Günlük arşivler: Şubat 14, 2014

KOMPLO TEORİLERİ : Erdoğan, hologram taktiğini İlluminati’den mi aldı ?

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un, insanları kurgusal bir uzaylı istilasına inandırmak ve de Orta Doğu’da diktatörlerin Allah tarafından cezalandırıldığına bölge halklarını ikna etmek için hologram tekniği üzerine çalıştığı biliniyordu. Nitekim Pentagon’un bu planlarına ilişkin olarak Washington Post dahil birçok ciddi basın kuruluşunda 1990′lı yıllardan günümüze birçok yazı yazıldı. Bugünlerde ise bu iddialara yeni bir boyut eklendi. Evet, şimdilerde İlluminati’nin dünyayı tam olarak ele geçirmek için birkaç yıldır hologram tekniğiyle Hz. İsa’yı dünyaya döndürerek (Tabii ki kurgusal) ondan amacı için yararlanma planları yaptığı iddia ediliyor.

Evet söz konusu iddia, ABD’nin ünlü komplo teorisyenlerinden ve İlluminati üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Mark Dice’tan geldi. Dice, hazırladığı video ile kendince kanıtlar gösterip iddiasını güçlendirmeye çalışıyor. İşin ilginci, Dice’ın hazırladığı videonun girişinde geçtiğimiz ay bir toplantıda hologram tekniği kullanarak konuşma yapan AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da görüntülerine de yer verildi.

İşte Dice’ın hazırladığı video:

VİDEO LİNK :

Dice’ın görüşlerine inanıp inanmaması size kalmış, ancak şurası bir gerçek ki, Erdoğan, ayakta kalmak için bu tür tekniklere daha sıkı sarılacak gibi…

ARAŞTIRMA DOSYASI : Türk insanından nasıl bir koyun sürüsü yarat ılmaya çalışılıyor ? /// OPERASYON AFAZİ ///

Evet, afazi aslında beynin hasara uğraması sonucu ister yazılı ister sözlü olsun “lisan”ı ilgilendiren herhangi bir bozukluğu ifade ediyor. Bilim insanlarına göre, afazi, aynı zamanda psikolojik savaş birimlerince insan beyninin lisanla ilgili bölümünün dejenere edilmesiyle de ortaya çıkabiliyor. Nitekim, Türkiye’de son yıllarda yaşanan ve afazinin çok önemli bir sonucu olarak gösterilen entelektüel sığlık da bu psikolojik savaş taktiklerinin sonucu. Bu durumun önde gelen örneklerini de Gezi Parkı ve 17 Aralık Yolsuzluk Soruşturması süreçlerinde yaşananlar oluşturuyor. Kısacası, Türk insanı açıkçası koyunlaştırılıyor.

ÖZEL BÜRO’nun özellikle ABD’deki psikolojik savaş uzmanlarından edindiği bilgiye göre, Türkiye’de söz konusu operasyon, beynin Wernicke alanına (ki kodlama ve anlama merkezidir) yapılan üç çeşit saldırıyla gerçekleştiriliyor:

Bunlardan birincisi, gönderilen mesajlarla beyindeki sözcük anlamları bilinç bulanıklığı yaratacak biçimde kaydırılıyor. Örneğin, yolsuzluk kelimesini ele alalım; el altından yapılan kötü iş anlamına geliyor. Psikolojik savaş birimleri buradaki “kötü iş” tanımını ele alıyor ve bunu “Kötü iş yoktur, başarısız bir iş vardır” şeklinde yeniden tanımlıyor. Hal böyle olunca da, kimileri yolsuzlukl edinilmiş servetleri “başarı” olarak algılayıp o servet sahiplerini savunurken kimileri de neden bahsedildiğini bile anlamayıp duyarsızlaşıyorlar (Örnek: 17 Aralık Yolsuzluk Sürecinde yaşananlar).

İkinci olarak, beynin özel kortikal alanlarında kodlanmamış ve karşılığı bulunmayan sözcükler bombardıman halinde dolaşıma sokuluyor. Bu dolaşım sürecinde özellikle seçilmiş yabancı kelimeler (Arapça, İngilizce farketmiyor) kullanılıyor. Gürültü olarak nitelendirilebilecek bu bombardıman hedef kitle tarafından yorumlanamıyor. Gürültü sistemli olarak arttırılıyor ve sonuçta bireylerde suskunluk hatta ve hatta bellek kaybı ortaya çıkıyor.

