Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu’nun Hilmi Özkök’e yönelttiği sorular, karar aşamasına gelindiği öngörüsünü bir hayli güçlendiriyor. Haşıloğlu, soruların satır arasında kararın dayanaklarını açıkladı adetâ.
Hilmi Özkök’ün tanık olarak dinlenmesiyle Ergenekon davasında yeni bir durumun ortaya çıktığına önceki yazıda dikkat çekmiştik. Bu yeni durum, davada karar aşamasına gelinmiş olmasıdır.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese’nin davaya hız vermek konusunda sergilediği abartılı işgüzarlık, sanıklar tarafından bir süredir "sona gelinmeye başlandığı" şeklinde yorumlanıyordu zaten. Talimat büyük yerden olunca, 13. Ağır Ceza heyeti, CMK’yı hepten ihlal etmeye başladı.
Aralarında benim de bulunduğum pek çok sanığın sorgusu bile yapılmadı örneğin. Savunmam sıradında bu duruma itiraz edip sorgumun yapılmasını talep ettim ama dinleyen kim..
Bilindiği gibi, Balyoz davasında da delillerin değerlendirilmesi kısmı atlanmış, savcılık mütalası yazılıvermişti. Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı, bu konuda önemli bir iddia ortaya attı. Balyoz davasının aslında bitirildiğini belirten Ataklı, son YAŞ’ ta yükselme bekleyen tutuklu muvazzaflara "istifa edin, tahliye edelim" teklifinin gittiğini, subayların bu teklifi reddetmesi üzerine YAŞ’ta büyük tasfiyenin gerçekleştiğini yazdı. Yani, şayet istifa etmiş olsalardı tahliye edilecekler ve Balyoz davası, özel yetkili mahkemelerin tarihe karışmasıyla birlikte sönümlenme aşamasına girecekti.
Balyoz’da bu noktaya gelindiğine göre ana dava olan Ergenekon’da sona yaklaşıldığını, başta tutuklu sanıklar olmak üzere, işin içinde olan herkes tarafından bilinmekteydi zaten.
Silivri’deki duruşmaları izleyenler, tutuklu sanıkların morallerinin son derece yerinde, neşeli ve sağlıklı olduklarını yazdılar hep. Bu doğru, ancak bu "neşe" bana pek de tabii bir neşe gibi görünmedi son duruşmada. Moralden çok boşvermişliğin, olacakların önüne ne yapılsa geçilemeyeceği duygusunun yansımasıydı sanki.
Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu’nun Hilmi Özkök’e yönelttiği sorular, karar aşamasına gelindiği öngörüsünü bir hayli güçlendiriyor. Haşıloğlu, soruların satır arasında kararın dayanaklarını açıkladı adetâ.
Bu tespiti ayrıntılandırmadan önce, Hakim Haşıloğlu’nun uzun bir süredir duruşmalara katılmadığı, ancak Silivri’de kendisine tahsis edilen odada yoğun bir mesai yaptığı bilgisini paylaşalım. Kimi sanıklar bu gizemli mesainin karar yazımı ile ilgili olduğu görüşünde.
Ve Haşıloğlu, uzun bir aradan sonra Hilmi Özkök’ün tanıklık yaptığı duruşmaya katıldı. Davanın gidişatı açısından oldukça kritik sorular yöneltti Özkök’e
Bu soruların bir bölümünü basında yer almadığı için biraz uzun bir şekilde aşağıya taşımak zorunda kaldık.
Haşıloğlu sorularını ve sorgulamalarını şu sacayak üzerine kurdu:
1)-Mustafa Balbay’ın notları
2)-Özden Örnek’in günlükleri
3)-Hilmi Özkök’ün savcılık ifadesi ve basına verdiği demeçler.
