Etiket arşivi: İSTİHBARAT DOSYASI

İSTİHBARAT DOSYASI /// VİDEO : Göktürk 2 Milli Gözlem ve İstihbarat Uydusu Teknik Özellikleri

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=JFgPdw_F6To

İSTİHBARAT DOSYASI : GİZLİ SERVİSLER SAVAŞI

. Dünya Savaşı tümüyle bir “Gizli Servisler Savaşı”dır. Savaş denen hadise her zaman tankla, topla, tüfekle olmaz. Savaşan taraflar, teröristler ile Amerikalılar değildir. Ya da bu görünürdedir ve aldatıcıdır. Ayrıca, “El Kaide” diye bir örgüt yoktur. El Kaide, hayalet bir markadır. Herhangi bir gizli servis, bir eylem yapıp, bunu rahatlıkla El Kaide’ye havale edebilir. Hemen buna paralel bir de “Asimetrik Savaş” tabiri uydurdular.

– Sayın Akar, “Büyük Ortadoğu Projesi”, sizin ise “Büyük Ortadoğu Kuşatması” adını verdiğiniz bu proje neyin nesidir?

– Benim Büyük Ortadoğu Kuşatması dediğim ve kitabıma da ismini verdiğim olay, bizim anladığımız manada bir proje değildir. Ama ayakları havada, flu, şekilsiz de değildir. Kabaca ifade edersem, yapılmak istenen şu: Büyük Ortadoğu Projesi’yle Amerika, söz konusu coğrafyadaki 22 ülkenin rejimlerini ekonomik, siyasi, stratejik ve kültürel olarak değiştirmek istemektedir. Yani, esas olarak 4 ayağı olan bir “proje”dir bu… Siyasal olarak Batı standartlarına göre şekillenmiş, laik, demokratik rejimler görmek isteniyor. Yanı sıra ekonomik olarak Batı liberalizmine ve serbest piyasa ekonomisine eklemlenmiş bir ekonomik altyapının oluşması arzulanıyor. Ayrıca kültürel olarak da dini eğitimin oldukça zayıflatıldığı bir yapı hayata geçirilmek isteniyor. Aynı zamanda gündelik hayatın da Batı yaşam tarzına göre bir Ortadoğu hayal ediliyor. Stratejik dönüşümde ise, herhangi bir Ortadoğu ülkesinin genelde Batı’ya, özelde ABD’ye, en özelinde de İsrail’in güvenlik endişelerini zaafa uğratmayacak silahlı güç haline gelmesi istenmiyor.

– BOP, resmi bir belge niteliği taşıyor mu?

RESMİ BİR NİTELİĞİ YOK

– BOP’un resmi bir belge statüsü yoktur. Sadece tek resmi belgede adı geçiyor. Onun dışında hiçbir Amerikan resmî ve stratejik belgesinde BOP adı geçmiyor. Amerika sadece BOP için değil, geliştirdiği tüm stratejilerini bugüne kadar resmi olarak ya formüle etmemiş ya da çok sonraları formüle etmiştir. Bunun yerine Amerikan derin devleti, CIA, medya ve kamuoyu önderleri ile irtibatlar kuruyor. Uzun süre ABD’li aydınlar, strateji kuruluşları ve bazı think-tanklar aracılığıyla konu gündeme taşındı ve pazarlaması yapıldı. Bir anlamda nabız yoklaması yapıldı. Ama her ne kadar resmi bir belge niteliği taşımasa da, BOP hakkında yeterince kaynak var.

– Uygulanabilirliği nedir?

– BOP’un gerçekleşip gerçekleşmemesi bir yana, son NATO toplantısı sonrasında projenin popülaritesinde bir iniş yaşandı. Çünkü projenin uygulanabilirliği ya da rafa kaldırılması, 2 Kasım’da Amerika’da yapılacak başkanlık seçimlerine bağlı.. Projenin hangi araç ve argümanlarla gündeme getirileceği konusunda net karar için Amerikan seçim sonuçları bekleniyor.

– Neden?

KERRY İÇİN BİÇİLMİŞ KAFTAN

– Çünkü, projeyi ister beğenelim ister beğenmeyelim; sonuçta demokratik söylemi ön planda tutuyor. Bu söylem özü itibariyle -bir makyajdan ibaret olsa da- demokratik görünümlü bir söylem. BOP, Bush ekibinin ya da saldırgan Neo-Con’ların uygulayabileceği bir proje değildir. Şahsi görüşüm odur ki; BOP, Kerry ve demokratlar için düşünülmüş ve hazırlanmıştır. Onlar için biçilmiş kaftandır. Bunun için, derin devletin güvercin ve şahin kanatları her şeyi Kasım seçimlerine endekslemiş durumdalar.

– Seçimlere sayılı günler kaldı. ABD’den gelen haberlere göre; şiddet yanlısı Bush, Kerry’nin önünde gidiyor. Bush’un tekrar seçilmesi halinde BOP ne olur?

– Burası çok tartışmalı.. Kimi zaman Bush’un kimi zaman Kerry’nin önde olduğu ifade ediliyor. Ancak, Bush’un tekrar seçilmesi halinde BOP diye bir şey kalmaz. Çünkü, savaşçı şahin kanat Amerikan halkının kendilerine prim verdiğini düşünecektir. Şiddet politikalarına siyasi bir destek mesajı olarak algılanır ve bu durumda Bush ekibi daha da sertlik yanlısı bir politika yürütecektir. Zaten uluslararası planda şiddet yanlısı bir politika sürdürüleceğinin hazırlıkları uzun süredir yapılıyor. İran’da nükleer silah konusunda pişirilen beyanlar, aba altından sopa göstermeler tarzından baskı yapılıyor. Ayrıca bu saldırıların ön hazırlığı olarak, İsrail’e 5000 adet “akıllı füze” satmaya hazırlığı daha yeni basında yer aldı. Suriye’ye yönelik tehditler ise devam ediyor. Onun için savaşçı seçenek, Bush’un yeniden seçilmesi durumunda eskisinden çok daha şahlanmış olacak.

– Demokratların adayı Kerry’nin kazanması durumunda, nasıl bir politika izleneceğini öngörüyorsunuz?