Üçüncüsü de, bireyin zihninde karşılığı olan bir kelimeyi, başka çağrışımlar yapan ya da hiçbir karşılığı olmayan bir başka kelime ile değiştirerek silmeye yönelik taktiklerden oluşuyor (Örnek: Şehir isimlerinin değiştirilmesi, “terörist” yerine “dağdakiler”, terörist başı yerine “Sayın Öcalan” denilmesi vb.).

İşte bu üç saldırı sonucunda, bireyler Afazi durumuna getiriliyor. Bu durumda da anlamada, konuşmada, okumada, yazmada zorluk ortaya çıkıyor. Böyle olunca da, belki bunlardan çok daha önemli olarak lisan ile bilinç arasındaki kopukluk nedeniyle entelektüel kapasite büyük ölçüde düşüyor.

Sonuç olarak, hedef kitle koyunlaştırılıyor.

Şimdi başınızı ellerinizin arasına alıp çok uzaklara gitmeden Gezi Parkı olaylarını ve 17 Aralık Yolsuzluk soruşturmacı sürecini, bunlara ilişkin olarak AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile saz arkadaşlarının sözlerini, Erdoğan-Gülen savaşındaki aşamaları şöyle bir düşünün…

Herhalde anlaşılmıştır Operasyon Afazi…

Tabii unutmadan bu operasyonu yürüten psikolojik savaş birimleri dış güçlerden ve onların yerli işbirlikçilerinden oluşuyor…

ARAŞTIRMA DOSYASI : Türkiye Basın Özgürlüğü İndeksi

Trkiye Basn zgrl ndeksi.pdf

YOLSUZLUK DOSYASI : Urla Villaları 1 – Sümeyye’den Latif Topbaş’a Villa Tarifi

VİDEO LİNK :

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : Pennsylvania’daki yoğun UFO trafiği ney in işareti ? /// HOCA GÜCÜNÜ NERDEN ALIYOR ?

Son birkaç ay içerisinde ABD’nin Pennsylvania eyaleti üzerinde UFO gördüklerini iddia edenlerin sayısında büyük bir artış gözleniyor. Nitekim bu artış ABD’de UFO verilerinin toplandığı Ulusal UFO İhbar Merkezi’nin (NUFORC) kayıtlarında da açık seçik görülüyor. Yukarıdaki fotoğraf da Pennsylvania üzerinde son olarak uçtuğu iddia edilen bir UFO’nun görüntüsü (İhbarı yapan öyle diyor). Peki, nedir bu Pennsylvania üzerinde son zamanlarda görülen yoğun UFO trafiğinin sırrı? Bu sorunun yanıtı aslında son zamanlardaki Erdoğan-Gülen arasındaki kavgaya da ışık tutacak nitelikteki haberin devamında göreceğiniz şu uzaylı bebek fotoğraflarında saklı. İşte o fotoğraflar:

pennsylvania1

pennsylvania2

Herhalde anlaşılmıştır UFO’ların Pennsylvania üzerinde neden olduğu yoğun trafiğin nedeni…

Ha tabii ki Gülen cemaatinin (Hizmet) gücünü nereden aldığı da böylece ortaya çıkmış olmuyor mu?

Ne dersiniz?

RUSYA : Femen’in Olimpiyat madalyaları ! /// 1.LİĞİ TÜRKİYE ALDI :)

Evet Çıplak aktivist grubu Femen Soçi’de devam eden Kış Olimpiyat oyunlarında tüm dallarda birinciliğe diktatörlüğü, ikinciliğe baskıyı üçüncülüğe ise yolsuzluğu uygun gördü (Sanki Türkiye’yi anlatıyorlar). Femen’in çıplak aktivistleri kamera karşısına geçip madalya törenini şöyle canlandırdılar:

femensochi0a

femensochi0b

femensochi1

femensochi2

Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak : “Gezi olayları derin yapı ile paralel yapının ortak operasyonuydu”

Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak, paralel yapının Haberal’ın dışarı çıkmasından hemen önce derin yapı ile kendi arasında bir mutabakat sağladığını savunarak, “Gezi olayları derin yapı ile paralel yapının ortak operasyonuydu” dedi.

