin.

Soruyu sorana değil, sorulan sorulara bakın lütfen.

Çünkü bu sorular isabetli sorulardır ve gerçeklik payı çok yüksektir.

Bahsetmiş olduğumuz imamın dediğine bakılırsa; özel olarak yetiştirilerek murakıp ve müfettiş kılığında görev yapan casuslar, uzun süredir Diyanet teşkilatında cirit atmaktadır efendiler…

1- http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/3686539.asp

2- http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7144004.asp

3- http://t24.com.tr/haber/gokcek-tecavuz-sahnesi-cekiminde-film-setine-dalan-mahalleli-gibi,291481,

4-http://www.sozcu.com.tr/2015/gunun-icinden/din-gorevlileri-fislendi-mi-786137/

ÖMER SAĞLAM

KİTAP TAVSİYESİ : Münih’te Bir Cami

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYIN.

Pulitzer ödüllü Wall Street Journal yazarı Ian Johnson’dan muhteşem bir araştırma ürünü.

11 Eylül’de uçakları kaçıranların Avrupa’da yaşadıkları öğrenilince gazeteci yazar Ian Johnson bu grupların Batı’da nasıl var olduklarını merak etmeye başladı. Tüm araştırmalar yirmi yıl öncesine, Afganistan’da savaşan Müslümanların A.B.D. tarafından desteklendiği günlere dönmekteydi.

Ama Johnson daha da araştırdı ve Soğuk Savaş günlerini, hatta 2. Dünya savaşında eski Sovyet Müslümanların Almanya adına savaştıklarını da buldu.

Savaş bittikten sonra Batı Alman ve Amerikan ajanları bu grubu kontrol etmek için Münih’te bir cami kurulması gerektiğini ortaya çıkarttı ve Batı’daki bu çalışmaların ilk tohumları atılmış oldu…

Sayfa Sayısı: 244

Baskı Yılı: 2012

Dili: Türkçe

Yayınevi: Mikado Yayınları

TARİH : ‘Camileri ahır yaptı’ denilen İnönü bakın aslında ne yapmış

İsmet İnönü, birikimiyle cami yaptırıp herkesten saklamış!

Süleyman Demirel’in meşhur ettiği Çankaya Merkez Camii’yi İnönü Çifti’nin yaptırdığı ortaya çıktı. İnönü dini siyasete alet etmemek için bunu hiç açıklamadı.

Türkiye’nin ikinci Cumhurbaşkanı merhum İsmet İnönü’nün din anlayışıyla ilgili olumsuz çok şey yazıldı, çizildi. AKP iktidarı İnönü için, “Camileri kapattı” bile dedi. İnönü’nün torununun eşi Mustafa Bilgehan’ın yazdığı “Tanıkların Anılarıyla İsmet İnönü” isimli kitapta, Ulu Önder Atatürk’ün silah arkadaşı İnönü’nün cami yaptırdığı belgelerle ortaya çıktı. İsmet İnönü, Çankaya Bükreş Sokak’ta yer alan Çankaya Merkez Camii’nin tamamlanması için bunu eşi Mevhibe İnönü ricası gibi göstererek inşaatı bitiriyor. Siyasete alet edilmeden gerçekleşen olay kitapta dönemin Devlet Bakanı İsmail Saffet Omay’ın tanıklığında anlatılıyor. İsmet İnönü, bir yemekte, Omay’a “Bizim hanımın bir ricası var. Bunu kendisi iletecekti ama ben aracılık yapayım, ben söyleyeyim. Burada bir cami yaptırıyoruz. Ve son aşamasına geldi. Caminin arsasının bulunmasında, inşaatının ilerlemesinde hanımın çok emeği ve çok katkısı da var” dedi. İnönü, caminin bitirilmesi için destek istedi. Cami yapımında kendisini devre dışı bırakan İnönü’nün “dini siyasete alet etme” algısından büyük bir dikkatle uzak durduğu anlaşılıyor. Caminin tamamlanmasının ardından, cami müezzininin bulunması yanında iki büyük halı da üzerinde namaz kılınması için Mevhibe İnönü tarafından camiye hediye ediliyor.