CUMHURİYETÇİ KANAT DAHA SALDIRGAN

– Amerika siyasi geleneğinde savaşçı söylemi, saldırganlığı ve hamasi icraatları daha çok Cumhuriyetçiler temsil eder. Demokratlar ise –kendileri her ne kadar süte batmış kaşık olmasalar da- arkalarını dayandırdıkları güçler bazı şeyleri isteseler bile, tabanları ve gelenekleri gereği bazı noktalara en azından şeklen de olsa riayet etmek zorundalar. Niye 11 Eylül olayları ardından gelişen hadiseler Bill Clinton döneminde olmadı da, Bush döneminde meydana geldi? Neden Bush, Florida’daki 500 oy üzerinden adeta ite kakıla başkanlığa getirtildi? Kısaca; Demokratlar, Cumhuriyetçiler kadar saldırgan ve savaşçı bir politika güdemiyorlar. Bu nedenle Kerry’nin seçilmesi durumunda, ABD dış politikasında bir söylem ve uygulama değişikliği ister istemez olacaktır.

– BOP’un 26 ülkeyi kapsayacağı, bunların 22 tanesinin Müslüman Arap ülkeleri olduğu vurgulandı. Ancak, siz bunun sadece 15 ya da 16 ülkeyi kapsayacağını ifade ediyorsunuz. Teziniz nedir?

– Projenin adı da değişti. En son, Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi denildi. Ayrıca bir şey ne kadar geniş tutulursa, hata yapma riski de o ölçüde büyür. Çünkü, Amerika her şeyi bir anda denetleyemeyeceğini gördü. Onun için “pilot” uygulama tercih edilecek. Bunun için de daha dar alanda başlayıp, sonra sahayı genişletecekler.

– Amerika’nın Avrasya ve Ortadoğu ile ilgili politikalarını yürütmede, BOP gibi bir projeye hakikaten ihtiyacı var mı?

ABD’NİN BOP’A İHTİYACI VAR

– Bu sorunuza esprili bir cevap vereyim: Ben herhalde Amerikalı stratejistler kadar zeki değilim! Onlar “BOP’a ihtiyacımız var” diyorlarsa, ihtiyaçları vardır! Amerika’nın, adı ne olursa olsun, kendi hegemonya arayışı gereği başta Ortadoğu olmak üzere dünyayı denetlemeye ihtiyacı var. Amerika’da stratejik tahliller yapanlar, çok önceden bu handikabı tespit etmiş durumdalar. Amerika’nın askeri bir güç olsa da ekonomik ve siyasi açılardan gerilemekte olduğunu ifade ediyorlar. Üstelik bunu ABD’nin karşıtları değil, bizatihi kendileri söylüyorlar. Öte yandan ise; AB ayrı bir güç odağı haline gelebilecek konumlara hızla yaklaşıyor. Çin’in durumu da malum. Rusya elinden gelse ABD’yi bir kaşık suda boğacak. Böyle devam etmesi durumunda, 2015 yılında ABD’nin birçok konuda çuvallayacağının kaydedilmesinin hatırlanması gerekiyor. Onun için iyice güçten kuvvetten düşmeden, yeni bir atakla buraları yeniden denetim altına almak istiyor.

– ABD’nin Irak’ta ve Afganistan’daki konumu ve dünyadaki imaji gözönünde bulundurulduğunda, BOP kurtuluş reçetesi olabilir mi?

– Olaya ABD’nin karizması açısından bakılırsa, değil BOP’u, bölgede hiçbir şeyi uygulaması mümkün değil. Ebu Garib cezaevindeki işkence ve tecavüzler nasıl unutulabilir ki?.. Ortadoğu halklarından herhangi biri, dinî ve etnik kökeni ne olursa olsun kendisine “insanım” diyen herhangi biri, ABD’nin yaptıklarını nasıl unutabilir? Bütün bunlar olmazsa dahi, bir ülkeyi işgal edip tankla, topla, uçaklarla katliam, zulüm yapmak nasıl kabul edilebilir ki?.. Ancak, şu da göz ardı edilmemeli. Amerika, Irak’ı fiili olarak üçe böldü. İsrail’in güvenliğini de bir ölçüde sağladı. Kendisine yönelik bir nefret oluştu belki, fakat Irak tahrip oldu. Bu anlamda amaçlarına kısmen ulaştı aslında. Ama yine de BOP olmazsa da, duruma göre yeni reçeteler denenecektir.

– Bir ölçüde İsrail’in geleceğinin de garanti altına alınması için atılan adımlar ve uygulanan politikalar, bu ülkeyi nasıl etkiledi?

– Bush’un kaderi Şaron’un kaderine, Şaron’un kaderi Bush’un kaderine sıkı sıkıya bağlıdır. Her ikisi de saldırganlığa bel bağlamışlardır. Eğer Bush gidip de Kerry gelirse, kısa bir süre sonra İsrail’de de Şaron gidecek ve yerine bir başkası gelecektir. Bu bağlamda, ABD’nin şu ana kadar Ortadoğu’daki proje ve uygulamalarının yol açacağı olumsuzlukların faturası da Bush yönetimine kesilecektir.

– Projede, Türkiye’nin model ülke olduğu ileri sürüldü. Uygulamaya konulması halinde Türkiye nasıl etkilenecektir?

4. DÜNYA SAVAŞI ÇOKTAN BAŞLADI

– Türkiye şu anda rölantide beklemekte ve Amerikan seçimlerine endekslidir. Amerikan seçimleri sadece Amerika’nın değil, Ortadoğu’nun ve dünyanın kaderini de belirleyecek. Bu önümüzdeki bir ayda gerek Türkiye’de gerekse dünyada çok büyük siyasi çalkantılar beklemiyorum. Tabii, birileri her an Amerikan seçimlerinin iptali için 11 Eylülvari bir eylem yapabilir. Bu ihtimal de kuvvetle mümkün. Ama herkes şimdilik tavrını biraz “bekle gör” politikası üzerine oturtmuş. Burada bir pencere açmak istiyorum. Aslında durum göründüğünden daha karmaşıktır. Çünkü bugün “4. Dünya Savaşı” yaşanıyor. Bu görüşte “komplo teorisi” gibi küçümsenecek, “Adama bak, daha 3.’sü yaşanmadan 4.’süne geçti diyecekler, ama umurumda değil.