Çorum Milli İrade Platformu tarafından “Ümmet Aşkı” konulu bir konferans düzenlendi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Dilipak, gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Milleti birbirine düşürmek için her yolun deneneceğine dikkat çeken Dilipak, “Bu ülkede Cumhurbaşkanına sukisat düzenlendi hala içinden çıkabilmiş değiliz. Özal o. Bu memlekette bir Jandarma Genel Komutanı suikasta uğradı mı? Uğramadı mı? Bilmiyoruz. Eşref Bitlis. Bu memlekette bir siyasi partinin genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, suikasta uğradı mı? Uğramadı mı? Geçen seçimden önce olan bir olayın davası henüz açılmış değil” diye konuştu.

Türkiye’de henüz taşların yerine oturmadığını dile getiren Dilipak, derin devletin tasfiye olmadığını söyledi.

Derin devletin halen hayatta olduğunu belirten Dilipak, Balyoz ve Ergenekon davalarının bir göz boyama hadisesi olduğunu öne sürdü.

Balyoz ve Ergenekon operasyonlarını “Amerika’nın söz dinlemeyen çocuklarını tasfiye edip derin devlet içerisindeki bir takım İslamcıların sisteme entegre edilmesine karşı çıkan unsurları tasfiye operasyonu” olarak yorumlayan Dilipak, “Yani derin devleti tahkim etme operasyonuydu. Balyoz ve Ergenekon davaları derin devleti tasfiye etme değil, tahkim etme operasyonlarıydı. Bizim içimizdeki bir takım insanlar kadına, paraya tamah edenler, iktidara, makama tamah edenler, şöhrete tamah edenleri sisteme entegre etmeye yönelik artık İslamcıları da uluslararası düzenin aktörü yapmaya yönelik bir operasyondu. Buna karşı çakanlara karşı o davalar açıldı. Şimdi buda ortaya çıktı. Düzmece evraklarla nelerin tezgahlandığı ortaya çıktı. Paralel yapı Haberal’ın dışarı çıkmasından hemen önce derin yapı ile kendi arasında bir mutabakat sağladı. Gezi olayları derin yapı ile paralel yapının ortak operasyonuydu” ifadelerini kullandı.

Dershanelerin kapanmasına da değinen Dilipak, dershanelerin ‘iktidara karşı halkı sokağa dökmenin bir aracı olabilir mi’ diye tezgahlandığını savundu. Başbakana dershanelerin kapatılmasını teklif edenlerden birisi olduğunu açıklayan Dilipak, dershanelerin kapatılması ile ilgili birçok gerekçeyi de kendisinin yazdığını ifade etti.

Dershanelerin kapatılmayıp okula dönüştürüleceğini anlatan Dilipak, “Çocuklar ezberden kurtulacaktı. Bu proje doğrudur ve hayata geçirilmesi gereken bir proje. Başbakan öğrenci başına da para vereyim diyor. Eğer devam etmek istemezseniz kadronuzu da alayım diyor. Eğer devam edip genişlemek istiyorsanız faizsiz kredi de vereyim diyor. Bütün bunları reddettiler. Hayır. Bu düzen böyle devam edecek. Dershane diploma versin deniyor dershane kapatılmıyor. Halkı sokağa çekmeyi düşündüler. Çünkü Tayyip Erdoğan kontrolden çıktı. Tayyip Erdoğan’da bu oyunun bir parçası olarak kullanılmak isteniyor. Büyük Ortadoğu Projesi bu yeni din anlayışının siyasi ayağını oluşturacaktı. Oluşturulacak model diğer ülkelerdeki okullar vasıtasıyla diğer Müslüman topluluklara taşınacaktı. Dünyada yeni bir İslam algısı ile yeni bir İslami birlik oluşturulacaktı. Uluslararası sistem İslam’ı ve Müslümanları teslim almak istiyor. Türkiye Müslümanlara bırakılamayacak kadar önemli bir ülke” şeklinde konuştu.