Bu sacayak üzerinde ustaca ve dikkatlice hazırlanmış sorular, şöyle bir tablo ortaya çıkarmaktaydı:
"Karargâhta çeşitli darbe planları yapıldı. Bu planlar, darbecilerle ortak çalışan gazeteciler ve yayın organları tarafından kamuoyu yaratmak, mevcut seçilmiş hükümeti zayıflatarak gayrımeşrû konuma sürüklemek amacıyla kullanıldı. Darbeciler ve bu gazeteciler arasında örgütsel bir işbirliği mevcuttu. Darbe ortamı yaratılmasında çeşitli siyasetçiler, sivil toplum kuruluşu ve dinamikler de belli bir hareket planı ve örgütsel işbirliği çerçevesinde katkıda bulundular"
Yine Haşıloğlu’nun sorularıyla vücut bulmaya başlayan tabloya göre, bu düzenek içerisinde Hilmi Özkök’ün konumu ise şu şekildeydi:
"Darbecilere kendisini siper etti. Etik bir problem olarak gördüğü için silah arkadaşlarını ihbar eden komutan konumuna düşmedi. Çeşitli darbe girişimi ve bilumum cuntayı tamamen kişisel çabalarıyla bastırmayı başardı. (Özkök’ün "Çok acılar çektim" sızlanmasını bu tabloyla birlikte okuyalım..) Bu nedenle, "demokrat" sıfatıyla tarihe geçecek büyük bir komutandır"
Çerçeve böyle konulduğunda ve Hilmi Özkök’ün mahkemede verdiği ifadeler detaylıca bir kez daha okunduğunda, Özkök’ün aslında "darbe girişimlerini" reddetmediğini, bilakis yandaş medyanın "Balyozu indirdi" şeklindeki manşetlerinin gerçeği yansıttığını görebiliriz.
Özkök aslında "darbe girişimlerinin" hiç birisini inkâr etmiyor. Sadece, kişileri tek tek hedef haline getirerek "muhbir komutan" konumuna düşmeden ve bundan da önemlisi, "Neden gereğini yapmadın?" sorusuna muhatap olduğu için "darbe girişimlerine "flu" bir hava veriyor. Bu "fluluk" emin olalım ki mahkeme tarafından, "darbe girişiminin varolduğu" şeklinde yorumlanacaktır. Kesin ifadeleri sevmiyor oluşu, Özkök’ün sözümona kimseyi kırıp dökmek istemeyen, köşesinde acı çekmeyi tercih eden "cefakâr demokrat" olmasına yorulacak ve kendisine saygı gösterilecektir.
Aynı "var ama yok" tavrını Özkök, aslında meşhur Ergenekon şeması konusunda da ortaya koydu. Ergenekon şemasının kendisine MİT tarafından verildiğini, ancak kendisinin "bir resmi belgede olmaması gereken" çeşitli tutarsızlıklar gördüğü için resmi işlem yapmayıp İstihbarat Başkanı’na havale etmekle yetindiğini söylüyor.
Dikkat edelim, bir Genelkurmay Başkanı’nın "evrakta eksiklik" görüp rafa kaldırması, o "belgenin" gerçeği yansıtmadığı anlamına gelmez. "Tutarsızlıklar bulunduğu" görüşü Özkök’ün şahsi tespiti; işlem yapmayışı ise onun TSK’ya zarar vermek istemeyen duyarlı kişiliğinin sonucu olarak izah edilecektir…
Özkök, "darbe girişimleri ve cunta oluşumları" konusundaki bütün sorular karşısında aynı sinsi tavrı sergiledi aslında.
Balyoz, "amacını aşmış bir harekât planıydı" veamacını tamamen aşıp bir darbeye dönüşmemesini kendisine borçluyduk.
Özden Örnek’in günlüklerinde yazılanlar, genel hatlarıyla doğruydu.
Cumhuriyet gazetesinin kendisini etkisiz kılmak konusunda darbecilerle işbirliği olmuş, safdışı bırakılmak, yıpratılmak istenmişti.
Bu noktada, Haşıloğlu ile Özkök arasında geçen soru-cevap diyalogunun bir bölümünü aktarmak gerekiyor:
(NOT: Diyaloglar, kendi notlarımdan oluşmaktadır).
