Etiket arşivi: MOSSAD

İRAN DOSYASI : ‘İran Mossad’dan Humeyni’yi öldürmesini istedi’

İslam Devrimi’nden önceki İran başbakanı Şahpur Bahtiyar’ın, Mossad’dan Ayetullah Humeyni’yi öldürmesini istediği iddia edildi.

Yedioth Ahronot’un haberine göre, Tel Aviv’de bulunan Ulusal Güvenlik Araştırmaları, İran’da yaşanan İslam Devrimi’nden önceki İran başbakanı Şahpur Bahtiyar, Mossad’dan Ayetullah Humeyni’yi öldürmesini istemiş.

Bilginin eski bir Mossad görevlisi olan Yossi Alfer’in kitabında bulunduğu da söylenirken, Alfer’in bu talebi Bahtiyar’dan 1979 Ocak’ında aldığı söyleniyor.

Irak’ın da Humeyni’yi İran Şahı’na vermeyi önerdiği, ancak İran’ın bu öneriyi reddettiği bilinirken, İsrail’in İran şahları ile gizli ilişkiler sürdürdüğü belirtiliyor. İsrail’in İran’a silah da sattığı söylenirken, iki ülkenin istihbarat alanında da ortak çalıştıkları iddia ediliyor.

Mossad’ın öneriyi değerlendirdiğini ancak Humeyni hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığını belirten Alfer, bu isteği gerçekleştirmedikleri için "pişman" olduğunu söylüyor.

FETULLAH CEMAATİ DOSYASI : Fethullah Gülen’e CIA ve MOSSAD koruması

ÖZEL BÜRO NOTU :BU HABER YANDAŞ TAKVİM GAZETESİNDE YER ALDI. BU NEDENLE DOĞRULUĞU TARTIŞMALI BİR KAYNAK. OKUYUCULAR BU HABERİ OKURKEN BUNU DA GÖZ ARDI ETMESİNLER.

Paralel yapının bir numaralı ismi Fethullah Gülen’i ABD’deki malikanesinde suikast ve kaçırılma korkusu sardı. Pensilvanya’da yaşadığı asansör kazası nedeniyle endişeye kapılan Gülen’in koruma sayısı 200’e çıkarıldı. Koruma ekibinin başında ise CIA ve MOSSAD ajanlarının olduğu öğrenildi.

ABD’deki malikanesinde mahsur kaldı. Suikast sandı. Fena halde korkan Fethullah Gülen’in koruma sayısı 200’e çıkarıldı!

Gülenlik alarmı Okyanus ötesine kaçtı. ABD’nin Pensilvanya kentindeki malikanesine sığındı. Paralel Örgütü’ne talimat verip, Türkiye’de darbe yapmaya kalkıştı. Hocayı şimdi de korku sardı! Gülen, geçtiğimiz günlerde malikanesinin asansöründe tam 1 saat mahsur kaldı.

CIA-MOSSAD AJANLARI

Büyük panik yaşayan Gülen, adamlarına, "Bana suikast mi düzenlediniz?" diye bağırdı. İşte sıkıntılı günler yaşayan Hoca şimdi de kendini koruma çemberine aldı. Suikast ve kaçırılma korkusu yaşayan Gülen’in koruma sayısı 200’e çıkarıldı. Adeta bir ordu olan koruma timinin yönetimini ise yabancı ajanlar aldı. İstihbarat birimlerinin edindiği bilgilere göre Hoca’nın ekibinin başında ABD’nin Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA ile İsrail Gizli Servisi MOSSAD’da görevli ajanlar vardı. Söz konusu ajanların, Gülen’in her adımını an be an takip ettikleri anlaşıldı.

(Takvim)

FETULLAH CEMAATİ DOSYASI : Mossad istedi destekledik

1972’de Sıkıyönetim Komutanlığı’na sunulan İstihbarat Raporu’nda Fethullah Gülen’in darbecilerce desteklendiği şöyle anlatılıyor: “Edremit ve Manisa’da faaliyetlerine devam etmesi komutanlıkça desteklendi. Buna ABD, MOSSAD’ın desteklenmesi gerekli örgütler listesinde gösterilmesi sebep oldu.”

Sıkıyönetim Komutanlığı’na sunulan 1972 tarihli İstihbarat Raporu’nun bugünkü kısmında tamamen Gülen’e ayrılan 4 sayfalık bilgileri yayınlıyoruz. Teokratik Devleti Savunan Örgütler Raporu’nda Fethullah Gülen Cemaati başlığıyla anlatılan Gülen örgütünün devlet içerisindeki vesayet odaklarınca kullanıldığı açıkça dile getiriliyor. Darbe döneminde Gülen’in niçin desteklendiği raporda şu ifadelerle geçiyor: “Sıkıyönetim döneminde Edremit ve Manisa’da faaliyetlerine devam etmesi komutanlıkça desteklendi. Bunda ABD, MOSSAD’ın bizatihi desteklenmesi gerekli örgütler listesinde gösterilmesi sebep oldu."

CIA, GÜLEN’E PARA AKTARDI

Yazı dizisinin dünkü bölümünde Gülen ile ilgili bölümün giriş kısmından alıntılar yaptığımız Sıkıyönetim Raporu’nda Fethullah Gülen Cemaati başlıklı bölümün tam metni şöyle: “1942 Erzurum doğumludur. Said Nursi’nin oluşturduğu Nurculuk öğretisini kendisine göre yeniden yorumlayarak cemaat oluşumuna başlamıştır. Gençlik yıllarında Komünizmle Mücadele Derneği’ne üye olmuş, İzmir ve Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneklerinin kuruluşunda yer almıştır. Bu dernekler ABD’nin Truman Doktrini doğrultusunda özellikle NATO’ya üye ülkelerde açtırdığı Sovyet karşıtı yapılanmalardı. Bilakis büyük miktarlarda (CIA), (MOSSAD) vasıtasıyla büyük oranda paralar aktarılarak 1970 yılında klasik nurculardan ayrılarak kendi cemaatini oluşturmaya başladı. Ekonomik gücünün artmasıyla hızla soyut ve duygu sömürüsüne dayalı gelişme stratejisini uygulamaya başladı.

