Etiket arşivi: TEKNİK TAKİP DOSYASI

TEKNİK TAKİP DOSYASI : Türkiye bağımsız mı ? (YENİ AKİT)

Farz edin ki, Amerikan istihbaratı MİT’le birlikte devlet adamlarını, orduyu, büyük şirketleri, dernekleri ve önemli kişileri dinledi. Yine farz edin ki, devletin en tepesindeki kişi, mesela Cumhurbaşkanı, dinlemelerden haberdar olmasına rağmen görmezden geldi. Ne düşünürdünüz? Türkiye’nin bağımsız olduğuna veya devlet yöneticilerinin vatana ihanet etmediğine inanır mıydınız?

Çok şükür ki Cumhurbaşkanımız da MİT de başkalarının güdümünde değil. Fakat Almanya’da durum tam da yukarıda bahsettiğim gibi. Alman istihbarat örgütü BND’nin yıllardır Alman hükümetini, diğer Avrupa ülkelerini ve bu ülkelerdeki büyük firmaları Amerikan güvenlik ajansı NSA adına dinlediği ortaya çıktı. Avrupa’daki dev ticari ve askeri firmaların teknolojik ve finansal sırları BND tarafından ele geçirilip, Amerika’ya servis edildi. Ancak Merkel hiç umursamadı bile. Çünkü Merkel dinlemelerden haberdardı ve görmezden geliyordu. Dahası BND’yi suçlayacağına sahip çıktı. İşin daha da ilginci Alman halkı da hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.

Çoğunluğu Amerikalı bazı yabancı ajan(s)lar bazen raporlar yayınlayıp, Türkiye’yi yarı bağımsız bir ülke gibi gösterirler. Almanya ise onlar için tam bağımsız ve demokratik bir ülkedir. Alman başbakanı ve ona bağlı çalışan istihbarat kurumu memleketini başka bir ülkeye peşkeş çekiyor ve Almanya hâlâ özgür bir ülke… Über Alman ve superior Amerikan aklını sevsinler.

Bu haberi okuyunca Paralelcilerin illegal dinlemelerinin ülkeyi nasıl bir esarete sürükleyeceğini ve onlarla yapılan mücadelenin ehemmiyetini daha iyi anladım. Eğer bir devlet adamının sırlarını biliyorsanız bu sırları ona karşı şantaj olarak kullanıp, onu hizaya getirebilirsiniz. Ona istediğinizi yaptırabilirsiniz. Devletin hayrına olacak her türlü icraatı engelleyebilirsiniz. Mesela yerli savunma sanayii projelerini durdurabilirsiniz. Faizi artırabilirsiniz. Aselsan’ın büyümesini engellersiniz. Füzeleri Çin’den alamazsınız. Bir firma yeni bir ürün geliştirdiğinde ürünün sırlarını yabancı ülkelere ulaştırabilirsiniz. İstediğiniz bakanı görevden alırsınız. İstediğiniz bürokratı istediğiniz pozisyona getirirsiniz. Özetle devleti ve milleti esir alabilirsiniz.

Gönüllü sürgün (!) ve ajanları son birkaç yılda tam da bunu yapmak istedi. Karşılarında Erdoğan değil de başkası olsaydı memleketin hali nice olurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevmeyebilirsiniz. Ancak onun ülkenin bağımsızlığı için verdiği mücadeleye bu ülkenin ve kendinizin özgürlüğü adına destek vermekle yükümlüsünüz. Vatanınızın istiklalini kendi istikbalinize feda etmemelisiniz. Dümeninde olmadığınız gemide açacağınız delik sizi de batıracaktır.

Türkiye hiç olmadığı kadar sert bir bağımsızlık mücadelesi veriyor. Mehmet Akif, “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” derken 3000 yıllık tarihe atıfta bulunuyor. Son 100 yılda meydana çıkan ve yukarıdaki örnekle Ari ırktan adi ırka hızlı bir geçiş yapan Almanya gibi olmamak için devletimizi, kurumlarını ve onları koruyanları korumakla mükellefiz. Almanları esir alan ABD bile bize örnek olacak düzeyde değil. Biz söylesek komplo olarak görüleceği için, Ariel Şaron’un da dediği gibi; Amerika’yı Yahudiler yönetiyor. Amerikan devletinde görülmüş ve görülebilecek en büyük paralel yapılanma var. Medyası, sineması, üniversiteleri, bürokrasisi, bankacılığı, ticareti ve STK’ları Yahudilerin kontrolünde olan bir ülkenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız yerli paralel yapının darbe yaptığını düşünün. İşte o zaman tam da ABD gibi bir ülke oluruz. Amerika’yı nasıl ki %2’lik Yahudi toplum yönetiyorsa, Türkiye’yi de %1’lik paralel yapı yönetecekti.

Türkiye bugüne kadar kendini koyun gibi gösteren aynalara bakarak çok vakit kaybetti. Birisi aynayı kırdı ve aslan olduğunu anladı. Şimdi bu aslanın ayakları yamyamlarca bağlanmak isteniyor. Birlik olunmazsa bu ali aslanı (milleti) bir 100 yıl daha uyuturlar. Artık bir daha uyandığında karşısındaki aynada kendini nasıl görür onu da siz düşünün.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : Böcekçi sekreterin avukatı da Dokumacı (YENİ AKİT)

İstihbarat generalinin odasına böcek koyan ve konulan böceği yok eden sekreterin avukatlığını yapan ismin, tahrif edilen belgeyi TSK sistemine yüklerken yakalanan cemaatçi 3 astsubayın da avukatlığını yapan eski TÜBİTAK Hukuk Müşaviri Mustafa Dokumacı olduğu ortaya çıktı.

TÜBİTAK Hukuk Müşaviri olduğu dönemde paralel devlet yapılanması adına çalışmalarda bulunan Mustafa Dokumacı’nın, böcekçi sekreterin de avukatlığını yaptığı ortaya çıktı.

Kayseri 2’nci Hava İkmal Bakım Merkezi ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Rıdvan Ulugüler’in imzasının bulunduğu belgeyi tahrif ederek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sistemine yüklerken suçüstü olan Gülen grubuna bağlı üç üstsubayın avukatlığını yapan TÜBİTAK Eski Hukuk Müşaviri Mustafa Dokumacı’nın yeni bir skandalı ortaya çıktı.

