Etiket arşivi: GEZİ PARKI NOTLARI

GEZİ PARKI NOTLARI /// Akşam gazetesi yazarı Turgay Güler : “Kabataş’ın gerçek görüntüleri v ar !”

Akşam gazetesi yazarı Turgay Güler bugün kesin bir dille Kabataş’ta Gezici vandalların saldırısına uğrayan başörtülü kadına dair gerçek görüntülerin olduğunu yazdı.

Görüntülerin neden yayınlanmadığını da açıklayan Güler, "Ama bildiğim bir şey var ki; o da çok yakında birilerinin sokağa çıkacak yüzünün kalmayacak olması. Rezil rüsva olacaklar!" dedi.

İşte yazısı:

Hepimiz 17 Aralık darbesini konuşuyorduk.
Tek gündemimiz buydu.
Paraleller, ananaslar, tespihler, Hazreti Peygamber’in tweet talimatları, kamyona bindirilmesi…
Bunlarla yatıp bunlarla kalkıyorduk.
Sonra bir anda gündem değişti.
Daha doğrusu değiştirildi.
Mahdumlar, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, kasalar unutuldu, aylar öncesine geri dönüldü.
O malum olay; yani Kabataş üzerinden.
Manşetler, bültenler, tweetler hepsi değişti.
Çok tuhaftır, paralellerden biri Kabataş görüntüleri yayımlanıncaya kadar günlerce "çok güzel şeyler olacak!" diye tutturmuştu.
Anlaşılıyor ki "çok güzel şey" buymuş!
Bunu kastediyormuş.
Hazırlıklar günler öncesinden yapılmış.
Bu arkadaş da olacak çok güzel şeylerden haberdarmış.
Neyse.
Kanal D, "o çok güzel şeyin" görüntülerini yayımladı.
Sonra da, "bak işte görüntüler, hiçbir şey yok" dedi.
Cemaat medyası boş durur mu?
Onlar da koro halinde saldırıya geçti.
"Evet yok, işte görüntüler, yalan söylüyorsunuz" dedi.
Demeye de devam ediyor.
Utanmadan, sıkılmadan dahası Allah’tan korkmadan.
Peki ne idüğü belirsiz bu görüntüleri kim servis etti?
Ben söyleyeyim; çocukları gecenin bir yarısı kaldırıp Erdoğan’a beddua ettiren kimse, bu görüntüleri servis edenler de onlar.
Açık ve net.
17 Aralık’tan istedikleri neticeyi alamayınca, geriye gidip eldeki "malzemelere" sığındılar.
Sonra da bu malzeme üzerinden yardırıyorlar.
Peki o iğrenç saldırının gerçek görüntüleri ortaya çıktığında ne yapacaklar?
Sokağa nasıl çıkacaklar?
İnsanların yüzüne nasıl bakacaklar?
"Nasıl yani, o iğrenç saldırının gerçek görüntüleri var mı?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Evet var!
Tabi var!
Hem de şüpheye mahal bırakmayacak şekilde.
"O halde niye yayımlanmıyor" diyeceksiniz?
Zaten asıl mesele de bu.
"Yalan!" diyorlar, günlerdir gündemde tutuyorlar; çünkü gerçek görüntülerin yayımlanmasını istiyorlar.
İnfial oluşturup sokakları yangın yerine çevirmek istiyorlar.
Zira o görüntüler tahammül edilebilir gibi değil.
Peki ne zaman yayımlanacak?
Ne zaman, nasıl yayımlanır bilmiyorum?
Ama bildiğim bir şey var ki; o da çok yakında birilerinin sokağa çıkacak yüzünün kalmayacak olması.
Rezil rüsva olacaklar!

GEZİ PARKI NOTLARI : Kırmızılı kadına gaz sıkan polis kim ???

1901704_806599432702430_1035394087_n.jpg

Kırmızılı kadına gaz sıkan polis kim?

İçişleri, Gezi olaylarında kitlesel gösterilerin büyümesi için [ bir takım polislerin şiddet uyguladığı iddialarını araştırıyor

Olaylarda tansiyonu yükselten "kırmızılı kadına" gaz sıkan polisin kim olduğunun ortaya çıkarılmadığı ileri sürülüyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "17 Aralık operasyonunun kökü Gezi’ye uzanıyor" sözleri gündeme bomba gibi düştü. İçişleri Bakanlığı’na yağan Gezi ihbarları Ankara’yı yeniden harekete geçirdi.