CEMAATİNİ DE İSPİYONCU YAPTI

İstihbarat Raporu’na göre Gülen, darbe döneminde cemaatine ispiyonculuk emri de verdi: “Sıkıyönetim komutanlıklarına bilakis kendi karşıtı olan radikal örgütlenmeleri ihbar ve şikayet ederek sıkıyönetim desteğini almaya çalıştı. Anarşistleri ve ülkemizi bölmeye çalışan her kim olursa sıkıyönetim komutanlıklarına ihbar etmeleri gerektiğini cemaat üyelerine ve komutanlıklarına bildirdiği halde yargılanmaktan ve ceza almaktan kurtulamamıştır.

Gülen camilerde ve derneklerde yaptığı konuşmalarla etrafında insanlar toplamaya başlamıştır. Nurcuları ve diğer dini çevreleri yavaş yavaş etkileyen F. Gülen, hep ağlayan ve bazen de kendini yerden yere atan konuşma tarzı ile dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Okuyuculuk, yazıcılık, silahlı mücadele tarzlarından ayrı olarak hilafet yoluyla kitleleri etkilemeye başladı. Bir başka tarz daha geliştirdi. Açıkça Nurcu olduğunu söylemedi. Nurcularla hep mesafeli bir temas içerisinde bulundu."

GÜVENİLMEYECEK BİR YAPI

İstihbarat raporu şöyle sürüyor: “Cemaatçilerin geçmişte yaşamış olduğu olumsuzlukları muğlaklaştırmaları F. Gülen’in geçmişiyle ilgili suç unsuru barındıran somut olgular yerine muğlak bir mücadelecilik tanımı yapmaları çoğu kesimin işine gelmiştir. F. Gülen cemaati güvenilmeyecek bir yapıdır. İktidar kimse onların yanında hareket edebilecek basiretsiz ilkesiz her türlü istihbarat örgütlerin maddi destek sağlaması halinde hepsiyle ortak hareket edebilecek yapıdadırlar. Tespitlerimize göre çıkar grubudur. Para bu yapılanmada gücü temsil ettiği için en önemli araçtır. Polis olmak istemeleri savcı hakim olmak istemelerinin en büyük nedenlerinden birisi pis işlerini para polis savcı politika medya vasıtasıyla aklamaya çalışmalarıdır. Türklerin büyük çoğunluğu geleneksel ve dindar insanlardır. Kendilerini önce Müslüman olarak tanımlarlar. Türkiye Cumhuriyeti anayasası bütün Türk vatandaşlarını Türk olarak kabul etse de ülkede yaygın olan kanaat, Türk olabilmenin yolunun Müslüman olmaktan geçtiği yolundadır."

EVLERDE YETİŞMEYENE İTİBAR EDİLMEZ

"Cemaatin devlet içerisinde yapılanma stratejisi bilinenin aksine tarikata göre makamlar öncelikli kişiler ikinci plandadır. Kişiler makamlara tercih edilmekte, bir nedenle güç duruma düşüldüğünde kişiler feda edilerek yerlerine hazırlanan kendilerinden olan kişilerin getirilmesi için çaba sarf edilmektedir. Başarılamaması halinde ise mevcutta görevde olan bürokratların veya siyasetçilerin hoş görünmek maksadıyla kullanılabilirse sonuna kadar istifade et mantığı ile makamlarda olan kişileri ve siyasetçileri kontrol altında tutmaktadırlar. Işık tarikatı olarak kendini adlandıran bu örgüt yol göstericilik ve irşad edicilik şeklinde tanımlanan yapısının dışında dava adamı zaferinde ve yenilgisinde davasını satmaz her ulu davada yerinde sebat edip cepheyi koruma bir yiğitlik markasıdır karakter telkini ise ışık evlerinde yetiştirmeden sabırla pişirilip olgunlaştırmadan yapılacak herşey ham, hayaldir şeklinde cemaate ihtiyat telkin etmektedir."

“GÜLEN’E MEHDİ DENİLEN MEKTUPLARI ELE GEÇİRDİK"

“Cemaat mensuplarına kendilerine beklenen nesil, beklenen cemaat, Türkiye’yi ve İslam’ı kurtaracak cemaat, Peygamber’in hadisiyle övülmüş cemaat olduğu sık sık vurgulanarak propaganda yapmaktadırlar. Bu cemaat ikinci ilkleridir. Birinci ilkler Peygamberimiz ve arkadaşları ikincisi ise cemaat mensuplarıdır. Fethullah Gülen’e cemaatte Mehdi gözüyle bakılır. Mehdi ahir zamanda bayrağın yere düştüğü vakitte, zuhur edecek ve beklenen cemaatin başına geçecek ve bayrağı kaldıracak bununla ilgili cemaat üyeleri arasında birçok yazışma yakalanmış. F. Gülen’in Mehdi olduğu empoze edilmeye çalışılmıştır."