İSTİHBARAT BAŞKANININ ODASINDAKİ BÖCEK, SEKRETERCE İMHA EDİLDİ

Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tümgeneral Erol Özgil’in odasına, dinleme ve elde edilen verileri başka yerlere aktarmaya yarayan “böcek” olarak tabir edilen cihaz koyduğu iddia edilen sekreterin avukatlığını da Mustafa Dokumacı’nın yaptığı bildirildi.
TÜBİTAK Hukuk Müşaviri olan Mustafa Dokumacı’nın, Tümgeneral Erol Özgil’in sekreterliğini yapan ve odaya böcek koymaktan yargılanan Hülya Karayazıcı’nın da avukatlığını yaptığı öğrenildi.

GENERALİN POSTACISI SEKRETERİN DİNLEME CİHAZINI ÇÖPE ATTIĞINI GÖRDÜ

Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tümgeneral Erol Özgil, general Ali Yılmazer ve Albay Gürsel Tokmakoğlu arasında geçen konuşmanın ses kayıtları internet sitelerine düşmesi üzerine Tümgeneral Erol Özgil’in postacısı Emrah Dinç, “böcek” olarak tabir edilen dinleme cihazını sekreter Hülya Karayazıcı’nın bulduğunu ve ortadan kaldırdığına şahit olduğunu Hava Kuvvetleri Adli Müşavirliği’ne aktardı.

KARAYAZICI: POSTASI ‘BU DİNLEME ALETİ’ DEDİ, BEN ÇÖPE ATTIM!

Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, Tümgeneral Erol Özgil’in odasına böcek konulmasına ilişkin soruşturma başlattı ve Tümgeneral Erol Özgil’in sektereri Hülya Karayazıcı’nın ifadesini aldı.

Karayazıcı, Tümgeneral Erol Özgil’in odasında bulduğu böceği çöpe attığını doğruladı.

Hülya Karayazıcı, Ahmet Zeki Üçok’a 26 Ağustos 2008 tarihinde verdiği ifadede; “Olayın geçtiği gün mesai bitmek üzereyken eşyalarımı toplarken ilaç şişelerindeki nemlendiricilere benzer yuvarlak bir nesne gördüm ve ‘Bu nedir?’ diye bakarken Emrah Dinç isimli bizim başkanın (Tümgeneral Erol Özgil) postası olan asker bana ‘Bu dinleme aleti’ dedi. Ben de baktım. Hiç de öyle bir şey olmadığını düşündüm ve çöpe attım. (…) (Ses kaydı) internette yayınlandığında haberdar oldum. Hatta niçin görevden alındığımı da bilmiyorum. Bu vesile ile görevden alınma sebebimi de öğrenmiş oldum” dedi.

Albay Ahmet Zeki Üçok, Hülya Karayazıcı’nın “böcek” denilen dinleme cihazını ortadan kaldırdığı gerekçesiyle soruşturmada delillere ulaşılmadı.

DOKUMACI, SAHTE BELGE HAZIRLAYAN 3 SANIK ASTSUBAYIN DA AVUKATI

Kayseri 2’nci Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığı’nda görev yapan ve Gülen Cemaati’ne bağlı olduğu ifade edilen üç astsubay Ali Balta, İsmail Dağ ve Orhan Güleç’in; Tümgeneral Rıdvan Ulugüler’in, 31 Aralık 2008 tarihinde yayımladığı kişiye özel belgede açıkça tahrifat yapmış. TÜBİTAK Hukuk Müşaviri Mustafa Dokumacı; Tümgeneral Ulugüler adına sahte belge hazırlayarak Genelkurmay Başkanlığı’nın sistemine yüklerken suçüstü olan 3 sanık astsubayın avukatlığını yapmıştı. Mustafa Dokumacı, gazetemizin, 16 Nisan 2014 tarihli, “Önce tahrif, sonra tahrik” başlıklı sürmanşet haberimizin ardından TÜBİTAK’taki görevinden alınmıştı.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : VIP dinlemede 1 numara Akyürek

Siyasetçiler, yargı mensupları ve bürokratların da dahil olduğu 48 ismi 4 yıl dinleyen istihbarat şubedeki Paralel unsurlara, Ankara merkezli 14 ilde operasyon yapıldı. ‘VIP dinleme soruşturması’nda bir numaralı isim, tutuklu polis müdürü Ramazan Akyürek… Akyürek’in halefi Ömer Altıparmak’la birlikte, 34 şüpheliden 25’i gözaltına alındı

Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na çöreklenen ve aralarında siyasetçi, gazeteci, vali, yargı mensubu, emniyet görevlisi, mühendis ve işadamlarını da bulunduğu 48 kişiyi 4 yıl boyunca değişik tarihlerde usulsüz dinleyen Paralel istihbaratçılara yönelik, dün 14 ilde operasyon düzenlendi. Soruşturmada Hrant Dink davası kapsamında tutuklu bulunan eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, VIP dinleme soruşturmasında bir numara olarak tanımlanırken, halefi Ömer Altıparmak ile eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in de aralarında bulunduğu 34 şüpheliden 25’i gözaltına alındı. Gözaltı listesinde Ömer Altıparmak ile Recep Güven’in yanı sıra, eski Bitlis Emniyet Müdürü Sadettin Akgüç, Ankara Emniyeti Terörle Mücadele’den sorumlu eski Emniyet Müdür Yardımcısı Lokman Kırcılı, eski İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcıcı Coşkun Çakar, 17 birinci sınıf emniyet müdürü ile emniyet amiri, başkomiser, komiser ve polis memurları bulunuyor. Gözaltı listesindeki emniyet amiri Yılmaz Angın Van’daki "Paralel Yapı" soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Şüphelilerden Komiser Yardımcısı Ahmet Şentürk’ün ise ABD’deki Türk Büyükelçiliği’nde misyon görevlisi olarak bulunduğu belirtildi.

ERBAKAN TERÖRE BAĞLANMIŞ

İşte soruşturmada öne çıkan çarpıcı detaylar:

Eski Başbakan merhum Necmettin Erbakan’ın, "Huvzullah Gültekin" takma ismiyle İBDA-C terör örgütüne bağlanarak dinlendiği belirlendi. 9 Temmuz 2009’dan itibaren 3 ay süreyle dinlenen Erbakan hakkında, dinleme talep eden isim ise eski İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Sadettin Akgüç’ün olduğu ortaya çıktı.

