Günlük arşivler: Şubat 28, 2014

ARAŞTIRMA DOSYASI : Irak’ta Merkezi Hükümetle Kürt Bölgesi Arasındaki Su Sorunu Derinleşiyor

Dr. Seyfi Kılıç

ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı

seyfikilic

Irak’ta su sıkıntısının nedenleri arasında sıklıkla komşu devletler gösterilmeye çalışılsa da esas sorunun iyi yönetilemeyen su kaynakları olduğu açıktır. Irak’ın uzun yıllardır içinde bulunduğu çatışma ortamının doğal bir sonucu olan su yönetimindeki yetersizlik Amerikan işgalinden sonra yeni bir boyuta evrilmiştir. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra kabul edilen 2005 tarihli anayasada su yönetimine ilişkin birtakım sorunlar bulunmaktadır. Bunların en başında geleni ise nehirleri ana kol ve yan kollar olarak ayırıp, ana kolu merkezi hükümetin, yan kolları ise Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) tasarrufuna bırakan düzenlemedir. Havza bazında planlama ve yönetimin öneminin anlaşıldığı günümüz dünyasında farklı idari birimlerin tasarrufu altına verilen su kaynaklarının sorun çıkarmaması beklenemezdi.

Irak merkezi yönetimi ile IKBY arasında devam eden petrol ihracına ilişkin uyuşmazlık su sorununa da yansımış görünmektedir. Petrol ihracının yarattığı gerginliğin sonucu olarak Irak merkezi yönetimi IKBY’deki memur maaşlarını göndermeme kararı aldıktan hemen sonraya denk gelecek şekilde Diyala, Kerkük, Selahattin ve Bağdat’taki tarım arazileri için IKBY kontrolü altındaki barajlardan sulama için su bırakılmasını talep etmiştir. Ancak bu talep IKBY tarafından karşılanmamakla kalmamış, bizzat IKBY’de barajlardan sorumlu Genel Müdürü Akram Resul tarafından “onların sorunu, bizi ilgilendirmez” şeklinde reddedilmiştir. Irak’taki karışık siyasi ortamın ortaya çıkardığı temel sorun olan her türlü aracın diğer tarafları sıkıştırmak için bir çeşit silah olarak kullanılması sorunu maalesef su konusuna da sirayet etmiş görünmektedir. Bu konuya ilişkin bir diğer örnek 2014 yılı içinde de yaşanmıştır.

Uzun yıllardır su yönetimindeki yetersizlikler nedeniyle ciddi bir su krizi yaşayan Irak’ta vilayetler arasında suyun miktarı ve kalitesine ilişkin de ciddi ihtilaflar bulunmaktadır. Ülkedeki krizi daha çok başta Türkiye olmak üzere, yukarı kıyıdaşların faydalanmalarına bağlayan Irak’taki yetkililer artık komşu vilayetlerin Fırat ve Dicle nehirleri sularını daha aşağıda yer alan vilayetleri düşünmeden kullanmalarını da dile getirmeye başlamışlardır. Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşerek Şat ül-Arap’ı oluşturdukları Basra vilayetinin, suyun miktar ve kalitesindeki bozulmaların yol açtığı sorunlara en çok maruz kalan vilayet olarak, komşu Dikar (Nasıriye) vilayetini uyardığı görülmektedir. Basra valisi Majed Al Nasrawi’nin, Dikar vilayetindeki faaliyetlerden dolayı Basra’ya ulaşan suyun miktar ve kalitesinin oldukça kötü hale geldiğini belirterek, komşu Dikar vilayetini akaryakıt göndermemekle tehdit ettiğine yönelik haberler basında yer almaktadır.

Bu durumun ortaya çıkardığı gerçek ise Irak’ın acil bir şekilde tüm ülkeyi kapsayacak bütüncül bir su yönetimine geçmesinin gerekliliğidir. Önümüzdeki dönemlerde IKBY ile de benzer sorunlar yaşanacağı beklenmektedir. IKBY’nin Dokan ve Darbendikan barajlarından sulama amacıyla su bırakmayı reddetmesi sorunun ciddileşmeye başladığını göstermektedir. Dicle nehrinin Irak’tan kaynaklanan birçok kolu IKBY’nin kontrolü altındaki topraklarda yer almaktadır. Bu konuda IKBY’nin anayasal dayanağının da olduğu da dikkate alındığında, ülke içinde su kaynaklarından faydalanmaya ilişkin önümüzdeki sulama mevsiminde ciddi bir krizin ortaya çıkacağı beklenmektedir. Dicle nehri ana kolu üzerinde bulunan Musul Barajı’nın da IKBY sınırları içinde olmamasına rağmen fiilen IKBY’nin kontrolünde olduğu da dikkate alınması gereken bir durumdur.

Suyun siyasi amaçlarla kullanılması sadece Irak iç siyasetinde yeni uyuşmazlık alanları açmakla kalmayacak, farklı etnik gruplar arasında da mevcut güvensizlik ortamının pekişmesine ve uzun yıllar sürmesine yol açacaktır.

ARAŞTIRMA DOSYASI : ORSAM Yönetici Özeti 24 Şubat – 02 Mart 2014- SAYI : 26

ORSAM Ynetici zeti 24 ubat – 02 Mart 2014 SAYI 26.pdf

ARAŞTIRMA DOSYASI /// Libya Devriminin Üçüncü Yılı : İstikrarsızlık, Darbe Girişimleri ve Siyasi Kriz

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar

ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı

17 Şubat 2014’de Libyalılar başarısız darbe çabaları, protesto gösterileri, çatışmalar ve siyasi istikrarsızlık tartışmaları gölgesinde Muammer Kaddafi’nin devrilmesinin üçüncü yıldönümünü kutladılar. Son üç yılda kimileri bölgede demokratikleşmenin ancak deyim yerindeyse sıfırdan başlayan Libya’da mümkün olduğunu dile getirdi, kimileri ise devletin çökmesi illetinden ötürü güvenlik sorunlarına ve Cihatçı örgütlere dikkat çekti. Birbirinden taban tabana zıt olan görüşlerin muhatabı olan Libya’da yaşananlar ise Libya üzerine tartışmaların devam edeceğini gösteriyor. Öte yandan başarısız da olsa darbe girişimleri Libya’da siyasetin ne kadar çalkantılı olduğunu bir kez daha gösterdi.