*********************
Haşıloğlu: Fikret Bila, Murat Yetkin ve Fatih Çekirge gibi kişilere röportaj verdiniz. Bu yazılarda ‘ben söylemedim’ dediğiniz bir şey oldu mu?
Özkök: Fatih Çekirge, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu yanlış yansıtmıştı, uyarmam üzerine düzeltti. Bila ve Yetkin’de böyle bir şey olmadı.
Haşıloğlu: Bu yazılarla ilgili herhangi bir tekzibiniz oldu mu?
Özkök: Hayır.
Haşıloğlu: Genç subaylar tedirgin konusuyla ilgili beyanlarınızda, "demokrat olmak suç mu" ve "lanetliyorum" gibi ifadeler kullandınız. Bu beyanlarınızı biraz açar mısınız. Ne sebeple bu tabirleri kullandınız?
Özkök: Genelkurmay Başkanları tabii ki hükümete bağlı olur. Bu hep tenkit edildi. Ben, genç subaylar tedirgin konusunu Başbakan’a söyledim. Böyle bir tedirginlik yok dedim, darbenin lafı bile olmaz dedim.
Haşıloğlu: "Ben Başbakan’a genç subaylar değil, hepimiz tedirginiz dedim" ifadesini kullandınız. Bu genç subaylar sözü sizde neden bu kadar infial yarattı?
Özkök: 27 Mayıs’ta kullanılmış bir slogan olduğu için…
Haşıloğlu: "Genç subaylar daha demokrat" cümlesine vurgu yapıyorsunuz. "Tedirgin" başlığını bastırmak için mi?
Özkök: Hem onun için, hem de genç subaylar her zaman bizden daha iyi yetiştirilmiştir.
Haşıloğlu: Özden Örnek’in günlüklerini "görüş serdetmek" olarak nitelediniz. O görüşler toplantıda şu subaylar tarafından mı dile getirildi? (İsimleri sayıyor)
Özkök: Evet
Haşıloğlu: Günlükte kişilere isnat edilen belli sözler var, içerik olarak doğru mu?
Özkök: Mota mot değil ama bu konuşmalar yapıldı.
Haşıloğlu: Hurşit Tolon, "bu iktidarın ne olduğu belli oldu. Arkalarında AB-ABD var. Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecekler. Bu konuyu muhalefete anlatmalı" diyor, doğru mu?
Özkök: O toplantıda Tolon’un olup olmaddığını hatırlamıyorum.
Haşıloğlu: Eruygur’un "her şey elden gidiyor" sözleri?
Özkök: Kelime kelime hatırlamam mümkün değil, tedirginliği hepimiz dile getirdik.
Haşıloğlu: Yine Şener Eruygur’un "Tablo kötü ama umutsuz olmaya gerek yok. Eylem planımızın tek zorluğu acaba toplum ne kadar farkında, halk daha hazır değil" sözleri?
Özkök: Benzer konuşmalar yapıldı ama mota mot hatırlamam mümkün değil.
Haşıloğlu: "Bu hükümet gitmeli ama demokratik yoldan gitmeli. Endişelerinize katılıyorum ancak muhtıra vermeye niyetim yok" demişsiniz…
Özkök: Evet, o sözlerin aşağı yukarı tamamını söyledim.
Haşıloğlu: Cumhuriyet Çalışma Grubu diye bir word belgesi var.Genelkurmay, evet bu belge TSK’nındır diyor. Belge, Aralık 2003’te istihbarat başkanlığına, içerik olarak da ilgili birimlere gönderilmiş. Siz 2003’te Genelkurmay Başkanı olarak "İstihbarat yönetim şube başkanlığı" diye bir birimin kurulduğu bilgisine sahip misiniz? (Belgeyi Özkök’e uzatıp incelemesini istedi)
Özkök: Jandarma Genel Komutanlığı’nın kendi başkanlıklarına dağıtımını yaptığı bir belgedir bu.
Haşıloğlu: Evet ama siz böyle bir birimin kurulduğuna tanık oldunuz mu?
Özkök: Çok birim kurulur. Ben böyle bir şeyi hatırlıyorum ama tam değil. Bana isim listesi sunulmaz.
