Günlük arşivler: Şubat 27, 2014

TEKNİK TAKİP /// Tarihin en büyük telekulak olayı : Paralel örgü t 7 bin kişiyi dinledi

Devlet içinde çöreklenen paralel devletin, TMK savcıları Adem Özcan ve Adnan Çimen’in ‘Selam Terör Örgütü’ soruşturması kisvesi altında mahkemelerden aldığı izinlerle yedi binden fazla kişiyi dinlediği ortaya çıktı. Paralel Yapı, Ertuğrul Özkök’ten Yusuf Ziya Cömert’e, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya kadar bir çok ismi terör örgütü üyesi diye dinlemeye almış.

PARALEL YAPI ‘SELAM TERÖR ÖRGÜTÜ’ KİSVESİ ALTINDA 7 BİNDEN FAZLA KİŞİYİ İZLEDİ

STAR, tarihin en büyük telekulak skandalını ortaya çıkardı. Dosya numarası 2011/762 olan belge ile 17 Aralık darbe girişimine kalkışan paralel yapının ‘Selam Terör Örgütü’ iddiasıyla gazeteci Ertuğrul Özkök, STAR yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, TRT Haber Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör, Yeni Şafak Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, CHP Genel Merkezi, gazeteci Hüsnü Mahalli, MİT Basın Müşaviri Nuh Yılmaz, oyuncu-spiker Defne Samyeli, Başbakan’ın Başdanışmanı AK Partili vekil Yalçın Akdoğan, Vakıfbank Genel Müdürü Halil Aydoğan Başbakan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da aralarında olduğu yedi binden fazla kişinin dinlediği tespit edildi.

7 bin kişi 3 yıldır izleniyor

STAR’ın belgelerine ulaştığı dev telekulakta TMK savcıları Adem Özcan ve Adnan Çimen, Selam Terör Örgütü soruşturması kapsamında mahkeme kararları alarak gazeteci, siyasetçi, hukukçu, aktivistlerden oluşan binlerce kişi dinlendi.

Savcılar Adem Özcan ve Adnan Çimen’in başlattığı dinlemelerin yaklaşık 3 yıldır yapıldığı iddia edildi. Savcı Adnan Çimen, geçtiğimiz günlerde HSYK kararnamesiyle özel yetkili TMK savcılığı görevinden alınarak Büyükçekmece Adliyesi’ne atanmıştı. KCK soruşturmalarını yürüten Çimen, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gibi isimlerin tutuklanmasını istemişti. Çimen en son Gezi Parkı gösterileri sırasında işlenen memur suçlarını soruşturuyordu. Savcı Adem Özcan ise, 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağırılmasının ardından dosyadan alınan savcı Sadrettin Sarıkaya’nın yerine atanmıştı. Bu dosya daha sonra Başsavcılık tarafından Özcan’dan alınarak dönemin Başsavcıvekili Oktay Erdoğan’a verilmişti. Son olarak adliyede yaşanan değişikliklerle savcı Adem Özcan, soruşturma savcılığından alınarak sadece duruşma savcısı olarak görev yapmasına karar verildi.

Paralel Yapı’nın Kocakulak’ı herkesi dinlemiş!

Paralel Yapı’nın koca kulağının takibe aldığı 7 bini aşkın kişinin yürütülen “Selam Terör Örgütü” soruşturması kapsamında alınan yasadışı dinlenmesine dair listenin bir kısmını yayınlıyoruz. Listede ünlü isimlerin yanı sıra binlerce kişi sadece isimle dinlenirken, binlerce kişi de “X” şahıs olarak dinlenmiş. Milletvekillerinin makam odalarındaki telefonlardan, parti genel merkezlerinden haber ajanslarına kadar birçok kurum da dinlenmiş.

KATEGORİK LİSTE VE TAM LİSTE AŞAĞIDA:

LİNK : http://www.stargazete.com/telekulak-arama/

LİNK : http://fotogaleri.stargazete.com/album/haber/691065/17/Guncel

LİNK : http://www.stargazete.com/telekulak-arama/?t=2

LİNK : http://fotogaleri.stargazete.com/album/haber/691065/1/Guncel

KARİKATÜR : ALMAN DİSİPLİNİ :))

PARALEL DEVLET DOSYASI : Paralel yapıyla ilgili şoke eden Reyhanlı iddiası

Paralel yapılanmanın faaliyetlerini deşifre eden istihbarat birimleri 52 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısıyla ilgili paralel yapının rolünü ortaya çıkardı.