CHP’yi genel başkan yardımcıları ve milletvekilleri üzerinden izleyen Paralel Yapı, Kemal Kılıçdaroğlu’nu da özel kalem müdürü Şükran Kütükçü üzerinden kayda aldı. Kütükçü, 25 Eylül 2008 ve 26 Aralık 2008’e İBDA-C ile ilişkilendirilerek alınan dinleme kararıyla, 6 ay boyunca kayıt altına alındı.

BAHÇELİYE DE YAKIN TAKİP

İstihbaratçı polisler, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Koruma Müdürü Murat Mantuş ve Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker’i de aylarca suç örgütü ile ilişkilendirerek telekulağa bağladı.

9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in özel doktoru Aylin Cesur da ‘Tahir Erdem Öztürk’ kod ismiyle, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı suçundan dinlendi. nParalel örgütün, Aselsan, TÜBİTAK, TAİ gibi savunma sanayisinin kalbi olan kuruluşları da takibe aldığı belirlendi. İnsansız Hava Aracı Projesi Müdürü Mehmet Demir Çiğdemoğlu. organize suçtan aylarca dinlendi. Örgütün Türkiye’nin savunma sanayisindeki önemli projelerini de hedef aldığı böylece ortaya çıkmış oldu.

MESLEKTAŞLARINIDA DİNLEMİŞLER

Paralel Yapı’nın istihbaratçı polisleri, kendi meslektaşlarına da kulak kabartmış. Usulsüz dinlendiği belirlenenler arasında, eski EGM Yardımcısı Emin Arslan, eski İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun ile Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Cihangir Ulusoy, Gafur Cem Cehdioğlu, Mustafa Aral, Murat Nemutlu gibi birçok emniyet mensubu bulunuyor.

İŞTE DİNLENEN VIP İSİMLER

NecmetinErbakan, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın, Kırıkkale Valisi Ali Kolat, eski emniyetçiler Sabri Uzun ve Emin Arslan ile eski bakanlar Şevket Kazan ve Ömer Vehbi Hatipoğlu, Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, gazeteciler Fikret Bila, Abdülkadir Selvi, Mehmet Akif Beki, Ertuğrul Özkök ve Zeynep Koç’un bulunduğu müfettiş raporlarıyla tespit edildi. Sahte isimler üzerinden suç örgütleriyle ilişkilendirilip aylarca dinlenen; Mustafa Destici, Yılmaz Ateş, Zuhal Topçu, Koray Aydın, TOKİ Başkan Yardımcısı Mehmet Memduh Dizdar, Hüsamettin Cindoruk, Namık Kemal Zeybek, Süleyman Demirel’in doktoru Aylin Cesur ise şikâyetçi olmadı.

TEKNİK TAKİP DOSYASI /// AYM : ‘MİT’in, Sahte İsimle Telefon Dinlemesi Hak İhlalidir’

Anayasa Mahkemesi, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu, Markar Esayan, MİTAnayasa Mahkemesi (AYM), gazeteciler Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu ve Markar Esayan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından sahte isim kullanılarak dinlenmesi sebebiyle haklarının ihlal edildiğine hükmetti.

Bireysel başvuru üzerine verilen kararda, gazetecilerin hukuka aykırı şekilde dinlendiğine vurgu yapılarak, mahkeme tarafından sahte isimle verilen dinleme tedbirinin haberleşme özgürlüğüne müdahale olduğu kaydedildi. AYM, dinleme kararına dayanak yapılan CMK hükmünün Anayasa ile AİHS’ye uygun olduğunu ancak hakim kararlarında gazetecilerin gerçek isimlerine yer verilmeyerek kod isim kullanılmasının kanuna aykırı olduğunu belirtti. Mahkeme, gazetecilere 3 bin 500’er lira tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

Anayasa Mahkemesi (AYM), gazeteciler Yasemin Çongar, Markar Esayan, Mehmet Baransu ve Ahmet Altan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından sahte isim kullanılarak dinlenmesi sebebiyle haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Bireysel başvuru üzerine verilen kararda, gazetecilerin hukuka aykırı bir şekilde dinlendiğine vurgu yapılarak, mahkeme tarafından sahte isimle verilen dinleme tedbirinin haberleşme özgürlüğüne müdahale olduğu kaydedildi.

AYM, dinleme kararına dayanak yapılan CMK hükmünün Anayasa ile AİHS’ye uygun olduğunu ancak hakim kararlarında gazetecilerin gerçek isimlerine yer verilmemesi ve birtakım kod adları kullanılmasının kanuna aykırı olduğunu belirtti. Gazetecilere 3 bin 500’er lira tazminat ödenmesini kararlaştıran mahkeme, başvurucuların basın hürriyetinin ihlal edildiği yönündeki iddialarını ise somut delillerin sunulmadığı gerekçesiyle reddetti.

MİT, İstanbul 9’uncu, 11’inci ve 14’üncü Ağır Ceza mahkemelerinin değişik tarihteki kararları ile Çongar, Esayan, Baransu ve Altan’ın telefonlarını dinlemişti. Sahte isimlerle dinlenen gazeteciler, 10 Şubat 2012’de MİT görevlilerinin resmi belgede sahtecilik ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarını işledikleri gerekçesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Başsavcılığın başlattığı soruşturma, MİT personelinin yargılanmasının başbakan iznine bağlanması üzerine durduruldu. 10 Ekim 2012’de MİT mensupları için Başbakanlık’tan soruşturma izni talep edildi.

Başsavcılığın talebine olumlu veya olumsuz bir cevap gelmemesi üzerine soruşturma izni verilmediği kabul edildi. Bu işleme karşı Danıştay’a itirazda bulunuldu. Bunun üzerine Başbakanlık soruşturma izni verilmemesine karar verdi. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karara yapılan itiraz da reddedildi. Gazeteciler de AYM’ye başvurdu. Haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmeden Yüksek Mahkeme, başvuruculara tazminat ödenmesine karar verdi.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : ‘NSA Siemens’i izlemeye çalıştı’

Bild am Sonntag gazetesinin haberine göre Amerikan istihbarat servisi NSA, Alman istihbaratı BND’den teknoloji devi Siemens’i izlemesine yardım etmesini istedi.

Bild am Sonntag gazetesinin haberine göre Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı NSA, BND’den Siemens’i izlemesine yardımcı olmasını istedi.

Habere göre Siemens’in eski Rus istihbarat servisi FAPSI’ye istihbarat amaçlı iletişim teknolojisi temin etmesi buna neden oldu. BND’nin Amerikan istihbaratına yardımcı olup olmadığı ise belirsizliğini koruyor.