Olaylarda kitlesel gösterilerin büyümesi için bir grup polisin kullanıldığı, bazı amirlerin, polisin psikolojisini bozan uygulamalara göz yumduğu yönündeki son ihbarların önemli bölümünün Gezi Parkı’nda görevli polisler tarafından yapıldığı öğrenildi.

İçişleri Bakanlığı, bu ihbarlarla ilgili inceleme başlatırken, olaylar sırasında verilen değerlendirme notları da masaya yatırıldı.

Gezi’de tansiyonu yükselten ve kamuoyunda sarsıcı etki yaratan "Kırmızılı kadın" olayının kendilerini de şaşırttığını ifade eden polisler, kırmızılı kadına gaz sıkan polisin kim olduğunun ortaya çıkarılmadığını savundu. İçişleri Bakanlığı bu ihbar için inceleme başlatırken, incelemeler sonrası rapor oluşturulacak ve hükümete sunulacak.

İŞTE O İHBARLARDA YER ALANLAR:

İSTİHBARAT BİLGİ KESTİ: Yakın zamana kadar irtibat halinde olduğumuz istihbarat elemanları, Gezi Parkı olayları öncesi bilgi alışverişini kesti. Olayın en sıcak günlerinde sürekli görüştüğümüz istihbarat elemanlarını göremez olduk.

Olayların başlangıcından önce Kağıthane’de DHKP-C’ye yakın bazı grupların çadır açtığı, yabancı gözlemciler eşliğinde kaos yaratmaya ilişkin çalışmalar yaptığı bilinmesine rağmen bu gruplarla ilgili bilgiler toplanmadı, gerekli yerlerle paylaşılmadı.

KIRMIZILI KADINA GAZ SIKAN ŞAHSI TANIMIYORUZ: Gezi’de "kırmızılı kadına gaz sıkan" şahsı ilk kez orada gördük. Yüzündeki gaz maskesinden dolayı kim olduğunu teşhis edemedik. Ama bizim arkadaşlardan değildi, tanımıyorduk. Olay sonrası kim olduğu netleşmiştir diye düşündük ancak idare olayın üzerine gitmedi. Duran bir bayan eylemciye kameralar önünde bu şekilde müdahale Çevik Kuvvet’in eğitim ve müdahale kodlarında bulunmaz. O sırada müdahale de yoktu. Olaydan sonra bu davranışa tepki gösterdik. Ancak aydınlatılmadı.

POLİSLERE BASKI PSİKOLOJİSİ UYGULANDI: Polisler çift taraflı saldırı ile karşı karşıya bırakıldı. Ülkenin çeşitli yerlerinden gelen polisler günlerce betonda yatırıldı, çadır temin edilmedi, günlük ihtiyaçları tam karşılanmadı, jetlag etkisi amaçlandı. Böylece emniyetin müdahale gücü kırılacak ve o belirsizlikteki psikoloji ile polis ya eyleme teslim olacak ya da aşırı güç kullanarak faciaya neden olacaktı. Dünyaya facia görüntüsü verilmek istenmiş olabilir.

KAYDA GEÇMEYEN EMİRLER: İstiklal Caddesi’nde müdahale sırasında rütbelilerce "hedef gözetmeksizin atış" talimatı verildi. Pek çok memur bunu reddederek emirlerin yazılı ya da açık telsiz kanalından verilmesini istedi. Olaylar sırasında polislerin bir kısmı emirleri uygulamak zorunda kaldı. Emre uyan memurlar daha sonraki soruşturmalarda hiçbir amir tarafından sahiplenilmedi.

GAZ SIKMA DAVASI

Taksim’de yaşanan Gezi Parkı olaylarında tartışılan "Kırmızılı kadın" Ceyda Sungur’un yüzüne biber gazı sıktığı öne sürülen polis memuru Fatih Zengin’e ceza davası açılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında açılan davada Zengin hakkında "Görevi kötüye kullanmak" suçundan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Sabah

GEZİ PARKI NOTLARI /// ÜNSAL BAN : Operasyon ve kayıplarımız… İşte net rakamlar

‘Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.’