14 Şubat 2014 sabahında tümgeneral Haftar’ın küçük bir televizyon kanalından yaptığı marşla başlayan darbe konuşması dikkatleri Libya’ya çevirdi. Özellikle Mısır’daki darbenin ardından Libya’nın da benzer bir yola girip girmeyeceği en büyük merak konusu oldu. Günün ilerleyen saatlerinde Haftar’ın darbe denemesinin başarısız olduğu anlaşıldı, fakat Libya’da darbe yapılabilir mi sorusu sorulmaya devam ediyor. Çünkü Haftar’ın darbe girişiminden birkaç gün önce Libya hükümeti darbe girişimini engellediklerini duyurmuştu. Yani ülkede Haftar’dan önce başkaları da darbe yapma hazırlıklarına girişmişlerdi. Kaddafi’nin iktidara darbe ile geldiği ülkede konunun hassasiyet taşıdığı aşikâr. Lakin ülkede herhangi bir grubun darbe yaparak iktidarı ele geçirme ihtimali ise oldukça düşüktür. Haftar’ın çabasını da başarısız hale getiren şey, mevcut hükümetin kudreti değil, Haftar’ın darbe için kullanmak istediği ordunun buna muktedir olmamasıydı.

Libya ordusunun darbe yapmasını engelleme çabası Kaddafi döneminin en önemli önceliklerinden biriydi. Özellikle 1987 tarihinden itibaren Kaddafi, orduyu bir dizi reformun öznesi haline getirmişti. Devrim komisyonları aracılığıyla ordu üzerinde kontrol mekanizmaları oluşturulması bu reform çabalarının başlangıcı olmuştu, fakat reform çabaları geniş çaplı cadı avı ile sonuçlanmıştı. 1993 yılında Kaddafi’nin Hava Kuvvetlerinde görevli üst düzey askeri idam ettirmesi Libya’daki cadı avının en çarpıcı örneği olmuştu. 90’ların ikinci yarısından itibaren Kaddafi bir yandan Libya ordusunu, mensubu olduğu Kaddafi aşiretinin kontrolüne verirken diğer yandan da teknik anlamda orduyu güçsüzleştirdi ve pasifize etti. Ordunun sahip olduğu tankların ve silahların mühimmat depolarında çürümeye terk edilmesi, Kaddafi’nin oğullarının kontrolü altında bazı özel askeri birliklerin giderek güçlendiği döneme denk gelir.

Libya ordusu bu nedenledir ki 2011’de başlayan iç savaşta kurumsal bütünlüğünü koruyamamış ve mevzilerini terk etmek zorunda kalmıştı. İç savaşta Kaddafi askeri üstünlüğünü Libya ordusundan çok özel askeri birliklere, yani lejyonlara borçluydu. Ancak bu lejyonlar Afrika’daki diğer ülke vatandaşlarından oluşan paralı askerler oldukları için iç savaş sonrası dönemde tamamen ortadan kalktılar. İç savaştan sonra yeni iktidarın elinde eski rejimden miras, merkezi ve düzenli bir ordu bulunmuyordu.

Öte yandan Geçici Libya Ulusal Konseyi’ne bağlı askeri birlikler aşiretlerin ve irili ufaklı siyasi grupların kontrolünde milis güçlerden ve silahlandırılmış sivillerden oluşmaktaydı. Bu askeri yapı merkezi koordinasyondan yoksundu ve tüm iç savaş boyunca da siyasi çekişmelerden doğrudan etkilendi. Nitekim muhalifler başarıya ancak dış müdahale sayesinde ulaşabildiler. Bu dağınıklık ve merkezi komuta eksikliği iç savaş sonrası dönemde de devam etti ve bugün de aksini iddia etmek mümkün değil. Ülkedeki askeri birliklerin gevşek bir şekilde entegre edilmesiyle tesis edilen bugünkü Libya ordusu ile milislerin İçişleri Bakanlığına bağlanmasıyla elde edilen emniyet güçleri, ülkenin siyasi yapısında da yaşanan aşiret çekişmesinin muharebe alanları halindeler. Sonuç itibari ile şimdilik ülkede ne tek bir gücün “zor kullanma tekeline” sahip olması mümkün ne de herhangi bir grubun zor/güç kullanarak diğer grup ve aşiretleri bastırması, siyasal alanın dışına itmesi ya da itaate zorlaması mümkün.

Hal böyleyken Haftar ve bazı ordu mensuplarının darbe girişimini açıklamak için ülkedeki duruma daha dikkatli bakmak gerekiyor. Ülkede yaşanan siyasi kriz, sokak siyasetinin ivme kazanması ve aşiretlerin milisler aracılığı ile özerklik ve merkez üzerinde otorite sahibi olması durumu, ordu içerisinde bazı isimler tarafından “darbe” için fırsatlar oluştuğu yönünde okunmuştur.

Öncelikle darbe teşebbüslerinin gerçekleştiği dönem aynı zamanda ülkede siyasi krizin ve çözümsüzlüğün en görünür hale geldiği dönemdir. Ocak 2014’te Ali Zeydan hükümeti hem kabine içinden hem de dışından baskılara maruz kalmıştı. Libya Milli Genel Kongresi’nde güvenoyu yoklamasının hükümet lehine sonuçlanması, kabine ortaklarından Müslüman Kardeşlerin siyasi kanadı Adalet ve İnşa Partisi’nin beş bakanını çekmesine engel olamamıştı. Kabinenin yenilenmesi üzerinde tartışmaları beraberinde getiren bu gelişmeye ek olarak Siyasi Tecrit Yasası yüzünden de siyasi tansiyon oldukça yükselmişti. Yasanın kapsamının çok geniş tutulması Milli Genel Kongre’deki taraflar arasındaki rekabeti çetinleştirmekle kalmadı, süreci de büyük ölçüde tıkadı.

Kangren haline gelen siyasi krizin yanı sıra, ülkede devrimin yıldönümüne doğru protesto gösterileri de hız kazanmıştır. Siyasi kriz ve güvenlik sorunlardan bunalan Libyalılar, kongre içinde siyasi krizi çözemeyen taraflar ve federasyon taleplerini yenilemek isteyen aşiretlerin seslerini duyurmak için Libya devrimin seneyi devriyesinde sokak siyasetine yüzlerini dönmeye başlamışlardır. Sokağın nispeten hareketlendiği bir dönemde Libya’da bazı aktörler sokakta da kendini gösteren hoşnutsuzluğu kullanarak taraftar toplayacağını düşünmüştür. Keza Haftar’ın darbe açıklamasını yaptığı günün ilerleyen saatlerinde “top Libya halkında” demesi de bunu desteklemektedir. Ancak Libya’da, sokağı da belli bir grup etrafında toplamak şu an için mümkün görünmüyor.