Alman teknoloji devi Siemens’in sözcüsü konuyla ilgili açıklamasında, “şirketin sorumluluk alanının istihbarat servislerinin harekete geçmesini makul kılan herhangi bir nitelik taşımadığını” belirtti.

Almanya’da BND’nin Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’na (NSA) yardımcı olduğunun ve hükümetin bu durumdan yıllardır haberdar olduğunun ortaya çıkması kamuoyunda ve koalisyon ortakları arasında tartışmalara yol açmıştı.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : Alman istihbaratından ‘ABD için taşeron dinleme’

NSA’nın ABD içerisinde yürüttüğü istihbarat faaliyetleri Washington’da da protesto edilmişti.

Alman istihbarat servisi BND’nin (Bundesnachrichtendienst) yıllarca Avrupa ülkelerinde ABD istihbarat örgütü NSA (National Security Agency) adına dinleme yaptığı iddia edildi.

Alman istihbaratı BND’nin bir raporundan sızan bilgiler, Fransa Cumhurbaşkanlığı sarayı ile Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu’nun da dinlendiğine işaret ediyor.

‘Dostlar arasında’

Alman istihbaratı BND, ABD istihbaratı adına dinleme yapmakla suçlanıyor.

Önceki yıl NSA’nın Almanya Başbakanı Angela Merkel’in cep telefonunu da dinlediği ortaya çıktığında Merkel sert tepki göstererek "Dostlar arasında casusluk olmaz" demişti.

Sızdırılan yeni Alman istihbarat raporu, bizzat BND’nin Fransa ve Avrupa’daki diğer hedefleri Amerikan istihbarat örgütlerinden NSA adına dinlediğini gösteriyor.

BND’nin ayrıca yine ABD adına Avrupa şirketlerini de izleyerek, İran gibi ülkelere Washington tarafından uygulanan ambargoyu kırıp kırmadıklarını da kontrol ettiği anlaşılıyor.

Alman İçişleri Bakanı Thoman de Maiziere, istihbarat servisini bu konuda biran önce parlamentoya bilgi vermeye çağırdı.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : Cemaat dinleme izlerini sildi

Avcı, yeni kitabında Cemaat’in, operasyonların başlayacağını anlayınca Emniyet’in KTS programını sildiğini belirtti. Avcı, F tipinin Perinçek düşmanlığına da dikkat çekti

ESKİ Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, yeni çıkan “Cemaat’in İflası-Hoca’nın Ayağının Kaydığı Yer” adlı kitabında, Cemaat operasyonlarının başlayacağının anlaşılması üzerine Emniyet’te Karar Takip Sistemi (KTS) denilen bilgisayar programının, “yeni versiyonunu yüklüyoruz” denilerek silindiğini belirtti.

Avcı bu programda Emniyet İstihbarat birimlerinin dinledikleri tüm telefonlarla ilgili her soruya cevap vermesinin mümkün olduğunu belirterek, “Cemaat’e yönelik tayin ve operasyonların başlayacağını anladıklarından, ‘programın yeni versiyonunu yüklüyoruz’ diyerek bilgisayarlardaki kayıtlı telefon dinleme kararlarıyla ilgili bilgilerin tamamının silindiğini” yazdı.

Avcı konuyla ilgili şu detayları aktardı: “Kararların hepsi bilgisayardan silindiği için kim, hangi numarayla, hangi isimle dinlenmiş diye sorgulama yapılamıyor. Ancak silinmiş olan bu bilgiler kâğıt ortamında duruyor. Alınan tüm kararlar İstihbarat şubelerinde, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda, TİB’de, ayrıca dinleme kararı veren sekiz bölgedeki Özel Yetkili Mahkemeler ve 2012’den sonra Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. Maddesine göre kurulan Ağır Ceza Mahkemeleri’nin arşivinde bulunuyor.”

DİNLEME NE ZAMAN BAŞLADI?

Cemaatin yasa dışı dinlemeleriyle ilgili Avcı’nın kitabında önemli sorular hakkında şu çarpıcı bilgiler var:

Cemaat tüm illerde telefon dinlemelerine asıl olarak 2007 sonu ile 2008 başında, merkezde İstihbarat Başkanlığı ile İstanbul, Ankara ve İzmir illerinin Emniyet İstihbarat Şube Müdürlükleri ve ardından diğer illerin yönetiminin Cemaat mensuplarının eline geçmesiyle başladı. 17-25 Aralık operasyonlarına dek, yani 2013 sonu ile 2014 başına kadar devam etti. Cemaat amaçları için hukuka aykırı telefon dinlemelerini çok yoğun biçimde kullanmıştır. Sayısı hâlâ bilinmeyen, on binlerle ifade edilecek kadar telefon dinlenmiştir.

İstanbul ilinde hukuka aykırı sahte isimlerle yapılan dinlemeleri tespit etmek amacıyla görevlendirilen müfettişlerce yapılan incelemede, her yıl yalnız İstanbul İstihbarat Şubesi’nce 8 bin ila 9 bin civarında iletişime müdahale kararı alındığı tespit edilmiştir. İki yıllık bir dönem baz alındığında 60 bin civarında IMEI numarası üzerinden telefon dinlendiği, bunlardan rastgele seçilen 3 bin telefon incelemeye alındığında 300 civarında sahte isim ve uydurma suç isnatlarıyla telefon dinlemesi yapıldığı kesinleşmiştir.

Ancak aynı dönemde benim telefonum da dinlenmesine rağmen başkası adına kayıtlı olduğu için tespit edilememişti. Bu dikkate alındığında ülke genelinde hangi yoğunlukta sahte isim ve görev dışı amaçlarla dinleme yapıldığı tahmin edilebilir.

NASIL TESPİT EDİLECEK?

Bugün için ne kadar telefon dinlendi ve kimler dinlendi belli değil. Hâlâ bu işlemler yapılamadı… Daha önemlisi hukuka aykırı istihbari dinleme yöntemlerine göre bu kayıtlar (database) üzerinde, bilgisayarda sorgulama yaparak aynı şekilde sahte isimle yapılan ama kimsenin haberinin olamadığı diğer tüm dinlemeleri de öğrenebiliriz.