Kasım Gülek- Gülen ilişkisi kayıtlarda var

O rapordan şok cümleler: "F. Gülen’in Kasım Gülek vasıtasıyla ABD ile ilişkisini sağladığı ABD’nin istihbarat ağını oluşturan Moon tarikatı ile sıkı ilişki içerisinde olduğu birçok yazışmada ortaya çıkmıştır. ABD’nin Ortadoğu ve İslam ülkelerinde kullanabilecekleri örgütler listesinde en büyük desteği F. Gülen örgütünün alması, kayıtsız şartsız itiaat etmeleri ve emirleri harfiyen yerine getirmelerinden kaynaklanmalarıdır. "

Yeni Şafak‘ın ulaştığı önemli belgelerden biri de Fethullah Gülen’in 1965’te Ermeni Patriği’ne yazdığı mektup. Gülen kendi imzasını taşıyan mektupta aynen şöyle diyor: "1915 yılında Ermenilere yapılan büyük soykırımını lanetle yadetmekten geçemeyeceğim. Katledilen insanları derin bir hassasiyetle/saygı ile anıyorum."

Büyük soykırım

Yeni Şafak Fethullah Gülen’le ilgili çarpıcı bir belgeyi daha okurlarının dikkate sunuyor: Gülen’in Ermeni Patriği Şinork Kalustyan’a 1965 yılında yazdığı mektup. Kırklareli Vaizliği döneminde yazdığı mektupta çarpıcı satırlar var. 1990’lı yıllardan itibaren Dinlerarası Diyalog, Hoşgörü gibi pek çok kavramı hayatımıza sokan, onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı himayesinde Dinlerarası Diyalog konusuyla ilgili onlarca toplantının organizatörlüğünü yapan Fethullah Gülen’in bu konudaki düşüncelerinin doğal haliyle gelişmediğini, yıllar öncesine dayanan bir hazırlık aşaması olduğunu, ilk tohumlarını 1960lı yıllarda attığını ortaya çıkan bu belgelerden görebiliyoruz. Söz konusu belgede Fethullah Gülen’e ait olduğu tahmin edilen bir imza da yer alıyor.

İşte o mektup

Kırklareli 6 Mayıs 1965 Aziz ve Muhterem Patrik Şinork Kalustyan Esasen bütün milletler ve insanlar kardeştirler. Çünkü hepimizin Büyük Anası Hz. Havva dedesi Hz. Ademdir… Bütün insanlar fanidir. Binaenaleyh mahdur ömürleri müddetince hoş ve kardeşçe geçinmek lazımdır. Bütün dinler, bilhassa semavi dinler insanlara daima iyilik hoşgörülük tavsiye etmektedir. Musevilik, Hıristiyanlık dinlerinin esasları birbirine çok benzemektedir. Semavi dinleri bize tebliğ eden Peygamber dediğimiz büyük insanların müşterek dedeleri Hz. İbrahim Aleyhisselam’dır. Binaenaleyh insanların din ve milliyet ayrılığından bahsederek birbirleri aleyhine düşmanca hareket etmeleri yersizdir. İnsanlara daima müsamaha ve iyilik emreden büyük insan büyük Peygamber Hz. İsa Aleyhisselam bir mümessili sıfatıyla bu makamda bulunmanız bana ve Müslüman alemine onur vermektedir. Çocukluk ve meslek hayatımda tanıdığım birçok Ermeni aile ve şahsiyet vardır. 1915 yılında Ermenilere yapılan büyük soykırımını lanetle yadetmekten geçemeyeceğim. Öldürülen katledilen insanların içerisinde ne kadar büyük insanların bulunduğunu derin bir hassasiyetle okuyor onları saygıyla anıyorum. Büyük Peygamberiniz’in Hz. İsa Aleyhisselam’ın çocuklarının Müslüman geçinen cahil insanlar tarafından katledilmesini esefle kınıyorum. Bu vesile ile zatı alinize sonsuz teşekkürlerimi sunar bu toprakların değerli çocukları olan Ermeni yurttaşlarımızı Rum vatandaşlarımızı aziz Türk kardeşleri ile daima huzur ve saadet içinde yaşamalarını ulu tanrıdan niyaz ederim. Kırklareli vaizi Fethullah Gülen

Asker Gülen’i böyle kullandı

Sıkıyönetim Komutanlığı raporu, Fethullah Gülen ile ilgili bir bilinen bir gerçeği, Gülen’in 1960’lardan itibaren devlet içindeki odaklarca kullanıldığı bilgisini de açıkça ortaya koyuyor. İşte o cümleler: “Devlet organları da F. Gülen’i kullanmaya başladı. Sıkıyönetim döneminde Edremit ve Manisa’da faaliyetlerine devam etmesi komutanlıkça desteklendi. Bunda ABD, MOSSAD’ın bizatihi desteklenmesi gerekli örgütler listesinde gösterilmesi sebep oldu. Ordunun ve sivil siyasetin desteğini alan F. Gülen cemaati devlet kurumlarının (MAH) gözetiminde gücünü ve nüfuzunu artırdı. Askeriyenin içerisindeki uzantıları sayesinde örgütlenme yapısı askeriyeye de nüfuz etmeye başladı. 1971 askeri müdahalesinden sonra solun her bir bireyinin asılması yakalanması caizdir müstehaktır türü açıklamalar yaparak soldan da yakalanacakların listesini ordu içerisindeki sempatizanlarına teslim etti."

MİZAH : Mossad bu işe çok bozuldu /// Türk medyası bizi unuttu :))

Elektrik kesintisinin ardından üretilen komplo teorilerinin içerisinde İsrail ajanları, Yahudi Lobisi bağlantısı ve MOSSAD’ın adının geçmemesi İsrail’de şoke etkisine neden oldu

Son iki gündür Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöken elektrik kesintileri ve Çağlayan Adliyesi Baskını sırasında ortaya atılan komplo teorileri arasında İsrail İstihbarat teşkilatının adının geçmemesi zaten gergin olan iki ülke arasındaki ilişkileri iyice gereceğe benziyor.