AK Parti’nin kurulurken cemaatin partide etkin olmak istediğini anlatan Dilipak, şunları kaydetti:

“Tayyip Erdoğan’ı başlangıçta istemediler. AK Parti kurulurken cemaat bu partide etkin olmak istiyordu. Ama dediler Tayyip Erdoğan biraz fevri adamdır. Birde Batılılar Tayyip Erdoğan ile İngilizce konuşamıyorlar. Birde dil bilmiyor. İyi ki bilmiyormuş. Tayyip Erdoğan’ı öyle bir mahkum ettiler ki siyaset yapabilir ama seçilemez. Muhtar bile olamaz. Çünkü Tayyip Erdoğan aday olursa kesin o genel başkan olacak. Tayyip Erdoğan olmayınca kim olacak. Abdullah gül İngilizce biliyor dengeleri de gözetiyor. Tayyip Erdoğan’da meydana çıkmazsa bu partinin kazanması mümkün değil. O yüzden siyaset yasağı getirmiyor. Yumurtaları toplayacak ama başkası yiyecek. Tayyip Erdoğan’a siyaset yasağı böyle getirildi.

Abdullah Gül’den beklentileri de gerçekleşmedi. Tayyip Erdoğan teskereyi geçiremedi. Teskerenin geçeceğinden herkes emindi. CHP’lilerin hırsından dolayı teskere geçmedi. O dönemde bizim çabalarımız sonucu değil CHP’lilerin öfkesi hırsı yüzünden teskere geçmedi. CHP’lilerin keskin sirkesi küpüne zarar verdi. Abdullah Gül teskereyi geçiremedi. İkinci işte ordunun içerisindeki ılımlı İslamcıların sisteme entegre edilmesine karşı çıkan kanadı tasfiye etmesi gerekiyordu. Yani Balyoz ve Ergenekon davasına benzer bir operasyon yapması gerekiyordu. Refah yol hükümeti de bunun için kuruldu. Tansu Çiller Erbakan’ın başına komiser olarak oturdu. Erbakan’a verilen asıl görev ılımlı İslamcıların sisteme entegre edilmesine karşı çıkan kanadı tasfiye etmesi göreviydi. Bunu yapmadığını farkına varınca Ergenekon’cular hükümeti düşürdü. Bu ara ne oldu susurluk yaşandı. Abdullah Çatlı da Erbakan hükümetine illegal yönden silah çekecek olsaydı Abdullah Çatlı da onları infaz edecekti. Abdullah Çatlı da bu projenin parçasıydı. Abdullah Çatlı’nın bazı işlerini Muhsin bey destekliyordu. Bazılarını desteklemiyordu”.

Muhsin Yazıcıoğlu hayatını kaybettiği helikopter kazasının herkesin içerisinde olduğu bir suikast olduğunu anlatan Dilipak, “Refahyol hükümetinde de, Erdoğan hükümetinde de derin devletle ilgili bazı sırları anlatanda Muhsin başkandı. Öyle durup dururken vurmadılar adamı. O işi en iyi bilenlerdendi bizi 28 Şubat’ta satmadı. Namlusu halka dönen tanka selam durmam dedi.

Tayyip Erdoğan’a yönelik bir kısım suikast planlarının da haberini veren Muhsin başkandı. Çok oluyorsun dediler, oyun bozuyorsun dediler. Ve işini bitirdiler. Herkesin içerisinde olduğu bir suikast o. Kolay kolay ortaya çıkmayacak. Orada her şey biliniyor aslında. Şimdilik bir çözümde beklemeyin. Olmayacak. Olamazda Çünkü Türkiye henüz kendi ayaklarının üzerinde doğrulmuş değil. O yüzden uyanık olmak zorundayız. Sizi birbirinize düşürecekler. Terörü zor bela durdurduk. Terör durmasın diye Oslo’yu deşifre edenler Roboskiyi tezgahlayanlar KCK operasyonlarını yapanlar hepsi aynı oyunun parçası. Tayyip Erdoğan’ın planı çok acıktı. Bu çocuklar dağdan insinler. İnmek istemeyende Barzani’ye gitsin onun peşmerge ordusuna asker olsunlar. Halkı ikna edemiyorsa da her isteyenin her istediğini yapacak değiliz. Önce bağırmadan konuşalım. KCK’nın adı budur. Düz ovada siyaset. Bunun adı oydu. Terörü bitirirsem beni bitirirler diyen bir takım Kürt liderler bugün barışı bitirirsek bizi bitirirler diyorlar. Bu büyük bir kazanım. Alevi kavgası da bitecek. Kürt kavgası da Ama sabıra ihtiyaç var” dedi.