‘Fikirlerin çatışmasından doğan hakikat’i ararken bir noktayı asla ve kat’a aklımızdan çıkartmayacağız:

‘Aslolan milletimizin ve ülkemizin istikbalidir. Milletimizin ve ülkemizin çıkarları ile çatışma kabul edilemez.’

*

Gezi Parkı hadiselerinin başladığı günden beri yaşananları bu çerçeveden değerlendirdiğimizde maalesef son derece sıkıntılı bir durum görüyoruz.

Şöyle ki…

Türkiye son 11, 12 yılın bütün çeyrekleri boyunca istikrarlı ve çoğu çeyrekte hızlı biçimde büyüyor.

Düne kadar gıptayla baktığımız birçok ülkenin ‘batma’ noktasına geldiği bu süreçte, bunca iç ve dış kaynaklı badireye rağmen büyümede, kalkınmada istikrarı sürdürdük.

Bununla da kalmadık, ülkemizi dünyanın zirvesine taşıyacak olan nükleer enerji santrali, 3. Havalimanı, 3. Köprü gibi projelerle iddiamızı ortaya koyduk.

Ülkemiz açısından her şey olumlu giderken ve Türkiye’ye sürekli olarak haksızlık yapan kredi derecelendirme kuruluşlarının bile direnci kırılmışken bir anda Gezi olayları patlak verdi, ardından da son iki ayda yaşadıklarımız.

Bugün o son iki aylık süreçten bahsedelim, ’17 Aralık’ sonrasında kaybedenleri ve kazananları net rakamlarıyla ortaya koyalım…

Kaybedenler

Faiz oranları: 17 Aralık’tan bu yana 1,8 puan artmış durumda. Bunun devlet iç borçlanma senetleri üzerindeki etkisi 7 milyar dolar.

Dolar: 17 Aralık Operasyonu öncesinde 2,02 düzeyinde olan Dolar kuru, bugün için 2,22-2,23 seviyelerinde. Dolardaki gelişmeleri kısa vadeli borç stokumuza olan etkileri bakımından hesap etmemiz gerekiyor. Kısa vadeli borç stokumuzu 17 Aralık öncesindeki kur düzeyinden dikkate aldığımızda, borç stokunun Türk parası karşılığının 264 milyar lira olduğu karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan bu rakam, kurda yaşanan artış sonrasında 290 milyar liraya yükselmiştir. Yani, kısa vadeli borç stoku açısından 26 milyar liralık zararımız bulunmaktadır. Aynı şekilde, reel sektörün 170 milyar doları bulan yabancı para pozisyon açığından kaynaklanan 34 milyar liralık bir kaybı söz konusudur.

Borsa:

16 Aralık tarihinde 530 milyar lira olan BİST100 endeksi piyasa değeri bugün %15’lik kayıp ile 453 Milyar liraya düşmüştür. Borsadaki kayıp tam 77 milyar lira. Burada düşen borsaya kote olan yerli şirketlerimizin piyasa değeri olup milli servet anlamına gelmektedir. Bu duruma misal, operasyonun öncelikli hedeflerinden Halkbank’ın piyasa değerindeki 4,9 milyar liralık erimedir

Kazananlar:

Evet, buraya kadar kayıpların bir bölümünü vermiş olduk.

Kaybedenler belli; ben, sen, o, biz, siz…

Kazananlar ise, ‘Onlar!’

Meselenin özeti:

‘Hasan’ kaybetti, ‘Hans’ kazandı!..

‘Ayla’ kaybetti, ‘Aida’ kazandı!..

Ülkemiz kaybetti, ülkemizin büyümesinden, etkinliğini artırmasından rahatsızlık duyanlar kazandı.

Son süreçte büyük paralar kaybettik; ben, sen, o, biz, siz…

Bu böyle olmakla birlikte, Türkiye birkaç büyük ‘muhalif dalga’nın yolundan çeviremeyeceği kadar güçlü bir ülkedir.

İnşallah, hep birlikte devam edeceğiz!..

GEZİ PARKI NOTLARI /// YANDAŞ MEDYA : Kabataş’a sığmayan öfke !

Star Gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu, Zehra Develioğlu’nun Kabataş’ta yaşadıklarını hatırlatarak, son günlerde yaşanan linç girişimini değerlendirdi.