Son olarak aşiretlerin milisler aracılığı ile özerklik ve merkez üzerinde otorite sahibi olması durumu, aşiretler ve milislerin desteğiyle iktidarın darbe ile ele geçirilebileceği beklentisini güçlendirmiştir. Bu beklenti Libya’nın tarihsel deneyimin doğal bir sonucudur, çünkü Yeşil Devrim’in başarılı olmasında Kaddafi’ye verilen desteğin rolü oldukça önemliydi. O günün şartları içerisinde krala karşı aşiretlerin ordu içerisindeki darbeci genç subaylara destek vermesinin hem ekonomik hem de siyasal gerekçeleri bulunmaktaydı. Bir zamanlar Kaddafi’ye yakın bir isim olarak bilinen Haftar’ın o dönemdeki gibi darbeye destek verecek aşiretlerin çoğunlukta olacağına dair beklentisi olduğu düşünülebilir. Ancak şartların bugün 1970’lerden pek çok açıdan farklılık arz etmesi, mevcut darbe teşebbüsünün akıbetini de farklılıklaştırdı.

Libya’da Kaddafi döneminde idari yapının bel kemiğini aşiretler arasındaki konsensus/uzlaşı oluşturuyordu ve her idari birimde aşiretler çok güçlüydü. İç savaş sırasında merkezin çökmesiyle birlikte aşiretlerin etkin olduğu idari yapı dağılarak kendine ait ordusu ve idari yapısına sahip özerk birimlere bölündü. Hala varlığını koruyan bu durum hem Libya’da ciddi istikrarsızlığa neden olmaktadır hem de siyasi krizi daha da derinleştirmektedir. Öte yandan bu durum ülkede güçlü merkezi bir idarenin kurulmasını da güçleştirmektedir. Hatta milis güçlerinin İçişleri Bakanlığına bağlı birimler haline getirilmesi bu parçalanmışlığın devlet erkine daha da nüfuz etmesine neden olmuştur. Geçtiğimiz yıl içinde Başbakan Zeydan’ın bu milis güçlerince kaçırılması olayı da devletin bu durum karşısındaki çaresizliğini fiili olarak ortaya koymuştu. Ancak Libya’daki mevcut durum aynı zamanda darbe olasılığını da azaltmaktadır, çünkü milis güçleri ile aşiretler de merkezi bir gündem ile ortak hareket etmemekte, farklı çıkarlar doğrultusunda ayrışmaktalar. Her ne kadar Haftar yaptığı çağrının bazı aşiret ve milis güçlerince destekleneceğini umsa da beklenilen cevap gelmedi, çünkü Yeşil Devrimin yapıldığı dönemde Libya’daki aşiretleri bir araya getiren ortak düşman ve ortak amaçlar bugün mevcut değil.

Öte yandan ordu içerisinde bazı isimlerin fırsat olarak gördüğü mevcut krizler ve sorunlar varlıklarını hala devam ettiriyorlar. Siyasi Tecrit Yasası, yol haritası, anayasa ve seçim tarihi gibi belli başlı konuların odağında siyasi kriz varlığını koruyor. Anayasa Komisyonu üyelerinin değişmesi ise kutuplaşan Libya siyasetindeki derin ayrışmaların masada çözülmesi için yeterli olacağa benzemiyor. Milis güçlerinin ön plana çıktığı “başarısız devlet” sorunu da hala Libya’daki siyasi aktörlerin en temel sorunu ve uzun vadede de en zorlu görev olmaya devam edecek. Aşiretlerin birer taraf olduğu siyasi ve ekonomik mücadele de bu görevi daha da zorlu hale getiriyor. Genel olarak bu koşullar Libya’daki bazı aktörler için “iktidarı zor kullanarak ele geçirme” seçeneğini ön sıralara taşıyacaktır. Fakat gene aynı nedenlerden ötürü herhangi bir aktörün başarılı olma ihtimali oldukça düşüktür. Bu gibi çabaların artarak devam etmesi, Libya’daki sonuçları krizin derinleşmesi, düşük-orta ölçekli çatışmaların artması veya Libya’da yeni bir iç savaşa neden olabilir. Bu ihtimallerin ciddiyetle değerlendirilmesi ve toplumsal uzlaşıya yönelik gerekli adımların atılması Libya’daki geçiş sürecinin selameti ve ülkenin geleceği açısından önem arz etmektedir.

ARAŞTIRMA DOSYASI : ORSAM Yönetici Özeti 17 Şubat – 23 Şubat 2014 – SAYI 25

ORSAM Ynetici zeti 17 ubat – 23 ubat 2014 SAYI 25.pdf

FİLM DÜNYASI : Görünce Hemen Filmi Aklınıza Gelen 21 Ünlü Kostüm

Artık birer sembol haline gelmiş, Cadılar Bayramı partilerinin gözbebeği, görür görmez filmi/kahramanı çağrıştıran kostümler huzurlarınızda, Duvarımdaki Afişler‘den dev hizmet!

Bir zamanların modası: Matrix pardesüsü

01-matrix neo
Giydiğiniz anda karizmatik olduğunuz yanılgısına düştüğünüz (Matrix işte, bunların hiçbiri gerçek değil) ve Neo gibi eğileceğim diye belinizi kırmanıza yol açan uzuun pardesü.

Giyilen son takım eşofman: Kill Bill’deki sarı eşofman

02-kill bill uma thurman
90′larda çocuk olmayı bıraktığımızdan ve artık zorunlu beden dersi hayatımızdan çıktığından beri takım eşofman giymiyoruz. Ama Uma Thurman giyiyor, bir de o kıyafetle katliam yapıyor ya, hop o cırtlak sarı gözümüze karizmatik gözüktü bile.

Bir cadılar bayramı partisi klasiği: Alex’in pantalon askısı ve bastonu

03 - clockwork orange kid
Ikonik olma özelliği kazanmış olan nadide parçalar Clockwork Orange’dan geliyor: Pantalon askısı, beyaz gömlek, baston, şapka ve tek gözdeki uzun kirpikler.

Kravat takan liseli kızların bihaber oldukları moda: Annie Hall takım elbisesi

04 - annie hall costume
Canımız, cananımız sevgili Woody Allen klasiği Annie Hall’da Annie’nin vurdumduymazlığını dışa vuran ama kırılganlığını saklayamayan, bir de Diane Keaton’a çok yakışan takımlar.

Seksi olmanın ucundan dönmek: Wednesday Addams’ın okul önlüğü

05 - wednesday addams
İki yandan örülmüş uzun siyah saçların tamamladığı bu kostüm yanlış ellerde kötü emellere alet edilebilir ancak bize Christina Ricci’nin delici bakışlarını hatırlatıyor.

En sevdiğimiz kaybeden: Michael Cera’nın Juno kostümü

06 - michaela cera juno
Bir hipster filminden çok ötesi olan ve gönüllere taht kurmuş Juno’da Michael Cera’nın canlandırdığı Paulie Bleeker’in koşu kıyafeti.

