-
-
image001272
-
-
image00263
PKK- El Kaide Sarmalı
IMF’nin talimatı ile Türkiye’de ne var yok “özelleştirilmeye” başlanıp, birde “babalar gibi satılma “dolayısı ile ortalık toz duman oldu. Kitler zarar ediyor diye “ yabancılara pazarlanırken “stratejik” olanlarda (PTT) gibi çoktan el değiştirdi. Ülkenin “ekonomisi” ve ”para piyasası” IMF nin kontrolüne verilecektiyse “ Maliye Bakanı” na ne gerek vardır?
Ayni hızla bankalarda el değiştirdi. Hatta “devletin elinde bankaya gerek olmadığını” söyleyen siyasiler bile çıktı. Şu an banka piyasasının tamamen yabancılaşmasına birkaç adım kalmıştır. Ülkede ki bankalar, millî olmaktan çıkarsa “o bankaların “ para piyasasını ters yüz etmesini kim engelleyecektir, IMF mi? Derken beklenen oldu. Döviz tavan yaptı kısa sürede.. Neden?
“Döviz kurlarındaki dalgalanmanın üç bankanın kurlarla oynamasından kaynaklandığına dikkat çekiliyor. Bu bankalar, yüklü miktarlarda döviz alış ve satışı yaparak kurları istedikleri gibi yönlendiriyor. Hükümet döviz kurlarının daha fazla yükselmesi halinde yabancı bankaları uyarmayı planlıyor.”
Dolar bir aylık süre içinde Türk Lirası karşısında %25 dolayında değer kazanıp ve bu halka ayni oranda fakirleşme olarak yansımış ise, “yabancı bankaları” uyarsan ne olur uyarmasan ne olur? Hem bu uyarı işlemi şimdi değil de “döviz “biraz daha artarsa yapılacakmış. Demek ki IMF talimatı vermiş hükümete: “Dolar şu kadar olana kadar müdahale etmeyin.” Halimiz bu kadar perişan işte. AKP hükümeti “ ekonomiyi düze çıkardı, bu işten anlıyor” diyenler,“Dünya Bankası-IMF” kontrolünde ekonomi olmayacağını bilmezler mi?
Bu üç banka hangileri bu arada? Ve hesabı nasıl sorulacaktır? “Serbest piyasa ekonomisi” söyleminden “Ülkenin babalar gibi pazarlanıp yabancılara peşkeş çekilmesi” ve ekonominin tamamen yabancılara devrini mi anlamalıyız?
“Baş müzakerecimiz” Babacan geçtiğimiz günlerde ; “Piyasalarda ki durum Euro’ya geçince düzelecektir.” Diyordu. Kendi ülkesinin para politikasının düzelmesini ya IMF ya da AB ye bağlayanlarla daha iyi olacağımızı hiç kimse beklemesin. TL yerine Euro’ya geçilirse, “Ortak Pazar” (Gümrük Birliği) garabetinden daha anormal olacağımız da biline.
AB içinde olduğu halde anayasasını ret etmiş ya da ortak para birimine girmemiş ülkeler mevcut iken, Türkiye AB ne girmeden gümrük birliğine girmiş, şimdide ortak para birimine geçmekten bahsediliyor. AB nin sevk-idaresinde dışarıdan bakacaksın, onlar senin ekonomin ve para sisteminde söz sahibi olacaklar. Oldu olacak başşehri de Brüksel yapalım. “Dinler arası diyalog” vesilesi ile öğrendik ki “İslam son din değil” ve “Hıristiyanlık – Yahudilikte” geçerlidir. AB Anayasasında ifade edilen “Hıristiyan-Yahudi kültürüne “ atıfta bulunmayı da , “Minareler süngü” diyen Başbakan Erdoğan tarafından kabul edildi. Olalım Avrupalı geçelim diyeceğim fakat Stratejik ortak bu kadarını istemiyor.
Ne istiyor? Türkiye’nin “Kültürel-ekonomik” olarak iyice çözülüp, AB ye uyum adı altında , “yasal olarak” bölünecek noktaya gelmesini bekliyor. Anadolu toprakları, Amerika ve Avrupa arasında iştahlarını kabartan pay gibi uzanıyor.
Dışarıdan AB-D, içeriden siyasiler, sözde aydın ve yazarlar ile malum noktaya doğru ilerliyoruz.