Afra Kültür Merkezi’ndeki konferansı Belediye Başkan Yardımcıları Alper Zahir, Turhan Candan, AK Parti Çorum İl Başkanı Ahmet Sami Ceylan ve davetliler izledi.

YOLSUZLUK DOSYASI : Tayyip Erdoğan Etiler için Kadir Topbaş’a talimat veriyor

VİDEO LİNK :

MISIR DOSYASI : Mısır’da Al Nur Partisi’nin Cumhurbaşkanı Adayla rından Talepleri

3 Temmuz 2013’te Mısır’da sivil hükümete karşı gerçekleştirilen askeri darbe sonucunda Mısır’ın ilk kez seçimle iş başına gelen devlet başkanı devrilmiş ve Meclis kapatılmıştır. Geçici Cumhurbaşkanı Adly Mansour’un 8 Temmuzdaki açıklamasıyla birlikte yeni anayasa yapım süreci başlamış ve 14-15 Ocak 2014’te referanduma sunulan yeni anayasa yüzde 98.1 evet oyu ile kabul edildi.[1] Böylelikle 1956’dan bu yana Mısır tarihinde 17. anayasa referandumu yapılmış olmaktadır.

Geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur, referandumun ardından ülkede parlamento seçimlerinden önce cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını duyurdu. Darbenin ardından çizilen yol haritasında ilk olarak parlamento seçimlerinin yapılması planlanıyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önümüzdeki Mart ayının sonu veya Nisan ayının başında yapılacağı tahmin ediliyor.[2] Ancak böylelikle darbe sonrasında çizilen yol haritasının dışını çıkılmış oluyor. Dolayısıyla ilk etapta parlamento seçimlerinin yapılması planlanırken, cumhurbaşkanlığı seçimi öne alınmış oluyor.

Referandum sonrasında cumhurbaşkanlığı seçiminin öne alınmasıyla birlikte siyaset arenasında muhtemel adaylar belirmeye başladı. 3 Temmuz darbesinin mimarı Genel Kurmay Başkanı ve Savunma Bakanı Abdul Fettah El Sisi’nin adaylığı kamuoyunda konuşulmaktadır. Diğer taraftan adaylığa ilk resmi başvuruyu yapan Hamdeen Sabbahi oldu. Sabbahi başvurusunu 8 Şubat 2014 Cumartesi günü taraftarlarıyla birlikte yaptı.[3] Sabbahi solcu kanattan olup, solcu Arap milliyetçisi Nasırist Mısır Halk Akımı Hareketi ve Al Karama Partisi kurucusudur.[4] 2012’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine de katılan Sabbahi seçimi üçüncü olarak tamamlamıştı.[5] Adaylığını açıklaması beklenen bir diğer isim de Güçlü Mısır Partisi Başkanı Abdel Moneim Aboul Fotouh’tur. Fotouh, 9 Şubat 2014 Pazar günkü açıklamasında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağını ifade etti. Fotouh aday olmama nedenini ise “Mısır’da demokratik bir yol takip edilmediğini ve insanlar arasında bir korku cumhuriyeti” düşüncesi oluşturulduğu şeklinde belirtti.[6]

Müslüman Kardeşler’le 2012 seçimlerinde ortak hareket eden, ancak 3 Temmuz darbe sürecinde darbecilerle birlikte uygun adımda yürüyen sivil siyasi aktörlerden biri de Selefi eksendeki Al-Nur Partisi’dir. Parti henüz bir cumhurbaşkanı adayı belirtmemişse de cumhurbaşkanı adayının nasıl olması ve neler yapması gerektiğine dair açıklamalar yapmaktadır.

Selefi Al-Nur Partisi başkanı Younis Maklhioun, 10 Şubat 2014 Pazartesi günü muhtemel cumhurbaşkanı adaylarının nasıl olması gerektiği ile ilgili kriterlerini kamuoyuyla paylaştı. Maklhioun’n açıklamasında seçimlerin tüm siyasi unsurlar için bir fırsat olması ve kendi platformlarının, aday ve danışmanlarının vizyonlarının ülkenin sorunlarına çözüm üretebileceğini belirterek, nesnel değerlendirmelerde bulundukları ifade etti.

