Günlük arşivler: Şubat 25, 2014

UKRAYNA : Katliamdan tutuklanacak

Ukrayna’da görevinden azledilen ve kayıp olan eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç hakkında “toplu katliam emri vermekten” tutuklama kararı çıkarıldı.

Ukrayna’da Avrupa Birliği destekçilerinin düzenlediği gösterilerin ardından cuma gecesi başkent Kiev’i terk eden eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Yanukoviç’i önceki gün görevinden azleden geçici yönetimin İçişleri Bakanı Arsen Avakhov, eski devlet başkanı ve diğer birkaç yetkili hakkında sivillere yönelik "toplu katliam emrini vermekten" tutuklama kararı çıkarıldığını belirtti.

Görüldüğü yerde tutuklanacak olan eski Devlet Başkanı Yanukoviç’in nerede olduğu konusu hala netlik kazanmadı. Cumartesi günü Kiev’den destekçilerinin yoğun olduğu Harkiv kentine giden Yanukoviç’in en son pazar gecesi Kırım Yarımadası’nda bulunan Balaklava kentindeki özel malikanesinde görüldüğü belirtildi. İçişleri Bakanı Avakhov’un Yanukoviç’in peşinden Kırım’a gittiği kaydedildi.

Avakhov’un pazar gecesi Yanukoviç’in özel jeti ile Kırım’dan kaçmasını engellediği ve daha sonra eski devlet başkanının arabası ile adresi bilinmeyen bir yere gittiği ileri sürüldü. Özerk bölge olan ve Rusların çoğunlukta olduğu Kırım’da Yanukoviç’e destek gösterileri ise giderek büyüyor. Kırım’daki Rusya taraftarlarının tepki olarak Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan etmesinden endişe ediliyor. Yanukoviç hakkında çıkan bazı haberlerde özel yatı ile Donetsk kentinden Karadeniz’e kaçmaya çalışırken bir manastırda yakalandığı ve yabancı ajanlar tarafından öldürüldüğü bile ileri sürüldü.

TEKNİK TAKİP : ‘Dinleme’de şoke edecek yeni liste geliyor

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, 4 bin kişilik yeni dinleme listesini yayınlayacaklarını açıkladı.

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, dinleme listesiyle ilgili "Binlerce kişiyi dinlemişler. Bu dosya kapsamında yaklaşık 7 bin kişiyi dinlemişler. Bu 7 bin kişinin yaklaşık 3 binini açıkladık. Muhtemelen devamı da gelecek" dedi.

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, "paralel yapı"nın telefon dinlemeleriyle ilgili olarak, "Bu büyük bir skandal, yani bir dosya bulmuşlar o dosyaya dinlemek istedikleri herkesin adını koymuşlar" dedi.

Cömert, "paralel yapı"nın telefon dinlemeleri kapsamında binlerce kişinin telefonunun dinlendiğini belirtti.

AMAÇ NE?

Cömert, şöyle devam etti:

"Bu büyük bir skandal, yani bir dosya bulmuşlar o dosyaya dinlemek istedikleri herkesin adını koymuşlar. Binlerce kişiyi dinlemişler. Bu dosya kapsamında yaklaşık 7 bin kişiyi dinlemişler. Bu 7 bin kişinin yaklaşık 3 binini açıkladık. Muhtemelen devamı da gelecek. Bunların içinde çok çeşitli görüşlerden, mesleklerden insanlar var. Bir kere bakanlar var, çok sayıda gazeteci var, işadamı var. Onun dışında listeye bakınca kim olduğunu pek bilmediğimiz ama herhalde her biri maksatlı olarak dinlenmiş çok sayıda kişi var. Bu yargıdaki ve emniyetteki paralel örgütlenmenin çalışma tarzını ortaya çıkartıyor. Birtakım sonuçlara ulaşmak için bunların bir kısmı şantaj amaçlı yani birtakım görüşme kayıtlarını ortaya çıkarıp daha sonra siyasi veya başka maksatlar için kullanma amacı taşıyor."