“CAMİLERİ AHIR YAPTI” İDDİASI

Kitap, son dönemlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın “tarihle yüzleşmek” adı altında çok sıkça “Tek parti, İsmet İnönü camileri kapattı. Camileri, “depo”, “ahır”yaptı söylemini parçalayan ciddi bir kanıt olarak dikkat çekiyor.

Türkiye’de Cumhuriyet düşmanı kesimin “şehir efsanesi” haline getirdiği yalanlar, dini siyasete alet etmeyen İsmet İnönü en güzel yanıtı veriyor. Reklam yapmadan, büyük ve iddialı açılışlara gitmeden sessiz ve mütevazı bir şekilde Çankaya Camii’ni tamamlatıyor.

55 yıllık camiyi yıkmak istediler!

‘;

Ankara’nın kent içi camileri arasında nitelikli mimarisi ve modern kimliğiyle öne çıkan ve Hayati Tabanlıoğlu tarafından tasarlandığı söylenen 1961 tarihli Çankaya Merkez Camii’yi Süleyman Demirel meşhur etti. Bugüne kadar Mevhibe-İsmet İnönü tarafından yapıldığı hiç duyulmayan caminin geçtiğimiz yıllarda yıkılması da istendi. “Cuma ve bayram namazlarında cemaat camiye sığmıyor” bahanesiyle daha büyük bir cami yapılacağı açıklanmıştı.

GÜNDEM ANALİZİ /// PROF. DR. RAMAZAN DEMİR : YIRTIK KARA LASTİKL İ VATANDAŞ VE KÜBA’YA CAMİ

Ramazan_Demir021

YIRTIK KARA LASTİKLİ VATANDAŞ VE KÜBA’YA CAMİ

Basından gördüğünüz fotoğraf kanınızı dondurmasın… Ermenek’te kömür madeninde vefat eden bir işçinin babası ve karşısında, cenaze namazına katıldığı duyurulan, muhtemelen, "Diyanet İşleri Başkanı" zatın cüppesinin etekleri…

***

Çamur ve mil arasında kalıp boğulan "Tezcan Gökçe’nin" babasının yırtık kara lastiğini, yüzündeki acıyı yansıtıyor bu fotoğraf!.. Bu resim, 2 trilyon harcayıp kaçak inşa edip içinde sefa süreceği sanılan örgütlü cehaletin zihniyet mensuplarına hala destek verenlere ithaf olunur… Aynı cenaze töreninde bir vatandaşın feryadının yanı sıra, hele bir nenenin feryat-figanı, ağıtları var ki yürekleri yakıyor… Aklını kullanan halkım, buna sebep olanlara oyunu veren halkım uyanacak mısın!..

validen_buyuk_fedakrlik_yeni_kara_lastik_ayakkabi_h21832[1]

***

Bu tablo karşısında yediğin bir lokma boğazında düğümleniyor, iman tahtan inip kalkıyor… Bulutlu gözlerin pınara dönüşüyor… Giydiğin ayakkabı, esvap sanki vücuduna yapışıyor… Ne şartlarda yaşadığını düşündün, bir de bu tabloyu… İnsan olmaktan utançla yedi kat yerin derininde hissettin!…

***

800 tl için 400m yerin dibine inen maden kömür işçisinin babasının yüzündeki acıyı tarife kelimeler yeter mi?… Birileri 2 trilyona "ak kondular" yapıp içinde sefa sürüyor, her ay 700 milyon sadece elektrik masrafı, bin odanın teşrifi ve burada ense yapacak zevatın neler yapıp yapmadığını düşündün… Ve, insan olduğundan yeniden utandın!… Ne hallere düşürdüler Ülkemi!… İnsanlıktan, vicdandan uzak bir zihniyetin Ülkeye egemen oluşunu görmek ve hissetmek, sürüklenen karanlık tüneli düşündükçe daha çok yaralıyor, korkutuyor!…