Bu yöntemle; Cemaat IMEI numarası ve sahte isimle dinlemiş ve bu yolu sık kullanmış ise o zaman biz bilgisayardan, IMEI dinlemelerinin o an kullandığı telefon numa-rasını bulup kontrol edebiliriz. Bu numara ve isim, telefon rehberinde bulunan kimlik ile alınan mahkeme kararında da aynı ise normal olabilir. Farklı isimse bu tür kayıtlar için bilgisayara “dinleme listesini çıkar” komutu verdiğimizde, bir iki saniyede tüm Türkiye’de sahte isim ve IMEI numarası kullanılarak yapılan dinlemeleri tespit edebiliriz.

Halbuki benim dediğim sistem kurulsa, bütün polis amirleri, savcılar, bütün müfettişler bir iki saniyede Türkiye’deki tüm hukuka aykırı dinlemeleri ortaya çıkartabilirler. Şüpheliler tespit edilerek ne kadar süreyle dinleme yapıldığı görülür. Genel dinlemeler ve amaçları hakkında bilgi sahibi olunur, savcılar soruşturma yapacağı olayı, mağdur ve şüphelileri anında tespit ederek, soruşturmaya başlar.

NEDEN DİNLEDİ?

Cemaat yargıyı her açıdan etkin kullandı. Sadece rakiplerini bertaraf etmek için değil, siyaseti tanzim etmek, siyasi partilerin yönetimlerini değiştirmek, toplumdaki etkinliği, ticari faaliyetleri, kamu kurumlarını ele geçirmek, hatta hükümeti yıkmak, kendi felsefesine uygun bir siyasi yapı oluşturmak için de bir araç olarak kullandı.

Yargıdaki mensupları aracılığıyla önce Emniyet’te kendisine engel olacak yöneticiler hakkında uydurma tahkikatlar, tutuklamalar yaparak hepsini saf dışı bıraktı, karşı çıkacaklara da gözdağı verdi. Sonra toplu tutuklama ve davalarla orduyu etkisiz hale getirdi.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : İstihbarat Daire Başkanı’nı dinlemeye teşebbüs

İstanbul merkezli "paralel yapı” soruşturmasında gözaltına alınan polislerin, "sözde zimmet" suçu iddiasıyla İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün üst yönetim kadrosunu dinlediği belirtildi.

İstanbul merkezli çok sayıda ilde ”paralel yapı”ya yönelik başlatılan operasyon kapsamında gözaltına alınan polislerin, "sözde zimmet" suçu iddiasıyla yürütülen soruşturmada, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in telefonlarını dinlemeye teşebbüs ettikleri belirtildi.

İstanbul merkezli "paralel yapıya" yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan polislerin, Temmuz 2013’te atanan İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü ve görevlileri hakkında dinleme faaliyeti başlattığı öğrenildi.

Şüphelilerin, 8 Kasım 2013’te, yeni atanan polis memurlarından birinin "zimmet" suçuna karıştığı iddiasıyla savcılığa başvurduğu, bunun üzerine başlayan soruşturmanın ilerleyen safhalarında, istihbarat şubenin üst yönetim kadrosunun telefonlarının dinlenildiği ve bu kişilerin gizli olarak izlenildiği kaydedildi.

Şüpheli polislerin ”sözde zimmet” suçundan açılan soruşturmadaki asıl amacının; 2013 yılı Temmuz ayında atanan istihbarat üst yönetim kadrosunun iletişimlerini "17-25 Aralık 2013 operasyonlarına adım adım gidildiği süreçte” dinlemek ve kayıt altına almak olduğu belirlenirken, soruşturmalardan bilgi sahibi olup olmadıklarını anlamak ve buna göre tedbir geliştirmek istedikleri iddia edildi.

MİT talimatı

"Zimmet" suçundan dinleme işlemini yapmakla görevli personellere şu anda gözaltında bulunan amirlerince "Beşiktaş’taki MİT Bölge Başkanlığı’na giderlerse veya telefonları buradan baz verirse bana haber ver" şeklinde talimat verildiği aktarıldı.

Şüphelilerin iddia edilen zimmet suçunu veya soruşturma konusu başka bir suçu aydınlatma gibi bir gayelerinin olmadığı, İstihbarat Şube Müdürlüğü yönetim kadrosu üzerinden, MİT Bölge Başkanlığı’nı da dolaylı olarak kontrol çabası ve amacı içerisine girdiklerinin tespit edildiği belirtildi.

Şüphelilerin, ilgili görevlilerin kontrol edilmesi ve tasarruflarının öğrenilmesi amacına yönelik maksatlı bir soruşturma yaptıkları, aynı zamanda MİT Bölge Başkanlığı’nı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nü kontrol ve tasarruflarını öğrenme amaç ve saiki ile de hareket ettikleri kaydedildi.

Ayrıca eski dönemden beri şubede çalışan İstihbarat Şube Müdürlüğü yönetici kadrosundan kimsenin söz konusu zimmet soruşturmasına dahil edilmediği, bu nedenle soruşturmanın yeni atananlara yönelik planlı bir hareket olduğu öne sürüldü.

Dinç’in ismi çıkarıldı

"Zimmet" soruşturması kapsamında 5 Aralık 2013’te, Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliği’nce hazırlanan, şüpheli Ayhan Arıkanoğlu imzalı yeni şüpheli eklemeye yönelik ve ikinci dinleme karar talep raporunun son sayfasının iki farklı nüsha olarak düzenlendiği kaydedildi.

Nüshalardan birinde 2 şüpheli, diğerinde 3 şüphelinin dinlenilmesi talebinde bulunulduğu, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in isminin bir nüshada bulunup, diğerinde yer almadığı aktarıldı. Adli makamlara gönderilen dinleme ve gizli izleme karar talep yazılarında, Engin Dinç’in isminin olmadığı nüshanın kullanıldığı bildirildi. Böylece şüphelilerin Engin Dinç’i dinlemeye teşebbüs ettiklerinin tespit edildiği belirtildi.

Bu kapsamda ifadesine başvurulan Engin Dinç’in şüphelilerden şikayetçi olduğu öğrenildi.

232 iletişim tespit tutanağında ”zimmet” yok

"Zimmet" soruşturmasına ilişkin 232 adet iletişim tespit tutanağındaki görüşmelerin, yasadışı birçok terör örgütü ve illegal yapılanmalarına, bu yapıların deşifre edilmesine yönelik faaliyetlerinin takibine, bu bilgilerin haber alınması ve devletin ilgili kurum ve birimleri ile paylaşılarak gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik olduğu kaydedildi.