Haşıloğlu: Mustafa Balbay’ın, sizin 17 yıl yurtdışında görev yaptığınız için tecrübe eksiğiniz olduğunu yazdığını söylediniz. Balbay bir düzeltme yaptı mı?
Özkök:Düzelt dediğimi hatırlamıyorum. Sitem ettim, en azından biyografime bakabilirdin dedim ama düzelt dediğimi hatırlamıyorum.
Haşıloğlu: Balbay’ın kaynağını tespit edebildiniz mi?
Özkök: Etmedim, araştırmadım da. Ama Balbay kaynağının güvenilir olduğunu söyledi bana.
Haşıloğlu: Size "Ekonomi batarsa batsın, Cumhuriyet elden gidiyor" diyen ve sizin "Benim cumhuriyetim seninki kadar derme çatma değil" cevabını verdiğiniz kişi kim?
Özkök: Buna cevap vermesem olmaz mı?
Haşıloğlu: Burada mı?
Özkök: Hayır
Haşıloğlu: (Tek tek sanık isimleri saydı)
Özkök: Hayır onlar değil.
Haşıloğlu: "Ekonomi batarsa batsın" sözü sizce ne ifade ediyor?
Özkök: Ben askerim. Hükümette kim olursa olsun ben iyi geçinmek zorundayım. Yoksa ekonomi ve halkımız zarar görür dedim. O arkadaş itiraz etti, ben de "Benim cumhuriyetim seninki kadar derme çatma değil" dedim.
Haşıloğlu: Özellikle bir gazetenin sizi yıpratmaya çalıştığını söylediniz, hangisidir?
Özkök: Cumhuriyet gazetesinde bir kaç yazı çıktı, hâlâ da çıkıyor. O gazete kendi okuyucularına böyle sunuyor olabilir, basın özgürlüğüdür. Üzüldüm, baskı altında kaldım ama yasal bir şey yapmadım.
Haşıloğlu: Sizin yıpratılmaya başlanmanız konusunda tespit ettiğiniz bir milat var mı?
Özkök: Milat olmayabilir ama şu var: Ben Kara Kuvvetleri Komutanı olana kadar kimseyle sorunum yoktu. Kara Kuvvetleri’nde Genelkurmay Başkanlığı’na geçerken bazı sıkıntılar başladı. Bu belki bir başlangıçtır.
Haşıloğlu: Doğu Perinçek sizin ABD’nin himayesinde Genelkurmay Başkanı yapıldığınızı iddia ediyor. Siz başarılı bir geçmişe dahip olduğunuzu söylediniz. Sizin Genelkurmay Başkanı olmanız sürecinde teamül dışı bir durum oldu mu?
Özkök: TSK’nın teamülleri bellidir. Genelkurmay Başkanı her kuvvetten seçilebilir ama en kıdemlileri karacılardır. Konumu gereği her kuvvet komutanı Genelkurmay başkanı olabilir. Şuraya bağlayacağım, benim orgeneralliğe terfi sıram 1’dir.
Haşıloğlu: Zamanı?
Özkök: 1996’da orgeneral oldum ama kanunen ben başka birini de önerebilirim. Genelkurmay Başkanı’nı hiç bir teklif olmadan Bakanlar Kurulu seçer. Beni Ecevit hükümeti Genelkurmay Başkanı yaptı, Bir yerden getirildiğim savı yanlıştır. Normal, rutin ve teamüllere uygun getirildim.
Haşıloğlu: Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal gibi sivil sanıkların Tolon ve Eruygur ile bir irtibatını tespit ettiniz mi?
Özkök: Tuncay Özkan ile görüşülmüş olabilir ama Perinçek ve Haberal konusunda bilgim yok.
Haşıloğlu: Tolon’da çıktığı iddia edilen opera son adlı belgede istifanızın sağlanması isteniyor. Size istifa edin yolunda telkin, tavsiye, baskı oldu mu?
Özkök: Doğrudan sivil veya asker kimse istifa et demedi ama basında çıkan bazı yazılarda beni istifaya mı zorluyorlar diye düşündüm.