Paralel yapının Türkiye’yi nasıl bir felakete sürüklediği gün geçtikçe ortaya çıkmaya devam ediyor. Türkiye’yi büyük bir krizin içine sürüklemek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’siz Türkiye için 17 Aralık’ta darbe girişiminde bulunan paralel yapı, onlarca insanın ölümüne de göz yummuş. Reyhanlı’da 52 vatandaşımızın ölümüne neden olan bombalı saldırıların Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlileri tarafından 4 gün önce savcılığı iletildiği bildirildi. Saldırı ihbarını dikkate almayan savcının ise MİT TIR’larını Jandarma ekiplerine bastıran Özcan Şişman olduğu öğrenildi.

BOMBALI ARACA ‘GEÇ’ MİT TIR’INA ‘DUR’

Reyhanlı’da meydana gelen ve 52 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı saldırısı ile ilgili ihbarın 4 gün önce Savcı Özcan Şişman’a bildirildiği öğrenildi. 11 Mayıs 2013 tarihinde Beşar Esed’in gizli servisi El Muhaberat bağlantılı bir grubun düzenlediği iki ayrı bombalı saldırının ihbarını aldığı halde gereğini yapmayan Savcı Özcan’ın, Suriyeli Türkmenlere yardım götüren MİT TIR’larını durduran savcı olduğu ortaya çıktı. Adana’da görev yapan MİT personelinin de El Kaide Terör Örgütü mensubu gibi gösterilerek dinletildiği de belirlendi. Paralel yapının, MİT’in tüm operasyonlarını El Kaide ile ilişkilendirdiği ifade edildi.

3 OLAY BAĞLANTILI

Paralel yapı, Başbakan Erdoğan’ın evi ve resmi konutuna koyduğu böceklerin bulunmasının ardından harekete geçti. Yüksek teknoloji ürünü casusluk aygıtının tespit edilmesiyle ilk kez ‘suçüstü’ yakalanan örgüt, ardı ardına tuzak kurmaya başladı. Böceğin bulunduğu gün MKG toplantısının olması ve o gece Uludere olayı yaşanması soru işaretlerini pekiştirdi. Paralel yapı, Başbakan’ın evine ve ofisine konan böceği bulan MİT’i hedef almaya başladı ve 7 Şubat’ta Başbakan Erdoğan’ın ameliyatını da fırsat bilerek Hakan Fidan ve çözüm sürecini yürüten MİT yetkililerini tutuklamaya kalkıştı.

DIŞARIYA BİLGİ SIZDIRDILAR

Gezi olaylarından sonra MİT içindeki bazı ulusalcıların yurtdışına evrak sızdırmaya çalıştığı tespit edilirken, en korkunç sızdırma ise paralel yapı elemanları tarafından gerçekleşti. Devletin bütün merkezlerinden bilgi alabilen paralel yapının elemanları, arşivledikleri devasa boyuttaki bilgiyi uluslararası hatlardan geçirerek apaçık casusluk faaliyetine imza attı. Paralel örgüt, dinlendiklerini bildikleri uluslararası telefonlarla görüşmeler yaparak devletin sırlarını yabancı istihbarat servislerinin eline geçmesine neden oldu.

Yasa neden önemli

Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nun aktif olarak hayata geçirileceği yeni MİT yasasıyla amaçlanan hedefler şu şekilde özetleniyor:

– 250 bin polis 100 bin jandarma var. Onlar içeride, MİT dışarıda çalışacak.

– MİT içeride sadece kontrespiyonaj faaliyetlere odaklanacak.

– Hem savcı hem polis hem jandarma her belgeye ulaşabiliyor. Fakat MİT hep baskı altında tutuluyor.

– İstihbarat denince akla önce MİT geliyor, diğer istihbarat kurumları gözardı ediliyor.

– 2473 kişi mahkeme kararıyla dinleniyor. Bunların bazıları daimi hedefler ama asıl dinleme mekanizmasını kullanan adli kolluk. Orada sayı 10 binlerle yüzbinlere çıkıyor.

– MİT yasası ile ihtiyaçlar karşılanmak isteniyor Nihai amaç MİT’i sadece dış istihbarata yöneltmek.

İstihbarata denetim

Bir istihbarat görevlisi, Türkiye’de güvenlik alanında şimdiki durumu şöyle özetledi: ‘Emniyeti, savcıyı hakimi MASAK’ı katın. Bilgiye erişen insan sayısının fazlalığını gözetin. Kötü imaj, kötü algı sorun oluşturuyor. Tüm servisleri kapsayacak şekilde kontrol altına almak lazım. MİT’in veri toplamasından endişe edenler, GSM şirketinde işe giren adamdan, MOBESE kameralarını kontrol edenden veya BDDK’daki adamdan da endişe etsin. Aynı şekilde banka merkezleri, operatörler var. Bir verinin sonradan uydurulması veya siyasetin suistimal edilmesi MİT’in elinde olup olmamasıyla alakalı değil. O veriler zaten devletin kurumlarında var. Dokunulmaz savcı binlerce insanı dinliyor. Askere tank, top veriliyor darbe yapabiliyor. Görev suistimali her yerde olabilir. Her zaman için önemli olan bunu kontrol edebilmek. Parlamento denetimi olmalı.’