Çılgın kostüm çılgınlığı: The Royal Tenenbaums’daki neredeyse tüm kostümler

07 - the royal tenenbaums costumes
Bir Wes Anderson klasiği, karakterleri akılda kalıcı kostümlerle donatma durumunun belki de en bilineni. Margot’un kürkü, Chas ve oğullarının kırmızı Adidas eşofmanı, Richie’nin saç bandı

“Sen neden insan kostümü giyiyorsun?”: Donnie Darko’daki tavşan kostümü

08 - donnie darko
Bir dönemin gençliğine damgasını vurmuş, tabir-i caizse bizim jenerasyonun Catcher in the Rye’ı, Donnie Darko’nun hayalürünü (!) tavşan kostümü.

En sevdiğimiz serseri: Dude ve bornozu

09 - big lebowski robe milk
Bir vurdumduymazlık harikası olarak bornozla gezmek, elde bir bardak White Russian olmazsa tamamlanamaz.

Kız saçlarına naaptın!: Clementine’in saçları

10 - eternal sunshine clementine
Eğer rengarenk saç deyince aklınıza ilk gelen filmin Eternal Sunshine of the Spotless Mind olmadığını iddia ederseniz, inanmayız.

Bir deli işi: Dr. Frank-N-Furter’in günlük ev kıyafeti

12 - Dr. Frank-N-Furter
Fazla söze gerek olmayan örneklerimizden. Bu kadar alalede bir kostüme, ilk bakışta The Rocky Horror Picture Show dedirttirebilmek de bir meziyet elbette.

Ben takıma Reservoir Dogs demem takımlar 5 adet olmayınca

13 - reservoir dogs
Tek başına hiçbir şey ifade etmeyen bu kostümü bir de 4 arkadaşınızla bir örnek giyin ve sokakta yürüyün bakalım ne olacak.

Çaktırmadan seks sembolü: Princess Leia’nın esaret kostümü

14 - princess-leia
Bir dönemin fark etmeden en seksi bulduğu kostüm, bildiğiniz bikini, bilmediğiniz Princess Leia.

Kostüm olarak bebek: Hangover

15 - Mens_Baby_Carrier_Hangover_T_Shirt_hi_res
Kim derdi ki bir adet güneş gözlüğü, bir de kanguruda taşınan bebek bize bol alkolü çağrıştıracak.

Bir dahilik göstergesi olarak terlik: Mark Zuckerberg

16 - social network zuckerberg
Madem dahiyim o halde sokaktaki adam dahil herkese bunu göstermeliyim: Ayakkabı seçmekten daha önemli işlerim olduğunu söylemiş miydim?

Bir Cumartesi gecesi Show Tv klasiği: Temel İçgüdü ve o beyaz elbise

17 - basic instict temel icgudu
Fazla söze ne hacet, o ikonik sahnede Sharon Stone’un üzerinde beyaz bir elbise vardı, evet.

Bir efsane: Breakfast at Tiffany’s

Cinquantesimo anniversario di "Breakfast at Tiffany's"
Yurdum kızlarını uzun ağızlıkla sigara içme modası olmaması sebebiyle üzüntülere atan film ve güzeller güzeli Audrey Hepburn’un en ünlü kostümü.

Bir başka Cadılar Bayramı klişesi: Grease

19 - grease
Yere sigaranızı atıyor, acemice ayağınızla eziyorsunuz, yanınıza bir de arka cebinde tarak taşıyan jöleli bir erkek aldınız mı, tamamsınız.

Rayban gururla sunar: Blues Brothers

20 - blues brothers
Evet gözlükler hala moda, biliyoruz. Ama takan herkes bir John Belushi değil, onun da farkındayız.

Eldivenimi takarım cinayetime bakarım: Drive’daki Ryan Gosling

Ryan Gosling
Ryan Gosling herhangi bir listeye girmese, Drive’ın Driver’ı eldiveninden ve cancanlı montundan ayrı düşünülse olmaz.

Sizi gidi ahlaksız Disney prensesleri: Spring Breakers bikinileri ve kar maskaleri

22 - Spring-Breakers-SXSW
Filmden çok konuşulan kostümleri ve o kostümleri giymiş (çıkarmış) bulunmuş oyuncuları ile Spring Breakers olayı.

FİLM DÜNYASI : Memleketin Siyasi Gündemine Kıyasla Naif Kalan 7 Komplo Teorisi Filmi

Geekyapar tayfası olarak, kendimizi birden gündemin verdiği şevkle, oyunlara, filmlere, dizilere yönelirken bulduk. Artık bir gerçek hayattan kaçma arzusu mudur, “Daha iyisi mümkün” sanrısı mıdır bilmiyoruz ama gittiğimiz yerlerde de hep gündemi gördük.

Dizi izleyelim dedik, bir baktık ki TV tarihinin en esaslı 10 lobisini yazıyoruz. Oyun oynayalım dedik, Başbakana iyi ki Bilal var dedirttirecek 5 oyun baba oğul ilişkisini derlerken kendimizi buluyoruz. Ya olmadı, sinemaya verelim kendimizi dedik, bir baktık ki en ideal, olması gereken, dürüst gazetecileri anlatan filmleri izlemiş, yazmışız. E çizgi roman? Orada da umduğumuzu bulamadık, tuttuk siyasi tarihimizin çizgi romanlardan beter silinip tekrar yazıldığına 3 kanıt yazdık.

Aslında hep böyle değiliz, arada oyunlarda aşk konusunda falan da değiniyoruz ama işte durum böyleydi baktık kaçarı da yok, bunu Listelist’le de paylaşmalıyız dedik. Son iki aydır izlediğimiz komplo filminden sonra bir daha aynı heyecanlı gözlerle bakamadığımız “zamanının” vurucu komplo filmlerini listeledik.

Buyurmaz mısınız?

Melekler ve Şeytanlar

1 Angels and Demons
Eskiden: Vay arkadaş, Illuminati Papalığa sızmış, yok bak bak Camerlengo Illuminati’yi kullanıyormuş!

Şimdi: Paralel devletler, çiftliklerde goriller, millet nerelere sızdı, kimin kimi kullandığının haddi hesabı yok. Camerlengo nedir, yazık!

Syriana

2 Syriana
Eskiden: Petrol firmaları, istihbarat birimleri, devlet adamları iç içe geçmiş, of işe gel! Büyük komplo!

Şimdi: “10 milyon doları da George Clooney’e verdik, onun da biraz şeyi var. Evet babacım!”

Charlie Wilson’ın Savaşı

3 Charlie Wilson's War
Eskiden: Aaaa aa! Amerikan Kongre üyesi adam mücahitlere, teröristlere destek yolluyormuş yuh!

Şimdi: Beyler yardım TIR’ına şu üç RPG’yi de atın… Yer kaldıysa iki lokum C4 var, iteleyin!

