Günlük arşivler: Şubat 15, 2014

YERLİ BASIN : CHP ve Sarıgül

fft64_mf1621030.jpeg?itok=mGHieSlq

YeniŞafak: Ali Bayramoğlu: CHP ve Sarıgül’e dair…

CHP’nin gündemi genel olarak ülkenin gündeminden farklı olur. Bu iki ayrı gündemi belirleyen dinamiklerin üst üste oturması ise nadirdir. Bunun birçok nedeni var. CHP’nin ideolojik açıdan zamana dayanıklı bir siyasi parti olması bu nedenlerden biri. CHP, siyaseten, kemalist ya da laikçi modernist katmanını koruyarak, sıkça esas kılarak, zamanın ruhuna göre bunun üzerine Kürt, liberal, demokrat farklı katmanları ilave eden bir doku üreterek evrilir. Bu doku aralarında geçiş olamayan (kemalist, liberal, vs) bir tabakalar sıralamasını ya da bütününü ortaya çıkarır. Devamı…

Sabah: Emre Aköz:Madem durum bu kadar kötü oylar niye CHP’ye kaymıyor?

Başbakan Erdoğan geçenlerde Konda Araştırma Şirketi’nin yaptığı anket çalışmasındaki yüzdeleri medyaya açıklamıştı: AK Parti 47.7… CHP 28.5… MHP 14.4… BDP 5.9… O arada yine Konda’nın yaptığı başka bir araştırma dolaşıma girdi: Halkın yüzde 77’si yolsuzluk-rüşvet iddialarının doğruluğuna inanıyordu. İlk bakışta bir çelişki varmış gibi duruyor. Madem yolsuzluğa inanılıyor; bu destek niye? Siyaset sosyolojisinin bu tuhaflığı açıklaması gerekiyor. Siyaset sosyolojisi, adı üstünde, toplumla siyaset arasındaki ilişkiyi inceler. Devamı…

Milliyet: Mehmet Tez: CHP’liler, MHP’liler, BDP’liler okusun!

Neden belediye başkanı olmak istiyorsunuz? Muhalefete sorum budur. İçinde Allah, peygamber, milli irade, hırsızlık, yolsuzluk, paralel devlet, Atatürk geçmeyen siyasi ve ideolojik olmayan, hamaset içermeyen cümlelerle anlatın. Somut bir şekilde örneklerle önümüze koyun. Hangi derdimizi ne şekilde çözmeye adaysınız? Ne yapmak istiyorsunuz, planlarınız, projeleriniz neler, neyi nasıl düzelteceksiniz, hangi kaynakla, hangi kadroyla? Biz bunu duymak istiyoruz, görmek istiyoruz. Devamı…

Hürriyet: Gila Benyamor:Sarıgül Clinton’a mı özeniyor?

ÖNCEKİ gün, CHP’nin son belediye başkan adaylarını belirlediği gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül ile birlikteydik. Sarıgül Clinton’a mı özeniyor? Ataşehir’de Deniz Gezmiş Parkı’nda yapacağı konuşma için Şişli Belediyesi’nden seçim otobüsüyle birlikte yola çıktık. Sarıgül’ün seçim otobüsü önde, onu izleyen arabalar konvoy halinde köprüden geçtik. Köprüden hızla geçtik ancak Ataşehir yoluna girmek öyle pek kolay olmadı. Zira Sarıgül gönüllüleri arabalarından inmiş, otobüsün etrafını çevrelemişti. Devamı…

Cumhuriyet: Hikmet Çetinkaya: Ey CHP, Ayağına Kurşun Sıkıyorsun!..