– Bu “4. Savaş” tabirini Vatikan’dan bir kardinal de dile getirdi…

– Evet.. Kardinalden çok önce eski CIA Başkanı James Woosley dile getirmişti. Tez asıl olarak Amerika’daki Neo-Con muhafazakâr kliğin ileri gelenlerinden Prof. Eliot Cohen’e ait. Ama onlarla benim söylemim arasında çok önemli bir fark var.

– Nedir o?

– I. ve II. Dünya Savaşları malûm. III. Dünya Savaşı’nı ise “Soğuk Savaş” olarak tarif edebiliriz. Amerikalılara göre, “4. Dünya Savaşı” ise terörle savaşımdır. Onlara göre, terör dalgasını kim yapıyor? İslâm dünyası ve Müslüman teröristler! İşte ben bu noktada Amerikalılarla görüş ayrılığındayım. Evet, “4. Dünya Savaşı” yaşandığı doğrudur. Ama onların gösterdiği adresler yanlış. Onlara diyebilirim ki; eğer 4. Dünya Savaşı’nı kimlerin çıkardığını görmek istiyorsanız, sabah kalktığınızda aynaya bakmanız yeterlidir! Bu savaşı sizin içinizden bir ekip çıkarttı ve daha da derinleştirme peşinde…

GİZLİ SERVİSLER SAVAŞI

Bana göre; 4. Dünya Savaşı tümüyle bir “Gizli Servisler Savaşı”dır. Savaş denen hadise her zaman tankla, topla, tüfekle olmaz. Savaşan taraflar, teröristler ile Amerikalılar değildir. Ya da bu görünürdedir ve aldatıcıdır. Ayrıca, “El Kaide” diye bir örgüt yoktur. El Kaide, hayalet bir markadır. Herhangi bir gizli servis, bir eylem yapıp, bunu rahatlıkla El Kaide’ye havale edebilir. Hemen buna paralel bir de “Asimetrik Savaş” tabiri uydurdular. Janjanlı laflara bayılan bizim bir kısım kopyacı ve fazla zeki entelektüellerimiz de terimin üzerine balıklama atladılar! Gizli Servisler Savaşı acilen durmaz ise, dünyanın herhangi bir noktasında 11 Eylül, Madrid, İstanbul, Endonezya, Osetya saldırıları gibi daha birçok saldırı meydana gelecektir. Hiçbir ülke açıkça savaşamıyor.

O yüzden bu savaş çok namert bir savaştır. Müsebbibi ABD olsa da, artık onu da aşmıştır. Berbat bir sarmaldır. Gizli Servisler Savaşı’nın perde gerisindeki gerçek ise, dünya hâkimiyeti kavgasıdır. Bunun açık bir savaşa dönüşme riski, potansiyel olarak her zaman vardır. Zaten Evanjelistlerin Armagedoncu, binyılcı, kıyametçi felsefi arka planları bu anlayışı yeterince besliyor. Dünyada iyice çılgınlaşan bu gizli savaş, 11 Eylül komplosundan bu yana ivmesi giderek artan bir şekilde sürmektedir.

İSTİHBARAT DOSYASI /// BERİL DEDEOĞLU : İstihbarat Savaşlarında yeni aşama

2013’ün Ekim ayı sonlarında ABD istihbarat birimi Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA)’nın müttefiklerini “dinlediği” yönündeki haberler, Avrupa’da bomba etkisi yapmıştı. İddialara göre ABD, Fransa’da 70 milyon telefon görüşmesini ve en önemlisi Almanya başbakanı Merkel’in cep telefonunu dinlemişti.

İddialar karşısında ABD suskun kalırken Almanya çok kızdığını gösteren açıklamalar yapmış, ama başka da bir tavır almamıştı. O dönemde ABD’nin dinlemesinden çok ne duyduğunun önemli olduğunu dile getirmiştik ve belki de Merkel’in keskin bir tavır alamamasında duyulanların rolü olduğunu ima etmiştik.

Bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra, dinleme meselesi biraz daha karmaşık bir hal almıştı. 2014 Ağustos sonunda ABD’nin tüm müttefiklerini dinlediği ileri sürülmüştü. Buna göre Türkiye ve Avusturalya’daki siyasiler, ABD’de bulunan 38 ülkenin büyükelçilikleri, kısacası tüm dost ülkeler dinlenmişti.

Dostuna bunu yapan düşmanına ne yapmaz diye düşünmenin yolunu açan bir dönemdi. Ancak daha ilginç olan, 2014 yılındaki iddialarda Birleşik Krallık’ın da adı geçmesiydi. Yani ABD, İngiltere ile birlikte “Avrupa”yı dinliyordu.

Dinlemenin açığa çıkması

Bu bilgilerin açığa çıkması, ABD ve Birleşik Krallık’ın Avrupa devletlerini dinleyecek kadar ciddi bir “güvensizlik” içine düştüklerini ima ediyordu. Kısacası, “yüzümüze gülenlerin arkamızdan iş çevirdiklerinden şüpheleniyoruz” durumu söz konusuydu. Dünya kamuoyunun bu konudan haberdar olması da istenmiş olmalı ki, duymayan kalmamıştı.

2014’deki dalgalanmada da kimin kimi dinlediğini öğrenmiştik, ama ne duyulduğunu o zaman da öğrenememiştik. Bu durum ABD’nin bir dizi Avrupa ülkesine “caydırıcı” siyaset uygulamasına yetecek kadar malzeme biriktirdiğini düşündürmüştü. Bu noktada malzemeden çok ABD’nin Avrupa ülkelerini neyden caydırma çabası içinde olduğu önemliydi.

Her iki dinleme konusunun gündeme geldiği dönemde iki büyük kriz vardı; biri Ukrayna, diğeri Suriye. Dinleme konusunun deşifre olması, ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin Doğu Avrupa, Kafkasya ve Ortadoğu’da kendisine rağmen ve karşıt faaliyetler sürdürdüklerine işaret ediyordu.

Biz Türkiye’de yaşayanlar bu durumu zaten bildiğimiz için hiç şaşırtıcı olmadı. Rusya da muhtemelen gayet iyi biliyordu. Bilinmeyen ise, ABD’ye rağmen iş görenlerin kendi aralarında ne kadar ittifak içinde olduklarıydı.

Duymanın açığa çıkması

Çok şükür bu konudaki soruların kısmen ortadan kalmasını sağlayacak haber bir hafta önce geldi. İddiaya göre Alman istihbarat örgütü BND, yıllardır Avrupa’daki ABD varlıklarını ve çok daha önemlisi müttefiklerini dinliyormuş.