TV ekranlarında Türk elektrik iletim hatlarına Siber Saldırı’dan tutun da, Çağlayan Adliyesi baskınını gerçekleştiren DHKP-C militanlarına destek veren grupların işi olduğunu ileri süren yorumcular Yahudi Lobisi ile MOSSAD ve İsrail Ajanlarını unuttu.

Gün boyu Türkiye’deki tartışmaları yakından takip eden Gazeteci Rafael Sadi, olaylar konusunda İsrail’in hiç suçlanmamış olmasını İsrail İstihbarat Servisi MOSSAD yetkililerine sordu.
Türk Televizyonlarında ilk kez bu kadar genişçaplı bir olaydan İsrail ajanlarının veya MOSSAD’ın suçlanmamasının alışılmadık bir durum olduğunu söyleyen yetkili "Durumu hayretle izliyoruz" demekle yetindi.

ELEKTRİK ŞİRKETLERİ KASTEN KESTİ

İsrailli politikacılar komplo teorilerinden nasibini almamanın rahatlığı içinde güne başlarken, elektrik kesintilerinin kasten özel elektrik dağıtım şirketleri tarafından yapıldığını ileri sürenler bile oldu. İddiaya göre Enerji Bakanlığı’nda yürütülen pazarlıklar tıkanınca şirketler şalteri indirdi. Bakan Taner Yıldız bu duruma çok sinirlendi" haberleri ortalıkta dolaşırken Yıldız’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Slovakya gezisinde olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla bu teori de kendiliğinden çöktü.

SİBER SALDIRI MI YAPILDI?

Türk elektrik dağıtım hattına İran, Suriye veya Mısırlı hackerlar tarafından bir siber saldırı yapıldığı iddiası da gün boyu vatandaşlar arasında kulaktan kulağa dolaştı. Cep telefonu şarjı bitenler sosyal medyada okuduklarını etrafındakilere satmaya başladı. Ancak CNNTürk canlı yayınında konuşan Elektrik Mühendisi "Türk elektrik dağıtım hattına bir siber saldırı yapılamaz, çünkü teknolojimiz o kadar komplike ve yeni değil, İnternetle bağlantılı bir elektrik şebekemiz yokki" bilgisini verince bu komplo iddiası da havada kaldı.
Türkiye’de uzun bir aradan sonra Yahudi Lobisi, Siyonist Güçler veya MOSSAD ajanlarının adının karışmadığı iki büyük olayı geride bırakırken elektrik kesintileri ile Çağlayan’daki kanlı adliye baskını arasında bir bağ bulunmadığı açıklandı.

İBDA-C DOSYASI /// Adımlar Dergisi : Saldırı ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA veya MOSSAD işi

ÖZEL BÜRO NOTU :DÜNYANIN EN ŞANSLI TEŞKİLATI HERHALDE MOSSAD’DIR. TEK MERMİ BİLE ATMADAN FANATİK DİNCİLERE ÖYLE BİR KORKU SALMIŞ Kİ BİRİNİN G…TÜNDE ÇIBAN ÇIKSA “KESİN MOSSAD YAPMIŞTIR” DİYORLAR. VALLA MOSSAD YÖNETİCİLERİNİ BİR TÜRK İSTİHBARAT GRUBU OLARAK CANI GÖNÜLDEN KUTLARIZ J

Adımlar Dergisi’nin Kağıthane’deki merkez ofisine düzenlenen ve 1 kişinin can verdiği hücum hakkında açıklama yapan Ali Osman Zor, saldırıyı ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA veya MOSSAD’ın gerçekleştirmiş olabileceğini söyledi.

Adımlar Dergisi’nin Kağıthane, Hürriyet Mahallesi, Dr. Cemil Bengü Caddesi üzerindeki ofisinde saat 19:45’te meydana gelen patlamada Ünsal Zor hayatını kaybederken, Adımlar Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ali Osman Zor ile Salih Sevim, Cem Türkbiner ve Cüneyt Karan yaralandı.

İlk belirlemelere göre, basınç etkili bir bombanın derginin kapısı açıldığında patladığı öğrenildi.

Saldırıda yaralanan Adımlar Genel Yayın Yönetmeni Ali Osman Zor bombanın CIA ve MOSSAD işi olduğunu belirtti.

MOSSAD DOSYASI : MOSSAD TARAFINDAN KAÇIRILIP PARİS’TE PARKA GÖMÜLMÜŞ

50 yıl önce Paris’te kaybolan Faslı devrimci Mehdi Ben Barka’nın, MOSSAD ajanları tarafından kaçırılıp öldürüldüğü ve Paris’te bir parka gömüldüğü iddia edildi

Fas tarihinin en karanlık olaylarından birinin ardında İsrail gizli servisi MOSSAD çıktı. İsrail’in Yedioth Ahronoth Gazetesi, 1965’te gizemli biçimde ortadan kaybolan, Faslı sosyalist muhalif Mehdi Ben Barka’nın, MOSSAD ajanları tarafından öldürülüp Paris’te bir parka gömüldüğünü yazdı. Habere göre MOSSAD ajanları 29 Ekim 1965’te Saint-Germain Caddesi’ndeki bir kafenin önünde Barka’yı kaçırdı, öldürdü ve cesedini ertesi gün bir parka gömdü.

SANSÜR EDİLDİ

Yedioth Ahronoth’un hafta sonu ekinde yayımlanan haber, aynı gün İsrail ordu istihbaratı tarafından “Devlet sırrını ifşa ettiği” gerekçesiyle sansür edildi. Fas yönetiminin, ülkede sosyalist bir devrim amaçlayan ve “Sosyalist Halk Gücü Birliği” adında bir örgüt kuran Sovyetler Birliği destekli Mehdi Ben Barka’nın ortadan kaldırılması için iyi ilişkileri bulunan MOSSAD’dan yardım istediği, Fransız hükümetinin de olayın örtbas edilmesine göz yumduğu iddia edilmişti.