Çoğu kez duygu ırmağı içinde buluyorum kendimi, kimi zaman umutlu, kimi zaman ise hüzünlü… Genç ölümler canımı yakıyor; baskı, şiddet, adalette eşitsizlik… İnsan haklarının yaşam biçimi olmaması, demokratik düzenin, hukuk devletinin altının oyulması. Türkiye’de tüm siyasal partilerin, 1980’in darbe hukukuyla tümleşip aday belirlemeleri… Ben yaptım oldu! Önce CHP’ye bir bakın… Lider Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarını dinleyin; sonra yardımcılarının, milletvekillerinin, il, ilçe başkanlarının… Devamı…

(Süreç Analiz, 11 Şubat 2014)

YABANCI BASIN : AB İnternet Yönetiminin Küreselleşmesini İstiyor

wo-ar311_eunet_g_20140211190754.jpg?itok=eotBIqWl

BRÜKSEL— Avrupa Birliği’nin temel idari birimi ABD’nin izlemelerinin ortaya çıkması sonrası internet yönetimine olan güvenin zayıflaması sonucu ABD’nin İnternet mimarisi üzerindeki etkisini azaltmaya dönük baskıyı arttırıyor. WSJ tarafından görülen bir taslak siyaset belgesine göre AB’nin yönetici kolu olan Avrupa Komisyonu bugün temel Web fonksiyonlarının küreselleşmesine dönük olarak “sağlam ve uygulanabilir adımlar”ın adaptasyonunu önerecek.

Öneriler arasında “com” ve “org” gibi hala sözleşmelere göre ABD hükümetine bağlı olan üst düzey domain isimlerin tahsisi de yer alıyor. AB’nin icrai kolu ayrıca dokümana göre dijital trafiğin doğru bir şekilde yönlendirilmesini temin eden İnternet altyapısının anahtar öğelerinin takibini yapan ABD tabanlı “Belirlenmiş İnternet İsimleri ve Numaraları Teşkilatı”nın (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers) bütünüyle uluslararası bir hüviyet kazanabilmesi için bir zaman planı hazırlanmasını öneriyor. Devamı…

Çeviren: Süreç Analiz

(WSJ, EU Pushes to Globalize Internet Governance, 11 Şubat 2014)

YABANCI BASIN : İran’da “Birlik” Havaları

nic6291610.jpg?itok=Zp2hbV6v

TAHRAN – İran’ın uluslararası diplomaside uyguladığı istikamet değişikliği uzun yıllar içinde siyasi müesses yapısındaki en güçlü uzlaşmayı üretti. Bu değişiklik Ahmedinecad’ın ikinci cumhurbaşkanlığı sürecinde popüler siyaseti tercih eden Ahmedinecad müttefikleri ile bu politikaları molla yönetimine bir tehdit olarak görenler arasındaki uzayan fena dahili mücadeleyi müteakip kendini gösteriyor.

Hükümetin kendi içindeki bölünmeyi uzlaştırma çabasının bir işareti geçen hafta muhalif lider Mehdi Karubi’nin bir devlet ikametgahından kendi evine transferiydi. Karubi ve Mir Hüseyin Musevi tartışmalı 2009 seçiminin kaybeden adaylarıydı ve seçimleri müteakip aylar süren protestolara öncülük yaptılar. Her ikisi de 2011’den beri ev hapsinde tutuluyordu.

Tahran Üniversitesi Kuzey Amerika ve Avrupa Çalışmaları Enstitüsü’nde profesör olan Muhammed Marandi’ye göre “İslami cumhuriyet 20 yıl boyunca hiç olmadığı kadar birleşmiş bir devlet konumundadır. Şimdi bütün partiler ve fraksiyonlardaki aşırılar büyük ölçüde etkisiz konumdadır. Genel olarak merkez güçlüdür ve periferidekiler zayıflamıştır.” Devamı…

Çeviren: Süreç Analiz

(WP, Iran’s Islamic republic at 35: Poised for change and a less isolated existence, 10 Şubat 2014)