***

Bu saf ve biçare vatandaşa sorsanız; "Oyunuzu kime verdiniz?" diye, vereceği cevap, kendine bu hali reva gören "siyasi oy kapanlar" olacağı kesin gibi… Çünkü yalanlarıyla, riyakarlıklarıyla, mürailikleriyle bu saf vatandaşları kandırıldılar, aldatıldılar…

***

Kendisi ne kadar güzel yürekli bir vatandaş olursa olsun, aldatılmışlığın, kandırılmışlığın farkında mıdır bilinmez ama, bu kış günü ayağındaki yırtık kara lastik insan olanın yüreğini acıtıyor… İnsanlık adına yok olan kutsal ne kadar değer varsa ayaklar altında çiğnenip giderken, bu saf biçare vatandaş oğlunu toprağa veriyor…

Ne için? İsrafın örneği olan gayrı meşru, kaçak yapı "Ak Kondu" saraylarda ikamet eden kimileri keyif sürsünler diye… İşte görünen tablo budur…

***

Sosyolojik vakıa…

İlginç bir hal yaşıyor bu Ülke! Sosyolojik defo demek yerinde olacağını sandığım bir sonucu yaşıyor bu Ülke… Cevabı belli bir soru sorulsa bu vatandaşa; "Yarin secim olsa "Ak Kondu" saraydakine oy verir misin!” diye…

Kesinlikle ne der sizce? "Evet" mi, "Hayır" mı, diyecek!…

***

Niye mi?

Çünkü "Ak Kondu" sakini muhterem "Küba’ya cami yapacakmış" diye…

Küba’daki cami vatandaşın yırtık kara lastiğine derman olacak!

Küba başkanı Fidel Castro sakalını sıvazlayıp Cumaya gidecek!!!..

Ham hayallerin sonsuz olduğunu ne zaman anlayacak bu insanlar!!!

Vah biçare halkım vah!!!…

Onun için sana kömür ocağında emniyet-yaşam odası yapmıyorlar, okul yapmıyorlar, sınıflarda 80-90 kişilikler mevcutlarla öğrenciler üst üste, önemli değil onlar…

Biçare halkım, seni çok rahat kandırıyorlar, aldatıyorlar…

Çünkü yalanı meslek edinmişler… Din ticareti yaparak senin kutsalını sömürüyorlar…

***

Anlaşılmayan ne varsa, hepsi burada mevcut; "Allah diyorlar, din diyorlar…" "Cennet anaların ayakları altındadır" diyorlar, ama yalan söylüyorlar, hırsızlık yapıyorlar, riyakarlık yapıyorlar, mürailik yapıyorlar… Kömür işçisinin anasının, babasının yüreğini yakıyorlar, evini yıkıyorlar… Bunları yapan siz politikacı tipi, evet sizler, bu güzel insanları çok ağlatıyorsunuz… Yalan ve hile ile kaçak ve kanunsuz yaptırdığınız bu saraylarda sefa süreceğinizi sanıyorsanız aldanıyorsunuz; çünkü onun tamamı yetimin, beytülmalin hakkı… "Ak Kondu" saraylarında rahat etmeyeceğinizi Rabbim biliyor, ne yapacağını o karar verecek… İnsanlık adına bu utanç tablolarını yarattınız… Onunla yaşayacaksınız!…

Prof. Dr. Ramazan DEMİR

http://www.r-demir.com

ARAŞTIRMA DOSYASI /// ALAEDDİN YAVUZ : ATATÜRK KAMÇATKA’DA CAMİ YAPTIRDI MI VE GERÇEKLER

Atatürk sevgisi yalancılıkla sağlanmaz. Japonya’daki caminin adı Tokyo Camisidir. Kamçatka ise Asya ile Amerika kıtasını ayıran Bering boğazına yakın Rusya’dadır. Japonya ile arasında yaklaşık 5000 km vardır. Asya kıtasından Okhostk Denizi ile ayrılan Pasifik okyanusuna uzanan bir yarımadadır. Bu ülkeye bilimsel aklı miras bırakmış Atatürk’ün resmi üstüne yazılan bu “coğrafya fakiri” yanlış bilgi, Atatürk’e yapılan bir hakarettir.