MOSSAD DOSYASI /// Yeni kriz : MOSSAD, ABD-İran görüşmelerini dinlemiş

ABD’de Wall Street Journal Gazetesinde yer alan bir haberde, "İsrail, İran ile ABD arasındaki nükleer görüşmeleri gizlice dinledi. Elde ettiği bilgileri de Kongrede lobi yapmak için kullandı" iddiası yer aldı. Bu iddia, son zamanlarda gergin olan ABD-İsrail ilişkilerine yeni bir darbe olarak niteleniyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray’ın onayı olmadan Cumhuriyetçilerin davetiyle Kongre kürsüsüne çıktı, o günden bu yana da İsrail-ABD hattında sular durulmadı. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun İran odaklı konuşmasının üzerinden 3 hafta geçti. Nükleer müzakereler sürerken mevcut tansiyonu daha da yükseltecek bir iddia atıldı ortaya: "İsrail Batı ile İran’ın nükleer müzakerelerini gizlice dinlemiş casusluk yapmıştı".

İddia, Wall Street Journal Gazetesinde yer aldı. Gazete, hem şu an görevde olan hem de eski ABD’li yetkililere dayandırdı haberini. Yetkililerin açıklamalarına göre, İsrail gizli ABD brifinglerini dinledi, muhbirlerinden ve Avrupa’daki diplomatik kontakları aracılığıyla gizli bilgileri ele geçirdi.

ABD tarafı, bu casusluk faaliyetlerini bir süre önce keşfetti. İsrail bazı konuşmalara dahil oldu. O konuşmalarda, İsrail’in ABD hakkında açık yollarla elde edemeyeceği bilgiler vardı.

İsrail iddiaları hemen reddetti. O bilgilere İranlı liderleri izleme faaliyetleri ve Fransızların aktardıkları sayesinde ulaştıklarını iddia etti.

Washington bu açıklamalarla ikna olmuş değil. Hem Kongre konuşması hem de Netanyahu’nun seçim kampanyası sırasında Filistin devletiyle ilgili sözleri nedeniyle gerilen ilişkileri, bu gelişme gündemde geriye düşürdü.

Habere göre, ABD’yi asıl hayalkırıklığına uğratan, İsrail’in casusluk yapmış olması değil, elde ettiği ABD yönetimi ile ilgili bilgileri, Kongre üyeleriyle paylaşıp, İran konusunda kendi safını güçlendirmeye çalışıp, Obama yönetimine baskı uygulatmak istemiş olması.

MOSSAD DOSYASI : MOSSAD öncesinde İsrail’de istihbarat SHAI adlı bir örgütçe sağlanıyordu.

Bu gün gerek Türkiye gerekse de komşularımızdaki gelişmeleri anlayabilmek için 1 Nisan 1951’de kurulan ve bir ahtapot örneği, hem Orta Doğu’yu hem Avrupa ve ABD’yi sarıp sarmalayan Ha-Mossad Le-modiin Ule-tafkidim meyuhadim yani Özel Konular ve İstihbarat Örgütü, MOSSAD’ı tanımak, varlığının nedenlerini öğrenmek şarttır. Orta Doğu’da her yeni olay, her dökülen kan, her çıkan ayaklanma uzak ya da yakından MOSSAD’la ilgilidir.

MOSSAD öncesinde İsrail’de istihbarat SHAI adlı bir örgütçe sağlanıyordu. SHAI, İsrail devletinin kurulma aşamasında özellikle İngiliz’lere karşı gerilla savaşı yürüten Hagannah adlı silahlı örgütün istihbarat koluydu. En önemli görevi savaş sonrası Avrupa’nın dört bir yanına dağılmış Yahudi’leri Vaadedilmiş Topraklara yani Filistin’e götürmekti. Bunda da çok başarılı oldu. İngiliz egemenliğindeki Filistin topraklarına gemiler dolusu Yahudiyi taşıdı, İngiliz devriyelerinin burnu altında hepsini içeri aldı. Bu arada bazı İngiliz devriyelerinin esrarengiz ölümlerinden sorumlu olduğu bilinmektedir. SHAI’nin son başkanı Isser Beeri örgüt üyeleriyle gerçekleştirdiği son toplantıda yeni kurulan devletin başkanı David Ben Gurion’un emirlerini dile getiriyordu: “SHAI dağıtılacak üyeleri yeni kurulacak istihbarat örgütünde yer alacak.” Bu sadece SHAI’nin adını değiştirmesi değil İsrail’de dört ayrı gizli istihbarat biriminin, MOSSAD şemsiyesi altında kurulması anlamına geliyordu.

MOSSAD’ın ilk başkanı bir hahamın oğlu olan Reuven Shiloah’dır. Örgütün temel kural ve ilkelerini belirleyen kişi olan Shloah, II. Dünya Savaşı boyunca Siyonist önderlere yazdığı gizli raporlarda dünyadaki Yahudilerle kurulacak İsrail arasında çok sağlam bağların sağlanmasını öğütlemişti. (Every Spy a Prince Dan Raviv).