20 BİNE ULAŞABİLİR

Cömert, genellikle daha çok devletin dinlemesini ve son dönemlerde internetin bir şekilde kontrol altına alınmasının tartışıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Ama daha çok tartışılması gereken aslında vatandaşın hakkını, hukukunu gözetmek göreviyle görevlendirilmiş insanların kalkıp vatandaşın haksız yere takip edilmesini sağlamakla uğraştığını görüyoruz. Yani hukuk adamlarının bu tür hafiyelik işleriyle ama vatandaşın aleyhine olan hafiyelik işleriyle meşgul olduğunu görüyoruz. Neresinden bakılırsa bakılsın büyük bir olay ve Türkiye tarihinin en büyük telekulak skandalı aslında. Hiç bu kadar hacimli bir dosya görmemiştik şimdiye kadar. Selam terör örgütü bahanesiyle ortaya atılan dosya çerçevesinde dinlenenler bunlar. Bunun dışında başka paketler var. 3-4 tane pakette bu dinleme sayısının 20 bine ulaşacağı tahmin ediliyor."

Cömert, listedeki diğer 4 bin kişinin isimlerine de ulaşabilmeleri durumunda açıklayacaklarını sözlerine ekledi.

TEKNİK TAKİP /// Taner Yıldız : 2.5 yıldır dinlendiğimi biliyorum

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, paralel dinlemelere ilişkin hükümet adına ilk açıklamayı yaptı. Yıldız, ‘2.5 yıldır dinlendiğimi biliyorum’ dedi. Bakan Yıldız, ‘Bu mesele sadece AK Parti’nin değil bütün Türkiye’nin meselesidir’ açıklamasında bulundu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Yıldız, parelel yapının yaklaşık 7 bin kişilik dinleme listesine hükümet adına ilk yorumu getirdi. Taner Yıldız, ‘2.5 yıldır dinlendiğimi hissediyordum’ dedi.

Taner Yıldız’ın konuşmasında öne çıkanlar;

2.5 yıldır dinlendiğimi tahmin ediyordum. 2.5, yıldır resmi olarak, 5 yıldır ise gayriresmi dinlendiğini tahmin eden birisiyim. Bunu bir bakan olarak, Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmış bir hakaret olarak sayıyorum.

Bu sorun herkesin sorunudur

Adını yeni duyduğum bir örgüt. Bu kadar gayri ciddi bir iş olmaz. Bu sadece iktidarın problemi değildir, bu bekayla alakalı bir sorundur. Yalnızca AK Parti, AK Parti hükümetleri değildir, CHP’dir, muhalefetin diğer partileridir, akademisyenlerdir, basın mensuplarıdır.

Şeffaf bir yapıyız

Listeyi gördünüz, 7 bin kişinin içinde bir fikir ayrılığı olmadan dinleniyor. 7 bin kişinin içinde, fikir ayrımı yapmaksızın herkes var. Kendi paramızı değil, kamunun parasını yönetiyoruz. Kim ne öğrenmek isterse biz kamuoyuyla paylaşan biz iktidarız. O sebeple şeffaf olmaya çalışıyoruz. Bu kadar şeffaf bir yapının dinlenilmesini ben masum bulmam.

Legal bir hükümetiz

Biz bu ülkeye hizmet eden legal bir hükümetiz. Hükümet legal bir yapıdır kimse onu paralel yapı yerine koyamaz. Bu ülkenin idaresini sağlayacak hükümeti halk belirliyor. Böyle saçma sapan işlerle uğraşacak vaktimiz yok. Türkiye’nin enerjisini başka şeylere çekmeye çalışanlara müsaade etmeyeceğiz.

ÇİN MACERASI : Herkes bu çılgın ikiliyi konuşuyor

650 metrelik Şanghay Kulesine tırmanan ikilinin videosu ve çektiği fotolar tüm dünyanın dilinde.