YABANCI BASIN : Irak’ın Firari Hükümlüleri Suriye’de

jp-iraq-master675.jpg?itok=HQYhh8bD

BAĞDAT — Irak hapishanelerinden seri halde olan cesur ama çok az dikkat çeken kaçmalar yüzlerce kaşarlanmış militanı özgür kıldı ki onlar şimdi komşu Suriye ve artan bir şekilde Irak’ın kendisinde faaliyet gösteren radikal Sünni grupların liderleri ve piyade askerleri arasında yer alıyor. Bölgedeki yeni Sünni cihad dalgasını körüklemede eski hükümlülerin oynadığı rol ABD’nin 2011’de Irak’tan ayrılmasından beri oluşan otorite çöküşünün talihsiz bir hatırlatıcısıdır. Güvenlik boşluğu bölgeye yayılırken ABD’nin Irak işgali boyunca savaştığı Sünni yönetimli terörist grupların devam edegelen tehdidi varlığını sürdürdü.

Hapishane firarları ayrıca tecrübeli savaşçılara olan artan talebi de yansıtıyor. Bu nedenle başta ISIS (Irak ve Suriye İslami Devleti: ISİD) olmak üzere militan gruplar tarafından yönetilen bir çaba ile tecrübeli savaşçıların hepsinin birlikte tutuldukları bir yer –ki burası Irak hapishaneleridir- onları bulmak için hedef haline geldi. Devamı…

Çeviren: Süreç Analiz

(NYT, Escaped Inmates From Iraq Fuel Syrian Insurgency, 12 Şubat 2014)

YABANCI BASIN : Humus’ta Esad Devrede

untitled_20.png?itok=Vv0GQd0L

WSJ’a konuşan üst düzey bir Suriyeli yetkili haftasonu BM’in bir yardım konvoyuna yapılan saldırının arkasında yüksek ihtimal Ulusal Savunma Gücü (USG: NDF) olarak bilinen rejim taraftarı paramiliter grup üyelerinin olduğunu söyledi. Dün Esad ana güvenlik kurumlarının başı olan Orgeneral Deeb Zeytin’i Humus’a gönderdi.

General BM’in askeri araçlarının römorklarındaki un, yiyecek kutuları ve tıbbi malzemeler paketleri olaysız bir şekilde boşaltılırken duruma nezaret ediyordu. Humus’taki üst düzey bir yetkili “bu operasyon cumhurbaşkanının doğrudan yönetimi altında oluyor” diye konuştu. Bu yetkiliye göre üyeleri Esad’ın Şii bağlantılı Alevi azınlığından gelen USG’yi memnun etmek için muhalifler tarafından öldürülen 8 Alevinin cesetleri ve tutuklu bir Alevi serbest bırakıldı. Humus’ta bulunan Aleviler BM’in muhalifler tarafından kaçırıldığına ya da öldürüldüğüne inanılan 740 kişinin nerede olduğunun tespit edilmesi için muhaliflere baskı yapılmasını talep ediyorlar.

Suriye’nin geri kalanında olduğu gibi Humus’taki hemen hemen bütün muhalifler Sünni. 2012’de başlayan bir seri ekseri kampanya sonrası bütün muhaliflerce tutulan şehirdeki bölgeler USG ve diğerleri tarafından şu an kuşatılmış vaziyette. Devamı…

Çeviren: Süreç Analiz

(WSJ, Assad Intervenes to Try to Salvage Homs Humanitarian Mission, 12 Şubat 2014)

YERLİ BASIN : Türkiye’de Medyanın Ekonomi Politiği

gazetelerin-ortak-icerik-deklarasyonu-3980485_7018_o.jpg?itok=3bDo7ZV7

T24: Hasan Cemal:Mesleğine ihanet eden, etmeyen gazeteciler!