İşte Karaalioğlu’nun yazısı:

Gezi olaylarının hemen başlangıcında Kabataş’ta bir genç kadın ve bebeği eylemcilerin sözlü ve fiili saldırısına uğradı. O kadının meydandaki yüzlerce-binlerce kişi arasından seçilmesinin nedeni ise başörtülü oluşuydu. Malum, Gezi eylemcilerinin ciddiye alınması gereken bir bölümünün söylemleri ve eylemleri dindar-muhafazakar görünürlüğe karşı bir öfkeyi içeriyordu.

Zehra Develioğlu ve bebeği işte bu öfkenin karşısına yanlış zamanda ve yanlış mekanda bulunmanın talihsizliğini yaşadı. O gün başından geçenleri medyaya anlattı ve savcılığa da müracaat ederek şikayette bulundu. Adli Tıp Kurumu’ndan yaşadığı saldırıyı belgeleyen raporlar aldı.

Biliyorsunuz… Olayın yaşandığı günlerde herkes bir görüntü peşindeydi. Ama emniyet o zaman elindeki görüntüleri gizledi ve kimseye vermedi. Sonra yaklaşık 9 ay sonra aynı emniyet tarafından düzenlenmiş, işaretlenmiş ve grafiklerle düzenlenmiş olarak medyaya sızdırıldı. Sızdırıldı ki toplum böyle bir saldırının gerçekte yaşanmamış olduğunu düşünsün istendi.

Sızdırılan o görüntü kesinlikle olay anını yansıtmıyor. Üstelik saldırıya uğradığını söyleyen kadın 9 ay sonra yine konuştu ve ilk söyledikleriyle arada hiçbir çelişki olmayan yeni açıklamalar yaptı.

Buna rağmen medyadaki Gezi-cemaat-Ergenekon-vb ittifakı o sınırlı ve maksatlı görüntüleri büyük bir sevinçle karşıladı. Bir genç kadının ve bebeğinin çiğnenen onurunu hiçe sayarak en az o gün Kabataş’ta olanlar kadar yeni ve şiddetli bir saldırıya geçtiler.

Sayısız örnekten iki tanesini anlatalım yeter…

Bir gazete, blog yazarının ağza alınmayacak bir cinsel suç ifadesini internet sitesinde manşet yaptı. Yapmakla kalmadı infiallere rağmen tek kelime özür dileme ihtiyacı da duymadı. Bu bir zihni arkaplan taşkınlığıdır ve gerçek niyeti fazlasıyla ele verir.

Ama daha da önemlisi Gezi medyasının en tecrübeli isimlerinden birisinin Kabataş’ta saldırıya uğrayan kadın için cemaat kanalında bulunmanın rahatlığıyla Fadime Şahin benzetmesi yapmış olmasıdır. Bu kadar sinsi bir ayrımcılık ve bu denli nefret içeren bir saldırı örneğine pek az rastlanmıştır. Muhakkak ki bugünün tarihi yazılırken en karanlık satırlardan birisi de 28 Şubat’ta başörtülü avına alkış tutan bir yazarın, yıllar sonra yine aynı gizli nefretle ortaya çıkışı olacaktır. Tahminin odur ki o tarihin yazılması için de çok vakit geçmeyecektir.

Eli kalem tutanların, sokaktaki insandan daha makul görünenlerin yorumları, yazıları ve nihayet köşelerinden ekranlardan yaptıkları saldırıları izledikçe 1 Haziran akşamı Kabataş’ta yaşananların Zehra Develioğlu’nun anlattıklarından bile daha vahim olduğuna kanaat getirdim. Medyadaki sözcüleri başörtülü kadına karşı ayrımcılıkta sınır tanımayan kalabalığın sokaktaki öfkesine kim kefil olabilir? Başörtülü kadına karşı şiddeti hayatın olağan akışı olarak görenlerden başka!

Şunu bilelim de olup bitenleri anlamakta sıkıntı çekmeyelim…

Türkiye’de dini görünürlüğün her türlüsüne karşı faşizan sınırlara ulaşan bir tahammülsüzlük vardır. Her türlüsüne…

Ankara’da iktidara, taşrada belediyeye, sokakta başörtülüye, medyada demokrat kalemlere, ekonomide Anadolu sermayesine, sivil toplumda yardımseverliğe, sanatta yaşadığımız toprakların rengini yansıtana tahammülsüzlük vardır.