Bazı Atatürkçü olarak kendini ifade edenler hala “gardırop Atatürkçülüğü” de denilen, Mustafa Kemal Atatürk’ü insani sıfatlarından soyutlayıp onu havada karada, denizde, yer de, gökte ve her yerde her zaman en üstün varlık şeklinde tanımlayan, adeta antik çağ tanrılarına çeviren bir anlayışı elan sürdürmektedirler.

Gardrop Atatürkçüleri onu aşırı yüceltip tanrılaştırarak nefret ettirdiler. Hepsinin de soyları, ona silah sıkmış, isyan etmiş iş birlikçilere dayanmaktadır. Bu yüceltme kasıtlı olarak öç almak için yapılmıştır.

Tutturmuşlar “Atatürk Kamçatka’da cami yaptırdı. En doğuda, ilk güneş ışıklarının indiği yerde ilk ezanın okunduğu camiyi yaptırdı.” şeklinde tanımlamalar ile hem halkı yanlış bilgilendirmekte hem de Atatürk’ü savunan insanların da palavracı, kalitesiz insanlar olduklarını göstermektedirler.

Bir çok gerçek Atatürkçüler de bunların doğruluğunu araştırmadan anında İnternet’ten sokağa siyasi tartışma malzemesi yapmaktadırlar.

Atatürk’ün ömrü savaş alanlarında geçti. 29 Ekim 1929’da Türkiye Cumhuriyeti devletini ve cumhuriyet rejimini ilan ettiği andan itibaren 26 Kürt isyanı, ve özellikle Sabetayist Yahudiler ile Hristiyan Rumların ve Ermenilerin yoğun olduğu bölgelerde, Kürt isyanlarını körükleyen sözde Müslümanların çıkarttığı gerici isyanlarla boğuştu.

Bir yandan da demokratik anayasa, İtalyan,Fransız, İsviçre, Alman hukuklarının incelenmesiyle çağdaş yasaları hazırlattı.

Ama, Kamçatka’ya kadar uzanmasına da gerek yoktu. Çünkü o zamanda Kamçatka’da Müslüman dahi yoktu. Varsa da 1853 Kırım savaşından, Kafkas isyanlarından sürülmüş birileri vardır ki cemaat olarak adları bile anılamazdı.

Diğer yandan batılı demokratlar ile Lenin ve diğer Rus sosyalistlerinin destekleriyle kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti varken, Ruslardan tutup da Kamçatka’da cami yapma izni istemek bence yapılacak en son işti. O da, “tekrar Osmanlı yayılmacılığı hevesine kapıldığımız suçlamasına” maruz kalmamıza, onu takiben zor kurtarılmış bu devletin tekrar işgaline bile sebep olabileceği endişesini de eklersek, tek dost davranan Rusların da düşmanlığını kazanmakla sonuçlanabilecek işti.

Bu iddiayı yürütenler, Atatürk dönemi dünya siyaseti hakkında hiç bir fikir sahibi olmadıkları gibi, resmen Atatürk’ü değersizleştirme çabasındaki düşmanlarıdırlar.

Ben de Ülkücü genç bir kardeşimizin paylaşımında bunu gördüğümde şok oldum. Arkasından paylaşımının altına Sinan Meydan ile Melih Aşık’ın yazılarından tespitlerin linklerini verdim ve “Bu tarihçiler Kamçatkayı bilmiyorlarmış” gibisinden yorum ekledim.

Atatürk’ün Kamçatka ile bir hedefinin olması söz konusu değildir. Olsaydı bunca yıldır sahte Atatürkçü devlet adamlarının onu gözden düşüren ama onun adıyla hükmettikleri akılsız siyasetlerinin temeli olan Atatürkçülük Kampanyalarından bıkmış, usanmış, adeta Atatürk ile yatıp kalkmış biri olarak nasıl haberim olmazdı diye şaşırdım.