Vadim Makhorov ve Vitaliy Raskalov ismindeki Rus maceracılar 650 metre yüksekliğindeki halen inşaat halinde olan Şanghay Kulesi’nin en yüksek noktasına kadar tırmandılar. Bu tırmanışı kayda aldıkları video 12 Şubat 2014 tarihinde yayınlandı ve 8 milyon’un üzerinde izlendi.

Bina 2014 yılı içinde tamamlanacak ve 632 metre yükseklikte olacağı düşünülüyor. Bu verilere göre bu yapı Çin’in en yüksek binası, dünyanın ise ikinci en yüksek binası olacak. ( Dünyanın en yüksek binası Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan Burj Khalifa’dır. )

İkili tırmanışa 31 Ocak tarihinde başladılar. Merdivenleri kullanarak 120. kata ulaşmaları 2 saat sürdü. Daha sonra uygun hava koşullarını bekleyerek binanın tepesine tırmanmaya başladılar. Bu yolculuk toplam 18 saat sürdü.

VİDEOYU BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.

FİNANSAL LOBİ /// BERAT ALBAYRAK : Koro başladı

Berat Albayrak: Aynı filmleri seyretmekten hem millet hem biz bıktık ama muhatapları hangi vicdanla bunu tekrar seyrettirecek, onu merak ediyoruz.

Her şeyin başı algı malum… Finansal lobimiz algı yönetiminin müthiş neticesini bir kez daha başarılı bir şekilde aldı. Ama yeter mi, yetmez! Sıradaki adımlar için başladı koromuz.
Bu finansal sistem öyle mükemmel bir sarmal ki, hangi kararı alırsanız alın sonraki adımlar sizi kıskaçta tutmak için hazırda bekliyor. Bu yolu seçenlerin önündeki adımlar belli; bu yıl büyümeden feragat etmek, enflasyonu biraz daha hissetmek ve bu vesileyle işsizliğin artışına şahit olmak. Tüm yıl her Allah’ın günü bunun sakız gibi çiğnenip temcit pilavı gibi ülkenin büyümesi önündeki sıkıntılar olarak öne sürüleceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bu da, faizlerin düşmemesi, ekonominin yavaşlaması ve rant ortamının canlı tutulması için gerekli argümanlar demek.

Bir bakalım geçen hafta ne olmuş; derecelendirme kuruluşları "faiz artışı KOBİ’lerin borçlanma maliyetlerini olumsuz etkileyecek", bazı bürokrat ve siyasi figürler de "ilk çeyrek yavaşlaması kamu gelirlerini etkileyecek" demiş. Hafta boyunca birçok finansal kurumun üst düzey yöneticisi ise verdikleri röportajlarda faiz artışının piyasayı rahatlattığını, bundan sonra kurun düşüp borsanın yükseleceğini buyurmuşlar.

Başka birileri de sudden stop (ani duraklama) konusunu gündemde tutmaya devam etmiş. Bu nasıl bir suni korku gündemidir? Demek ki politika faizindeki 550 puanlık artış yetmemiş birilerine, üstüne itelemeye çalışıyorlar. Amaç buradaki ağır bedeli artırıp ekonomiye daha ne kadar fazla hasar verebiliriz düşüncesi herhalde…
Mayıstan beri 150 milyar $’lık yabancı portföy değerinin 100’ün altına düşmesini birileri tehdit unsuru olarak kullanıyorsa, demek ki sudden stop’la 20-30’u göze mi alıyor? Beri gelsin demek gerekir mi acaba? Ya da bunun senaryosunu taraflar ne kadar ciddi çalışmışlardır?