Bilderberg’e giderek “ Evrenselleşen “yazarlarımızdan Fehmi Koru’nun “Transfer öyküsü” değil fakat “Tele vole” tarzı yazıları, Yeni şafak Gazetesi sitesinin mutena bir köşesinde okuyucular ile buluşuyor “Ben Bilderberg’teyken “ adlı dizide “Çok Gizli ” ibareli bilgiler haliyle yok. Olmayacağını kendisi önceki yazılarında ifade etmişti. Yalan mı söylüyor Taha Kıvanç? Özür dilerim Fehmi Koru. (Ayni gazetede iki kimlikle yazmanın mantığı nedir? Yazar kıtlığı mı çekiyor Yeni şafak gazetesi?)
Durduk yerde Fehmi Koru’ya niye geldik? Hiç aklımızdan çıkmama durumu değil tabi ki konu.
“Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), meslekten ihraç edilen Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianameyi hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın, “kararın yeniden incelenmesi” istemini yerinde görmeyerek reddetti. “(AA-27.6.2006)
İşte bu karar üzerine Fehmi Koru’nun bu konuda ki fikri çok ilginçti. “Doğru söylüyorum “tarafsızlığı içinde “Sarıkaya”nın görevden alınmasının yanlışlığını “lafı dolandırarak” anlattı. Bu türün örneklerine göre ;”Sarıkaya ne yapmıştı? Susurluk gibi Şemdinli olaylarını açığa çıkarıyordu? Asker hakkında konuştu diye görevden men etmek, hukuka uygun olur muydu?”
Medyanın ele geçirilmesi, sahte aydınların Batı Stratejilerini “çağdaşlık” diye millete sunmaları ile “yanlış yönlendirilme” oluşmaktadır. Ferhat Sarıkaya üç büyük suç işlemiştir:
1- Türk hukukunda olmayan “suç “tanımını geliştirerek suçlamayı buradan yapmıştır.
2- Büyükanıt’ı mahkemeye sevk edilmesini isteyen suçlama metnini tamamen PKK lıların ifadesini kopyalamak sureti ile oluşturmuştur. .
3- Türk Milletinin vicdanını hiçe saymıştır.
İşte bu sebepten Ferhat Sarıkaya ne yapmıştır, tekrar dönsün ne var sanki diyenler bilsinler ki: “Türk hukukunun yasalarını bilmeyen, tarafsızlık ilkesini Batı Emperyalizminin istekleri ile karıştıran, PKK lıların ifadesini doğru kabul eden “davranışı sebebi ile değil eski görevine dönmek , “avukat” olarak dahi çalıştırılmasının bile Türk Milletine hakaret ve hiçe saymak olduğu bilinmelidir.
Medyada başka bir haber gözümüze çarpıyor, hayli ilginç:
“Bir İsrail askerinin Filistinli militanlar tarafından rehin alınmasının ardından İsrail ordusunun teyakkuza geçirilerek Gazze sınırına yığınak yapılması endişelere neden oldu. İsrail hükümetinin Hamas militanlarına verdiği süre azalırken ABD, İsrail’e itidal çağrısında bulundu. “
Hemen her gün Filistin kanı döken İsrail “bir Yahudi asker “için savaş mı açacaktır ki?” ABD “ Sakin ol” diyor. Ölmüş askerlerin kemiklerini bulup İsrail’e taşıyan Yahudiler şimdi bir asker için savaş başlatır mı? “Bir Yahudi askeri “ için binlerce Filistinliyi geçmişte olduğu gibi katleder mi?
“İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav, Arap ülkeleriyle ilişkileri düzeltmede Türkiye’den yardım istedi.”
. Tam emir eri olduk. Gül İran’a gitti şimdi sıra Tayyip’te . O da Filistin’e gitsin askeri İsrail adına istemeye , “dünya ve bölge barışı için”. Olur, mu olur.