ABD Almanya’yı dinliyorsa, Almanya’nın da ABD’yi dinlemesi normal. Hatta elinde gücü bulunan herkesin birbirini dinlemesi normal. Anormal olan bunların açığa çıkması. Almanya açısında açığa çıkan en netameli konu, Merkel’in hem kendi vatandaşlarını dinlemiş olması hem de en yakın Avrupalı dostu Fransa’yı.

Zavallı Fransa, hem ABD hem de Almanya tarafından dinlendiği için çok mağdur olmalı. Ama ortadaki gerçeklik sanki Fransa’nın ABD ile aynı yakaya düştüğünü gösteriyor. Diğer bir ifadeyle Fransa’nın Almanya ile olan dostluğuna şüpheli bakması isteniyor. Henüz Fransa şunu-bunu dinledi denmediğine göre, Fransa da mesajı almış.

Anlaşıldığı kadarıyla üst üste uyarılara rağmen Almanya, ABD-İngiltere politikalarına “ters” faaliyetlerini “düze” çevirmemiş. Merkel, uygulamakta olduğu politikaların yönünü değiştirmezse, korkarız ki sadece kimin kimi dinlediğini değil, artık ne duyduklarını öğreneceğimiz bir aşamaya geçeceğiz. Bu da herkesin herkesle ilgili en kirli çamaşırlarını ortaya dökmesini ima eder ki, hiç bir Avrupa ülkesi bu süreçten muaf kalamaz.

İSTİHBARAT DOSYASI : STRATEJİK İSTİHBARAT NEDİR ????

STRATEJK STHBARAT.pdf

İSTİHBARAT DOSYASI : PSİKOLOJİK HARP İSTİHBARATI

PSKOLOJK HARP STHBARATI.pdf

İSTİHBARAT DOSYASI /// ERGÜN DİLER : İstihbarat savaşı

Bizim devletin ketumluğundan mı nedir bilemem ama çok şeyi bilmiyoruz!

Koca bir devletin, koca bir sistemin kendisine saldıranlarla nasıl mücadele ettiğini ıskalıyoruz! Dedim ya devletimiz renk vermiyor!

Dün yazmaya çalıştım ama eksik kaldı!

Rahmetli Özal, MİT’in kabadayı olarak tanınan isimlere Fransa’da görev vermesinden sonra karşısında ASALA‘nın değil Fransız devletinin olduğunu anladı! Özal, BATILILAR‘ın diliyle konuşmayı çok iyi bilirdi!

Hiç uzatmadan "Savaşmak istiyorsanız savaşırız!" dedi.

Arkasından ise AIRBUS dosyasını açtı! Ve THY Airbus’la tanıştı, o tarihten sonra ASALA hızla tükenişe doğru yol aldı! İşte eksik kalan yer de tam burasıydı!

O tarihte ASALA’nın en kuvvetli ve akıllı iki lideri ATİNA ile SELANİK’te yaşıyordu! MİT bunu öğrendiği an harekete geçti! İnanılmaz bir plan yapıldı! En iyi MİT ajanları bu göreve verildi! Hani adamlar "MÜNİH filmi çekiyor ya kendilerini anlatsınlar" diye, MİT’in operasyonu bunları gölgede bırakırdı!

MİT iki elemanı iki hedefe yönlendirdi!

Her ne olursa olsun Fransa ile sorun çözülecek ama İKİ LİDERİN hayatta kalmaması da şarttı! Ankara böyle düşünüyordu! Sınırı tersten geçen iki MİT görevlisi hedeflerine akıllıca ve sessizce yaklaştı! Günlerce yapılan alan araştırmasını atlıyorum! ASALA liderlerinin hangi gün nerede kiminle ne yaptığı, ne konuştuğu, ne yiyip içtiğine girmiyorum bile … Her şey ortaya çıktıktan sonra asıl lider için EMİR GELİYORdu! Zaten hazırlıklar da bittiği için geri sayım başladı! Hedef, tren istasyonunda bekliyordu! Tabii MİT görevlisi de hemen yanında! Tren duruyor, kapılar açılıyor ve ASALA’nın lideri kalabalık bir vagona oturuyordu! Güvenliği elden bırakmıyordu yani… Tren hareket ettikten sonra da sık duraklar nedeniyle vagonda hareketlilik hiç eksik olmuyordu! Son noktanın nerede konulacağını hesap eden GÖREVLİ önceden belirlediği istasyona gelinmişken kimseler görmeden silahını çıkarıyor ve şaşkın bakışlar arasında büyük soğukkanlılıkla tetiği çekiyordu! Yıllarca Türk diplomatlara tuzak kurup ölüm kusanların lideri artık cansız bir şekilde koltuğunda oturmaktaydı!

Vagondakiler şaşkınlığı atamadan gözü kara Türk hemen atlayıp izini kaybettirdi! Ancak arkasında koca bir orduyu görünce Türk köyüne sığındı!

Daha sonra çok iyi dost olacağı o kişi kendisini sakladı! Ancak çok geçmeden Fransız istihbaratının baskısıyla Yunanistan istihbaratı köyü çevirdi! Bütün yolar tutuluyor, bütün evler aranıyordu! Geriye tek çıkış kalıyordu! Ancak o da çok riskliydi!

Ama yapacak başka da bir şey yoktu!

Üzerinde hiçbir belge, doküman, silah tutmayan görevli kendini MERİÇ’e bıraktı!

Tüm gece o soğukta yüzerek Edirne’ye geldi! Sahile çıktığında can verecek gibiydi! Zaten bulunduğunda "ÖLDÜ DENİLEREK" hastaneye kaldırıldı! Baygın bir vaziyette! Kendine gelmesi günler aldığı için kimse onun özel görevli bir Türk olduğunu bilemedi! Fransız ve Yunan istihbaratının aradığı ismi Türk istihbaratı da arıyordu! Ama hiç kimse bulamıyordu! KİMLİKSİZ Türk iyileşince operasyon açığa çıktı! Ama o vagon Fransızlar’ın ASALA’yı boşaması için yeterli sebepti! İki kurşunda ASALA bitmişti!

Peki bizimkiler İKİ LİDERE nasıl ulaşmıştı? Bu da film konusu!