Sırf 5 puanlık faiz artışının 2014 yılı için kamu (9 milyar TL), reel sektör (12.4 milyar TL) ve hane halkına (0.5 milyar TL) toplam ek maliyet yükü yaklaşık 22 milyar TL. Şaka değil, akla zarar bu rakam gerçek. Maalesef reel sektör olarak burada en büyük etkiyi KOBİ’lerde, bunun da yaklaşık %90’ını oluşturan küçük işletmelerde göreceğiz. Bağımsızlık güzel de yumurta küfesini ne yapacağız peki? Ben fiyat istikrarına enflasyona bakarım gerisi beni ilgilendirmez dersek, peki hedefler tutmayınca ne yapacağız? Enflasyon sonuçtur, sebep değil. Buradan söylüyorum, bu gelişmeler ışığında 2014’te de enflasyon hedefi tutmayacak.

Sakın ha; artık maliyetlere bağlı fiyatlar, dolayısıyla da enflasyon ve faiz yükselecek, onun için de bir sürelik 2-3 gibi düşük büyümeye hazır olalım, cevabı vermeyin. Yoksa size bunca yıldır ne yaptınız derler öyle değil mi? Derseniz ki, cari açığınız olduğu sürece kaçınılmaz son bu, mehter gibi iki ileri bir geri n’apalım, o zaman size sürdürülebilir cari açık ve bunun kırılımlarını gerçekten incelediniz mi ve cari açıkla savaşta her türlü enstrümanı kullandınız mı, derler. Bunun reel ekonomiye ne denli etkisinin olacağı ortada, bu süreci nasıl yaşayacağımızı hep birlikte göreceğiz.

Geçtiğimiz hafta bir de şu bilgiye çok sevindik; ülkemize 4 milyar USD sıcak para girişi olmuş malum dönemde. Ne kadar sevinsek az!!! Birileri şunu anlamamakta direniyor; Türkiye sıcak parayla büyümedi, hele de 2008 sonrası dönemde… Peki o zaman nedir bu hayranlık?

Ne getirmiş, ne götürmüş? Başka bir sebep mi var acaba bilmediğimiz?

Türkiye’nin ekonomik büyümesinin; borsadaki artış yahut azalışla ilişkili olmadığı, kısa süreli ve spekülatif sıcak paranın etki etmediği de ortadaysa, niye o zaman birileri sürekli aynı ezberleri konuşuyor.

Finansal istikrar komitesinin işlevinin artırılması ile ilgili bir konu gündemde şu aralar…

Eğer bahsi geçen şekilde yakından piyasayı takip edip ve gerektiğinde müdahalede bulunma yönünde kararlar alabilecekse, gayet olumlu bir adım. Takipçisi olacağız.
Yoksa birileri bu kafayla devam ederse, birkaç yıl sonra aynı delikten 4’üncü defa yine radikal bir faiz artış kararıyla geçeriz. Aynı filmleri seyretmekten hem millet hem biz bıktık ama muhatapları hangi vicdanla bunu tekrar seyrettirecek, onu merak ediyoruz.

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : Gülen camiası Nurcu mudur ?

Hilal Kaplan’dan çok tartışılacak bir analiz… Günün okunması gereken yazılarından biri…

Dünkü yazımızda, Said Nursî ile Fethullah Gülen’in otorite karşısındaki tavırları üzerinden nasıl farklılaştıklarını tarihsel bazı örneklerle açıklamaya çalışmıştık. Bu yazıda da, sömürgecilik karşıtlığı ve emperyal güçlerle ilişki bağlamında Said Nursî ve Fethullah Gülen’in duruşları arasında tesbit ettiğimiz bazı farklılıkları izah etmeye gayret edeceğiz.

Geçen yazıda da belirttiğimiz üzere, iki şahsiyetin duruşuna ilişkin bir ‘ahlâkî doğru’ ibraz etmekten ziyade, aralarındaki sarih ve temel farklılıklara işaret etmek istiyorum. Gerisine ve başlıktaki soruya dair takdir, Nur talebeleri başta olmak üzere okuyucunundur.