Yasal güvence şart

Türkiye’de savunma, istihbarat güvenlik alanı hep geleneklerle devlet teamülüyle yönetilmiş. Ancak AB sürecinde bunları modifiye etme ihtiyacı doğdu. Herkes kendisine kanuni alan açıyor, yani kanunu kadar konuşuyor. Eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş tutuklanacaktı. Yoksa kimse bu görevleri yapmaz. MİT’in faaliyetleri yasal güvence altına alınmalı. Faaliyetin güvenliği ile ilgili yasal teminat gerekiyor. Çözüm sürecinde durum kritik. İlgiye ihtiyacı olan bir süreç. Provokasyon ve kaza oranı çok yüksek. Öcalan’ın hapiste olması Kandil’in işine geliyordu. ‘Önderlik istiyor’ diye insanları bozuk para gibi harcıyorlar. Öcalan sürece dahil edilince, onun dediğinin aksinin yapılması mümkün olmaktan çıktı. Şu anda birtakım çevreler Öcalan’ı oyunun dışına çıkarmaya çalışıyor.’ (Yeni Şafak)

MİT DOSYASI /// Baro Başkanı Av. Tamer Solakoğlu : ‘MİT yasa değişikliği geri çekilmeli’

Hükümetin MİT Kanunu’nda yapmak istediği değişikliklere tepki gösteren Baro Başkanı Av. Tamer Solakoğlu, “Hiçbir şekilde kabul edilemez MİT yasa değişikliğinin derhal yasama organından geri çekilmesi gerekmektedir” dedi.

Kocaeli Barosu Başkanı Av. Tamer Solakoğlu, Adliye binasında hükümetin MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) Kanunu’nda yapmak istediği değişiklikle ilgili basın açıklaması yaptı. Kocaeli Barosu’nun yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda avukat da açıklamada hazır bulundu. 17 Aralık operasyonlarının ardından yürütme ve yargı erkleri arasında güç savaşı yaşanmaya başladığını belirten Solakoğlu, “Siyasi iktidar tarafından jet hızı ile HSYK Kanunu ve İnternet Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır” dedi.

ANTİDEMOKRATİK DÜZENMLEMELER

Solakoğlu, değişiklik yapıldığı takdirde MİT’in Cumhuriyet savcılıklarında yürütülen soruşturmalarda, ifade tutanaklarına her türlü bilgi ve belgeye ulaşabileceğini ve belgelerden örnek alabileceğini ifade etti, “MİT görevlileri ve MİT’te görev yapmış olanlar, MİT’in görev ve faaliyetleri ile ilgili tanıklık yapamayacaklar. Zorunluluk halinde ise tanıklığı MİT Müsteşarı’nın tanıklığına ise Başbakan tarafından izin verilecektir. Bütün bu düzenlemeler, antidemokratik düzenlemelerdir” ifadelerine yer verdi. Kocaeli Barosu Başkanı Solakoğlu, yasa değişikliğinin geri çekilmesi gerektiğini dile getirdi.

MİT DOSYASI /// AHMET TAŞGETİREN : İşte paralel örgütün sancısı !

Star Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, MİT’in tam olarak ne olduğunu anlattığı yazısında, paralel örgütün sancısının da ne olduğunu dile getirdi.

İşte Taşgetiren’in yazısı:

İstihbarat teşkilatı bir ülkenin gözü kulağıdır, bazen aklıdır, bazen elidir. İstihbarat teşkilatı zayıf olup ya da hiç olmayıp da güçlü olan bir ülkeden söz etmek mümkün değildir.

Bizde Sultan Abdülhamid’in “istihbarat” duyarlılığını “kuşkuculuk”la malül addedip, o günden bu güne, istihbarat konusunda olumsuz bir psikolojik zemin oluşturulmuştur. Oysa Abdülhamid, Osmanlı – İslam topraklarında sömürgeci ajanların cirit attığı bir zamanda, devleti 33 yıl ayakta tutabildiyse, bunda güçlü istihbarat yapısının etkisi gözardı edilemez.

MİT’in Cumhuriyet döneminde sivil iradeye karşı kullanılması da, olumsuz bir MİT imajı oluşmasına yol açmıştır.