Ve olamayacağı kanaatiyle araştırınca, haklı olduğumu görürken, Kamçatka’da azınlık sürgünlerden ve emekli askerlerden oluşan Müslüman cemaatin olduğunu ama ciddi saldırı altında olduklarını da tespit ettim.

Bu yüzden Kamçatka’yı Japonya’da zanneden “coğrafya fakirleri için, önce Kamçatka neresidir, hangi ülkenin idaresindedir gibi bilgileri de yaptığım çevirilerden derleyerek size veriyorum.

Kamçatka, Rusya toprakları içinde yer alan, 400.000 nüfusa sahip, Avrasya kıtasının en doğu bölgesidir. Bir tarafı Pasifik okyanusu diğer tarafı (doğu) Okhostsk (Okotsk) Denizi arasında 1.250.km2 lik (780 mil) bir yarımadadır. Adanın Pasifik- Ohotsk denizleri arasında uzanan Komutan Adaları, Karaginsky Adası, Kamçatka kray (Başkent Petropavlovsk’un da yer aldığı Kroyak ve Ogruk otonom bölgesi.) bölgelerinden oluşan Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir bölgedir. Aynı adla anılan yanardağı dünya mirası değerler arasındadır.

Halkı şaman dini geleneklerini sürdüren Koryaklardır. Bunların dışında, Rus gezgini İvan Moskvitin’in 1639’da bölgeye ilk kez gelerek yaptığı tespitleri Rus çarına götürmesinden sonra 1651’de ilk kez bölgeye giren Ruslar, 1700’lere kadar yarımadada bir Rus nüfusu yarattılar. Onlardan bu güne kadar devlet memurları ile siyasi suçlular için sürgün yeri olarak da kullanıldı.

Başkent nüfusu geçmişteki yerleşimlere ek olarak, SSCB ve şimdiki federasyon idareleri dönemlerinde orduda görevliyken emekli olmuş Rus/Slav Ortodoks askerlerin çoğunlukta olduğu, 15 etnik gruptan oluşan Müslüman cemaatiyle, 30.000 Müslümanı barındıran büyük bir yarımadadır.

Avrasya’nın en doğusu,

Yarımadanın Müslüman halkı, Kırım, Çeçenya, Dağıstan, Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan gibi ülkelerden I. ve II.Dünya Savaşları sırasında yapılan sürgünler ile memuriyet görevi için gelip kalmış olanlardan ibarettir.

Yarımada’da Müslümanlar için ibadet yeri inşası konusu ilk kez Rus yetkililere Müslüman cemaati önderi Kırım Tatarı olan Osman Osmanov tarafından dile getirilmiştir.

Çeçenistan’dan sürülmüş olanların ABD yanlısı istihbari faaliyetlere girerek bölgede bir dini anarşi yapılanması kuşkusuyla soğuk bakıldığından, “cami inşasında ibadet dışında hiç bir art niyetlerinin olmadığına, cami inşası için gereken paranın bir kısmını topladıklarını tamamı için de kredi temini için çalıştıklarını, bölgeye en yakın caminin 5000 km. kuzeydeki Sibirya- İrkutsk şehrinde olduğuna, cami inşasının bu nedenle gerekli olduğuna dikkat çekmiştir.

Bu uzun çabalardan sonra alınan izin ile 2006 yılında Kamçatka’nın baş şehri Petropavlovsk’ta yapılan ve “İlk Doğu Camisi” ve “İlk Işık Camisi” adı verilen cami, 2006 yılında Kamçatka Müslüman cemaati başkanı,evet Osman Osmanov (Osmanoğlu) tarafından ilk tuğlasının konulmasıyla inşaatına başlanılmıştır..

Caminin yapılması bölgedeki Ortotdoks kilisesi patriğinin ve Rus, Slav Hristiyanların hala düşmanlılarını çekmektedir.