Devlet Düşmanı

4 Enemy of the State
Eskiden: Adam komployu ortaya çıkartacak korkusuyla hayatını mahvettiler, yazık be!

Şimdi: Şimdi en son Ahmet Şık’lar, Hanefi Avcı’lar falan ne kadar ceza almıştı? Aralık ayından beri kaç polis görevden alınmıştı?

Komplo Teorisi

5 Conspiracy Theory
Eskiden: Bir adam gerçeği ortaya çıkardı, yayılmasın diye devlet onu şiddet yoluyla susturuyor, aa!

Şimdi: “Alo, Fatih! Hep biz mi söyleyeceğiz bunları?”

Serpico

6 Serpico
Eskiden: Dürüst polise yapmadıklarını bırakmadılar, yozlaşmanın bini bir para, bu kadar da olmaz!

Şimdi: Aralık ve Ocak aylarında görevden alınan polis sayısı 4000′i geçti.

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

7 1984
Eskiden: Ya her şeyi izliyorlar, her şeyi dinliyorlar baksana? Büyük Birader’den korkulur!

Şimdi: Ohoo… Sen koymazsan biz alırız Facebook’tan beybi, siz rahat olun!

MİZAH : Serde Yalnızlık Olduğunun Anlaşıldığı 21 Vicdansız Durum

Öyle küçük bir an gelir “Yalnızlıktan kusucam” dersin, öyle bir an gelir dilin lal olur bir şey diyemezsin. Listede göreceğiniz anlar da işte ikisinin ortası. Yeni keşiflere, “Olum ben galiba yalnızım lan” dertlerine gark eder.

Yani “Ölüm gibi bişi olur ama kimse ölmez”

Telefonun şarjı 3 gün gittiğinde

sarj-3-gun-gittiginde
“Oldu olacak Nokia 1100″ kullanayım dedirtir.

Cumartesi gecesi son turlarda

Cumartesi gece saat 11′den sonra atılan her mesaj ‘son turdur’

Eşyalarla sohbet konusu derinleştiğinde

burdayim-burdayim-cay-koyup-gelcem

“Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz” tweet’leri boğazınıza kadar geldiğinde

+yalnızlık paylaşılmaz – paylaşılırsa yalnızlık olmaz mk +book

— beyzaaaa xd (@kan_beyza) February 18, 2014

“Olum bu ne güzel şarkıymış la” lafını söyleyecek biri olmadığında

sarki-yalnizlik

Kendinizi yolda yürürken o mikrofon arabalardan çıkan seçim şarkılarını dinlerken bulduğunuzda

889028373 yorum almış bir paylaşıma yorum yaptığınızda

yorum-yapmak

Çift kişilik yatağa çapraz yattığınızda

capraz-yatiyorum-yatakta
Çapraz yatmak deyimini “Çapraz yatıyorum yatakta” dizeleriyle literatüre kazandıran Sertap Erener’e de teşekkür borç biliriz.

Durduk yere en son 6 sene önce konuştuğunuz dersane arkadaşına mesaj attığınızda

lisedeki-arkadas
Vahimmiyet göstergesidir.

“All I Need Is Tek Başına Sinemaya Gitmek” deyip iki çiftin arasında film izlediğinizde

tek-basina-sinemaya-gitmek

Komikli video izleme serüveni ‘Charlie bit me’yi bulduğunda

chrarlie-bit-me

Yurt odasının kapısına “Ne olursan ol gel, konuşuruz” yazdığınızda

her-dil-konusulur

İstiklal Caddesi ya da Kadife Sokak’ta avareye bağladığınızda

kadife-sokak
Sık gerçekleşir.

Zile basmak yerine kapıyı anahtarla açtığınızda

zile-basmak-yerine-anahtarla-acmak
Dev.

”Bir rüya gördüm çok acayipti” diyecek biri olmadığında

ruya-ya-da-sarki
Çünkü anlatacak biri bulunduğunda rüya unutulacaktır :(

Sosyal ağları lafa buladığınızda

en-cok-tweet-atan-insan
Ne kadar mutlu hayat o kadar az tweet.

Tek başına derbi izlediğinizde

dany_taraftarlari_cildirtti13930965310_h1130734
Boyun devrilsin Dany.

Televizyondaki yarışma programını izlerken sandalyeyi döndürerek jüriye bağladığınızda

o-ses-turkiye-gokhan
Allah düşmanımızın başına vermesin.

Sevdiğiniz dizinin üst üste sekizinci bölümü izlendiğinde

lannister-tokat
Eğer ertesi gün sınav yoksa sıkıntı var.

Son model bir kahvaltıcı yerine iki zeytin bir poğaçadan medet umduğunuzda

kahvalti-yalnizlik
Çünkü kahvaltı kalabalıktır.

Greenpeace, Unicef çalışanlarınla sohbet etmeye niyetlendiğinizde

Greenpeace Condemns Brutal Police Clampdown On Peaceful Gezi Park Protest.
Yok artık.

MUCİTLER DOSYASI : Geçmişte Kaldığına Sevindiğimiz İcatlara Dair Belge ve Bulgular

Geçmiş Gazete haberlerinde göze çarpan ve Türkiye’de zamanında gazetelere konu olmuş saçma icatlar ve bunlarla bağdaşan değişik araştırmalarla yüzleşmeye hazır mısınız?

Şimdi bunlar bizim ne işimize yarayacak, karnımızı doyuracak mı? Bu soruların cevabını istiyoruz! Cevap veremiyorsanız, mucitliği bırakınız Allah aşkına.

Mesela buse derecesini ölçen alete ne gerek var?

buse-derecesini-olcen-alet-gecmis-gazete
İşte bunlar hep Amerikalıların oyunuydu. Ama bu sefer dünyaya hakim olamadılar. 1963′te öpüşen çiftlere takılan ve öpücüğün şiddetini ölçen bir alet icat ettiler. Alete göre eğer bir çift kötü öpüşüyorsa, bu çift ölü balıktır. Öyle bir öpüşeceksiniz ki, alet “WOWEE” sinyalleri versin. Aletin neden tutmadığını tahmin etmek güç değil. Dünyada kötü öpüşen insan sayısı, iyi öpüşen insan sayısından çok daha fazla. Kim böyle bir aletle rezil olsun ki? Aleti 3 hayırla yolluyor, bir daha da karşımıza çıkmamasını öneriyoruz.

Rakının toz hali mi? Tutmaz hocam

toz-raki-gecmis-gazete
“Eyüblü” İsmail’in azmine hayranız doğrusu. 70′li yılların çılgın akşamcısı, her an her yerde çaktırmadan rakı içmek istemiş. Kendisi aynı zamanda eski bir kimyager. Akşamcılığını ve kimyagerliğini harmanlayarak ortaya çıkardığı icat ise “TOZ RAKI”. Pahalıya mal olduğundan “İçki Bakanlığı” maalesef bu ürün için patent vermemiş. Şuna bakın, İsmail ürettiği toz rakıdan içerken nasıl da sevimli.