***

Bediüzzaman’ın, sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı duruşunun en belirgenleştiği zaman dilimi şüphesiz Millî Mücadele dönemidir. O karanlık günlerde bazı âlimler işgalci kuvvetlere direnmeye karşı pek çok fetva yayınlamış, hatta işin boyutu Millî Mücadele’yi yürüten kuvvetleri ‘dinsiz’ ilan etmeye kadar uzanmıştı. İşte bu kritik vakitlerde Nursî, ‘Hutuvat-ı Sitte’ adlı bildiride Millî Mücadele’yi İslâm’ın hizmetindeki bir cihad hareketi olarak tanımlayıp, mevzubahis fetvanın ilmen geçersiz olduğunu belirtmekten geri durmamıştır:

‘Burada hâkim olan kuvvet, ecnebiye lehinde olmayan her bir hareketi boğuyor. Hareket edenleri gördük. Mukaddes camilerde gâvurlara dua ettirildi ve mücahidlerin cevazı katline fetva verdirildi. Şimdi bazı gerçekler çarpıtılmaktadır. Zıt kavramlar yer değiştirmişlerdir. Zulme adalet, cihada isyan, esareteyse hürriyet adı veriliyor.’

Millî Mücadele dönemi öncesinde, İttihat ve Terakki’nin ülkenin felakete sürüklenmesinden sorumlu olduğunu düşünen ve bu minvalde pek çok eleştiride bulunmuş olan Nursî, emperyalist güçler denkleme dahil olduğu andan itibaren eski defterlere sünger çekmiştir. Şu tarihî sözü, bu duruşu özetler mahiyettedir:

‘Ben tokadımı Antarik’e patlatırken Enver’e, Venizelos’a yapıştırırken de Said Halim’e vurmam! Nazarımda vuran da sefildir!’

Ayrıca Nursî’nin, Rus desteğiyle Doğu’da işgal ve intikam hareketlerine girişen Ermeni çetelerle savaşan milislere komutanlık edenlerden birisi olduğunu da not etmek gerekir. Tabii ki hep vurguladığı prensibinden savaş zamanı da vazgeçmeyerek: ‘Kadın ve çocuklara dokunmak caiz değildir…’

***

Günümüzde, o zor zamanlarda olduğuna benzer süreçlerden diğer İslâm ülkeleri geçiyor. Afganistan ve Irak’ın işgalinden hatırlayacağımız üzere, günümüzde işgalci tutumunu gizlemeden sürdüren ülkelerin başında ABD ve bu zihniyetin politik alandaki taşıyıcısı olarak neo-conlar geliyor.

Gülen ise ABD’de ikâmet ediyor. Sekiz yıldır dönmesi hilâfına herhangi bir hukukî engel olmamasına rağmen geçici olarak bile olsa ülkesini ziyarete gelmiyor.

Kendisinin ABD’de kalmasına olanak sağlayan ‘yeşil kart statüsü’ne referans olanlara baktığımızda ise Graham Fuller gibi CIA ajanlarını veya Abramowitz gibi neo-conların ünlü isimlerini görüyoruz.

Wall Street Journal gibi neo-conların ‘amiral gemisi’ mertebesindeki yayınlara düzenli aralıklarla röportaj veriyor. Ki bunların içinde en kolay hatırlayacaklarınız üç yıl önce Mavi Marmara aktivistlerini eleştirdiği ve işgalci İsrail’i ‘otorite’ olarak tanımladığı mülakatıyla, en son Ak Parti hükümetini hedefe koyduğu röportajı olsa gerek. Gülen’in, Ak Parti’den önce hiçbir Türk hükümeti aleyhinde bu denli çetin bir muhalefet sergilemediğini de sanırım eklemek gerekir.