Kendi mesleklerini başbakanlardan, patronlardan gelecek her türlü baskıya rağmen savunacak ahlak ve cesarete sahip gazetecilere Türkiye’de bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Evet, Türkiye’de baskı karşısında gazeteciliği boşlayan, kendi mesleğine ihanet eden ‘medya elitleri’nin sorunu öteden beri vardır. Evet, o elitler bugüne kadar editoryal bağımsızlık konusunda hiç de iyi bir sicile sahip olmamışlar, iyi sınav da vermemişlerdir. Bir tarafta iktidardan ve medya patronlarından gelen baskı varsa, diğer tarafta da bu baskıyı gazetelerde, televizyon kanallarında uygulayan yöneticiler de vardır…Devamı…

Cumhuriyet: Mustafa Balbay:Çok Kanallı Tekseslilik…

Mahkeme kararıyla yapılan dinlemelerle ortaya çıkan telefon ağları, Başbakan’ın medya temsilcilerine telefonla müdahalesini kabul etmesi, internet erişimini sınırlandırma yasası hükümetin medyaya bakışını bir kez daha ortaya koydu. Başbakan genellikle devlet kadrolarında atamaların yapılmasına müdahale eder, deyim yerindeyse devlette kadrolaşır. Ancak AKP iktidarı döneminde artık patronların da hükümete ait bir eleman gibi kullanıldığını görüyoruz…Devamı…

Star: İsmail Bayazıt: Medyaya mı baskı, medyanın yaptığı baskı mı!

Kara kukuletalı kampanyalar Baktığınızda, siyasal anlamda insanların çevresindekileri etkileyip, yönlendirip yönetme istek ve çabası insanlık tarihinin başlangıcına kadar gider. Bu kadar kadim bir mesele yani. O günden bugüne araçlar hayli değişti, ama amaçlar pek de değişmedi. Günümüzde bilinçaltı ve görsel yolla etkileme hayli revaçta. Rakipleri yıpratmaya yönelik kampanyalar da 1946’dan beri sıkça başvurulan yöntemlerden biridir…Devamı…

Milliyet: Melih Aşık:Medya tutuklu…

Gazeteci, Başbakan’a merak edilen üç konuyu soruyor…Urla villaları, Habertürk’e müdahale ve Sabah’ı satın almak için yandaş müteahhitlerin kurduğu havuz… Başbakan önce gazeteciyi azarlıyor: “Bu iddiaların hepsinin altında patronlarınız var. Bu iddiaların hepsinin altında dışa bağlı olduğunuz yer var. Bu dışa bağlı olduğunuz yer size nasıl komut ediyorsa ona göre hareket ediyorsunuz…” Söz villalara geliyor. Başbakan: “Şahsımla bunun zerre kadar alakası yok…” Oysa internette dolaşan ses bantlarında kendisinin tuvaletlerin biçimi konusunda bile villaları yaptıran Latif Topbaş ile yaptığı konuşmalar var. Ayrıca iki villa hakkında kızı Sümeyye Hanım’ın yine Topbaş’la yaptığı konuşmalar internette görülebilir. Söz Habertürk’e müdahaleye geliyor… “Evet aradım. Başbakan’a karşı bu tür hakaretlerin yapıldığı bir konuşmayı kalkıp kendilerine söyledim.”…Devamı…

(Süreç Analiz, 13 Şubat 2014)

YERLİ BASIN : Herkesin Bir Cemaati Var

hocaefendi.jpg?itok=w_pmtDBw

YeniŞafak: Mehmet Şeker: Sizin diziniz size, bizim dizimiz bize

Rüyadan rüya çıkardınız, hayal içinden hayal. Cami cemaatinden başka bir cemaat çıkardınız. Emniyet içinden emniyet… Yargı içinden yargı… Ordu içinden ordu… Devlet içinden devlet… Kimi paralel, kimi teğet. Şimdi de dinden başka bir din çıkarmaya mı çalışıyorsunuz? Siz ne yapıyorsunuz? Ne yaptığınızın gerçekten farkında mısınız? Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’i dizi kahramanı halinde göstermek ne demek Allah aşkına? Kastınız ne, kast ajansınız hangisi, niye bu kadar kastınız? Devamı…