Ancak birinci cümle doğru ise, ve bir ülkeyi yönetenler, istihbarat teşkilatının içerde – dışarda ülkeye ilişkin edindiği ve yorumladığı bilgilerden mahrum ise, bir anlamda kör ya da içgüdüsel bir yürüyüş yapıyorlar demektir.

Dünya sizi dinliyor, sizin gelecek planlarınızı okuyor, ama siz dünyanın sizinle ilgili planlarından habersizsiniz, kıran kırana nüfuz mücadelesi verilen bir dünyada nasıl ayakta kalacaksınız?

Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz istihbaratının, Türk temsilci heyetinin Ankara ile yaptığı tüm konuşmaları dinlediğini okuduğumda şok olmuştum.

İngiltere’nin derin istihbarat gücü vardı, bizimki neredeyse atıl hale gelmişti.

Bugün…

Dünyada hem istihbarat hem kontr – istihbarat (istihbarata karşı koyma) çok kompleks hale gelmiştir.

Nasıl askeri malzemeleri kullanmak için ciddi bir eğitime ihtiyaç bulunuyorsa, bugünkü dünyada, istihbarat – kontr istihbarat alanında görev yapmak için de hem fizik, hem ruhi disiplin ve muhakeme alanında çok ciddi bir eğitime ihtiyaç bulunmaktadır. Belki de, ülkenin en zeki insanlarından oluşan bir kadro oluşturulması zaruridir.

Türkiye dünyada etkin olabilmek gibi bir hedefe sahipse, iyi donanmış bir “Milli İstihbarat Teşkilatı”na sahip olması, olmazsa olmazdır.

İstihbarat teşkilatının Cumhurbaşkanı ile Başbakan ile doğrudan irtibatlı olması da son derece tabiidir. Cumhurbaşkanı veya Başbakan demek, milletin kendisini temsil adına görevlendirdiği ve zamanı gelince hesap sorduğu insan demektir.

MİT’in iç siyasi operasyon için kullanılabileceği ihtimali, -maalesef bunun MİT veya Emniyet istihbarat, askeri istihbarat, jandarma istihbarat kaynaklı olumsuz örnekleri olmuştur.- belki bazı kuşkular doğurmaktadır, ama bunun karşı tedbirlerini de demokrasi ve hukuk devleti içinde almak mümkündür. Buradan yola çıkıp, devletin bazı kurumlarını Başbakan’dan bağımsızlaştırmanın ya da Hükümete karşı konuşlandırmanın makul bir izahı bulunamaz.

Ortadoğu – İslam coğrafyası bir tür yeniden oluşum süreci yaşıyor.

Böyle bir coğrafyada, her türlü gelişme, Türkiye’yi doğrudan alakadar etmektedir.

Yakın zamanın bütün Amerikan başkanları dünyadaki birçok olayın çözümlenmesinde “Türkiye’nin hayati rolü”ne işaret etmişlerdir. Bu sözleri, sadece “gönül alıcı ifadeler” gibi okumayıp, kendi rolünü idrak eden devlet adamları, gelecek stratejisi inşa ederken de, “Doğru okumalar”a ihtiyaç duyacaklardır. “Doğru okuma”nın ham veya işlenmiş malzemesini temin edecek olan da istihbarat birimlerinizdir.

Dolayısıyla böyle bir sancılı coğrafyada güçlü bir istihbarat kuruluşunun misyonu hayatidir.

Meclis’e sunulan MİT’le ilgili kanun teklifi, bu hayati misyondan yola çıkmış kabul edilebilir. Evet kanun teklifi, ülkenin geçtiği sıcak siyasi gerilim içinde Meclis’e sunulmuştur. Ama, internet, HSYK, emniyet bünyesindeki yapılanmalar ve istihbarat konuları da, öylesine sıcak gündemlerdir. Ben,“Bırakın canım, isteyen devlet içinde istediği gibi örgütlensin” diyecek bir devlet adamı veya devlet olacağını düşünmüyorum.

İktidar, Meclis’in önüne bir “MİT reformu projesi” koyuyor. Muhalefetin tabii ki eleştirileri, kaygıları olabilir.

Bence sağlıklı duruş iktidar açısından “kelimesine dokunulmaz tavrı” olmaması gerektiği gibi muhalefet açısından “kategorik red” de olmamalıdır.

İktidar – muhalefet, kafa kafaya verip, çağın şartlarını kavramış bir istihbarat yapısı çerçevesi oluşturulmalıdır.

KAMPANYA : DEĞERLİ BİR KÖY ÖĞRETMENİNİN ÖĞRENCİLERİ İÇİN KİTAP TOPLAMASINA YARDI MCI OLALIM

Değerli ÖZEL BÜRO TAKİPÇİLERİ,

Aşağıda değerli bir köy öğretmenimizin çağrısı var.