Ayrıca şu söyleşideki görüşleri de kayda değerdir:

‘Amerika, hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır (…)Amerika göz ardı edilerek şurada burada bir iş yapılmaya kalkılmamalı. Rusya destekleyebilir bir işi, fakat Amerika ile iyi geçinmezseniz, işinizi bozarlar. Çünkü Amerika kendi işlerinin ahenk içinde gitmesini ister, Amerika düzeninin bozulmamasını ister.’

http://tr.fgulen.com/content/view/7877/15/

Bu mukayese yazısına son noktayı, hâlen Gülen’in resmî sitesinde bulunan bir yazıdan iktibasla koyalım:

‘Bazıları Fethullah Gülen’i Said Nursî’nin müridi olmakla nitelendiriyorlar. Buna cevabımız ilerde gelecektir. Fakat, şu kadarını ifade edelim ki, Said Nursî’yi bir defa olsun bile görmemiş olan Fethullah Gülen, pek çokları gibi Said Nursî’yi okumuş olabilir. Fakat, bir insanı okuma, onun her düşüncesini tasvip etme manâsına gelmez. Kaldı ki, Said Nursî’yi okuyan sadece Fethullah Gülen olmadığı gibi, bir insanın bir yazar, fikir adamı veya sanatçıdan istifade etmesi gayet normaldir. Fethullah Gülen, Said Nursî’yi okuduğu gibi, daha başka pek çok yazarı, meselâ Shakespeare’i, meselâ Tolstoy’u da okumuştur

GEZİ PARKI NOTLARI /// Akşam gazetesi yazarı Turgay Güler : “Kabataş’ın gerçek görüntüleri v ar !”

Akşam gazetesi yazarı Turgay Güler bugün kesin bir dille Kabataş’ta Gezici vandalların saldırısına uğrayan başörtülü kadına dair gerçek görüntülerin olduğunu yazdı.

Görüntülerin neden yayınlanmadığını da açıklayan Güler, "Ama bildiğim bir şey var ki; o da çok yakında birilerinin sokağa çıkacak yüzünün kalmayacak olması. Rezil rüsva olacaklar!" dedi.

İşte yazısı:

Hepimiz 17 Aralık darbesini konuşuyorduk.
Tek gündemimiz buydu.
Paraleller, ananaslar, tespihler, Hazreti Peygamber’in tweet talimatları, kamyona bindirilmesi…
Bunlarla yatıp bunlarla kalkıyorduk.
Sonra bir anda gündem değişti.
Daha doğrusu değiştirildi.
Mahdumlar, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, kasalar unutuldu, aylar öncesine geri dönüldü.
O malum olay; yani Kabataş üzerinden.
Manşetler, bültenler, tweetler hepsi değişti.
Çok tuhaftır, paralellerden biri Kabataş görüntüleri yayımlanıncaya kadar günlerce "çok güzel şeyler olacak!" diye tutturmuştu.
Anlaşılıyor ki "çok güzel şey" buymuş!
Bunu kastediyormuş.
Hazırlıklar günler öncesinden yapılmış.
Bu arkadaş da olacak çok güzel şeylerden haberdarmış.
Neyse.
Kanal D, "o çok güzel şeyin" görüntülerini yayımladı.
Sonra da, "bak işte görüntüler, hiçbir şey yok" dedi.
Cemaat medyası boş durur mu?
Onlar da koro halinde saldırıya geçti.
"Evet yok, işte görüntüler, yalan söylüyorsunuz" dedi.
Demeye de devam ediyor.
Utanmadan, sıkılmadan dahası Allah’tan korkmadan.
Peki ne idüğü belirsiz bu görüntüleri kim servis etti?
Ben söyleyeyim; çocukları gecenin bir yarısı kaldırıp Erdoğan’a beddua ettiren kimse, bu görüntüleri servis edenler de onlar.
Açık ve net.
17 Aralık’tan istedikleri neticeyi alamayınca, geriye gidip eldeki "malzemelere" sığındılar.
Sonra da bu malzeme üzerinden yardırıyorlar.
Peki o iğrenç saldırının gerçek görüntüleri ortaya çıktığında ne yapacaklar?
Sokağa nasıl çıkacaklar?
İnsanların yüzüne nasıl bakacaklar?
"Nasıl yani, o iğrenç saldırının gerçek görüntüleri var mı?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Evet var!
Tabi var!
Hem de şüpheye mahal bırakmayacak şekilde.
"O halde niye yayımlanmıyor" diyeceksiniz?
Zaten asıl mesele de bu.
"Yalan!" diyorlar, günlerdir gündemde tutuyorlar; çünkü gerçek görüntülerin yayımlanmasını istiyorlar.
İnfial oluşturup sokakları yangın yerine çevirmek istiyorlar.
Zira o görüntüler tahammül edilebilir gibi değil.
Peki ne zaman yayımlanacak?
Ne zaman, nasıl yayımlanır bilmiyorum?
Ama bildiğim bir şey var ki; o da çok yakında birilerinin sokağa çıkacak yüzünün kalmayacak olması.
Rezil rüsva olacaklar!