Mossad şemsiyesi altındaki diğer istihbarat birimleri:

1. Askeri İstihbarat : Bu bölüm Aman olarak tanınır. Önemli bir tek görevi vardır o da Müslüman ülkelerle ilgili bilgi toplamak. Her ne kadar altı bölümden oluşursa da özellikle iki bölüm tarafından yönetilir: Toplama ve Üretim (İnceleme/Tahlil). Toplama bölümü sınır ötesine casuslar yollamakla görevlidir. Bu casusların en önemli görevlerinden biri telefon dinlemek, İsrail çıkarlarına ters düşecek kişilerle ilgili algı yaratmak, o ülke medyasın a bilgi ulaştırmaktır. Üretim bölümünün göreviyse dış ülkelerden çalınan belge ve bilgilerin incelenmesi, bunların tasnif ve tahlilidir. Hazırladıkları raporlar siyasilerin karar vermesini sağlar. Aman’ın sınır ötesi harekatlar için oluşturduğu Sayeret Matkal toplumsal eylem hareketlerini örgütler, hedef ülke halklarının sokağa dökülmesini sağlar. (Mısır’da 30 Haziran tarihinde Kahire’de bir sinema, bir postane, tiyatrolar ve Amerikan Enstütüsü bombalanması. Suç Mısır’lıların üzerine yıkılmak istenmiş böylece de Londra ve Washington’un Mısır aleyhdarı bir siyaset izlemesini sağlamak amaçlanmıştır.)

2. Yerli Gizli Birim: İbranicesi Shin-Beth olan örgütün görevi sorgulama yöntemleri geliştirmek, yurt dışı operasyonlar için lojistik destek sağlamak. Shin Beth, İsrail Büyükelçiliklerinin, Başkan ve İsrail sanayinin korunmasından sorumludur. Müslüman ve Müslüman olmayan ülkelerle ilişkileri düzenlemeye kadar bir çok yan görevi de vardır.

3. Yer Altı Gizli İşler Birimi: Yahudileri Filistin topraklarına göç ettirme görevi bu birime verilmiştir. Aliyah Beth adlı örgüt dünyanın dört bir yanında örgütlediği eylemlerle gerçekte var olmayan bir Yahudi aleyhtarlığı havası estirerek Yahudileri korkutmuş, toplu olarak Filistin’e göçlerini sağlamıştır.

Dünyanın birçok yöresinde sinagog bombalama eylemleri bulunan MOSSAD, II. Dünya Savaşını izleyen yıllardan başlamak üzere, çeşitli kimliklerle ve paravan örgütler kullanarak Yahudileri korkutmuş ve göçlerini sağlamıştır. Böylece İsrail’in nüfusu kuruluşunu izleyen ilk dört yılda iki katına çıkmıştır.

4. Yabancı İstihbarat Birimi: Yabancı İstihbarat Birimi, Varash’ın toplantı saati, yeri hiçbir zaman bilinmez. Halk bu birimin varlığından bile habersizdir. Görevi yabancı istihbarat birimleriyle ilişki kurmaktır. Dokunulmazlık sağladığı için bu birime bağlı görevliler İsrail büyükelçiliklerinde diplomat kimliğiyle çalışır.

Bu kısa özetten anlaşılacağı gibi MOSSAD’ın kolu kanadı bütün Orta Doğu’yu kapsamakta, eli dünyanın dört bir yanına uzanabilmektedir. İsrail’in çıkarları adına her türlü eyleme soyunmakta ve işlediği nice cinayeti masum insanların üzerine atarak İsrail’in açıkça misillemede bulunmasını sağlamaktadır. MOSSAD, İsrail’e yararlı olduğu sürece, Batılı ülkelerin çıkarlarına da hizmet ederek petrol akışının kesintisiz ve güven altında devamını gözetmektedir ve bu uğurda yapmayacağı hiçbir kaltabanlık yoktur!

ORTADOĞU DOSYASI : IŞİD, CIA, Mossad, Kudüs Gücü ve diğerleri

Ortadoğu’da işlerin iki yıl içinde tuhaf ama olağanüstü biçimde tersine dönüşü birçok kişiyi IŞİD’in etrafındaki gizemi sorgulamaya yöneltti.

Marwan Bishara IŞİD sayesinde, Arap Baharı’nın asıl kaybedenlerinin yeni egemenlere dönüştüğünü söylüyor. [Fotoğraf: AFP-Arşiv]

Dört yıl önce Arap Baharı çiçek açtığında, son on yıldır Ortadoğu’yu şekillendiren ABD, İran, Suudi Arabistan ve El Kaide geri çekilmek zorunda kaldı.

Amerikan Başkanı Barack Obama 2011-2013 yılları arasında geri planda durup sadece bölgedeki önemli değişikliklere tepki verdi. Obama yönetimi için sorun ortaya çıkan olumlu değişim değil, olaylar üzerindeki kontrolü kaybetmeleriydi.

İran’da 2009’daki Yeşil Hareket‘i bastıran Ayetullahlar, diktatörler ve otokrasiye karşı olan Arap devrimiyle birlikte daha da yalnızlaştılar.

Riyad, ezeli düşmanı Müslüman Kardeşler güç kazanınca, Hüsnü Mübarek gibi bölgedeki en önemli müttefiklerini kaybetti.

El Kaide ve bağlı gruplar gözden düştü ve soyutlandılar. Hatta birçok gözlemciye göre sonları geldi.

Hatta işgalci İsrail rejimi insan haklarını ihlal eden eski düzenin bir parçası olarak açığa çıkarken, bölgedeki "tek demokrasi" olduğu iddiası (ki, bu bir uydurma) etkisini kaybetti.

“IŞİD’in yükselmesi Amerika ve İran’ın büyük Ortadoğu’daki müdahaleci tavrına yeni bir ivme kazandırdı. Hava saldırıları, işgal ve savaşın yeni bahanesi olarak El Kaide’nin yerini IŞİD aldı.”

IŞİD ve tersine dönen süreç

Ancak iki yıl sonra, Mısır, Suriye, Irak, Yemen, Libya ve diğer ülkelerde devrim karşıtı güçler (eski Arap dünyasının karanlık güçleri) organize olmaya başlayıp, özgürlük ve adalet isteyen yeni kuşağa saldırıya geçince mevsim değişmeye başladı.