Dikkatinize sunuyoruz.

***

Merhabalar,

Ben Emrah Öğretmen.

Daha önceki yıllarda Urfa ve Maraş’ta çalıştığım okullarda sizlerin sayesinde kütüphane oluşturma sevincini yaşamıştık… Şimdi de yeni görev yerim olan Adana’nın Tufanbeyli İlçesi’nden yazıyorum.

İlçemizde Pekmezli Köyü’nde bulunan Pekmezli ilköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapıyorum.

Okulumuzun 200 civarında öğrencisi bulunmakta.

Öğrencilerimizin boş zamanlarını değerlendirmeleri ve okuma saatlerini verimli geçirebilmeleri için hikaye-roman türünde kitaplara ihtiyacımız bulunmakta.

Bu amaçla okulumuz öğretmenleri olarak kitap toplama kampanyası başlatmış bulunmaktayız. Elimize ulaşan kitaplar kadarıyla kütüphanemizin açılışını gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.

Kampanyamızı siz değerli dostlarımıza, arkadaşlarımıza duyurmak istedim.

Sizlerden kampanyamıza az ya da çok miktarı önemli olmaksızın desteklerinizi bekliyorum.

El birliği ile çocuklarımızın kitap sorununu halletmeyi umut ediyorum.

Adana Tufanbeyli’den kucak dolusu sevgiler…

Hoşça kalın…

Sevgi ve selamlar…

Katkıda bulunmak isteyenler için okulumuzun adresi: Pekmezli ilköğretim Okulu – Pekmezli Köyü – Tufanbeyli / Adana

Tel: 0505-776-6412

Gönderimde bulunmayı düşünenler sadece PTT kargo ile gönderim yapabilirsiniz….

KİTAP TOPLAMA KAMPANYASI

Görev yaptığım okulumda öğrencilerimizin okuma alışkanlıkları edinmeleri, okuma saatlerini verimli geçirebilmeleri ve boş zamanlarını okuma yaparak değerlendirmeleri için başlatmış olduğum kitap toplama kampanyasına katkılarınızı bekliyorum..

Gönderimde bulunmak isteyenler için kargo ücretinin kaymakamlık tarafından karşılanacağı bilgisini de paylaşmak isterim. kargo ücretini kaymakamlık karşılayacağı için gönderim adresi olarak şu adresi kullanmanız gerekecektir.

Gönderim adresi:

Emrah CİNGÖZ dikkatine …
Tufanbeyli Kaymakamlığı

MİT DOSYASI : MİT Kanun Teklifi seçimlerden önce Meclis’e gelecek

AKP Çankırı Milletvekili ve MİT Kanun Teklifi sahibi İdris Şahin, düzenleme üzerinde değişiklik yapılacağını ve hangi maddelerde yapılacağı konusunda bir toplantı yapacaklarını söyledi

TBMM Genel Kurulu’nda MİT Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin seçimler sonrasına erteleneceğine yönelik iddialar tartışma yarattı.

Kanun Teklifi’nin sahibi AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin ‘’teklifi bu hafta Meclis’te görüşeceğiz kaldırma söz konusu değil’’ dedi. İktidar ve CHP arasında teklif ile ilgili olarak görüşüldüğünü ve CHP’nin teklifi daha geniş ele almak amacıyla seçim sonrasına bırakmayı teklif ettiğini belirten AKP’li yöneticiler teklifin ertelenmeyeceğini hafta sonu Meclis’ten çıkmasını umduklarını belirtti.

Öte yandan AKP Milletvekillerinin MİT Kanun teklifine yönelik eleştirileri nedeniyle kanun teklifinde değişiklikler yapılacağı belirtildi. İdris Şahin teklifte MİT belgelerinin yayımlanması ile ilgili olarak medya patronlarına 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası öngören yasa maddesi ile MİT’in bankalar başta olmak üzere ticari sır dahil her türlü bilgi ve belgeye istediği gibi ulaşma olanağı tanıyan maddelerinin değiştirilebileceğini ifade etti.

Muhalefet partileri, itirazları olan yasa tasarısının seçimler öncesi gerginliğe neden olacağını belirtilerek tasarıyı seçimler sonrasına bırakmayı teklif etmişti. AKP’nin Başbakan Tayyip Erdoğan’abu teklifi ileteceği Erdoğan’ın kabul etmesi halinde görüşmelerin seçimler sonrasına bırakılacağı iddia edilmişti .