Önce karnınızı doyurun

sanal-bebek-gecmis-gazete
2000′li yıllara yaklaşırken, bu sefer de Japonlar boş işler peşindeydi. İşin en acı tarafıysa, bu ürün tutmuştu: Sanal Bebek! Yüzlerce insan bu Sanal Bebek’lerden aldı ve onları düzenli olarak besledi. Çoğu insan kendi açlığını unuttu ama onu doyurmayı ihmal etmedi. Doğru dürüst beslemeyince ölen bu bebekleri gömüp mezar başında ağlayanlar bile olmuştu. Neyse ki birkaç sene işinde topluca öldüler piyasadan kayboldular.

Karadenizli Temel’in müthiş icadı

karadenizli-temel-gecmis-gazete
Bir kilit düşünün ki her anahtar o kilidi açabiliyor! Her anahtarın açabildiği bir kilit icat eden Temel, bu icadıyla artık anahtarını kaybedenlere ve kapıda kalmalara bir son verdi. Bir dakika! Burada bir yanlışlık var… Eğer her anahtar o kilidi açarsa… Bilemedik. Yorum yapamıyoruz şu an… Temel, biz bunu almayalım ya. Vallahi bak.

Bırakın şu meredi

caktirmaz-sigara-gizleme-aleti-gecmis-gazete
Sigara içtikleri yetmezmiş gibi, bir de bunu okulda yapmaya kalkışan öğrenciler daha baştan kaybetti. Acaba mini mini birler, çalışkan ikiler dumanı nereye gizleyeceklerdi? Bir de adını ‘Çaktırmaz’ koymuşlar. Hiç belli olmuyor ne olduğu, evet.

Senelerin ihtiyacı meğer çoktan üretilmiş

su-ile-calisan-otomobil-gecmis-gazete
Her seneye bir ‘su ile çalışan oto’ eğlencemize bu mucit 1976′dan katılıyor.

Uçan daireleri meğer insanlar kullanıyormuş

ucan-daire-ucak-gecmis-gazete

Kıvırcık salatadan sigara

kivircik-salatadan-sigara-gecmis-gazete
Bu müthiş buluş da 1965′te 3 Türk gencinden gelsin!

Hem yemeğim olsun hem pastam dursun

tehlikesiz-sigara-gecmis-gazete
1967′de zararsız sigara için hala bir umut var.

E yuh artık, abarttınız!

sigara-faydalidir-gecmis-gazete
Sigara sağlığa zararlı değil, bilakis faydalıdır!

“O neydi gız” tepkisine yol açacak otomobil

dunyanin-en-ufak-otomobili-gecmis-gazete

Geveze kadınlar için bilimsel açıklama

geveze-kadinlar-gecmis-gazete
Daha az yaşıyorlarmış.

Tek boynuzlu inek ihtiyacımız da giderildi

tek-boynuzlu-inek-gecmis-gazete
Hem de ta 1930′larda…

İngilizce anlıyorum ama konuşamıyorum diyenler için

kolay-lisan-ogrenme-aleti-gecmis-gazete

Neyse ki tüm bu icatlar için 1975′te yetkililerden açıklama da geldi

problemli-cocuk-gecmis-gazete

Bu da 1964′te Türkiye’deki netleşmiş rakam

turkiyedeki-cocuklar-geri-zekali-gecmis-gazete

Ama yine de üzülmeyin

her-ailede-gerizekali-cocuk-bulunabilir-gecmis-gazete
Çünkü 1986′dan yüreklere su serpen şu haber geldi.

MİZAH : Kişisel Gelişimin Doruk Noktalarında Olmak İsteyenlere 2 2 Nasihat :))

Kişisel gelişim ömürlük bir olay. Öyle iki kitap okudum, ben oldum demek olmaz. Bu konuda kanaat önderi olmuş bireyleri yakından takip etmeli, özellikle topluma mal olmuş sanatçıların nasihatlarını emizlemeli, benimsemelisiniz.

Facebook’da karşımıza çıkan Popüler Enfeksiyon hesabı da bu konuda sürekli takip etmeniz gereken ünlüleri sıralamış. Çok da iyi iş yapmış.

Not: Kurulan cümlelerin her birinin gerçek olduğunu üzülerek belirtmek isteriz.

Açık sözlü olun

Karşı olun

karsi-olun

Genelleyin

lens-takiyor-esra-ceyhan

Bir konuda uzman olun

nazli-ilicak

Kendinize güvenin

tanyeli-dansoz

Değişmeyin

Hayat zor yerden sorarsa kafa karıştırın

atilla-tas-erol-kose

Seviyorsanız gidin konuşun

halis-tansu-ciller

Korkularınızla yüzleşin

boceklerden-cok-korkuyorum

Yolunuzu kaybettiğiniz anlarda kalbinize güvenin

herkes-kalbinin-ekmegini-yer

Korkmayın

derya-tuna-aldatilmak

İyi niyetlerde bulunmaktan çekinmeyin

ece-erken-kopegim-oldu

Kucaklayıcı olun

entel-de-insandir-kibariye

Çok içmeyin

esra-ceyhan-gunes

Mantar yemeyin

fazla-mantar-tuketmeyin

Kimyasal kullanmayın

En az bir yabancı dil öğrenin

en-az-bir-yabanci-dil-ogrenin

Kendinizi bilin

kaymak-gibiyim-sibel-can

Açıklayıcı olun

kucuk-olur-aydin

Gerektiğinde veda edin

bay-bay-dedim

Zevkleriniz olsun

degisik-zevkleriniz-olsun

ŞİİR DÜNYASI /// 20 Dev Şiiriyle Bir Usta Şair : Murathan Mungan

“Hayatım, içimden geçen cümleler içinde geçti…” diyor şair.

Çocukluğumun ilk yıllarını Mardin’deki taş evde paylaştığım ve yıllar sonra yeniden karşılaşma fırsatı bulduğum bir güzel insan, bir büyük kalem ustası Murathan Mungan bugünkü konuğumuz.

1955 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiş, Mardinli bir ailenin çocuğu. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarını Mardin’de geçirmiş; Mardin Lisesi’nden mezun. Mardin eserlerinde sıkça kullandığı mekanlardan birisi. Bu çevrenin taşıdığı farklı kültürel yapıyı, insan olgusunu eserlerine başarılı bir şekilde yansıtıyor.

Biz de Murathan Mungan şiirleri derledik sizlere, şiirlerin altlarına da ‘içinden geçen cümleleri’ serpiştirdik şairin.

Eskidendi Çok Eskiden

eskidendi-cok-eskiden-murathan-mungan
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken…
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.

“Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler.”

Bu Ne Biçim Hayat

bu-ne-bicim-hayat
Bu ne biçim Postacı
Üç defa çalıyor kapıyı
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor başına
Bu ne biçim biçimler
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir
Memleket çok müsait buna
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
Bir baktım Fahriye Abla!
Kırk yıllık bir rötar yapmış
Erzincan Treni
Ben gelmişim şu yaşıma
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarıma
ne okuduklarıma
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne başkalarına

“Huzurluyum. Mutluluk benim için hiçbir zaman önemli olmadı. Daha çok rastlantı gibi yaşadım mutluluğu. Kısa anların hediyesi gibi. Yaşamın karşıma çıkardığı bazı anlar benim için mutluluk demekti, o kadar…”

Yalnızlık

yalnizlik
ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum
ne tuhaf, vaktim olmazdı
yalnızlığı bunca bilirken
kendimi hiç yalnız sanmazdım
çevremde hep birileri vardı,
ben hep birilerinin yanındaydım
günler belirsiz bir gelecek için neredeyse kendiliğinden hazırlanırdı
aramızda habersiz gidip gelen gündelik armağanlarla
kendi kendini taşıyan bir ırmağın akıntısında hayat
bizi kendi sahillerimize ulaştırırdı
bazı evlerden taşınırdık, bazı insanlar girip çıkardı hayatımıza
bazı mektuplar alırdık, bazı sözler, çiçek selamları
sonraları bazı tanıdıklarımızın ölümleriyle de karşılaştık
elde olmayan nedenle
sudaki halkalar gibi genişleyen
küçük alınganlıklardan büyük dargınlıklara
vazgeçişler, unutuşlar, kayıplar
birbirimizi çok sevdik hep
yıllarla azala azala…

“Çocukken bir geyiğe tutulmuşum, tam olarak bilemiyorum ama üç dört yaşlarında olsam gerek. Günlerce geyik sayıkladığımı gören babamın sonunda sabrı tükenmiş. Mazıdağı’nda bir geyik yakalayıp düze indirmiş, Mardin’e eve getirmiş… Bende derin, sızılı bir izi kalan belki de ilk sevdam o geyiğedir…”

Eski Aşklar

eski-asklar
eski aşklarım neredesiniz? Hepinizi çok özledim.
şimdi birdenbire bir köşeden çıkıp bana,
yalnızca, Merhaba, deseniz,
o zamanlar hiç mutlu etmediğiniz kadar mutlu edersiniz,
bir zamanlar bütün ağladıklarımı geri verebilirim size
sağ olun demek isterim, sağ olun, sağ olun
sanki beni yeniden sevdiniz
ama biliyorum, pis bir yağmur başlıyor, şemsiyem yok yanımda,
yağmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte ısrarlıyım gene de
isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna
ne kadar ıslansam, o kadar çıkacağım sanki
bir zamanlar çok daha bütün olduğumu sandığım
o yıkanmış zamanlara…

“Sen beni sevmedin ya… Ben de gidip herkesi sevdim ve herkese böldüm kendimi… Herkese az az düştüm… Ve kimseye yetmedim…”

Ah Mardin…

ah-mardin
yeni değil keşfine gençlik verilmiş gerçekler
her zaman yalnızdım
kitaplar kadar yalnız
yalnızca yalnızlığımdan gürültücü bir kalabalık yaptım
herkes için farklı aldanışlar, kurtarılmış hayatlar yok pahasına

her zaman yalnızdım
yanardağlar kadar yalnız
ey kafiye sevenler,
şimdi beni gökyüzünde bir yıldız sananlar, yanıldınız!

nankörlük etmeyeyim gene de,
yalnızlığımı daha az hissettiğim anlarım oldu yalnız

evimde hep aynı anda çalar telefonla kapı
gene öyle oluyor; hiç yalnız bırakmazlar beni
yalnızlık bilgisiyle çatılmış arkadaşlıkların korunaklı gölgesinde
yalnızlık için çalar telefonlar kapılar
İstersen bana uğra, ya da, Akşama buluşalım
ölmeden yapacak çok iş var…

“Mardin, benim için sızılı çağrışım. Hem derin bir yurtsama: çocukluğum, ilkgençliğim, ilk aşkım; yeni yetmeliğin, dünyayla yüzleşmenin ilk sarsıntıları; ıskalanmış zaman parçaları, teğet geçmiş olanaklar, toyluğun sarsak adımları.”

Yağmur Taneleri

yagmur-taneleri
Damla düştü toprağa cemre misali
En büyüleyici pırıltısıyla dün akşam,
Mis gibi kokusuyla büyüleyen etrafı
Eksikliğini hissettiğimiz ama söyleyemediğimiz,
Tek tek ama beraberce kardeşcesine
Göl gibi derler ya işte öyle durgun ve sessiz
Üzüntülerini paylaşırlar sevinçleri paylaştıkları gibi,
Lisanlarıyla sevgiden bahsederler hep
Esintisinde bir sam yelinin bir ömür boyu,
Rahatlatıyor tüm sevgiye muhtaçları şu yağmur taneleri.

“Onca şarkı, onca film, onca roman ama sevmeye yetmez; Herkesin kalbi…”

80 sonrası Türk şiiri içinde çok önemli yer tutan Mungan; tiyatro oyunları, senaryo, öykü, deneme türlerinde de birçok yapıt ortaya koymuş, özellikle şarkılaşan eserleri büyük ün kazanmıştır…

Aşk Yeniden

ask-yeniden
Aşk yeniden
Akdeniz’in tuzu gibi
Aşk yeniden
Rüzgârlı bir akşam vakti
Aşk yeniden
Karanlıkta bir gül açarken

Aşk yeniden
Ürperen sahiller gibi
Aşk yeniden
Kumsalların deliliği
Aşk yeniden
Bir masal gibi gülümserken

Gözlerim doluyor
Aşkımın şiddetinden
Ağlamak istiyorum
Yıldızlar tutuşurken
Gecelerin şehvetinden
Kendimden taşıyorum

Aşk yeniden
Bitti artık bu son derken
Aşk yeniden
Aynı sularda yüzerken
Aşk yeniden
Rüya gibi bir yaz geçerken

Aşk yeniden
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık, hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden

“Aşk kapıyı çaldığında hemen açma… Bazıları, çocuklar gibi zile basıp kaçıyor…”

Sevgilim…

sevgilim
Sevgilim,
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
kapılar kapalı, dünya buzlu cam
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor, hiç kımıldamadan

ikimizin yerine dinliyorum
sevdiğin şarkıları
siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
gömleklerini, kazaklarını, kokunu
senin rüyalarını görüyorum, ölür gibi uyurken
gün boyu elimde kahve fincanı

kapıyı açmıyorum
telefonlara çıkmıyorum
başını bekliyorum, geleceği olmayan hatıraların

Sevgilim,
yetimim benim,
nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
öldüğünden haberi yok fotoğraflarının

“Azı karar olmadı hiç sevmelerimin hep çoğu zarar dedikleri kadar sevdim…”

İstersen Hiç Başlamasın

istersen-hic-baslamasin
İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın

Örselenmiş bir çocukluk
İşte benim bütün hikayem
Kaç sevda geçse de yüreğimden
Bu yıkıntıları onaramazsın

İstersen hiç başlamasın
Geç kalmışız birbirimize
Yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl
Dönemeyiz artık ilk gençliğimize
İstersen hiç başlamasın
Söz verelim kendimize

“Aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç…”

Aşk Özeti

ask-ozeti
zaman zaman anlardın
aşk özetini
zamanın içinde aşk olmasaydı
böyle yanmazdın
böyle serzenmezdin
aşk özetinde seni
seni
bulmazdım….