Dedim ya devlet pek çok şeyi bilir!

Eğer içeriden satılmamışsa bir şeyi atlamaz! Bakın TAKVİM’in bugünkü manşetinde Aydın Bey’in, malum yapının, CHP’nin destek verdiği görülmeyen koalisyonla barajı aşmasını istedikleri HDP var! Demirtaş’ın lideri olduğu parti tabii ki Türkiye partisi! Tabii ki Türkiye gerçeği! Buraya kadar normal! Ama bu partinin yani hep birlikte BARAJI aşması için çaba gösterilen partinin başkanının ABİ’si Kandil’de ortaya çıktı! Ki önceki Genel Başkandı! Yani sıradan biri değildi!

MİT operasyonunu hatırlayın! "KCK’nın içine adam soktu!" diye MİT’e saldırıldı!

Emre Taner, Afet Güneş ve Hakan Fidan alınacaktı! Sebep? Terör örgütüne adam yerleştirmek! Dünyada bütün örgütler içeriden yıkılırdı! Birinci adam olmuyorsa ikinci, o da olmuyorsa üçüncü adam devşirilirdi!

Ya da oraya kendi adamının çıkması sağlanırdı! İstihbarat teşkilatları bunun için vardı! Dün MİT’e "KCK’ya adam soktu!" diye saldıranlar şimdi Diyarbakır’da KCK ile yanyana görülmekteydi! Onlar aşağıda iş tutarken birileri de yukarıda yani KANDİL’de boş durmuyordu! Elde silahla Selahattin Demirtaş’ın nerede olduğunu bilmediği ABİ’sini fotoğraflıyordu!

Dedim ya devleti hafife almayın! 16 devlet sandalyede kurulmadı!


Rahat olun!
Geçen gün sanırım bizim kanaldaydı!

27 Nisan muhtırasının belgeseli… Tam izleyemedim! Ancak bakabildiğim kadarıyla yine işin rengini veremiyorduk! Birileri iyi niyetle konuşuyor ancak ANA FİKRİ söyleyen çıkmıyordu! Benim üstüme vazife değildi ama yine de konuya dahil olmak istedim! Evet! 27 Nisan e-muhtırası çok çirkin ve şiddetle karşısında durulması gereken bir olaydı! Yapılmaması gerekiyordu! Kararı alanların sonuç alamayacaklarını hesap etmesi gerekiyordu!

Olmadı, gece yarısı muhtıra yayınlandı!

Peki neden?

Hiç konuşulmaz ama benim gördüğüm kadarıyla ordu içindeki bir güç Abdullah Bey’i istemiyordu! Muhtıra Sayın Gül’e karşıydı! Son günlerde çok sık duyar oldum!
Abdullah Bey’i sessiz sananlar çok yanılıyordu!

Sadece nerede ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu! Bence tabii! O dönemde de böyle oldu! En sert tepkiyi vermekten hiç çekinmedi! Çok kararlıydı! Belki yanılıyorum ama muhtıra Abdullah Bey’e verildi!

Kendisi de gereğini yaptı! Abdullah Bey’den söz etmişken Tayyip Bey’e geçelim…

Belli gruplar HUKUKUN alt üst olduğunu, Erdoğan’ın kendi hukuk sistemini kurduğunu falan yazıyor çiziyor! Rasyonel olarak kimsenin bunu yapma ihtimali yok! Bu bir! İkincisi ise Tayyip Bey’in en zayıf olduğu yer hukuktur! Garip bir söz ama konuşulduğu için bu saptamayı yapmak zorunda kalıyorum! Çünkü Tayyip Erdoğan ve KAPATMA DAVALARINI düşünün! 17 ve 25 Aralık’ı düşünün, hep HUKUKLA VURULMAK istendi! Neden?

Çok güçlü olsa buradan gelebilirler miydi? Haksız mıyım? Malum Yapı ile ilgili uzun zamandır yazmıyorum! Yazmama gerek yok! Herkes her şeyi yanlış anlıyor! Alınganlık yapan çok temiz insanlara üzülüyorum! Bu nedenle uzak duruyorum! Ama son olayı gördünüz!

Hakim, Silivri, Savcı üçgeninde bir şeyler yapıldı edildi… Herkes bu kareyle ilgilenirken ben gülüyordum! Neden mi? Gezi, 17 Aralık, 7 Şubat gibi operasyonları bunların kendi başlarına yapamayacağı ortayı çıktı da ondan! O kadar acemiler ki!

İnsan bastığı yerden izini siler en azından!

Yok! Acemi mangası tek başına sonuç almaya çalışıyor! Ama olmuyor! ÜST AKIL tatilde sanırım! Dışarıdan gelenlere eksiksiz itaat edeceklerine biraz akıllarını kullansalardı iyi olurdu! Bugünlerde lazım oluyor işte!

Biraz da dışarı çıkalım…

Biliyorsunuz Beyaz Saray’a 50 kilometre uzaklıktaki BALTIMORE karıştı! Siyahların polise isyanı nedeniyle ortalık toz duman! Ne oldu peki? Cevap Amerika’da değil!

Fransa’da! 1 Ocak’tan beri Fransa istihbaratı kendi ülkesinde TERÖRİST avında! Camiler kundaklanıyor, Müslüman mahalleler ateşe veriliyor, göçmenler zarar görüyor, siyah tenliler ölüyordu! Fransız istihbaratı çalışmalar sırasında doğrudan CIA mensubu olan isimleri enseledi!

Devletlerarası hukukta karşılıklı ilkeler vardı! Sen karıştırırsan ben de karıştırırım!

Öyle oldu! Bu kez Amerika’da Baltimore karıştı! Sokağa çıkma yasağı ilan edildi!

Artık savaşlar istihbarat örgütleri üzerinden yapılıyordu! Fransız istihbaratı SİYAHLARI yine ayaklandırdı! Herkes evinin içinde zorlanıyordu! Dönem bu dönem! En güçlü olduğun yerde aslında en zayıftın! Fransa, ABD’ye bunu öğretiyor!

Fransa mı? Karışacak! Hem Paris hem Afrika’daki uzantıları! Kural değişmez!