Sırada “El Kaide” var. Hani 11 Eylül’de “ikiz Kulelere” saldırı düzenlediği söylenen El Kaide.Hani “dünya barışını “ tehdit eden “İslami Cihat örgütü”. Hani ABD nin El Kaide’yi bulacağım diye garip Afganlıların başına bomba yağdırıp oradan “Haçlı Kuvvetleri edası” ile Irak’a girmesine vesile olan “İslâmi terör Örgütü!”.Hani Fetullah Gülen’in ABD nin başını ağrıttığı varsayılan her konuda verdiği fetvalardan birisi ile El Kaideyi “terör örgütü “olarak suçlayıp bu vesile ile “ordusu olmayan Müslüman’a cihat farz değildir” dediği “ Amerikan’ın taşeron örgütü El-Kaide.
(Made In Amerika) the El Kaide, Türkiye’yi hedef göstermiş bu arada.. Niçin? “ABD yönetiminin kendisine sadık gruplar yolu ile İslamiyet’i çarpıtması” sebep olarak gösteriliyor.
” ABD nin en önemli stratejisi “dost-düşman “ikilemini kendisi kullanarak halkları pasifize etmektir. Burada da onu yapıyor. Yukarıda ki doğru cümle “El kaide” ye söylettirilerek yanlış olduğunun düşünülmesini istiyor, tetiği çekenler:
1- ABD kendine sadık gruplar yolu ile İslamiyet’i çarpıtıyor. “El Kaide’nin iki numaralı ismi Eyman El Zevahiri” (ABD’ye sadık ve İslâm’ı saptıran gruplar hangileri?)
2- Türkiye’deki laik yapıyı eleştirerek, Türkiye’nin de buna örnek teşkil ediyor. “El Kaide’nin iki numaralı ismi Eyman El Zevahiri “.( Laik yapı “ılımlı İslam’ı” mı yeşertmiş? )
3- Türkiye’nin şeriat hükümlerini uygulamaya cesaret edemeyen gruplarca yönetilmesi.” El Kaide’nin iki numaralı ismi Eyman El Zevahiri” ( Minareler süngümüz şiiri ile idare edecek artık El Kaide)
4- Türkiye’nin İsrail’i tanımasına ve ABD üslerine izin vermesi.” El Kaide’nin iki numaralı ismi Eyman El Zevahiri”
“Türkiye, daha önce de El Kaide’nin hedefi olmuştu. İstanbul’da 15 Kasım 2003’te Şişhane’deki Neve Şalom ve Şişli’deki Beth Israel sinagoglarına saldırı düzenlemişti.”
Bir taşla sayısız kuş metodu her zaman ki gibi. “El Kaide” sopasının gösterildiği Türk milleti “olası İran” savaşına ve “olmazsa olmazlarından” taviz vermeye zorlanıyor. “İslami terörist “söylemi ile “Müslüman gönüllere” saldırı yapılıyor. Laik-Anti laik kutuplaşmasının tüm cepheleri “El Kaide” denen soyut örgüt üzerinden geriliyor.
“Aklınızı başınıza toplayın.. Muzaffer ülke ABD nin sözünü dinleyin. Yoksa El Kaide size saldıracak” mesajını akıyoruz bu haberden.
Hem PKK hem de El Kaide “ABD “ nin terör örgütleridir. Dönüşümlü olarak PKK ve El Kaide’yi kullanarak hem İslam coğrafyasını işgal etmiş hem de İsrail’in vurucu gücü olmaya namzet “İsrakürt” ü oluşturarak, enerji merkezinin kontrolünü ele geçirmiştir.
Sırada Ortadoğu’nun Türkiye üzerinden şekillendirilmesi kalmıştır. Türkiye “Model ülke mi” olur? Osmanlı İmparatorluğuna benzer bir sistemle “İslam âleminin“ kontrolü için Genişletilmiş Ortadoğu kurularak, hâlihazırda Amerika’da konuşlanmış olan Fetullah Gülen getirilerek “Hocaların Efendisi” mi yapılır? Rivayet muhtemel.
Yirmi iki yıldır PKK yı kullanarak “İsrakürt” ün haklılık gerekçesini Dünya’ya ilan eden ABD için sırada El Kaide var görünüyor. El Kaide’nin peşindeyiz diye Türkiye’de hangi oyunlar oynanacaktır?
El Kaide üzerinden Türkiye’ye ne yapılmak ya da yaptırılmak isteniyor? Sorularının cevabı, ABD nin kısa vadede ki planlarını ortaya dökmeye yetecektir.
nevalkavcar
ÖZEL BÜRO
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.