Ayrıca, tutanaklarda, Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyindeki devlet büyüklerinin günlük özel ve protokol planlama bilgilerini içeren geliş ve gidiş güzergahlarına dair görüşmelerin yer aldığı, yer yer terörle mücadele gibi operasyonel başka birimlerin de faaliyetlerine destek olacak nitelikte İstihbarat Şube Müdürlüğü görev ve çalışma alanına giren faaliyetleri içeren görüşmelerin bulunduğu belirtildi.

Tutanaklarda, İstihbarat Şube Müdürlüğü üst yönetimi ile Milli İstihbarat Teşkilatı ve görevlileri arasında yapılan ortak çalışmalara ve bilgi alışverişine dair bazı görüşmeler olduğunun tespit edildiği aktarıldı.

17 Aralık 2013’te sonlandırıldı

İddia edilen "zimmet" soruşturması kapsamında 16 Aralık 2013’te gizli izleme kararının alındığı ancak 1 gün sonra (17 Aralık 2013’te) sebebi belirtilmeden bütün iletişim tespiti işlemine son verilmesi için talimat istendiği, 18 Aralık 2013’te söz konusu çalışmaların sonlandırıldığı kaydedildi.

Aynı gün (18 Aralık 2013) savcılık tarafından "zimmet" suçu iddiasıyla aralarında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Metin Turanlı, İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş’ın da bulunduğu 8 kişi hakkında takipsizlik kararı verildiğine dikkati çekildi.

Takipsizlik kararında, 8 kişi hakkında "zimmet suçunu işlemek amacıyla örgüt kurmak ve bu örgüte üye olmak" suçları ile ilgili olarak "ihbar edenin soyut iddiası ve elektronik posta ihbarı dışında somut ve inandırıcı delil elde edilemediği" belirtildi.

Süreç

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca "suç örgütü kurmak, örgüt üyesi olmak, siyasal casusluk, resmi evrakta sahtecilik, kişisel verileri usulsüz kaydetme, bilgisayar verilerini silme” suçlarından yürütülen soruşturmada "paralel yapı" soruşturması kapsamında, 28 şüpheli polis gözaltına alındı.

Aralarında eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı, eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç’ın da bulunduğu 28 polisin savcılıkça ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.

Soruşturma kapsamında şüpheli polis Ali Kavlak ise halen aranıyor.

TEKNİK TAKİP DOSYASI : Artık herkes istihbarat takibi altında

ABD’nin 11 Eylül sonrası hayata geçirdiği takip sistemi, Fransa’da da meclise sunuldu. Yeni yasayla, polis ve istihbarat birimlerine internet ve telefon dinleme konusunda çok geniş yetkiler geliyor. Yasa tasarısı, Fransız kamuoyunda, “sivil özgürlükleri” sonlandıracağı endişesiyle sert eleştirilerle karşılandı.

Fransa’da yeni istihbarat yasa tasarısı, istihbarat birimlerine iletişimin takip edilmesi konusunda çok geniş yetkiler veriyor. Ülkedeki insan hakları örgütleri, terörle mücadele kapsamında meclis gündemine getirilen yen iistihbarat yasa tasarısının ülkeyi antidemokratik hale getireceğini savunuyor.

Hükümetin Meclis’ten geçirmeyi planladığı bu metin internet sağlayıcılarını da endişelendiriyor. Uygulanacak kontrol mekanizmaları yüzünden birçok şirket Fransa’yı terk etme seçeneğini gündeme aldı. Fransız polisine ve istihbarat birimlerine internet ve telefon dinleme konusunda geniş yetki veren yasa, Fransız kamuoyunda, “sivil özgürlükleri” sonlandıracağı endişesiyle eleştiriler alıyor.

Yasayla, internet üzerinden terör propagandası yapan sitelerin kapatılması, polisin ve istihbarat birimlerinin savcılık kararına gerek duymadan terör şüphelilerini dinleyebilmesi, teknik alt yapının artırılması gibi yenilikler getiriliyor. “Potansiyel teröristlerin” telefon görüşmelerinin ve elektronik iletişimlerinin izlenmesi için savcılık iznine gerek olmaksızın İçişleri Bakanlığı ve istihbarat birimlerine yetki veriyor. Ayrıca, bu yılın sonuna kadar, Arapça başta olmak üzere yabancı dil bilen ve bilişim uzmanı olan 2 bin 680 yeni istihbarat elemanının alınması da öngörülüyor.

Ulusal İstihbarat Kontrol Komisyonu adlı yeni bir istihbarat birimi kuruluyor. Hukukçu, politikacı ve uzmanlardan oluşacak komisyon üyelerinin, internet ve telefon denetimini öngören tedbirlerin yasalara uygunluğunu denetlemesi planlanıyor.

Solcu hükümetin sunduğu ve 5 Mayıs’ta oylanacak metin, Meclis’teki tüm tartışmalara rağmen ülkede sağ kanat tarafından da destekleniyor.

STK’LARDAN TEPKİLER

Fransa İnternet Özgürlükleri Platformu "La Quadrature du Net" sözcüsü Adrienne Charmet, Fransa’daki yeni istihbarat yasa tasarısına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Charmet, yasanın kitleleri takip etmeyi hedeflediğini belirterek "Bu yasanın amacı istihbarat servisleri için internet ve telefon operatörleri üzerinde bir karakutu kurmak. Söylediklerine göre şüpheli eylemleri tespit etmek için bunu yapacaklar. Ancak onlar kitlesel olarak kişisel verileri toplayacaklar" dedi.

"HERKES TAKİP ALTINDA"

Yasanın temel insan haklarına tehdit oluşturduğunu vurgulayan Charmet, "Kitlesel izlemeden bahsediyoruz. Herkes takip altında olacak. Bu gözetleme yasasının ABD gizli servisi NSA’ya verilen yetkilerden bir farkı yok" diye konuştu.

Charmet, Fransa’da hükümetin yeni yasayı terörle mücadele adına çıkarmak istediğini ancak istihbarat servislerine sınırsız yetki sunulduğuna işaret etti. Bunların ABD istihbaratına verilen yetkileri hatırlattığını belirten Charmet, "Snowden’ın ABD istihbaratının gizli izleme programlarını ifşa etmesinden 2 yıl sonra böyle bir yasa tasarısının Fransa’da oylanması tamamen antidemokratik ve cumhuriyete aykırı" ifadesini kullandı.