Zaman: Nedim Hazar: Çaya Çorbaya Paralel

Hani hep överek bahsederdik ya ‘Adanmış ruhlar’ diye, galiba şimdilerde ‘Dadanmış ruhlar’ pek bir moda! Psikolojik harbin mide bulandırıcı gündelik tezvirat bültenine dönüştüğü yazılı medyayı ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Sağ olsun, Sayın Başbakan’ın da üstün gayretleri ile bir ‘paralel’ furyasıdır almış başını gidiyor. Sıkışan, moraran, ‘hık mık’ diyen ilk kelime olarak ‘Paralel’ ile başlıyor. Yakında, ‘araba teybimi paraleller çaldı’ türünden vakalar görürsek hiç şaşmayacağız. Devamı…

Sabah: Mehmet Barlas: Gülenciler Türkiye’ye de siyasal İslam’a da ayıp ediyorlar

Türk siyasetinde karşı konumda olanların birbirleri hakkında "Vatana ihanet" suçlamasında bulunmaları yalama olmuş bir söylemdir. Bunun en somut örneğine Özal’ın iktidarda olduğu yıllarda tanık olmuştum. Ana muhalefetin o dönemdeki lideri rahmetli Erdal İnönü’nün de bulunduğu seçim otobüsünde Trakya’daki bir seçim gezisine katılmıştım. Bir meydanda kürsüye gelen konuşmacılardan biri ayçiçeğine devlet tarafından verilen fiyatın çok düşük olduğunu söyledikten sonra "Bu bir nevi vatana ihanettir, Trakya çiftçisini hedef alan bir soykırım girişimidir" dedi. Devamı…

Star: Yalçın Akdoğan:Takiyyecilik ve yoldan çıkma hali

İslami oluşumlar, hareketler, akımlar içinde zaman zaman ana düşünce akımına aykırı inanç ve kabuller ortaya çıkmış, bu kabuller üzerine açılan yollar dindar kitlenin zararına sonuçlar doğurmuştur. Özellikle kapalı gruplar umumun kabullenmeyeceği yol ve yöntemlere savrulmuştur. Kendisini hakikatin merkezi gibi konumlandıran gruplar kendi amaç ve hedeflerini İslam’ın ve ümmetin yegane seçeneği gibi görmüş ve hatta dayatmaya kalkmışlardır. Kendi istişarelerini ümmetin istişaresi, kendi menfaatlerini ümmetin menfaati, kendi taktik ve stratejilerini ümmetin taktik ve stratejisi olarak algılamışlardır. Devamı…

Cumhuriyet: Mümtaz Soysal: Camia, Cemaat, vs.

YAZI biraz uzun olacak. Ama, olsun. Kavramlar doğru olursa öbür yazılar kısa olur; her konu, her tartışma kısalır, çözüm ve sonuca çabuk varılır. Türkiye’nin derdi, okullarının çoğunda felsefe ve mantık derslerinin olmayışı, daha doğrusu “doğru” okutulamamasıdır. Topluluklar, yani başkalarını kendilerine yakın hisseden, üç aşağı beş yukarı benzer tarzda düşünüp uyumlu davranabilen insanlar genellikle bir “camia” oluştururlar; Fenerbahçe camiası, Galatasaray camiası falan gibi. Camialar maçlarda aynı tribüne giderek hep birlikte aynı renkleri tutarlar. Devamı…

Aydınlık: Rafet Ballı: Cemaat, son pazarlıkta AKP’den neler istedi?

AKP ve Cemaat’in pozisyonu değişmedi. “Uzlaşmak yok. Mücadeleye devam.” Silahlar da hâlâ aynı. Hükümet tayinlerle Cemaat’i kısıtlamış gözüküyor. Sonuçta, hâlâ savunmada. Cemaat’e biçtiği elbiseler ağır: “Örgüt, çete, casus, Haşhaşiler…” Fakat suçlamaları yargıya taşıyamadı. İki ihtimal de zaaf işareti. Ya: Hazırlığı yok. Ya da: Cemaatin elindekilerden ürküyor. Kaset servis merkezi epey faal. Hedef: Erdoğan ve çevresi. Şimdilik “yolsuzluk” makamındaki “eserler” kullanılıyor. Devamı…

(Süreç Analiz, 14 Şubat 2014)