Dinci Rusların Osman Osmanov’un arabasını da patlatmışlardır. 2000 yılında Müslüman Kamçatka Cemaatinin çıkarttığı gazete olan Novaya Kamchtskaya Pravda gazetesinin yazdığına göre, Müslümanlar ve ibadet yeri olan camiye karşı düzenli bir düşmanlık mevcuttur.

Bölgenin Slav kökenli halklara ait olduğu iddialarına da cevap veren Osmanov, Kırım Tatarlarının da Cengizhan’ın ilk eşinden, Melkitlerin kaçırdığı sırada doğan, büyük oğlu Çoçi’nin devleti olan Altınorda Devletinin tarihini hatırlatırcasına, Kamçatka’nın 13. yüzyılda Moğollarca işgal edildiğine dikkat çekmiştir.

Bölgedeki gayrimüslümler, kilise ve dinci gruplarca, camiden okunan ezandan şikayet etmeye teşvik edilmektedirler.

Bu Müslüman düşmanlığının arkasında ise olan şudur;

Rusya anayasası İslam dahil bütün dinlere serbestlik vermekteyse de 1991’de Glastnost’la başlayan geriye dönüş sürecinde Rus Ortodoks dininin, devletin resmi dini halini almasıdır.

Rus Ortodoks Başpiskoposu İgnaty, Başlangıçta Müslümanlara karşı bir art niyetinin olmadığını, onlarında dinlerini yaşaması gerektiğini söylerken, Kamçatka Petropavlovsk şehrinin 260 yıldır Ortodoks bir başkent olduğunu, şehri Slav halkın şehri olduğunu, Müslümanların yayılması halinde bölgede dini iç karışıklıkların doğmasına ve yayılmasına neden olacağı nedeniyle burada Müslüman camisinin inşa edilmemesi, olanın da yıkılması için halk oylaması bile istemektedir.

Muhteşem bir demagoji yaptığına tanık olmak da şaşırtıcı değil, beklenen davranıştır.

Kamçatka Petropavlovsk camii resmini bulamadım ama Kilise resmini bulmak kolay oldu. Müslümanların şikayet ettiği kadar da varmış galiba.

Patriğin bu isteği doğrultusunda sivil toplum örgütleri de aynı yönde faaliyete geçmişlerdir. Milliyetçi çıkışlarıyla bilinen, Milliyetçi Slav Vatanseverler Derneği ile aynı anda Rusya Liberal Demokrat Partisi başkanı Vladimir Zhirinovsky de 2000 Kasımında yapılacak seçimlerle birlikte “Kamçatka’nın Slav yurdu olduğu, Müslümanların Slavların “dini duygularını” inciteceklerini öne sürerek, cami yapımının engellenmesi ile İslami faaliyetlere izin verilmemesi konusunda referandum önermiştir.

Irkçı ve ayrımcı böyle faaliyetler karşı bir açıklama Kamçatka Müslüman Cemaatini sözcüsü Marat Akmişev tarafından yapılmıştır.

Kendisinin Kazak bir Müslüman olduğunu Rus Deniz Kuvvetlerinde 30 yıl hizmet verdiğini anlatarak sözlerine başlamış ve; “Müslüman düşmanlığı 1992 Çeçen İnguş savaşından sonra ortaya çıkmış Rus ordusunda görevli bütün Müslüman askerler, polisin eylemlerde yer alabilecekleri şüphesi bahane edilerek Kamçatka gibi uzak bölgelere sürülmüşlerdir. Bu uygulamadan sonra Müslümanlar arasında işlenen suç oranları da düşmüştür.

Buna rağmen Rus devletinin halkını “Rus olan ve Rus olmayan” olarak bölmesini, bunca yıllık devlet hizmetine rağmen dini haklarından mahrum bırakılmasından dolayı üzgün olduğunu belirtmiş, sözlerini “Hepimiz Rusya’nın vatandaşlarıyız diyerek bitirmiştir.