“Zamanı yıllarla tartanlar yanılırlar hiçbir şey tartılmaz başka bir şeyle, hatta çoğu zaman kendiyle bile yaşanır, içini tohuma bırakır… Geçer gider geçmez sandıkların bile…”

Kırılgan

murathan-mungan-kirilgan
Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
Gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

“Kırılmış bir bardaktan etrafa saçılmış cam parçasıysam, üstüme basmaya çalışanların ayaklarını kanatmak zorundayım.”

Fırtına

firtina
Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yan yana onlar

Ne geçmiş tükendi
Ne yarınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçse de yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar

“Kış başlıyor sevgilim, hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor.”

Yadigâr

yadigar
Ne zaman onu düşünsem
sektirmeyen muşta, içe dönük
gönül burcunda doğanlardandı
çıktığında yola, vakitlerden kırlangıç
yıldızların adsız kervanları
için tutulan defterlerde
adına rastlandı çok sonra
ipek örtülere bürünmüştü
mağrur ve vahşi
ne yapsa sığmaz, arta kalırdı

çocuktum, yollarına çıkardım
başımı okşar geçerdi, esmerdi elleri
belki ona sebep ben en çok
esmer sözcükleri sevdim
oysa onları okşayacak zamanı olmadı
acıkmış gözleri yıldızlara bakıyormuş
bir dere kenarında bulduklarında
onu vuran mermi benim de bir yerim kaldı.

“Yokluğunda her sabah bozuk bir günaydın atıyorum çocukluğumdan kalma eski kumbarama. Geldiğinde sana güzel bir hoş geldin almayı planlıyorum.”

Olmasa Mektubun

olmasa-mektubun
Olmasa mektubun,
Yazdıkların olmasa
Kim inanırdı
Senle ayrıldığımıza.

Sanma unutulur,
Kalp ağrısı zamanla
Her şeyi unutarak
Yaşanır sanma.

Neydi bir arada tutan şey ikimizi
Birleştiren neydi ellerimizi
Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi
Sevmek birçok şeyi göze almaktır.

Baksana geçmişe,
Ne çok anıyla yüklü
Nerde o taverna,
Nerde sinema

Harcanmış zamanlar
Yeniden yaşanmaz ki;
Geç kaldıktan sonra
Arama boşa!

“Hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması; hayatın bize attığı en büyük kazıktır .”

Terk Eden

terk-eden
Kimdi kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman?
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman

Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu her şey
Kendiliğinden

Artık çözülmüştü ellerimiz
Artık bölünmüştü yüreğimiz
Birimiz söylemeliydi bunu
Ötekini incitmeden

Kimdi giden kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terk eden
Giden de
Bu yüzden gitmiştir zaten

“Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.”

Tanınmış Zaman

taninmis-zaman
zaman seni şimdi tanıdım
her şeyi kaybettikten sonra
zaman seni kullanamadım
kendime tanıyamadım seni
zaman suçumu biliyorum
senin işini yapmaya kalktım
zaman ayrıldım ayrıldım, ayrılamadım
zaman ne yaptım ben
ben ne yaptım?

“Kurşun sesi kadar hızlı geçer yaşamak: Öyle zordur ki, kurşunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak.”

İki Yemin

iki-yemin
Ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım
Yemin ettim
Yüreğimdeki ve bedenimdeki
Bütün yaralar adına
Yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda
Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım
Aşktan yorgun düştü dinim
Dağıldı kehribarım
Gül ve buğday yetiştiren
Ömrüm adına yemin ederim ki:
Ben seçmedim bu ölümü
Kaçmasan vurmayacaktım

“Dört tane gerçek dost edin, tabutunu taşısın yeter…”

Kırmızı

kirmizi
kaypak manşetler, sağır katalogları, karnaval biletleri
kendini tanımanın korkusu
sürekli bir canlı yayındasınız
girdabı olmayan yüreğin sireni duyulmaz elbet
mekanlar lunapark, hayat çarpışan otomobiller
görüntünün kumbarasında hafızanız beş kuruş
alarma yakın hiçbir kırmızıya düşmemiş yolunuz
bindiğin düş atı yorulmuş oysa
üstündeki binici çoktan değişti sana sormadan
kendine uygun bir ayna bile bulamadan
kalakalırsın baktığın boşlukta
bakarsın baktığın kadarsın
bundan sonrası
geç kaldığın yerlerdeki korunma duyguna bağlı
anlarsan, anlamanın
anlamazsan, anlamamanın boşluğundasın
İşte şimdi kırmızı!

“Alçalan insanların yükselen değerlerinden uzak duruyorum.”

Göç Yolları

goc-yollari
Söyleyin dağlara rüzgara
Yurdundan sürgün çocuklara
Düşmesin kimse yılgınlığa
Geçit vardır yarınlara

Göç yolları
Göründü bize
Görünür elbet
Göç yolları
Bir gün gelir
Döner tersine
Dönülür elbet

En büyük silah umut etmek
Yadigar kalsın size

Yol verin kanatlı atlara
Sürgünden dönen çocuklara
Ateşler yakın doruklarda
Geçit vardır yarınlara

Dağılsak da göç yollarında
Yarın bizim bütün dünya

“Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin.”

Gelme

gelme
baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum
çarşılar avuçlarında aykırı
sokakların lisanı adımlarında
gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini
vurgun: ölümlerin en kostağı
vurgun ölümlerden kaçkın yanımız
konaklarda boğulmuş eski bir ana
şöyle buyurur:

sen seç kendine bir hayat
ve öylesine yaşa, nasılsa
kaldığın yerden vurgun sürdürür
ve hep bak kendine
bir örnek aynalara asi bir suret bırak
baktıkça gözlerin
kendini öldürür…

“Yalnız biri olsun isterken, ‘yalnız biri’ oldum istemeden.”