Bir de Çin’e gidelim…

Çin Komünist Partisi Merkezi Disiplin ve Denetleme Komisyonu, Çin’in en büyük 500 şirketi listesinde birinci sıraya oturan petrol devi Sinopec’in Genel Müdürü Vang Tienpu’ya "ciddi disiplin ihlali" yaptığı gerekçesiyle soruşturma açıldığını duyurdu.

Peki Tienpu’nun suçu neydi?

Basit! Şirketin en özel bilgilerini İNGİLİZLER’e vermek! Bu kadar da değil

üstelik! Sırada 14 CEO daha var!

İSTİHBARAT DOSYASI : “İSTİHBARAT BİRİMİNİN ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ”

image001424

sthbarat brmnn alima yntemler

İSTİHBARAT DOSYASI /// DAVID KAHN : İSTİHBARATIN TARİHSEL TEORİSİ

STHBARATIN TARHSEL TEORS.pdf

İSTİHBARAT DOSYASI /// ÖMER ÖZKAYA : İstihbarat sanatı

İstihbarat sanatı

Yeryüzü, giderek gökyüzünün hakimiyetine giriyor. Sofistike araçlarla gerçekleştirilen istihbaratta ciddi ilerlemeler kaydediliyor. Ancak bu teknolojik yenilikler yüzünden klasik istihbarat yöntemlerinin pabucunun dama atılmaması gerekiyor.

Çünkü her ne kadar bugün, gökyüzünde salınan Mata Hari’ler, fersah fersah uzaklardan insan yapımı köstebek yuvalarını son karışına kadar tespit edebilme yeteneğine sahip olsa da, akustik teknolojiler sayesinde kıtalar çapında her türlü çıtırtı işitilir hale gelse de, tüm bunlar, en eski ve daha az “egzotik” yöntemlerin yerini asla alamayacaktır.

Yemler ve gerçekler

Soğuk Savaş yıllarında her olayın arkasında Rus Gizli Servisi KGB aranırdı. Şimdi onun yerini CIA aldı. Oysa küresel çapta operasyon yapabilen, başka ülkeler de vardır. "Yem"lere takılıp, olayı ön yargı ile birinin üzerine atarsanız diğerlerinin üstünü örtmüş olursunuz.

Amacımız CIA’yi korumak değil, ön yargılardan bağımsız, gerçekleri aramaya yönlendirmektir. Ancak böylece, yemleyerek bizi yönlendirmek isteyenler, er ya da geç, gerçek neyse onu bulacağımızı anlarlar. Ayrıca uluslararası gelişmeler üzerindeki rolümüz artarken, doğal olarak herkes buna olumlu bakmayacak ve engellemek isteyeceklerdir.

Bugün güçlü olmasak da, geleceğin seyrini doğru kestirmek suretiyle "belirleyen"lerden olmamız mümkündür. Büyük gizli servislerin istihbarat operasyonlarına yaklaşım ve genel felsefelerini bilmek, bu sürece katkıda bulunacaktır.

Bir karşı-istihbarat servisinin, veya bir istihbarat servisinin karşıt-istihbarat boyutunun yapısı veya işlevlerinin, esas olarak büyük rakiplerin faaliyetleri tarafından belirlendiği yönünde bir varsayım vardır.

Rusya sızmak ister

Batılı istihbarat servisleri, açık kaynaklardan yapılan istihbarat derlemesi ve bunlara ilişkin analizden elde edilebilecek sonuçlara önem atfederler. Ruslar ise bunları; ancak ve ancak, genellikle çalıntı bir şekilde elde edilen belgelerden sağlanan istihbaratı teyit etmek veya yorumlamak üzere kullanırlar. Yaklaşım anlamındaki bu kökten farklılık, kısmen, iki farklı medeniyetin kökenleri ve tabiatıyla açıklanabilir: Sovyet istihbaratı, oldukça gizli ve entrikalara dayanan bir siyasi atmosfer dahilinde gelişip faaliyet göstermektedir ve bu ortamda rakibin, ortalıkta söylediği veya yazdığı şeylere ilişkin yoğun bir şüphe duyulur.

NKVD Generali Alexander Orlov’a göre; "Ruslar, ancak gizli muhbirler ve yeraltından çalışan ajanların ürettiğine ‘gerçek istihbarat’ gözüyle bakarlar; açık ve meşru kaynaklardan gelen materyale ise ikincil önem ve güvenilirlik atfederler." Ruslara göre, "bir yabancı devletin sırları, ancak bu devletin gizli hükümet dosyaları veya bu dosyalara erişimi olan yabancı görevlilerin ve kamu mensuplarının işbirliğiyle elde edilebilir."

Ruslar dünyanın farklı noktalarındaki “kilit” önem taşıyan siyasi ve askeri liderlere yönelik özel operasyonlar düzenler. Bu tür bir tahrip yöntemi, tüm, evet tüm yaklaşımları içinde barındırır. Rusya’sız tüm enerji hatlarının üzerinde düğümlendiği Türkiye, giderek Kremlin’in odak noktasına oturmaktadır.

İSTİHBARAT DOSYASI /// Prof. Dr. Burhanettin Can : Siber saldırılar/savaşlar-1: Elektronik İstihbarat Ve İnternet Üzerinden Casusluk

“Düşmanını bil, kendini bil,

yüz savaş bile yapsan başın ağrımaz.”

Çinli Bilge Sun Çe.

Giriş

Türkiye’de Taksim Gezi Parkı hadiseleri ile başlayan kadife darbe sürecinin, Türkiye’deki üç seçim sonlanıncaya kadar dozajını gittikçe artıran eylemlerle devam edeceğini daha önce yazdığımız yazılarda ifade etmiştik. Bugün gelinen noktayı, daha iyi anlayabilmek için kardeşlerimizin o yazıları, okumaları yararlı olur. Türkiye, Taksim Kadife Darbe Sürecinin son iki aşamasına girmiş bulunmaktadır.

Genel Seçim öncesi aşama, Türkiye’nin yaklaşık 79 vilayetinde elektriklerin kesilmesi olarak ortaya çıkan siber saldırı, Çağlayan Adliye baskını, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ve Fenerbahçe Futbolcularının bulunduğu otobüse yapılan saldırılar ile başlatılmıştır. Üç farklı alanda saldırının yapılmış olması, son iki aşamada çok karmaşık ve sert taktikler kullanılacağı anlamına gelmektedir.