UKRAYNA : 650 milyon dolarla böyle kaçtı

Ukrayna’da en az 80 kişinin hayatını kaybettiği olaylar sonrası Parlamento tarafından azledilen Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Kiev’den helikopterle ayrılışı güvenlik kameraları tarafından görüntülendi.

Yanukoviç’in parlamento tarafından azledilmeden birkaç saat önce Kiev yakınlarındaki rezidansından helikopterle ayrılması güvenlik kameraları tarafından kaydedildi. Görüntülerde iki helikopterin rezidansında bahçesinden havalandığı ve helikopterlere bazı valizlerin de yüklendiği görülüyor. Bazı kaynaklar, valizlerde 650 milyon dolar para olduğunu ifade etti. Yanukoviç’in ülkeyi terk ettiği haberleri duyulsa da daha sonra Yanukoviç’in Kharkiv kentine gittiği açıklanmıştı.

Ukrayna Parlamentosu dün görevini yerine getiremediği gerekçesiyle Yanukoviç’i azletmişti. Parlamento bu kararın ardından cumhurbaşkanının yetkilerini geçici olarak Parlamento Başkanı Aleksandır Turçinov’a devredilmesi kararını da aldı. Parlamento ayrıca tutuklu eski başbakan Yulia Timoşenko’yu da serbest bırakmış ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 25 Mayıs’ta yapılması kararını almıştı.

VİDEOYU BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.

FUTBOL DOSYASI : Paralel tuzak !

Aykut Kocaman sessizliğini bozdu, cemaate yüklendi.

Fenerbahçe’nin eski teknik direktörü Aykut Kocaman, NTV’de % 100 Futbol’a konuk oldu. Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay’ın sorularını yanıtladı. Bir süredir futbola ara veren Kocaman, sezon sonunda bir takımla anlaşabileceğinin sinyallerini verdi. İşte Kocaman’ın açıklamalarından satır başları: Fenerbahçe’de çalıştıktan hemen sonra başka bir kulüpte çalışmak da zor olacaktı. Benim için zirve Fenerbahçe’dir. Deyim yerindeyse dükkanı kapattım ve yeni sezonda yeniden açacağım. Yurt dışından da teklifler oldu ama reddettim. Hata yapmayan insan olmaz. Çok hata yaptım. İnsanların hatalarıyla yüzleşmemeleri ayıptır. Savaş yıllarını vs. bunları bir tarafa bırakırsak modern zamanda Fenerbahçe’nin en buhranlı döneminde çalıştım.

HAKLI OLDUĞUMUZ ORTAYA ÇIKIYOR

Bugüne kadar konuşmadım çünkü Fenerbahçe’ye zarar vermek istemedim. Ağzımdan çıkacak her şeyin bana ve takıma doğru yansıtılmasını istemem. Fenerbahçeli Aykut Kocaman olmak gurur verici. Kulübün size karşı kredisi yoksa zor anlarda yanınızda kimse olmuyor. Ben son 2 yılda sadece saha içinde kalmadım. Saha dışında da Fenerbahçe’nin haklarını savunmaya çalıştım. Ben bu süreçte Fenerbahçe’nin yaşadıklarının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Savunduklarının doğru olduğunu düşünüyorum. Zaten bugünlerde haklı olduğumuz ortaya çıkıyor.