Nur Partisi’nin cumhurbaşkanı adayında aradığı kriterleri ve neler yapması gerektiğini iç politikadan dış politikaya, ekonomik reformdan hizmet sektörüne, cumhurbaşkanının atanmasından insan hakları ve özgürlüklere kadar çeşitli konularla sıralanmaktadır:

A) İç İşleri:

· Geçiş döneminde adalet standartlarına göre Mısır halkı arasında ulusal uzlaşmayı sağlamak.

· Mısır’ın geleceğini inşaa etmek için gençlerin siyasal hayata katılımlarını sağlamak.

· Halkın yaptığı 3 Temmuz 2013 darbesinin nedenlerini oluşturulacak tarafsız komiteler tarafından araştırılması.

· Toplumsal ve siyasi çalışmalar yaparken şiddet eylemlerine karışanların ve silah taşıyanların oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması.

· Devlet kurumlarında yolsuzluk ve nüfuz kullanmaya yönelik davranışlarını engellemek için reform yapılması.

· Başkan adayı iktidara geldiğinde anayasa maddelerinin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamalıdır.

· Medyanın etkinliğinin arttırılmasına yönelik medya ile ilgili yasal (Medya Şartı) düzenleme yapılmalıdır.

· Siyaset ve asker ilişkileri, ordunun durumunun değiştirilmesi ve ulusal uzlaşının korunması için gayret gösterilmeli.

· Polis ve güvenlik güçlerinin disipline edilerek, insan hakları, hukuk ve saygı çerçevesinde geliştirilmelidir.

· Merkezi devletin ülke sınırlarının yönetiminin iyileştirilmesine ihtiyaç vardır.

· Kırsal kalkınma sağlanmalıdır.

· Mısır içinde ve dışında El Ezher’in geliştirilmesi, lider konumunda aktif rol oynayabilmesini için destek verilmesi gerekmektedir.

B) Yasama: Cumhurbaşkanı anayasaya göre yasa tasarıları için yasama politikasının belirlenmesi ve aynı zamanda Yasama Konseyi seçimine kadar yasama gücüne sahiptir.

1. Anayasanın ikinci maddesi etkinleştirilmelidir.

2. Bir sonraki meclis için seçim kanunun iyileştirilmesi yapılmalıdır.

a) Siyasi partiler güçlendirilmeli.

b) Siyasi parti üyesi olmayan bağımsızlar için fırsatlar meydana getirilmeli.

c) Siyasal hayat ve seçimlerde yolsuzluk ve aşiret ilişkileriyle ilgili tedirginlik giderilmelidir.

C) Sosyal Konular:

1. Mısır sokaklarındaki moral ve manevi değerler krizi aşılmalıdır. İnsanların dinden çıkması ve ateizme kaymaları engellenmelidir.

2. Girişimlerde bulunularak uyuşturucu ticaretinin önüne geçilmelidir.

3. Farklı kültürel yapıların hassasiyetleri göz önünde bulundurulmalıdır.

4. İşsizlik sorunu çözülmelidir.

5. Özel ihtiyaçları olan kişilerin talepleri karşılanmalıdır.

6. Gecekondu mahalleleri hususunda çözümler üretilmelidir.

D) Dış Politika:

1. Afrika, Arap, Müslüman ve küresel ölçekte olmak üzere Mısır’ın lider konumuna getirilmesi zorunludur.

2. Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit eden diğer ülkelerdeki derin ve stratejik yapılar hakkında projeler üretilmelidir.

3. Etiyopya’daki Rönesans Barajı’ndan dolayı bu ülkeyle olan inişli çıkışlı ilişkiler düzeltilmelidir. Buna ek olarak Nil havzası ve su güvenliğine önem verilmelidir.

4. Mısır’ın iç işlerine müdahale ettirmemek, ülke çıkarlarını korumak ve küresel aktörler ile dengeli ve iyi ilişkiler kurmak gerekmektedir.

5. Filistin (Kudüs) sorunu üzerinde çalışılmalıdır.

6. Mısır’ın ulusal güvenliği ile ilgili olarak İran’la ilişkilerin geliştirilmesinden memnuniyet duyulacağına dikkat çekildi.