Haşıloğlu: Üst rütbeli astlarınızdan dolaylı da olsa istifa baskısı geldi mi?
Özkök: Kuvvet komutanları benimle bazen farklı düşünürler. Dinlerim ama kararları ben veririm.
Haşıloğlu: Kıbrıs Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç sizi ve hükümeti atlayıp Eruygur ile görüştü. Nedir bu konu?
Özkök: Bir çalışma yapılmasını ben istedim. Dört imzalı bir inceleme geldi. Askerlikte pek alışıldık bir durum değil. Yalman’ın tek imzası da olsa kabulümdü. Kendisine söyledim, haklısınız dedi tek imzayla gönderdi. Bulunç kuvvet komutanlarını etkilemeye çalışmıştı. Sayın Denktaş’a bu meseleyi söyledim. TSK’nın komutanı benim dedim. Anlaşıldı paşam dedi, sonra gidip Özkök bana kuvvet komutanlarını şikayet etti dedi. Oysa ben kuvvet komutanlarımı değil, kendi elçisini şikayet ettim.
Haşıloğlu: Aleyhinizde yayınları başka kimler yaptı?
Özkök: Hepsini izleyemem. Karargâh basın dosyası getirir. Tutumumu beğenmiyorlardı, onların görüşüdür. Demokrat olmak suç mu dedirtecek bir yaklaşımdı.
Haşıloğlu: Evden yemek getirme sadece belli bir dönemde mi oldu?
Özkök: Evet, belli bir dönemdi. İkinci yılım, 2004-2005
Haşıloğlu: Daha sonra terkettiniz?
Özkök: Evet. Sefertası filan da yoktu, evden paketle gelirdi.
Haşıloğlu: Balbay’a ait olduğu iddia edilen dijital dökümanlar var. "27 Kasım 2002..Kar-ku aradı" gibi ifadeler var. Orgeneraller tepki koymak için sizinle topluca görüşmek istedi mi? Siz de bir kişi gelsin dediniz mi?
Özkök: Hatırlamıyorum ama YAŞ öncesi bazen topluca gelirler.
Haşıloğlu: Balbay’ın notlarında, "Tüm orgeneraller Ankara’ya geliyor. Hepsi olmaz tek gelsinler" diyor. Hayır diyorlar" şeklinde ifadeler var. Balbay’a bilgi veren "Mehmet" adlı kişi astınız mı?
Özkök: Hatırlamıyorum.
Haşıloğlu: 11 Aralık 2002 tarihli notlarda Mehmet adlı kişinin üst düzey bir paşa olduğu belirtiliyor. Notlar şöyle: 9 Aralık’ta brifinge katılmışlar, bir kısmı uyumuş.Mehmet iki tokat atıp gönderdik dedi. Balbay, ifadesinde bu olayı hatırladığını, Özkök’e brifing verildiğini, onu yazdığını söyledi. Siz, "Bu çok ciddi bir durum, orduyu çatlatır" demişsiniz. Siz Büyükanıt’ın Balbay’la görüşmesini istediniz mi?
Özkök: Sayın Balbay’a söyleyin kendisini kullandırmasın dedim…
Haşıloğlu: İlker Başbuğ, 17 Mart 2004’te ABD’yi ziyaret etti mi?
Özkök: Evet, ikinci başkanlar eder , ben de ettim.
Haşıloğlu: Size sonuç arzetti mi, içerik bakımından?
Özkök: Evet, arzedildi. Ben de etmiştim.
Haşıloğlu: Rıfat Hisarcıklıoğlu ile astlarınız arasında bir görüşme yapıldı mı?
Özkök: Hayır.
Haşıloğlu: TSK içinde bir gün BÇG gibi bir grup kurup planlar hazırlandığına dair bilginiz var mı?
Özkök: Hayır böyle bir grup kurulduğunu bilmiyorum. TSK denildiği zaman jandarma da vardır. Jandarmada varsa benim bilgim dahilinde olmaz ama Jandarmada olduğuna dair de bilgim yok.