Devletlerin başlangıçta, sadece insana dayalı olarak yürüttükleri istihbarat faaliyeti, sonraları teknolojinin devreye girmesi ile çok daha karmaşık ve etkin bir hal almıştır. Bugün dünyada teknoloji ağırlıklı çok büyük bir dinleme, izleme ve operasyon yapma ağı vardır. Ve buna bağlı olarak siber saldırı ve siber savaşlar gerçekleştirilmektedir. Bize göre Türkiye’de gerçekleştirilen elektrik kesintisi bir siber saldırıdır. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle elektronik istihbarat konusu ele alınacaktır.

İstihbarat Türleri

İstihbarat, bilgi üzerinden yapılan bir mücadele türüdür. Bilginin toplanması, işlenmesi ve gereğinin yapılması, istihbarat faaliyetinin genel alanıdır. İstihbarat faaliyetleri, günlük olaylar gibi kısa vadeli olaylar üzerinde yapılabileceği gibi (taktik istihbarat); uzun vadeli, hayati öneme haiz ülkelerin, bölgenin ve dünyanın geleceğine ilişkin büyük olaylarla ilgili olarak da yapılmaktadır (Stratejik istihbarat) (1).

Faaliyet alanına bağlı olarak istihbarat türleri, aşağıdaki gibi tasnif edilebilir (1):

Bilgi Kaynaklarına Göre

• Açık Kaynak İstihbaratı

• Gizli Kaynak İstihbaratı

İstihbarat Faaliyetinin

Mahiyetine Göre

• Askeri İstihbarat

• Milli İstihbarat

• İstihbarata Karşı Koyma

Kullanılan Vasıtalar Açısından

• Beşeri İstihbarat

• Teknik İstihbarat

Faaliyet Hedefinin Kaynağına Göre

• Ülke İçi İstihbarat

• Ülke Dışı İstihbarat

Hedef Alanları açısından

• Siyası İstihbarat

• Askeri İstihbarat

• Teknolojik ve Sınaî İstihbarat

• Elektronik İstihbarat

• Biyografik İstihbarat

• Bilimsel istihbarat

• Sosyal İstihbarat

• Siber İstihbarat

• Ekonomik İstihbarat

• Meteorolojik İstihbarat

• Ekolojik İstihbarat

• Arkeolojik İstihbarat

• Terör İstihbaratı

Elektronik İstihbarat

Elektronik istihbarat, kullanılan vasıtalar açısından teknik istihbarat alanına giren özel bir istihbarat alanıdır. Bilgi elde etme ve işlemede üstün yetenekli elektronik cihazların kullanıldığı, muhabere istihbaratı, sinyal-telsiz haberleşme seslerini dinleme istihbaratı, fotoğraflama ve film görüntüleme istihbaratı, radarlarla istihbarat ve telemetrik ölçüm gibi tüm istihbarat alanlarını kapsamaktadır (1,2).

Bilgisayar ve İnternet sistemi, Elektronik istihbarat alanında etkin bir şekilde kullanılmıştır ve de kullanılmaya devam edilmektedir. İnternet, bir bilgi kütüphanesi olarak bilgi toplama metodunda, köklü değişikliğe sebep olmuştur. Geçmişte casusların peşinde koştuğu bilgilerin neredeyse % 80’i, bugün internet ortamında dolaşmaktadır. Bu bilgilere ulaşmak için, yüksek hızlı internet erişimi, bilgiyi paylaşmak için gelişmiş ağ, bilgileri ortaya çıkaracak casusu programlar ve bu bilgileri analiz edecek yüksek hızlı bilgisayarlar kullanılmaktadır.

İstihbaratçılar, elektronik istihbarat sayesinde hedef ülkelerde işbirlikçiler bularak, bilgilere çok daha rahat ve risksiz bir şekilde ulaşabilmektedir. İstihbarat birimleri, işbirliğine yatkın kimseleri, eskiden ajanların kendi gözlemlerine dayalı olarak tespit ederken; şimdi bu işi, bilgisayar programları aracılığıyla internet üzerinden yapmaktadırlar. Aşırı miktarda borcu, başarısız bir kariyeri, cinsel sorunları, ailevi sorunları, aşırı ıhtırası, lüks yaşama isteği ve ideolojik körlükleri olanlar, yabancı istihbaratçılarla işbirliğine daha yatkındırlar (1). Özel geliştirilmiş bilgisayar programları (Sayısal casuslar), internet üzerinden insanların harcama alışkanlıklarını, karşı cinse olan düşkünlüklerini, malı durumlarını, ihtiraslarını, özlemlerini, sağlık durumlarını ve çalışma alışkanlıklarını tespit etmekte ve değerlendirmek üzere bir veri bankası oluşturmaktadırlar.

Geçmişte İstihbaratçılar açısından en tehlikeli nokta, gizli bilgileri elde etmek değil; bu bilgileri kendi ülkesinde ki kullanıcı birimlere aktarmak idi. Bu gün bu iş, internet sayesinde kolayca halledilebilmektedir. Milyarlarca bilginin rahatlıkla dolaştığı internet havuzunda bilgiler, gelişmiş şifreleme teknikleri ile dönüştürülerek istenen hedefe kolayca gönderilebilmektedir.

Bugün, internet üzerinde milyonlarca kaynaktan gelen sayısız bilgi, yapay zekâ ve yapay sinir ağları ile donatılmış çok yüksek hızlı süper bilgisayarlar aracılığıyla alınıp işleme tabı tutulabilmektedir. Herhangi bir kişinin, sanal dünyada kayıtlı tüm bilgilerini bir araya getiren bilgisayar programları sayesinde, istenen şahıs hakkında kapsamlı bir dosya oluşturulabilinmektedir.

Geliştirilen virüs programları ile hedef ülke ya da kişilerin bilgisayarlarına sızılıp istenen tahribat yapılabilmektedir. Bir taraftan virüs üretip saldırı yaparken, diğer taraftan anti virüs programları üretip para kazanmaktadırlar. Casus programlarla, hedef ülkenin tüm bilgisayar alt yapılarını, “akıllı sistemlerini” tahrip etme imkânı (“Siber saldırı”) olduğu gibi; ülkenin tüm bilgilerini elde etme imkânı da (“Siber İstihbarat”) mevcuttur.