ABD’de 11 Eylül 2001’de düzenlenen saldırılardan sonra çıkarılan Yurtseverlik Yasası, Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA), ABD vatandaşlarının telefon ve elektronik postalarını yasal izin olmadan takip edebilmesine olanak sağlamıştı.

Başbakan Manuel Valls, konuya ilişkin geçen ay Elysee Sarayı’nda düzenlediği basın toplantısında, yeni çıkarılacak yasanın ABD’deki Yurtseverlik Yasası gibi bir kanun olmayacağını belirtmişti. Valls, yasa tasarısını "Kitlesel bir gözetleme söz konusu olmayacak. İnternet ortamında kesinlikle hukuksuz bir uygulama yapılmayacak" sözleriyle savunmuştu.

Hafta başında Liberation gazetesine konuşan İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve de kitlesel gözetleme faaliyetinin olmayacağını ve yasanın sadece Fransız vatandaşlarının korunmasına yönelik takipleri öngördüğünü ifade etmişti.

Ulusal Meclis önünde pazartesi günü düzenlenen gösterilerde, vatandaşların internet ve telefon trafiklerinin doğrudan takibine izin veren yasa tasarısı protesto edildi.

"MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜNE BÜYÜK DARBE"

Yasaya ilişkin yazılı açıklama yapan Sınırsız Gazeteciler Örgütü, tasarının ifade özgürlüğünü askıya alma potansiyeli bulunduğunu ve kötüye kullanılabileceğini öne sürdü. Açıklamada, örgütün Genel Sekreteri Christophe Deloire, yasanın gazetecilerin takip edilmediklerini temin edecek şekilde temel haklarını koruyucu tedbirler de içermesi gerektiğini belirtti. Deloire, aksi takdirde yasanın "medya özgürlüğüne büyük darbe" vuracağını savundu.

Uluslararası Af Örgütü’nden yapılan açıklamada da yasanın mahkeme kararı olmaksızın gerçekleştirilecek izinsiz izlemelere yol açacağına işaret edildi. Yasayla orantılılık ve meşruiyet ilkelerinin çiğneneceğini belirten örgüt yetkilileri, mahremiyet ve ifade özgürlüğü haklarının kısıtlanacağını vurguladı.

Yeni yasayla istihbarat servisinin daha verimli çalışması için teknolojik imkanların güçlendirilmesi öngörülüyor. Bu kapsamda gelişmiş coğrafi konumlandırma ve kameralı güvenlik sistemleri kullanılacak. Terörle mücadele kapsamında internet bağlantı verilerinin ve cep telefonu iletişim trafiği de analiz edilecek. Yasa çerçevesinde "Ulusal İstihbarat Teknik Kontrol Kurulu" adında yeni bir idari kurul oluşturulacak. Yeni kurulda hukukçular, milletvekilleri ve iletişim uzmanları görev alacak.

TEKNİK TAKİP DOSYASI /// NAZLI ILICAK : DEVA-1, DEVA-2 ve fişlemek

Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nun iddianamesine dayanarak, “77 milyon kişi DEVA-1 ve DEVA-2 programları sayesinde fişlendi. DEVA programının içerisinde ülkedeki herkese ait kişisel, istihbari bilgiler var” dedi.

Oysa Kılıçdaroğlu, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk dosyalarını kapatmak ve başkalarını suçlu ilan etmek için mahkemelere tayin edilen yargıç ya da savcıların sözüne pek güvenmemeliydi. Nitekim Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu’nda, müşteki Tayyip Erdoğan. Maksat, paralel örgütün herkesi fişleyerek, casusluk yaptığı ya da hükümete karşı darbeye kalkıştığını ispat etmek. Bu yüzden, söz konusu savcılık da meseleyi çarpıtmış. Kişilerin fişlendiği doğru da “Bunun DEVA-1 ve DEVA-2 programlarıyla gerçekleştiği” iddiası yanlış. Zira İstihbarat Daire Başkanlığı’nda, öteden beri, vatandaşlar hakkında sonsuz bilgi toplanıyor. Sadece orada değil… Sözgelimi, Emniyet Genel Müdürlüğü. Herkesin pasaport verisi, yurtdışı giriş çıkış bilgileri, asayiş bilgileri, hepsi kayıt altında. (Diyelim ki karakola düştünüz ya da kaza yaptınız; hemen o bilgi Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki veri tabanına gönderiliyor. O da bunları kendi birimleriyle paylaşıyor. Neye yarıyor bu bilgiler? Bir kaza sırasında Ahmet, Mehmet’in arabasıyla yakalandı. Bu bilgi de gönderiliyor Emniyet Genel Müdürlüğü’ne. Bazen bu ilişkiden bir örgüt bağlantısı çıkabiliyor.)
Bir başka örnek MASAK… Herkesin kredi kartı bilgileri ve banka hesaplarını MASAK izliyor.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nde MOBESE, OGS ve HGS bilgileri toplanıyor; araç plakalarıyla birlikte.

Demek istediğim, bütün bu bilgiler farklı kurumlara akıyor ve orada muhafaza ediliyor. Gerektiğinde İstihbarat Daire Başkanlığı’na web servisi üzerinden kurumlar tarafından hizmet sunuluyor.

Gelelim İstihbarat Daire Başkanlığı’na ve DEVA-1 ile DEVA-2 programlarına…

1) 2009 yılında, önce DEVA-1 kuruldu. Ardından tekâmül ettirildi; platform değişikliğine gidildi ve DEVA-2 oldu.

2) DEVA, bir fişleme programı değil. Yani, bu programa veri girişi yapamıyorsunuz. (ABD’deki Actvity Based Intelligence felsefesi ile İngiltere’deki I2 felsefesinin birleştirilmiş hali.) DEVA, sadece başka kurumlarda ya da İstihbarat Daire Başkanlığı’nda toplanan bilgileri, tek bir program üzerinde izleyip, bunları çakıştırarak, bir sonuca varma imkânı sunuyor. Diyelim ki İstihbarat, bir şüpheliyi bulmak istiyor. Hemen, mahkeme kararı alıp, GSM şirketlerine ve sabit telefon şirketine başvurup, bütün bilgileri talep ediyor. Aynı zamanda, ihtiyaç duyarsa, soruşturulan kişinin sıfatına göre, SSK, Bağ-Kur ya da Emekli Sandığı bağlantısını bulmaya çalışıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan bütün verileri istiyor. Tabii gene mahkeme kararıyla. İstihbarat Daire Başkanlığı buna kendi kendine karar vermiyor. İstihbarat şubelerinden gelen talebe göre ihtiyaç şekilleniyor. Evvelce de böyle bir uygulama vardı. Fakat ayrı ayrı programlar mevcuttu ve sonuca ulaşmak zordu. Tek bir programla, İstihbarat’ın bütün bilgileri okuması DEVA sayesinde gerçekleşti. Dolayısıyla “DEVA’yla fişlediler” demek doğru değil. Eğer buna fişleme denilirse, her kurum, herkesi kendi görev sahasına göre zaten fişliyor. Öteden beri bu böyle. DEVA, her bilgiyi tek bir programda görüp, analiz yapma fırsatını veriyor.