Sair zamanlarda demokrat, özgürlükçü, mütehammil görünen kalemler görev zamanlarında maskelerini çıkararak başkalaşıyorlar.

O zaman demokrasi talebinin sadece kendi hayat tarzının üstünlüğünü garanti edecek bir bencillik olduğunu anlıyorsunuz. Kürt sorununda çözümü bile sırf iktidar istifade edebilir diye sabote etmeye kalkacak kadar büyük bir bencillikten söz ediyoruz.

Böyle bir zihin Kabataş’ta bebeğiyle hayat mücadelesi veren kadının hukukunu dinler mi?

Ama Kabataş’ta incinen kadın da, kalbi onunla birlikte atan milyonlar da müsterih olsun; değişim yolunda artık geri dönülmez yerdeyiz. Son öfke nöbeti savuşturulduktan sonrası demokrasi… Herkes için demokrasi.

GEZİ PARKI NOTLARI : Perde kalktı ihbar yağdı

İçişleri, Gezi olaylarında kitlesel gösterilerin büyümesi için bir takım polislerin şiddet uyguladığı iddialarını araştırıyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "17 Aralık operasyonunun kökü Gezi’ye uzanıyor" sözleri gündeme bomba gibi düştü. İçişleri Bakanlığı’na yağan Gezi ihbarları Ankara’yı yeniden harekete geçirdi. Olaylarda kitlesel gösterilerin büyümesi için bir grup polisin kullanıldığı, bazı amirlerin, polisin psikolojisini bozan uygulamalara göz yumduğu yönündeki son ihbarların önemli bölümünün Gezi Parkı’nda görevli polisler tarafından yapıldığı öğrenildi. İçişleri Bakanlığı, bu ihbarlarla ilgili inceleme başlatırken, olaylar sırasında verilen değerlendirme notları da masaya yatırıldı. Gezi’de tansiyonu yükselten ve kamuoyunda sarsıcı etki yaratan "Kırmızılı kadın" olayının kendilerini de şaşırttığını ifade eden polisler, kırmızılı kadına gaz sıkan polisin kim olduğunun ortaya çıkarılmadığını savundu. İçişleri Bakanlığı bu ihbar için inceleme başlatırken, incelemeler sonrası rapor oluşturulacak ve hükümete sunulacak.

İSTİHBARAT BİLGİ KESTİ: Yakın zamana kadar irtibat halinde olduğumuz istihbarat elemanları, Gezi Parkı olayları öncesi bilgi alışverişini kesti. Olayın en sıcak günlerinde sürekli görüştüğümüz istihbarat elemanlarını göremez olduk. Olayların başlangıcından önce Kağıthane’de DHKP-C’ye yakın bazı grupların çadır açtığı, yabancı gözlemciler eşliğinde kaos yaratmaya ilişkin çalışmalar yaptığı bilinmesine rağmen bu gruplarla ilgili bilgiler toplanmadı, gerekli yerlerle paylaşılmadı.

KIRMIZILI KADINA GAZ SIKAN ŞAHSI TANIMIYORUZ: Gezi’de "kırmızılı kadına gaz sıkan" şahsı ilk kez orada gördük. Yüzündeki gaz maskesinden dolayı kim olduğunu teşhis edemedik. Ama bizim arkadaşlardan değildi, tanımıyorduk. Olay sonrası kim olduğu netleşmiştir diye düşündük ancak idare olayın üzerine gitmedi. Duran bir bayan eylemciye kameralar önünde bu şekilde müdahale Çevik Kuvvet’in eğitim ve müdahale kodlarında bulunmaz. O sırada müdahale de yoktu. Olaydan sonra bu davranışa tepki gösterdik. Ancak aydınlatılmadı.

POLİSLERE BASKI PSİKOLOJİSİ UYGULANDI: Polisler çift taraflı saldırı ile karşı karşıya bırakıldı. Ülkenin çeşitli yerlerinden gelen polisler günlerce betonda yatırıldı, çadır temin edilmedi, günlük ihtiyaçları tam karşılanmadı, jetlag etkisi amaçlandı. Böylece emniyetin müdahale gücü kırılacak ve o belirsizlikteki psikoloji ile polis ya eyleme teslim olacak ya da aşırı güç kullanarak faciaya neden olacaktı. Dünyaya facia görüntüsü verilmek istenmiş olabilir.