7. Mısır, Suriye sorununu çözmek ve çatışmaların çevre ülkelere yayılmasını önlemek için aktif rol üstlenmelidir.

E) Ekonomik Reform:

1. Ekonomik krize çare bulunmalıdır.

a) Bütçe açığı giderilmeli.

b) Zayıf kaynakların yerine yeni ve kapasitesi büyük kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır.

c) Kredilere ilişkin güven sağlanmalıdır.

1. Sosyal adaletin sağlanması için ekonomik gelişme düzeyi arttırılmalıdır.

2. Ekonomide kamu ve özel sektörün rolü önemli yere sahiptir.

3. Üretim ve yatırımın önündeki engellerin kaldırılması için yasal kolaylıklar sağlanmalıdır.

4. Cumhurbaşkanı adayının önemli ulusal projeleri olmalıdır.

5. Cumhurbaşkanı adayının kapsamlı bir ekonomik kalkınmayı sağlayabilmesi için vizyon sahibi olması gerekmektedir.

F) Hizmet Sektörü: Cumhurbaşkanı adayları hesap verebilecek plan ve program çerçevesinde hareket etmelidirler.

1. Eğitimin kalitesi (öğretmen, okul binası, müfredat vb.) yükseltilmelidir.

2. Sağlık sigortası ve sağlık sistemi geliştirilmelidir. Karaciğer hastalığı ve böbrek yetmezliği risklerine dikkat edilmelidir.

3. Ulaşım,

4. Sıhhi temizlik,

5. Çöp sorunlarına çözüm bulunmalıdır.

G) Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Ekibinin Adaylığı:

1. Cumhurbaşkanı ve yardımcısı aynı parti ya da düşüncenden olmalıdır.

2. Bütün siyasi akımları kabullenmelidir.

3. Etkinlik esas alınarak icraat yapmalıdır.

H) Özgürlükler ve İnsan Hakları:

1. Devlet ve vatandaş arasında güven tesis edilmeli, gösteri hakkı ve ifade özgürlüğü sağlanmalıdır.

2. Devlet, medya ve sanayi sektörlerinin özgürlüğe ne ölçüde katkıda bulunabilecekleri belirtilmelidir.[7]

Nur Partisi başkanı Maklhioun, Mısır’da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacak kişilere, ülke için öncelikleri içeren kendi listelerini sunmuş oldu. İslamcı çizgideki Nur Partisi, adayların Anayasanın ikinci maddesi “İslam şeriatı yasamanın kaynağıdır” ifadesini etkin şekilde kullanmalarını talep etmektedirler. Ayrıca insanların dinden çıkması ve ateizme kaymaları engellenerek, toplumsal barışın sağlanması hedeflenmektedir. Diğer taraftan Nur Partisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde farklı siyasi parti ve hareketlerle verimlilik temelinde birlikte çalışılabileceğinin önemine değindi.[8] Böylelikle Nur Partisi, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde adaylardan beklentilerini gündeme getiren ilk parti oldu. Nur Partisi’nin 43 maddelik açıklamasını diğer partilerin de sürdürmesi beklenmektedir. Seçim sath- mahalline girilen Mısır’da muhtemel adaylar birbirlerinin adaylık açıklamalarını ülkenin iç siyasi dengelerini gözlemlemekte oldukları ile ilgili yorumlar yapılmaktadır.

Muhammet ÖRTLEK | IMPR Mısır & Suriye Danışmanı

KOMPLO TEORİLERİ /// Bekir Hazar : Sultan Abdülhamid’in önüne 1. 600.000 İngiliz altını kondu

siyonizm-gc3b6zlc3bcgc3bc-kemalizm-nedir-kemalizm-ne-demek-atatc3bcrkcc3bclc3bck1.jpg

Sultan Abdülhamid’in önüne 1.600.000 İngiliz altını kondu.
İsrail’i kurmak isteyen Musevi Filistin’i satmasını istiyordu.
Osmanlı’nın borçları vardı.

Ve ülkeleri satın almak isteyen zihniyetler hep PARA ile geldiler.
Ya borçlandırdılar…
Ya da borçlarına talip oldular.
İngiliz Merkez Bankası’nı da, ABD Merkez Bankası’nı da devletten kapan GÜÇ hep böyle yaptı.
Savaş vardı iki ülkede de…

Ve savaşmak, ordu toplamak için kuruş yoktu.
Gittiler PARA’yı önlerine koydular, ülkeleri cebe indirdiler.
Sultan Abdülhamid büyük bir dehaydı.
Ülke içindeki işbirlikçi medyayı, yazarları görmüştü.
İngilizlerden maaş alıyorlardı.