Bir uygulama örneği vereyim: Diyelim ki Diyarbakır’da, 2 terörist arasında “canlı bomba” konuşması İstihbarat şubesindeki elemana takılmış. “Sarı civciv, İstanbul’a geliyor; tırnakları bozuk.” İstihbaratçı, bu kodları analiz edecek kabiliyette. “Sarı civciv”den kastın sarı renkli Murat 131 marka bir araba olduğunu anlıyor; “tırnakları bozuk” ifadesi ise, lastiklerin aşınmış olduğu anlamına geliyor. Hemen bunu bir nota çevirip, İstihbarat Daire Başkanlığı’na yolluyor. Başka illerden gelen, bunu teyit eden bilgiler varsa, gene İstihbarat Daire Başkanlığı veri tabanına giriliyor. Sarı Murat 131 marka arabayı izlemek için, Ulaştırma Bakanlığı’nda biriken OGS, HGS ve MOBESE bilgileri talep ediliyor. Diyelim ki, o şahsın cep telefonu kullandığı biliniyor. Bunun için de GSM operatörlerinden HTS kayıtları alınıyor. Canlı bombanın şehirlerarası otobüsü kullandığı öğrenilmişse, bu defa da bütün otobüs şirketlerinden yolcu bilgileri isteniyor. Ama bunlar, İstihbarat Daire Başkanlığı’nın verileri değil. Buna mukabil, istihbaratçı, icap ettiği zaman, DEVA programı sayesinde, her türlü veriye kolayca ulaşabiliyor. DEVA programında bu bilgiler bir bütün olarak görülüyor. Zaten il İstihbarat şubeleri de DEVA’dan faydalanıyor. Böylece daha verimli bir çalışma yapma imkânı doğuyor.

Özetlemek gerekirse…

1) İstihbarat Daire Başkanlığı’nın bir kendi veri tabanına işlediği bilgiler var bir de farklı kurumlarda biriken ve talep halinde DEVA üzerinden görülmesi mümkün olan bilgiler.


2) DEVA’ya veri girilmiyor. Veriler, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı üzerinden İstihbarat Daire Başkanlığı’na ulaşıyor. DEVA sadece sistemdeki bilgileri bir arada görme imkânını veriyor.

3) Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu ile İstihbarat’a verilen görev, suçu önlemek ve olay olursa en hızlı biçimde, hadisenin büyümesine fırsat vermeden aydınlatmak. Böylece örgütlerin cesaretini kırmak.

Konu teknik olunca, herkes arayıp soruşturmadan aklına geleni söylüyor. Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu’nun yaptığı da bu. Çünkü maksat farklı. İcat edilen terör örgütüne suç unsurları biriktirmek.

Gökçek ve Arınç paralelci mi?

Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın Melih Gökçek ve Bülent Arınç hakkında soruşturma açtığını duyunca, “Galiba paralelcilikten gözaltına alınacaklar” diye düşündüm. Niye yalan söyleyeyim, çok sevindim. Zira bu hükümet, ortada hiçbir delil yokken, yolsuzluk iddialarıyla ilişkilendirdiği herkesi cezaevine tıktı. Onlara, paralel örgütün üyesi ya da yöneticisi sıfatını taktı. Fethullah Gülen’i de örgüt lideri ilân etti. Hiç değilse burada daha somut bilgiler var. En azından, bir belediye başkanı ya da bir bakan bu ithamları seslendiriyor. Onlara inanmayacağız da kime inanacağız.

Melih Gökçek dedi ki: “Arınç’ın açıklamalarının perde arkasını açıklıyorum hem de belgeyle. Arınç’ın kızı ve damadı Doç. Dr. Ekrem Yeter fanatik paralelcidir. 23 Mart 2014’te Ahmet Hakan Hürriyet’teki köşesinde yazmış. Dünden beri konuyu araştırıyorum. Paralel yapıda kalıp kalmamayı hâlâ kendi nefsiyle tartışan eski bir arkadaş, olayı, ‘Bülent Bey, Fethullah Hocam’ın son kozuydu. Bülent Bey, kızının ve özellikle damadının baskısına dayanamaz. Bu çıkışı yapmasa aile içinde çok ciddi şekilde sorunla karşılaşırdı. Baba, bir suretle ikna edildi’ diye anlattı.


Arınç’ın çıkışı paralel yapının talimatıyla oldu. Arınç gibi dava adamı olduğunu söyleyen bir kişinin fitne ateşini yakacak böyle bir söylemi söylemesi başka türlü izah edilemez.”

Bülent Arınç ne dedi? “Gökçek, seçimlerde oy isterken, bu yapının kucağına oturdu. Bu yapıya, Ankara’yı parsel parsel sattı. Yurt yerleri verdi. Zengin işadamlarına okullar sattı. İmar planlarında değişiklikler yaptırdı. Gökçek’le ilgili 100 konuyu sizinle konuşmak isterim seçimden sonra.”

Nereden bakarsanız bakın, her ikisi de demek paralelci… Dolayısıyla, el altından hükümete darbe yapmaya hazırlanıyorlar. Muhtemelen bu kavgayı da sırf AK Parti’yi yıpratmak için çıkardılar. Haydi doğru Silivri’ye…

Ama mesele böyle değilmiş. Bülent Arınç, yolsuzluk iddiasında bulundu ya, bugüne kadar neden açıklamadı? İllâ ki bir kavga mı çıkması gerekirdi? Saklayıp, insanları fişleyeceğiz, aramız bozulunca, onları teşhir edeceğiz. Ankara Savcılığı’nın açtığı soruşturmada Arınç “suçu gizlemek” ve “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla karşı karşıya. Melih Gökçek ise “zimmet” ve gene “görevi kötüye kullanmak” iddiasına muhatap.

Keşke dava paralelcilikten açılsaydı. Biraz eğlenirdik.