Washington, Tahran, Tel Aviv ve El Kaide ortaya çıkan kaosu kendi ajandalarını yürütmek için kullandılar.

Bir yıl sonra da bu güçler yeniden devreye girip, yeni ortaya çıkan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tehlikesini bahane ederek bölgeye bir kez daha hâkim olmaya başladılar.

Bu sırada IŞİD ya da DAİŞ ismi her neyse, bölgesel ve hatta küresel bir tehdit olmak için El Kaide’den koptu.

Örgütün pornografik düzeydeki barbarlığı bölgedeki El Kaide taraftarları için Irak ve Suriye topraklarında halifelik kurmaya hazır yeni ve daha kanlı bir bayrak açtı.

Bu süreçte IŞİD’in yükselmesi Amerika ve İran’ın büyük Ortadoğu’daki müdahaleci tavrına yeni bir ivme kazandırdı.

Hava saldırıları, işgal ve savaşın yeni bahanesi olarak El Kaide’nin yerini IŞİD aldı.

IŞİD sayesinde, Arap Baharı’nın asıl kaybedenleri yeni egemenlere dönüştü.

IŞİD bölgesel savaş kışkırtıcılarının her türlü vahşeti için de bir gerekçe oldu.

Suriye, Irak ve Mısır’daki rejimler geniş kapsamlı baskı ve cinayetlerini açıklamak için terör tehdidini kullandı. Uluslararası hukuk bir köşeye çekilirken, intikam saldırıları Ortadoğu’nun yeni gerçeği oldu.

Arap olmayan güçler stratejilerini ve ilişkileri yeniden şekillendirmek ve haritaları yeniden çizmek için IŞİD’i kullandılar. New York Times‘ın dediği gibi:

"ABD ve İran’ın ikisi de IŞİD’e saldırıyor ama müttefik gibi görünmemeye çalışıyorlar."

Aynı şekilde İsrail de tüm dünyadaki IŞİD korkusunu Gazze Şeridi’ne saldırmak, daha fazla Filistin toprağı edinmek ve Filistinlilerin temel haklarını yok saymak için kullandı. Üstelik Washington’a sırt çevirmesine rağmen hiçbir tepkiyle karşılaşmadı.

Olayların tuhaf ama olağanüstü biçimde tersine dönüşü birçok kişiyi IŞİD’in etrafındaki gizemi sorgulamaya yöneltti. IŞİD’in arkasında kim var? Amaçları ne? IŞİD’den ve onu desteklemekten faydalanıyorlar mı?

IŞİD’in arkasında görünmez eller mi var?

İran’ın ilk kadın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume Ebtekar, ABD ve onun Merkezî İstihbarat Teşkilatı CIA’i IŞİD’i ortaya çıkaran güç olmakla suçladı. İran’ın eski istihbarat bakanı Haydar Müslihi daha da ileri giderek IŞİD’i CIA ile birlikte İsrail ve İngiltere’nin gizli servisleri Mossad ve MI6’in kurduğunu söyledi.

Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir de bu görüşü destekledi. Beşir bu hafta Euronews‘e yaptığı açıklamada CIA ve Mossad’ın Boko Haram ve IŞİD’in arkasında olduğunu söyledi ve "Bu tür vahşetleri bir Müslüman işleyemez" dedi. (Beşir ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin savaş suçu, insanlık suçu ve soykırım suçlarından hakkında 2013 yılında verdiği tutuklama kararıyla ilgili de ABD ve İsrail’i suçladı.)

Fidel Castro da aynı fikirde. Castro IŞİD’in arkasında İsrail ve bazı Amerikan unsurlarının olduğunu düşünüyor.

Bazıları ise İran’ın sorumlu olduğunu düşünüyor. Suriye Ulusal Koalisyonu eski başkanı Ahmet Carba, IŞİD’in yükselişinin arkasında İran’ın olduğu noktasında ısrarcı.

Bir gözlemci "IŞİD’in arkasında İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü olabilir mi?" diye soruyor.

Bazıları ise Suudi Arabistan’ın IŞİD’in arkasında durduğunu söylüyor. Nuri El Maliki geçen yaz hâlâ Irak Başbakanı iken verdiği bir demeçte Suudilerin IŞİD’i desteklediğini ve soykırım işlediklerini iddia etti.

Emekli Amerikalı general Wesley Clark durumu sürmekte olan stratejik bir çatışmanın parçası olarak görüyor: "Müttefiklerimiz Hizbullah’ı yok etmek için IŞİD’i destekliyor."

Clark’a göre sorun tek başına radikal İslam değil. Radikal İslam stratejik amaçlarla kullanılıyor. Örneğin Clark, "ABD, Afganistan’da Sovyetlere karşı savaşırken radikal İslam’ı kullandı. Suudilere para koymaları için yalvardık. Onlar da koydular" diyor.

Deneyimli gazeteci ve "Cihat’ın Dönüşü: IŞİD ve Yeni Sünni Ayaklanması" [The Jihadis Return: ISIS and the New Sunni Uprising] kitabının yazarı Patrick Cockburn Suudi Arabistan’ın kuzey Irak’ı kontrolüne alması için IŞİD’e yardım ettiğini iddia ediyor. Cockburn iddiasına Suudi planının on yıl öncesine dayandığını söyleyen İngiliz istihbarat kaynaklarını referans gösteriyor.

"Düşmanımın düşmanı dostum mudur?" Ya da ortadaki şüpheciliğin düzeyine bağlı olarak hem dostum, hem düşmanım olabilir mi?

IŞİD’in vahşiliğine vurgu yapanlar açıkça bu vahşetten en çok nemalananlar gibi görünüyor.

“Sorulması gereken soru IŞİD’in yükselişinin ve yayılmasının ardında kim olduğu değil, yükselişine ‘neyin’ sebep olduğu ve uluslararası koalisyonun bombalama ve baskılarına karşı ayakta durmasına neyin yardımcı olduğudur.”