İngilizler Avrupa’nın her ülkesinde gazeteleri, yazarlarını satın alıyordu.
Abdülhamid Han Osmanlı’yı yıkmak isteyen düşmanın silahı ile silahlanmak istedi.

Gitti Hollanda ve Belçika basınından yazarları maaşa bağladı.
İngiliz medyasındaki yazarlara daldı.
Ancak onları bir türlü ikna edemedi.
Çünkü patronları hep Musevi’ydi, çalışanları da…

İşte Filistin’i satın almaya Dolmabahçe’ye gelen o Yahudi, Sultan Abdülhamid’e bir teklifte daha bulundu. "Size İngiliz medyasını da verelim" dedi.

Adam bu kadar rahat ve kendinden emindi.

Zira İngiliz medyası onlarındı. Ve hala da onların.

ABD medyası da öyle… Onun içindir ki, Türkiye’ye saldırıyorlar.
Son üç yıldır Türkiye’nin İstihbarat teşkilatı MİT’i yerden yere vuruyorlar.

MİT’in başkanını hedef tahtasına koyuyorlar.
Geçmişte MİT, onların bir elemanıydı.

Adı Milli’ydi ama üzerine binilen bir Midilli atıydı.

Şu anda MİT’le yatıp MİT’le kalkıyorlar.

Demek ki artık gittikleri her yerde karşılarına çıkan bir Türk istihbaratı var.

Artık onlar Midilli atı oldu.

Ayaklarına öyle basmışız ki, avaz avaz bağırıyorlar.

En son Almanların Der Spiegel dergisi de saldırıya geçti.

Paris’teki PKK’ya düzenlenen suikastı MİT’e yıkmaya çalışıyor.
Ülkeleri ayrı olsa da tüm bu medyanın kalplerine aynı yerden kan pompalanıyor.

Ve Türkiye’de barış sürecini sabote etmek için her yolu deniyorlar.
Kan akmasını, ortalığın karışmasını, Türkiye’nin içine kapanmasını, geçmişte olduğu gibi KOYUN takılmasını istiyorlar.
Bizi gütmek istiyorlar.

Dünyaya, Ortadoğu’dan Afrika’ya, Asya’dan Balkanlara açılan YENİ TÜRKİYE’yi sabote etmek için tutuşuyorlar.

Onun için Saraybosna’yı bu ülkeden gitme işbirlikçilerle karıştırıyorlar.
Evet Türkiye’de Erdoğan’a operasyon üzerine operasyon düzenleyen GÜÇ’ler şimdi Saraybosna’da da sahnede.

Türkiye’nin kucakladığı yerleri karıştırıyorlar. "Biz senin gittiğin ülkelerde de yolunu keseriz, GÜÇ biziz" mesajı veriyorlar.
Unutmayın…

Adnan Menderes’i, TÜRKİYE’yi uydusu gibi yöneten GÜÇLER astı.

Ve onu asarken mahkemelerde neden Cezayir’e gittin diye yargıladı.

Örtülü ödenekten Cezayir’deki Fransız köleliğine karşı direnişe gönderilen paralar yüzünden idamını istediler.

Ve Sultan Abdülhamid de, dünya birbirini yerken Hicaz’a kadar her yeri demir ağlarla örüyordu.

Geleceğe yatırım yapıyordu.

Asya’dan Afrika’ya her yere TÜRKLERİ gönderiyordu.
ABD’ye gönderdiği elçi Münci Paşa’dan "HAWAİ nasıl Amerikan topraklarına alınmak isteniyor" diye istihbarat raporları alıyordu.

Ve dahi Osmanlı’nın borçları 128 bin altına düşmüş, bitmek üzereydi.
Ve bitmek üzereyken indirdiler.

Oyun ve senaryolar hep aynı.

Ancak geçmişte ne internet, ne tv, ne de ceptel vardı?
Artık Türk halkı ANKARA’yı, ANKARA Türk halkını biliyor.
Oyunlar birer birer enter ediliyor.

Bekir Hazar