KAYDA GEÇMEYEN EMİRLER: İstiklal Caddesi’nde müdahale sırasında rütbelilerce "hedef gözetmeksizin atış" talimatı verildi. Pek çok memur bunu reddederek emirlerin yazılı ya da açık telsiz kanalından verilmesini istedi. Olaylar sırasında polislerin bir kısmı emirleri uygulamak zorunda kaldı. Emre uyan memurlar daha sonraki soruşturmalarda hiçbir amir tarafından sahiplenilmedi.

Gaz sıkma davası

Taksim’de yaşanan Gezi Parkı olaylarında tartışılan "Kırmızılı kadın" Ceyda Sungur’un yüzüne biber gazı sıktığı öne sürülen polis memuru Fatih Zengin’e ceza davası açılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında açılan davada Zengin hakkında "Görevi kötüye kullanmak" suçundan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

GEZİ PARKI NOTLARI /// Zehra Develioğlu : ‘Çektiğim acıyla kıyaslanamaz’

Gezi Parkı olaylarında Kabataş’ta saldırıya uğradığını söyleyeyen Zehra Develioğlu: "Ben o acıları yaşadım ve yaşadığım bu acıların büyüklüğü bana yeter" dedi.

Gezi Parkı olayları sırasında İstanbul Kabataş’ta bebeğiyle saldırıya uğradığı iddiası sonrası Adli Tıp Kurumu’ndan aldığı raporla savcılığa suç duyurusunda bulunan Zehra Develioğlu, bir televizyon kanalında yayınlanan görüntü sonrası duygularını anlattı.

"YAŞADIĞIM ACININ BÜYÜKLÜĞÜ BANA YETER"

Develioğlu, "Benim yaşadığım acının büyüklüğü ve altında ezildiğim o yük yetmezmiş gibi bir de insanlara kendimi inandırmak zorunda bırakıldım. Çok ağır bir yük, çok büyük bir acı" dedi.

"MEDYA SANKİ BÖYLE BİR OLAY YAŞANMAMIŞ GİBİ DAVRANDI"

Perşembe günü bir televizyon kanalında yayımlanan görüntünün ardından, kendisi hakkında bir karalama kampanyası başlatıldığını ifade eden Develioğlu, tepkisini "süreç, medyada öyle bir hale ulaştı ki, sanki böyle bir olay yaşanmamış, bir kadın darp edilmemiş, bir çocuk bundan zarar görmemiş" şeklinde dile getirdi.

"BU TARİF EDİLEMEZ BİR ACI"

Develioğlu, saldırının detaylarını anlatmanın ve her anlatmada olayı tekrar yaşamanın kendisine çok acı verdiğini belirterek, "Benim yaşadığım acının büyüklüğü ve altında ezildiğim o yük yetmezmiş gibi bir de insanlara kendimi inandırmak zorunda bırakıldım. Çok ağır bir yük, çok büyük bir acı. Tarif edilemez bir acı. Temennim bunu bana yaşatan insanların, hak ettikleri cezaya çarptırılmaları ve benim çektiğim acıyla kıyaslanamaz ama onların da bunun bedelini ödemeleri" diye konuştu.

"BANA İNANMAK İSTEMEYEN ZATEN İNANMAYACAKTIR"

Kimseye kendisini ispat etmek durumunda olmadığını savunan Develioğlu, "Bu yaşadığım olay, süreç esnasında basında medyada öyle bir hale ulaştı ki, sanki böyle bir olay yaşanmamış, bir kadın darp edilmemiş, bir çocuk bundan zarar görmemiş gibi hakkımda suçlamalar yapıldı ve ben kendimi savunmak durumunda kaldım. Ben o acıları yaşadım ve yaşadığım bu acıların büyüklüğü bana yeter. Bunu kimseye ispat etmek durumunda değilim. Bana zaten inanmak istemeyen inanmayacaktır. O görüntüleri ilahi bir kamera olup tepeden kaydetse bile inanmayacaklardır" ifadelerini kullandı.

"ADLİ TIP RAPORUNDA DARP İZLERİ VAR"

Faillerin tespiti ve hak ettikleri cezayı alabilmeleri için cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu ve davanın soruşturma aşamasında olduğunu kaydeden Develioğlu, Adli Tıp Raporuna göre, kendisinin ve bebeği Zeynep Develioğlu’nun vücudunda yaralanma ve morarmaların oluştuğunun tespit edildiğini hatırlattı.