SÜREKLİ MAYINLI SAHADA OYNADIK

Karabükspor maçından sonra radar kelimesini söylemiştim. Bu olayın tamamen Fenerbahçe’ye bir kurgu yapıldığını söylemek için söylemiştim. Fenerbahçe herkes kadar temizdir. Biz şike ile yaşayacak bir camia değiliz. ‘Bir durum varsa gereğini yapın’ dedim. Zihinsel olarak yorgunluğumla birlikte ayrıldım. Dengem bozulmadı. Tam tersine, doğru olduğuna düşündüğüm bir davanın Fenerbahçe adına hem saha içinde hem saha dışında savunucusuyum. Rakipler temiz sahalarda oynarken biz sürekli mayınlı zeminlerdeydik. Aklımın yettiğince Fenerbahçe’nin çıkarlarını gözetmeye çalıştım.

BAŞKANA DÖNEMSEL SALDIRI VARDI

Olayın ilk günlerinde muazzam bir abluka vardı. Medyanın tamamına yakını olayı bir kulübe yıktığında bu üzüntüyü hissetmedim demek yanlış olur. İkinci ve üçüncü günden sonra Hasan Çetinkaya’ya dedim ki ‘Bu nedir?’ Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’a karşı dönemsel bir saldırı olduğunu o gün söyledim. Yaptığım basın toplantısında söylemiştim. Ligin ikinci devresinde her maçımız zordu. Yarıştığımız tüm rakipleri yendik. Her şey doğal bir şekilde gerçekleşti. Hâlâ da bunu savunuyorum. Yaşanan olaylar bunu gösteriyor. Bunu söylemesem, hem temsil ettiğim camiaya hem de taraftara haksızlık olurdu.

MANCiNi DüZEN iÇiN ÇALISIYOR

Artık takımlar oturdu. Bizi sert bir lig bekliyor. Üst tarafa bakarsak Fenerbahçe uzun dönemdir yakalayamadığı büyük bir fark yakaladı. Bu 3 haftalık periyot Fenerbahçe adına en hassas dönem. G.Saray’da yeni bir dönem başladı. Yeni antrenörün CV’si çok güçlü… Mancini bir düzen oluşturmaya çalışıyor. Beşiktaş’ın belirsizlikleri biraz daha fazla. Bir tarafta saha dışı belirsizliklerle uğraşırken yeni bir antrenörle oyunu organize bir şekilde oynamaya çalışıyorlar. Kadrosu dar.

AK PARTİ DOSYASI : ABD’den ses kaydı raporu geldi !

AK Parti, dün gece internet ortamında yayınlanan Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu ifade edilen ses kaydını ABD’deki dünyanın en gelişmiş stüdyolarından birine analize gönderdi.

Stüdyoda yürütülen çalışmalarda, montajlı olduğu ifade edilen ses kaydındaki seslerin tamamen kesilip yapıştırılmış ve bilgisayarda eklemeler yapılmış bir kurgu çalışması olduğu ortaya çıktı.

Neredeyse kelime kelime eklemelerle oluşturulan ses kaydı analizi yapan ekipleri bile şaşkına çevirdi.

Kayıtttaki ses kırılmalarının tek tek ayrıştırıldığı ses kaydında bazı yerlerde iki kelimenin tek kelime haline getirildiği de ortaya çıktı. Stüdyonun AK Parti’ye ulaştırdığı ön raporda eksik kelimelerin bilgisayar seslendirmesi ile tamamlandığı tespit edildi.

Saniye saniye not tutulan ses kaydı ile ilgili yazılı bir rapor hazırlanırken raporun çok kısa bir süre içinde Başbakan Erdoğan’a teslim edileceği öğrenildi.