YABANCI BASIN : İspanya Sefaradlara Kucak Açıyor

sephardic-jews-a-voice.jpg?itok=NvCv-Pdv

KUDÜS— İspanyol vatandaşlığını elde etmek isteyen ve İsrail’de yaşayan Sefarad Yahudileri arasında İspanya’nın başlattığı bir girişim fazlasıyla bir ilgi yarattı. Avrupa ülkelerine vatandaşlık başvurularında uzmanlaşmış olan bir İsrail avukat Maya Weiss-Tamir İspanyol hükümetinin taslak bir vatandaşlık yasa teklifini kabul ettiği geçen Cuma’dan beri 700-800 kadar email aldığını söylüyor. Bir telefon mülakatı yapılan Maya Weiss-Tamir “talep durmuyor; başvurular çılgınca” diyor.

Taslak yasa teklifine göre İspanya Yahudi olsun ya da olmasın Sefarad kökenleri belgelendikten sonra herhangi bir kişiye vatandaşlık teklif ediyor. Yasa teklifi vatandaşlığa başvuranlar için kendi mevcut vatandaşlığını terk etme mecburiyeti gibi külfetli bazı zorunlulukları devre dışı bırakıyor. Ancak hala İspanyol Parlamentosu’nun nihai kabulünü de zorunlu kılıyor.

Yasa teklifi ilk defa Kasım 2012’de İspanyol dışişleri ve adalet bakanları tarafından Sefarad Yahudilerine uzlaşmacı bir jest olmak üzere sunuldu. Sefaradların ataları İspanyol tarihinin karanlık bölümlerinden birine tekabül eden 1492’de ülkeden kovulmuştu. Devamı…

Çeviren: Süreç Analiz

(NYT, Interest in Israel as Spain Weighs Citizenship for Sephardic Jews, 13 Şubat 2014)

YABANCI BASIN /// Joseph Nye : 1914’ten Bugüne

tumblr_inline_mzv7gf8hor1rqfbga.jpg?itok=EWgC_1Rk

CAMBRIDGE – Bu sene, 20 milyondan fazla insanın canına mal olan, bir nesil Avrupa gençligini yok eden ve modern tarihin dönüm noktası olan Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıl dönümüdür. Bu savaş ayrıca Avrupa ve ötesinde uluslararası düzeni radikal olarak değiştirdi.

Aslında, Birinci Dünya Savaşı sadece hayatları karartmadı, Avrupa`nın üç imparatorluğu olan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya`yı da yok etti ve Avrupa`nın kıyısında bulunan dördüncü imparatorluk Osmanlı yönetiminin de sonunu getirdi. Bu savaşa kadar, küresel güçler dengesinin merkezi Avrupa’ydı. Ardından Birleşik Devletler ve Japonya süper güçler olarak ortaya çıktılar. Ayrıca bu savaş 1917 Bolşevik Devrimi’ne öncülük etti, faşizme kapıyı araladı ve 20. yüzyılı yakıp yıkan ideoloji savaşlarını şiddetlendirdi ve kapsamını genişletti.

Böyle bir facia nasıl meydana geldi? Kısaca açıklamak gerekirse, savaş patlak verdikten kısa süre sonra, Alman şansölyesi Theobald von Bethmann-Hollweg`e tüm bu olanları açıklaması istendiğinde, “ah keşke bilseydim’’ şeklinde cevaplamıştı. Belki de kendini aklamak için, bu savaşı kaçınılmaz olarak kabul etme temayülündeydi. Benzer şekilde, İngiliz dışişleri bakanı Sir Edward Grey, kimsenin bu savaşı engel olmaya gücünün yetemediğini düşündüğünü dile getirmişti.