Bir facebook arkadaşımın “Atatürk Kamçatka’da cami yaptırdı” konulu bir Atatürk resmi paylaşmasının doğruluğunu araştırayım derken, hem böyle bir olay olmadığını hem de Kamçatka Müslümanlarının nasıl oralara gittikleri ve de sorunlarını da öğrenip dilimize kazandırmış oldum.

Takdir okuyucularındır.

Alaeddin Yavuz

Kaynaklar;

1-http://www.japantimes.co.jp/opinion/2000/08/07/commentary/muslims-under-fire-in-russian-far-east/#.UydCR_l_sSM

2- https://groups.yahoo.com/neo/groups/tatar-l/conversations/topics/2027

3- http://en.wikipedia.org/wiki/Kamchatka_Peninsula

AK PARTİ DOSYASI : Ticaret merkezi için camisini yıkan Müslüman

AKP ticaret merkezi için cami yıkıyor!

Minare Camii’nin yıkılıp yerinin değiştirilmesine izin veren karar, dün AKP’li meclis üyelerinin oyuyla çıktı.

İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan Çifte Minare Camii’nin yıkılıp yerinin değiştirilmesine izin veren karar, dün AKP’li meclis üyelerinin oyuyla İlçe Belediyesi Meclisi’nden çıktı. Karara şerh düşen CHP’li İmar Komisyonu Üyesi Ferhat Epözdemir projenin amacını BirGün gazetesine şöyle anlattı:

“Ticaret merkezi için caminin yıkılması gerekiyor. Bunun adı ticarethanenin ibadethaneye tercihi, takası demektir”

‘AKP İMAR FAŞİZMİ UYGULUYOR’

AKP’nin tüm kentte bir “imar faşizmi” uyguladığını belirten Ferhat Epözdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mezarlıklar, ibadethaneler, okullar, parklar bile riskli ilan edildi. Deli dumrul işi gibi… Gaziosmanpaşa’da 120 bin kent mağduru oluşmuştur. İlçemizde olan Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşümüdür, 4.5 milyon metrekarelik alana yayılmıştır”.BirGün gazetesinden Ömür Şahin Keyıf ve Sıla Ertaş’ın haberine göre, caminin yerine ticaret merkezinin yapılmasına mahalleliler “Tarihimiz yıkılıyor” diyerek tepki gösterdi.

TALANIN ADI: ‘RİSKLİ ALAN’

CHP’li Epözdemir, Gaziosmanpaşa’nın kentsel dönüşümden nasıl etkilendiğini ise şöyle anlatıyor:

“Mezarlıklar, ibadethaneler, okullar, parklar bile riskli ilan edildi. Deli dumrul işi gibi… Gaziosmanpaşa’da 120 bin kent mağduru oluşmuştur. Bunların da 15 bini ölüdür. Karlıtepe Mezarlığı bile riskli ilan edilmiştir, oraya bile her an bir bina dikebilirler. İlçemizde olan Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşümüdür, 4.5 milyon metrekarelik alana yayılmıştır. Bunların arasında genelde yoksul mahalleleri var. Bir önceki dönemden başlayan ve şimdi yeni Belediye Başkanı’nın sürdürdüğü bir şey bu. Şimdiki Belediye Başkanı 1999′da imar yolsuzluğundan ceza almıştı. Biz kendisine ‘Bu projelerden etkilenen insanlar için ne yapmayı düşünüyorsunuz?’ şeklinde bir soru yönelttik. Kendisi ‘yurttaşlar için yapıyoruz’ cevabını verdi. Öyle yapsanız, bu kadar insan mağdur olur mu? Sosyal değil iktisadi bakıyorlar. Müteahhidik yapmaya çalışıyorlar. Emlakçılara, sermaye gruplarına burayı peşkeş çekiyorlar. Burada bir imar diktatörlüğü, imar faşizmi var diyebiliriz”

http://www.guncelmeydan.com/pano/ticaret-merkezi-icin-camisini-yikan-musluman-t37484.html#p159912