Erdoğan’a ‘yabancı sermaye kaçar’ değerlendirmeleri

Hükümetin, MİT Kanun teklifinde yapacağı rötuşta AKP Grubundan gelen eleştiriler etkili oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekilleri ile görüşmesinde MİT Kanun Teklifi gündeme getirildi. Birçok milletvekili, “ MİT düzenlemesi bu haliyle geçerse, yabancı sermeye ülkeden kaçar” dedi. Bunu üzerine Erdoğan’a teklif sahibi milletvekili ile grup yönetimine bu eleştirilerin dikkate alınarak düzenlemesi yönünde talimatı olduğu belirtildi.

AKP Çankırı Milletvekili ve MİT Kanun Teklifi sahibi İdris Şahin, düzenleme üzerinde değişiklik yapılacağını ve hangi maddelerde yapılacağı konusunda bir toplantı yapacaklarını söyledi. Şahin, hazırlayacakları önergelerin genel kurula getireceklerini vurguladı.

İçişleri Komisyonu’nda kabul edilen MİT kanun teklifiyle, “MİT belgelerini yayınlayan, yayan, açıklayan süreli veya süresiz yayın sahibi, içerik sağlayıcı, eser sahibi, muhabir, yazar, sorumlu müdür, yayımcı ve basımca ile yayanlar" hakkındaki 3 yıldan 12 yıla kadar öngörülen hapis cezasında indirime gidildi. Ceza önergeyle, 3-9 yıla indirildi.

Ancak cezanın alt sınırı üç yıl olarak kalıp 2 yıla indirilmediği için medya patronlarına ve medyaya hükmün açıklanması yoluyla erteleme yolu da açılmıyor.

MİT mensuplarının yargı zırhını da getiren teklif, bankalar başta olmak üzere ticari sır dahil her türlü bilgi ve belgeye istediği gibi ulaşma olanağı tanıyor. Kanun teklifine göre; kamu kurum ve kuruluşları ve bankalar, bilgi ve belge, veri, kayıt ne varsa MİT’e vermek zorunda olacak.

MİT Kanun Teklifi komisyonda nasıl düzenlendi

15 maddelik MİT Kanun Teklifi’nde önergelerle bazı değişiklikler yapıldı. Teklifin birinci maddesinin ikinci fıkrasındaki “Devletin güvenliği ile ilgili, sınır ötesi görevler hariç olmak üzere” ifadesi, “Milli İstihbarat Teşkilatı’na bu görevler dışında görev verilemez” diye değiştirildi.

Birinci maddenin (j) bendinde “yabancı istihbarat” ifadesinin yerine “çağdaş istihbarat” ibaresi konuldu. Teklifin ikinci maddesinde de değişiklik yapıldı.

Mevcut kanundaki hükümler korundu ancak ‘Bakanlıkların Müsteşarları’ ibaresi, ‘ilgili bakanlıkların müsteşarı’ şeklinde değiştirildi. Böylece, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’na Başbakan değil, mevcut kanundaki gibi MİT Müsteşarı başkanlık edecek. Söz konusu değişiklik, muhalefetin de desteğini aldı.

Teklifin 3.maddesinde önergeyle, “Yetkili ve görevli mahkeme 26. maddeye göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca belirlenen Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’dir” ibaresi yerine, “Yetkili ve görevli hâkim HSYK tarafınca belirlenen ağır ceza mahkemesinin üyesidir” yazıldı.

Bu değişiklikle MİT dinlemesine tek hâkim onayı getirildi. Böylece ceza mahkemelerinden oy birliğiyle alınması gereken onay kararı yerine, tek hâkim kararı yeterli olacak.

İstihbarat hizmetlerine yardımları teşvik edilenlerin koruma altına alınması MİT Başkanını takdirine bırakıldı. “MİT mensupları ile istihbarat hizmetlerine yardımları teşvik edilenler ve bunların eş çocuk ana baba ve kardeşleri MİT Müsteşarı’nın onayıyla 3713 sayılı TCK’da yer alan koruma tedbirlerinden ‘yararlandırılır’ ibaresi kabul edilen önergeyle ‘yararlandırılabilir’ şeklinde değiştirildi.

Böylece, koruma tedbirlerinden yararlandırmalarında MİT Müsteşarına takdir yetkisi verildi. Ayrıca, MİT mensuplarının görev suçlarına ilişkin yargılamaları yapmaya Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkili iken kabul edilen önergeyle “Ankara Ağır Ceza Mahkemeleri” olarak değiştirildi.

MİT, ihtiyaç duyduğu kurum ve kuruluşlarda, ihtiyaç duyduğu zaman her türlü malzeme, donanım, teçhizat ve cihazı hiçbir düzenlemeye gerek kalmadan bedelsiz olarak alabilecek. İşi bittiğinde geri iade edecek. MİT aldığı bu cihazları kayıt altına da almayacak.