Komplo mu sonuç mu?

IŞİD’in yükselişi ve yayılmasından kimin sorumlu olduğuna dair iddiaların çoğu ya ideolojik ye da tamamen spekülasyon.

Başlıca şüphelilerden herhangi birinin IŞİD gibi bir örgütü nasıl bir araya getirebildiği belirsiz. Para, örgütün faaliyetlerini açıklamak için yeterli bir neden değil.

IŞİD şüphelilere hizmet etse de, şüphelilerin her hamlesine bahane oluştursa da bu, şüphelilerin hiçbirinin IŞİD’in yükselişinin arkasında olduğunu kanıtlamıyor.

Kısacası, IŞİD’in faaliyetlerinden faydalanmak, IŞİD’in yaratıcısı olmak anlamına gelmiyor. Sorulması gereken soru IŞİD’in yükselişinin ve yayılmasının ardında kim olduğu değil, yükselişine neyin sebep olduğu ve uluslararası koalisyonun bombalama ve baskılarına karşı ayakta durmasına neyin yardımcı olduğudur.

Birkaç gün önce değindiğim gibi, Obama IŞİD’in yükselişi için kendi açıklamasını yaptı: Diktatörlük, mezhepçilik, Arap ve Müslümanların yabancılaştırılması ve marjinalleştirilmesi.

Afganistan ve Suriye özel temsilcisi olarak da görev yapan ve Washington çevrelerine yakınlığıyla bilinen deneyimli BM diplomatı Lahdar Brahimi bu hafta yaptığı açıklamada şunları söyledi: "IŞİD’in ortaya çıkışının asıl nedeninin Irak’ın Amerika önderliğindeki işgali olduğuna hiç şüphe yok. Irak Savaşı’nı haklı göstermek mümkün değil ve şu an çektiğimiz, bu savaşın sonucu."

Hemen belirteyim, Brahimi daha sonra sözlerine şöyle açıklık getirdi: "IŞİD’i ABD’nin kurduğunu kastetmedim. Ama işgal sonrası koşullar El Kaide’nin Irak’a girmesine ve IŞİD’in güç kazanmasına yol açtı."

Özetleyecek olursak, suçlanması gerekenler belli: Amerikan’ın Irak’ı işgali, İran’ın Irak ve Suriye’deki istikrarsızlığı kötüye kullanması, Beşşar Esed gibi diktatörlerin acımasızlığı ve ardından gelen mezhepsel güvensizlikler.

Ama bu kadarla sınırlı değil…

Marwan Bishara, Al Jazeera’nin baş siyaset uzmanı. ‘The Invisible Arab: The Promise and Peril of the Arab Revolutions’ (2012), ‘Palestine/Israel: Peace or Apartheid: Occupation, Terrorism and the Future’ (2003) ve ‘Palestine/Israel: Peace or Apartheid: Prospects for Resolving the Conflict’ (2001) kitaplarının yazarı.

Twitter’dan takip edin: @marwanbishara

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Al Jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

MOSSAD DOSYASI : Mossad İnternet Üzerinden Eleman Arıyor

İsrail gizli servisi Mossad yeni bir internet sayfası açarak çalışan arayışına girdi.

İsrail gizli servisi Mossad yeni bir internet sayfası açarak çalışan arayışına girdi. Başvuruda bulunacakların 7 ayrı form doldurması gerekiyor. Mossad Başkanı Tamir Pardo yeni internet sayfasının açılışıyla ilgili olarak, genç yeteneklerin erişimini kolaylaştırmak istediklerini belirtti. Pardo başvuruda bulunanlara teşkilatın çalışmaları hakkında da son derece kısıtlı olmak kaydıyla bilgi verileceğini söyledi.

İnternet habere göre Mossad’ın internet sayfasındaki bulunan 7 farklı form, İbranicenin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Rusça ve Arapça sunuluyor. Formlardaki bazı sorular, magazin dergilerindeki kişilik testlerini andırıyor. Sorulardan biri şöyle: “Sizi en iyi tasvir eden üç özelliği seçin: Macera meraklısı, istikrarlı, hassas, takım çalışmasına yatkın, bağımsız, korkusuz…”

Teşkilat daha önceleri çalışanların arkadaş ve tanıdıkları arasından kendisine eleman kazanıyordu. Adaylarla gizli ortamlarda buluşuluyordu. Ancak uzun süredir teşkilat interneti de kullanıyor. Yaklaşık iki yıl önce “Çince konuşuyor musunuz? Gizli durum değerlendirmeleri formüle etme, ülkeler üzerine makale yazma yeteneğiniz var mı? – O zaman aradığımız adam/kadın sizsiniz” sözleriyle bir ilan verilmişti. Bu ilan Mossad’ınÇin’de faaliyet içine girdiği şeklinde yorumlanmıştı.

2004 yılında da Mossad iyi kokteyl yapabilen ve akıcı İngilizce konuşabilen bir barmen aradığını duyurmuştu. Birden fazla pasaportu olan kişilerin işe alınmada daha avantajlı olduğu biliniyor.

Mossad dünyada hakkında en az şey bilinen istihbarat örgütleri arasında gösteriliyor. 1951 yılında kurulan örgütün merkezinin Tel Aviv’de olduğu ve bünyesinde 1200 kişi çalıştığı tahmin ediliyor.

Radikal İslamcı Hamas için çalışan silah satıcısı Mahmud El Mabhuh dört yıl önceDubai’de bir otel odasında ölü bulunmuştu. Yerel polis cinayetin Mossad imzası taşıdığını belirtirken İsrail devleti haberi ne doğruladı ne de yalanladı.