Zehra Develioğlu, yaşadığı olayın psikolojik etkisini üstünden atamadığını belirterek, bu nedenle çok kısa konuşmak istediğini ifade etti.

Develioğlu, olası herhangi bir tehditten korunmak istediğini de dile getirerek, bu nedenle röportaj esnasında yüzünün sadece yan profilden görüntülenmesini istedi.

GEZİ PARKI NOTLARI /// DAVANIN SAVCISI : Görüntülerin devamı var !

Gezi eylemleri sırasında bebeğiyle darp edilen Develioğlu’yla ilgili soruşturmayı yürüten ilk savcı konuştu. Savcı, görüntülerle ilgili “Asıl darp o görüntülerden sonra başlıyor” dedi.

Gezi Parkı eylemleri sırasında İstanbul Kabataş’ta kucağında 6 aylık bebeği bulunan başörtülü Zehra Develioğlu’nun saldırıya uğradığı iddiasıyla yürütülen soruşturmanın savcısının değiştiği ortaya çıktı.

Dosyanın eski savcısı Rasim Işıkaltın, ortaya çıkan görüntülerle ilgili ilk kez Akşam’a konuştu.

OLAY SONRA BAŞLIYOR

Soruşturmanın eski savcısı Işıkaltın, Emniyet görevlileri ile birlikte olay yerine ait birçok mobese görüntüsü inceledi. Görüntüler doğrultusunda tespit edilen çok sayıda kişinin ifadesine başvuruldu. Bu sırada önceki gün olaya ilişkin ilk kamera kayıtları ortaya çıktı. Görüntülere göre Zehra Develioğlu 19.42 sıralarında bebek arabasıyla kameranın görüş açısına giriyor. Bir müddet sonra da eşinin gelmesiyle yolun karşısına geçerek uzaklaşıyor. Kayıtlarda Develioğlu’na müdahale görünmüyor.

YAKINDA DOSYAYA GİRECEK

Savcı Işıkaltın, "O ana kadar herhangi bir müdahale söz konusu değil. O görüntü olay anından öncesine denk gelen görüntülerdir" dedi. Işıkaltın soruşturma kapsamında Emniyet’te kayıtların incelenmesinin sürdüğünü saldırı karelerinin dosyaya girmesinin beklendiğini söyledi. Işıkaltın’ın görevden alınmasının ardından dosya yeni Savcı Mehmet Akıllı’ya verildi.

ADLİ TIP RAPORU VAR

Bu arada Develioğlu’nun avukatı Abdurrahman Kayapınar görüntülerin olayın tamamını yansıtmadığını belirterek, "Müvekkilimle çocuğunun Adli Tıp Kurumu’nun darp raporu bulunuyor" dedi. Kayapınar, "Olayın meydana geldiği bölgede bulunan bir kısım MOBESE kameralarının tahrip edildiği diğerlerininse olay yerini kaydetmediği tespit edildi. Yayımlanan kamera kayıtları da MOBESE kamerası kaydı olmayıp, bu nedenle net ve belirgin görüntüler içermiyor" dedi.

ACILARI ARTIYOR

Kayapınar şöyle devam etti: "Müvekkilime ait olmayan bir kısım beyanlar esas alınarak, görüntülerin bu beyanları desteklemediği iddia ediliyor. Müvekkilin etrafında kalabalık bir grup tarafından toplanılmış olması önemsiz bir olay gibi gösteriliyor. Müvekkilimin gerçek dışı beyanda bulunduğu yönünde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Müvekkilimin yaşadığı acının artmasına neden olunuyor.

YALÇIN AKDOĞAN: PARELEL YAPININ YÖNLENDİRMESİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Kabataş’taki görüntülerle ilgili konuştu. Akdoğan, "Bir fotoğraf karesi üzerinden yorum yapılamaz. Ortada bir mağdur, anlattıkları ve adli tabipten aldığı raporlar var. Bunlar şu anda bizim için daha geçerlidir. O görüntülerle aksi ispat edilmiş değil. Bunlardan medet ummayı da doğru bulmuyoruz. Anlaşılan paralel yapının yönlendirmesiyle bu tür fotoğraf kareleri üzerinden bir anlam üretilmeye çalışılıyor. Bunlar ortada duran gerçeği değiştirmez.