Teklifin 12. maddesinde önerge verildi. Buna göre, mahkemeler ya da savcılar MİT’ten ancak devlet sırrı ya da casusluk gibi dosyalarla ilgili belge talebinde bulunacak. Bunun dışında MİT’ten belge istenemeyecek. Buna karşın MİT, bankalar ve mahkemeler de dahil tüm kuruluşlardan her türlü belge, bilgi, veri ve kayıt alabilecek.

EMNİYET DOSYASI : Hakkari Emniyeti’nde deprem

Hakkari İl Emniyet Müdürü Tufan Ergüder, istifa etti. Ergüder istifa gerekçesini “özel nedenler” olarak gösterdi.

İstanbul da Terörden Sorumlu emniyet müdür yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra Hakkari’ye İl Emniyet müdürü olarak atanan ve bu ilde en uzun süreli görev yapan emniyet müdürü olan Hakan Ergüder istifa etti. Ergüder istifa gerekçesini özel nedenler olarak gösterdi. Daha önce İstanbul’da narkotik Suçlarla Şube Müdürlüğü, Terörden Sorumlu emniyet müdür yardımcılığı görevlerinde bulunan Ergüder; Ergenekon operasyonlarında da görev almıştı.

ERGENEKON DAVASI /// NYT : Türkiye’de Ordunun Evcilleştirilmesi Artık İntikam Gibi Görülüyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara artık "sahip çıkmaması" yurt dışında yorumlara yol açıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara artık "sahip çıkmaması" yurt dışında yorumlara yol açıyor. New York Times gazetesi, ordunun sivillerin kontrolünü altına alınmasının hem yurt içinde hem de yurt dışında Başbakan Erdoğan‘ın "en önemli başarısı" olarak değerlendirildiğini belirterek, "Ancak başvurulan yol artık gittikçe bir intikam eylemi olarak görülüyor" diyor.

New York Times, Tim Arango imzalı İstanbul kaynaklı geniş haberinde "Son yıllarda Türk ordusunu sarsan bir dizi sansasyonel dava, birçok kişinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın en önemli mirası olarak gördükleri şeyi başardı. Yani orduya kışlaya geri gönderip siyasetten uzaklaştırmaktır. Ancak şimdi Sayın Erdoğan, uzunca bir süre birçok hukuk ve adli tıp uzmanının söylediğini kabul etti, özetle yargılamaların düzmece olduğudur" ifadeleri kullanılıyor.

Türkiye‘de 17 Aralık’ta başlayan gelişmelerin sonucunda söz konusu davalara temel oluşturan kanıtların gözden geçirilmesi ile yargılamaların yeni bir ışığın altında ele alınmasına yol açtığını anlatan gazete, Başbakan Erdoğan‘ın "en önemli başarısı" gibi görülen, askerlerin sivillerin kontrolünün altına alma çabasının yapılış tarzının "gittikçe bir intikam" eylemi olarak görüldüğünü yazıyor.

Haberde Washington’daki insan hakları hukukçusu Jared Genser’in "Balyoz davası konusunda hem Gülenciler hem de AKP aynı safta idiler. Erdoğan elbette ki bunu biliyordu ve suç ortağı idi" ağır eleştirileri yansıtılıyor.

NYT, "Sayın Erdoğan’ın hükümeti, şimdi kanıtların bazılarını itibarsızlaştırmak için harekete geçerken cambazlık yapıyor" dedikten sonra "Yolsuzluk suçlamaları haklı olsun olmasın, yolsuzluk soruşturması, büyük ölçüde kuşkulanan ama kanıtlanması zor olan, Gülen hareketinin Türk devleti içindeki nüfuzunu gözlerin önüne seriyor" sözlerini de kullanıyor.

GÜNDEM ANALİZİ /// The New York Times ‘ın Bağdat bürosu şefi olarak görev yapan Tim Arango’dan ç ok ilgi çekici analiz

ABD´li gazeteci ve The New York Times ’ın Bağdat bürosu şefi olarak görev yapan Tim Arango, dün The New York Times ’ta ana sayfadan yayımlanan, “Türk Önder Orduyu Kontrol Altına Almasına Yardımcı Olan Davaları Sahiplenmiyor” başlıklı haber-yorumunda, “Erdoğan’ın, pek çok fazla kişi tarafından on senesi aşan iktidarının en mühim mirası olarak değerlendirdiği ve orduyu kışlasına ve siyaset dışına iten hassas davalar için, bundan evvel pek çok fazla hukukçu ve adli bilişimci tarafından uzun zamandır söylenenleri kabul ettiğini” ortaya koyarak, bu davaların bir “sahtekârlıktan ibaret olduğunun artık Erdoğan tarafından da kabul edildiğini” yazıyor.