Bugünkü karşı karşıya olduğumuz sorun böyle bir durumun tekrar gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir. İlgi çekici yeni kitap “Barışı Bitiren Savaş’’ın yazarı Margaret MacMillian bugünkü ABD ve Çin arasındaki ilişkiyle yüz yıl önceki Almanya ve Britanya arasındaki ilişkiyi kıyaslamanın cezbedici ve tehlikeli olduğunu savundu. Kısa bir kıyaslamanın ardından; The Economist, bugün ve 1914 arasındaki en tedirgin edici benzerliğin beliren tehlikelere karşı kayıtsızlık olduğu sonucuna vardı. Chicago Üniversitesi’ndeki John Mearsheimer gibi bazı siyaset bilimciler Çin’in barışçıl yollarla büyüyemeyeceğini iddia ediyor.

Lakin bazen tedbiri maksatlar için faydalı olduğu halde tarihi mukayeseler, tarihteki bir savaşın kaçınılmaz olduğu algısını iblağ ettiğinde tehlikeli hale gelirler. Birinci Dünya Savaşı kaçınılmaz değildi. Bu savaş büyük bir olasılıkla Almanya`nın yükselen gücü ve buna karşı Büyük Britanya’da yaratılan korku nedeniyle yapıldı. Fakat savaş ayrıca yine büyük bir olasılıkla Almanya’nın Rusya`nın yükselişine karşı kaygılı bir şekilde tepkisi, ilaveten beşeri hatalar dâhil çok sayıda diğer faktörler yüzünden meydana geldi.

Bugün, 1914’ten ders çıkarmak için, savaş hakkında ortaya atılan çoğu efsaneyi bir kenara koymak gerekiyor. Mesela, iddia edildiği gibi, Almanya’nın bilinçli bir önleyici savaşa girdiği tezi, toplumdaki önemli kişilerin buna inanmadığını gösteren kanıtla yalanlandı. Birinci Dünya Savaşı bütünüyle tesadüfi bir savaş değildi, başka kasıtlı işler gibi, Avusturya’da yükselen Slav milliyetçiliği tehdidini bertaraf etmek için kasten savaşa girdi. Savaşın uzunluğu ve yoğunluğu üzerinden yanlış hesaplamalar yapıldı, lakin bunun tesadüfi bir savaşla ilgisi yok.

Avrupa’daki silah yarışının rayından çıkmasının savaşa neden olduğu da söylenir. Fakat denizlerde silahlanma yarışı 1912`de Britanya`nın galip gelişiyle sona erdi. Avrupa`da orduların büyüyen gücüne ilişkin endişe varken, savaşa doğrudan zemin hazırlayan silah yarışıdır tezi yüzeysel kalıyor.

Bugünün dünyası birkaç önemli noktada farklı bir tablo çiziyor. Biri, nükleer silahlar, siyasi liderlere tansiyon yükseldikten sonra muhtemel bir savaşın ardından dünyalarının neye benzeyeceğini ve bedelinin ne olacağını gösteren sihirli bir küre sunuyor. Belki de, imparator, kayser ve çar, 1918`de imparatorluklarının yok olacağını ve tahtlarını kaybedeceklerini gösteren bir sihirli küre’ye sahip olsalardı, 1914`te daha ihtiyatlı davranacaklardı. Kuşkusuz ki, bu sihirli küre etkisi, Küba Füze Krizi esnasında Birleşik Devletler ve Sovyet liderlerinin üzerinde güçlü bir etkisi vardı. Bunun, bugünkü Amerikan ve Çinli yetkililer üzerinde de aynı etkiye sahip olması muhtemel görünüyor.

Diğer önemli fark, aslında bugünlerde çok daha etkisiz olan savaşın ideolojisidir. 1914’te, savaş hoş karşılanmalı çünkü iyi bir yaz fırtınası gibi havayı temizler şeklindeki sosyal Darwinist görüşüyle desteklenen savaşın kaçınılmaz olduğunu belirten kaderci anlayış gerçekten tutmuştu. Winston Churchill’in Dünya Krizi‘nde yazdığı gibi:

‘‘Garip bir gerginlik havası vardı. Maddi zenginlikle tatmin olmamış milletler şiddetle dâhili ya da harici çatışmaya doğru sürüklendiler. Dinin zayıflamasıyla haddinden fazla yüceltilen milli tutkular, gizlenmiş olsa bile hemen hemen tüm ülkeleri içten içe vahşice yaktı. Neredeyse, dünyanın can-ı gönülden acı çekmeye istekli olduğu düşünülebilir. Hiç şüphesiz ki, insanlar her yerde buna cesaret edip girişmek için çok hevesliydi’’

Elbette, Amerika 11 Eylül saldırılarından sonra iki savaş başlatırken, bugün Çin‘de milliyetçilik revaçta. Lakin iki ülke de gergin bir savaş için ne mücadele taraftarı ne de yeterli olanaklara sahip. Çin bölgesinde daha büyük bir rol oynamayı arzu ediyor ve Birleşik Devletler ise bölgede savunma açısından kendisine bağlı olan müttefiklere sahip. Yanlış hesaplar her zaman mümkün, fakat bu risk doğru siyaseti seçmekle minimize edilebilir. Aslında, enerji, iklim değişikliği ve iktisadi durgunluk gibi birçok meselede Çin ve Amerika işbirliğinde bulunmak için sağlam sebeplere sahip.

Ayrıca, 1914`teki yarışta, Almanya Britanya`nın topuğuna basıyordu (ve sınai güç açısından öndeydi), Amerika ise on yıllardır genel askeri, ekonomik ve yumuşak güç kaynaklarında Çin‘in önünde. Çin için aşırı maceracı ve gözü pek bir siyaset, içte ve dışta kazançlarını tehlikeye sokar.

Öte yandan, Birleşik Devletler yükselen bir güçle ilişkilerini yönetmek için Britanya`nın yüz yıl önce sahip olduğundan daha fazla zamanı var. Çok fazla korku felaketin gerçekleşmesine sebep olabilir. Amerika`nın ve Çin‘in ilişkilerini iyi bir şekilde yürütüp yürütemeyecekleri diğer bir sorun. Lakin bunu nasıl yapacaklarını, bazı katı tarihi kanunlar değil, beşeri seçimler belirleyecek.

1914 olaylarından alınması gereken dersler arasında, özellikle analistlerin tarihi mukayeseleri ile ilgili olarak eğer bir nebze olsun kaçınılmazlık kokusu aldığımızda ihtiyatlı bir tavır takınma gerekliliğidir. Savaş asla kaçınılmaz değildir; yalnızca savaşın kaçınılmaz olduğuna dair inanç onu kaçınılmaz kılar.

Çeviren: Serdar Yeşiltay

(Project Syndicate, Joseph S. Nye Jr, 1914 Revisited?, 13 Ocak 2014

SURİYE DOSYASI : Homs Al İnsaat Beldesinde Beşar Esad ve Suriye Ordusuna Büyük Destek /// 11.02.2014 ///

Homs Al İnsaat Beldesinde Beşar Esad ve Suriye Ordusuna Büyük Destek 11.02.2014

62967_614185105321811_1489162633_n.jpg

1601147_614184645321857_1351523314_n.jpg

1604701_614184951988493_610451862_n.jpg

1604788_614186341988354_1323119827_n.jpg

1609900_614185311988457_1014456882_n.jpg

1622151_614185858655069_697600763_n.jpg

1654437_614186161988372_916532785_n.jpg

1655880_614185181988470_973655407_n.jpg

1655957_614186131988375_86042704_n.jpg

1655963_614185848655070_1815857746_n.jpg

1656380_614185341988454_2120990511_n.jpg

1689016_614184815321840_236715502_n.jpg

1780618_614185855321736_238295645_n.jpg

1780643_614185318655123_1242389024_n.jpg

1780867_614186308655024_1646072243_n.jpg

1896938_614186058655049_1997817254_n.jpg

1898132_614186141988374_1176814199_n.jpg

1899924_614184681988520_824132786_n.jpg

1901285_614184938655161_994237660_n.jpg

1911755_614184698655185_987970378_n.jpg

1925214_614184625321859_947903813_n.jpg