İnternet Üzerinden Online Casusluk/Siber İstihbarat

Bilgisayarlara internet üzerinden yerleştirilen ‘arka kapı’ programları sayesinde bilgisayarlardaki tüm bilgilerin alınması ve istenen bilgilerin bilgisayara yerleştirilmesi imkân dâhilindedir.

2000 yılında ABD’de internet hizmeti sağlayıcı şirketlerden America Online (AOL), Netscape Web tarayıcısını kullanarak, internet kullanıcılarını izlemiştir. Web sitelerinden indirilen ‘zip’ ve ‘exe’ dosyalarının içeriğini ve bu dosyaları yükleyenlerin kimliklerini izlemiş ve dosyalamıştır. AOL ve Netscape şirketleri, internetteki izleme işini, ‘Smart Dawnload adlı yazılımla kullanıcının bilgisayarına yerleştirdiği ‘cookie’ adlı küçük bir belge dosya (Casus Program) aracılığıyla gerçekleştirmişlerdir (2). Böylelikle bir internet servis sağlayıcısı firma, internet kullanıcısı ile Web sitesinin arasına girerek istediği bilgileri alabilmektedir. Benzer şekilde Real Player adlı medya programının üreticisi Real Network Inc, ücretsiz dağıttığı programlar aracılığıyla, kişisel alışkanlıklar hakkında bilgi toplamaktadır (2).

Bu tür yazılımlar, casus yazılım (spyware) olarak bilinmekte olup kişiler hakkında her türlü bilgiyi ‘Online’ olarak toplayabilmekte ve kişilerin bilgisayarlarındaki dokümanları ve resimleri kopyalayabilmektedirler. Buna ‘Online casusluk’ denmektedir. Bu tür programların ilk örneği, Promis adı verilen bir programdır. Promis programı, bir şahıs ya da kurumla ilgili yasal çerçevede var olan her türlü bilgiyi bir araya getirip dosyalayabilmektedir. Ancak Promis programı, NSA ve MOSSAD tarafından alınıp yasal olmayan bir tarzda, yapımcı firmanın hiç haberi olmadan, geliştirilmiş özel casusluk paket programları, içerisine yerleştirilmiştir. Sonra da bu program, birçok ülkeye satılarak kullanıcı ülke ya da şahısların tüm bilgileri elde edilmiş ve şahıslar takibe alınmıştır. Kanada Adalet Bakanlığı’na Promis’i satan CIA, Kanada Adalet Bakanlığı bilgisayarlarına giren tüm bilgileri almıştır. MOSSAD, Yaser Arafat’ı ve KGB’yi takip etmiştir. FKÖ ve KGB’nin kullandığı tüm bilgisayarlardaki bilgiler, MOSSAD Merkezine aktarılmıştır. İngiliz iç istihbaratı, Promis casusu programı aracılığıyla, IRA mensuplarını ve bazı siyasetçileri takip etmiştir. MOSSAD Sovyet yapımı bir Mig-29 karşılığında, Polonya gizli servisi UB’ye Promis programını satmıştır (2). 2001 yılında NSA, Microsoft yazılımındaki ana şifreyi kullanarak Alman Ordusunun gizli belgelerini ele geçirmiştir.

Sonuç: Elektronik İstihbarata Karşı Milli, Güvenli Bir Sistem Kurulmalıdır

Siyasi iktidarın Taksimle başlayan süreci gerektiği gibi okuyamamasının gelinen süreçte büyük payı bulunmaktadır. Mahalli seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmakla, çizilen saldırı stratejisinin yok edildiği sanılmış ve her seferinde çok daha sert darbeler gelmiştir. Siyasi iktidar, bu küresel saldırılara karşı birleşik cephe harekâtı başlatacak yerde, her şeyi oy olarak görmüş; kullandığı dille gayrı memnunlar sayısını artırmış ve her gelen darbe ile kendi içinde huzursuzluğun memnuniyetsizliğin de artmasına sebebiyet vermiştir.

AKP kadroları, Siyaset sahnesine çıkarken küresel bazda kurdukları ittifakın, ortak payda politikası, bir gün sonlanabileceğini zamanında düşünmemiş, ona göre bir yapılanış içerisine girmemişlerdir. Hemen hemen Türkiye’nin tüm stratejik alt yapısını, yabancıların ortak olduğu özelleştirmelere açarken ve devleti e-devlet olarak yapılandırırken, gerekli önlemleri almamış, siber saldırıların olabileceğini hiç düşünmemiştir.

Bu nedenle Türkiye’nin bir an önce elektronik istihbarat/ Siber savaşlar konusunda gerekli yatırımı yapması ve milli bir sistem kurması gerekmektedir. Türkiye’yi yönetenlerin, yabancı istihbaratlara güvenerek Türkiye’yi yönetme zaafından kurtulması tarihi bir sorumluluktur.

Türkiye’nin elektronik devlet (e-devlet) projesi, bir taraftan hizmetleri kolaylaştırırken; diğer taraftan, online casusluğa ve siber saldırılara büyük imkan tanımaktadır. Türkiye’nin ekonomik, askeri devlet sırrı özelliğine sahip bilgilerinin alınma ihtimali yüksektir. Devletin değişik mekanizmalarının kullandığı yazılım programlarının içerisine casusu programların yerleştirilmiş olması ihtimali çok yüksektir. Devletin görevi, karşı istihbarat faaliyeti ile düşman elektronik istihbaratına ve siber saldırılarına mani olmaktır.

TUBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) tarafından, PARDUS adı verilen bir işletim sistemi geliştirilmiştir (3,4). Bununla beraber konunun önemi nedeniyle Türkiye’de, bilgi güvenliği, mobil sistemlerin güvenliği, güvenli yazılım geliştirme metotları, bankacılık uygulamaları gibi bilişim sistemleri güvenliği, online casusluğa ve Siber saldırılara karşı gerekli tedbirleri alabilecek, TUBİTAK’tan bağımsız, ayrı, özel bir yapı kurulmalıdır.

Kaynaklar

1- Avcı, G., İstihbarat Teknikleri, Timaş yayınları, İstanbul, s: 11-30, 2004.

2- Çimen A., Echelon, İstihbarat Dünyasının Perde Arkası, Timaş Yayınları, s: 235-265, 2002.

3- TUBİTAK, UEKAE, Pardus Nereden Geldi? Şimdi Nerede? Nereye Gidiyor? 2008

4- Pardus Elektronik Dergi Sayı: 1, Mart 2006