*************
Yukarıdaki soru-cevapların satır aralarına dikkatlice bakıldığında Özkök’ün mahkemenin işine yarayacak bütün doğrulamaları aslında yaptığı görülüyor. Özellikle Balbay’ın notları ve Özden Örnek’in günlüklerini bazı ufak düzeltmeler yaparak doğruluyor. İlginç bir yöntemi var. Soruya önce "Hayır" cevabını verdikten sonra "Ama " diyor ve devam ediyor.
Örneğin:
"Hayır, BÇG benzeri bir yapı kurulmadı ama TSK deyince jandarma da vardır, Jandarmada kurulmuş olabilir."
Özkök pek çok konuya bu şekilde karşılık veriyor. Önce "hayır" deyip, sonra adresi gösteriyor.
Tekrarlayacak olursak, Yargıç Sedat Sami Haşıloğlu’nun soruları ve Hilmi Özkök’ün yanıtlarıyla ortaya çıkarılan tablo şöyle bir tablodur:
"Darbe planlanmış, bu duruma karşı çıkan Genelkurmay Başkanı bertaraf edilmek istenmiştir. Darbenin yayın organı Cumhuriyet gazetesidir. Hükümetin ve Genelkurmay Başkanı’nın yıpratılmasına eş zamanlı olarak bir ekonomik kriz de çıkartılarak kaos ortamı yaratılmak istenmiştir. (Bkz. "Ekonomi batarsa batsın" diyalogu)
Şimdi Özkök’ün ifadelerinin bu çerçeveye oturmadığı, Demokrat Paşa’nın "silah arkadaşlarını satmadığı" söylenebilir mi?
Dikkat çeken bir başka nokta da Haşıloğlu’nun Özkök’e özellikle Fatih Çekirge, Fikret Bila ve Murat Yetkin’e verdiği röportajlarda gerçek dışı bir ifadenin yansıtılıp yansıtılmadığını sorgulaması ve röportajlardaki bütün bilgileri mahkeme huzurunda teyit ettirmesidir. Belli ki bu röportajlarda mahkemenin karara temel olacak tezlerini destekleyen içerikler var.
Dikkat çeken iki durumu daha kayda geçirelim:
-Haşıloğlu’nun sorularıyla, Özkök’ün ABD tarafından göreve getirilmiş bir Genelkurmay Başkanı olmadığı kanıtlanmak böylece kendisine yüklenmek istenen"demokrasi kahramanı" ünvanının üstündeki gölge güya kaldırılmak istendi. Ancak Özkök’ün 5 Mart tezkeresinin geçmesi için ABD’nin kendisinden hükümete baskı yapmasını istemesini ititraf edişi, yaratılmak istenen bu fotoğraf ile çelişti. ABD, Özkök’le arasındaki hangi hukuka dayanarak Patagonya Genelkurmay Başkanı’na bile teklif edilemeyecek böyle bir teklifi getirebiliyordu?
Duruşmada dikkat çeken bir diğer durum, Haşıloğlu’nun Özkök’e ısrarlı sorularla Danıştay cinayeti hakkkında bir şeyler söyletmeye çalışması oldu. Ergenekon davası ile birleştirilen bu cinayet hakkında Özkök’ün Genelkurmay içinde bir inceleme yaptırdığını söylemesini Haşıloğlu pek arzu etti. Ancak Özkök, bu topa girmedi ve olayın Genelkurmay’ı ilgilendiren hiç bir yönü olmadığını kesin bir dille ifade etti. Bu ısrarlı sorular karşısında bir hayli de gerildi ve canı sıkıldı Demokrat Paşa’nın..Acaba yapılan anlaşma Danıştay cinayetini kapsamıyor muydu?
Son bir not:
Cumhuriyet gazetesinin "Ergenekon’un yayın organı" ve darbecilerin işbirlikçisi olarak mahkeme kararına geçmesine sayılı günler kala, bu gazetenin avukatları hâlâ "müdahil" sıralarında oturmaktaydılar…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.