Arango, uzmanların, Erdoğan’ın kendisiyle ters düşmesinin nedeninin askerler hususunda suçluluktan duyduğu azap sebebiyle değil, askerleri sahte delillerle hedef alan aynı savcıların bu kez kendisini izliyor olması olduğunu ifade ettiklerini belirtiyor.

Arango askerlerin mahkum edildiği davalarda, seminere katıldığı ileri sürülen bazı askerlerin o esnada yurtdışı görevinde olduklarının ispat edilmiş olması ve seminerin olduğu tarihte üretildiği ileri sürülen dijital belgelerde o tarihte Microsoft tarafından henüz kullanıma sokulmamış fontların kullanılmış olması gibi pek çok fazla yanlışlık ve sahtelikten örnekler vererek, bunların yüzlerce askerin mahkum edilebilmesi için mahkemelerce yeterli görüldüğünü belirtiyor. Arago, şimdi Erdoğan’ı hedef alan yolsuzluk skandalı ertesi, Erdoğan’ın politik olarak hayatta kalma stratejisinin en merkezî parçasının bu davaları gözden düşürmek olduğunu öne sürüyor.

Askerlerin de yargılandığı geçmiş pek tartışmalı davada da, son yolsuzluk skandalında da, savcı ve hakimlerin Fethullah Gülen’in izleyicisi olduğunu ifade eden Arago, Erdoğan’ın da şimdi geçmişte askerlerin yapmış olduğu savunmalara benzer bir savunma ortaya koyduğunu ve kendisine ilişkin olduğu iddia edilen telefon kayıtlarına karşılık, “bütünüyle gerçekdışı olan ahlaksız bir montaj ürünü” savunmasını yaptığını yazıyor.

"DEVLET İÇİNDE BİR ÇETEYİ GÜÇLENDİRDİ"

“Başbakan’ın sözcüsü olarak önde gelen Yalçın Akdoğan’ın” , yakın zamanda subaylara yönelik davaları kastederek sarf ettiği “milli orduya kumpas” ifadesi, Başbakan’ın kendisinin Gülen Cemaati’nin izleyicisi bürokrat, hâkim ve savcılara yönelik “paralel devlet” suçlaması ve son olarak, Ergenekon davasına bakan mahkemenin başkanlığını yapmış, ancak sürgüne gönderilmiş mevcut bulunan Hâkim Köksal Şengün’ün “Ergenekon diye bir örgütün olmadığına” yönelik son açıklamalarına da yer veren yazar, “bir zamanlar Erdoğan’ın en mühim kazanımı olarak hem yurtiçinde hem de yurtdışında takdir edilen ordunun sivil denetimini garanti altına alan davaları destekleyen delillerin, tekrardan değerlendirilmesi ile beraber asıl niteliklerinin de gün yüzüne çıktığını” da öne sürüyor. “Bu davaların yapılış biçiminin her gün artan biçimde İslamcıların, modern Türkiye’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk tarafından ortaya konulan laik geleneğin muhafızları olan orduya karşı bir intikam eylemi olarak değerlendirildiğini” de ifade eden yazar, tartışmalı davada yargılanan subayların yakınları ve avukatlarının değerlendirmelerine de yer veriyor.

Daha önce Ergenekon ve Balyoz davaları hakkında rapor da hazırlamış olan yazar ve değerlendirmeci Gareth Jenkins’in, yolsuzluk skandalında kullanılan taktikler ile bundan evvel tartışmalı davalarda kullanılan yöntemlerin benzerliğinden hareketle, iki sürecin de arkasında “aynı grubun” yer aldığını belirttiğine de yer veriliyor. Balyoz davasının bir numaralı sanığı olan Em. Org. Çetin Doğan’ın damadı da olan şöhretli ekonomist Dani Rodrik’in de görüşlerine yer veren Arago, Rodrik’in, “Davaların, Erdoğan’a yönelik ses kaydının da bir daha ve bir daha değerlendirilmesine yol açacağını, Erdoğan’ı ehven-i şer olduğunu düşündüğünü ve hükümetin davaları gözden düşürdüğü ölçüde orduya yönelik davalarda verilmiş mahkûmiyetlerin de sonunda tersine döneceğini” belirttiğini yazıyor. Dani Rodrik’in, bunun yanı sıra, “Ordunun siyasi gücünü kırıp aslında devlet içinde bir çeteyi güçlendirdiler. İşte Erdoğan’ın sicili budur” dediğine de yer veriliyor.

Çeviri: Coşkun Musluk