Günlük arşivler: Mart 1, 2015

ARAŞTIRMA DOSYASI /// S. FİGEN ÖZEN : Şeytan Ayrıntıda Gizlidir !..

Mesele “Süleyman Şah türbesini alıp kaçtılar” diyecek kadar basit değildir. Sınırlarımızın dışında olan tek vatan toprağı terk edilmiş ve hatta düşmana teslim edilmiştir. Sancak gönderi ile birlikte Mehmetçiğin sırtına yüklenmiş, terki diyar ettirilmiştir. ABD-YPG ve iktidar işbirliğiyle askerin başına bir kez daha çuval geçirilmiştir.

Şeytan ayrıntılarda gizlidir. Hamasetle, duygusallıkla gerçekleri görmezden gelmenin yerine, eğri oturup doğruyu yazmanın zamanıdır.

Ancak ayrıntılarda gizlenen şeytanın maskesini indirmeden önce; askere Harp Okulu’ndan mezun olurken bayrak ve silah üzerine el basarak, namusları ve şerefleri üzerine ettikleri bir yemini de hatırlatmak şarttır.

BARIŞTA VE SAVAŞTA, KARADA, DENİZDE VE HAVADA
HER ZAMAN VE HER YERDE
MİLLETİME VE CUMHURİYETİME
DOĞRULUK VE MUHABBETLE HİZMET,
KANUNLARA VE NİZAMLARA VE AMİRLERİME
İTAAT EDECEĞİME VE ASKERLİĞİN NAMUSUNU,
TÜRK SANCAĞININ ŞANINI CANIMDAN AZİZ BİLİP
İCABINDA VATAN, CUMHURİYET VE VAZİFE UĞRUNDA
SEVE SEVE HAYATIMI FEDA EYLEYECEĞİME
NAMUSUM ÜZERİNE ANT İÇERİM.

Ancak Harp Okulu’ndan mezun olurken silaha ve bayrağa el basarak “namusu ve şerefi” üzerine ant içen bir takım üst rütbeli asker, ne yazık ki namus ve askerlik şereflerini hiçe saymışlardır. CFR’nin göbek bağını kestiği partinin iktidarına teslim olanlar vatan toprağını canları pahasına savunmamışlar ve Türk sancağının şanını korumamışlardır.

Ne yazık ki Türk sancağı artık PKK-PYD’nin, hakimiyetinde olan topraklarda Öcalan’ın posterinin ve üç renkli bez parçasının gölgesinde kalmıştır.

Ancak “sancağı koruyamama” konusunda ne yazık ki bu omuzu bol yıldızlı komutanların ilk sabıkası değildir. Aynı komutanlar, üç buçuk eşkıya, PKK’lı teröristler tarafından askeri birliklerdeki Türk bayrağının gönderden indirilmesini ve hatta yakılmasını seyretmekle yetinmişlerdir.

Asker eğer söz konusu vatansa ve Türk sancağının şanı ise kanun ve nizamlara ve hatta amirlerine dahi karşı gelmelidir. Ebedi Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa, Bağımsızlık Savaşı öncesi ölümü dahi göze alarak, bu yola baş vurmuş ve askerlikten istifa etmiştir.

Ve asi, idama mahkum edilen Mustafa Kemal Paşa; milletine, vatanına yalnız “muhabbetle” değil, fedakârlıkla hizmet etmiş, canını hiçe sayarak yeni Türk Devleti’nin kurucusu olmuş ve milletini istiklâle kavuşturmuştur.

**

Ve şeytan ayrıntıda gizlidir diyelim ve sorularımızı sorarak yolumuza devam edelim.

· Şah- Fırat Operasyonu çok önceden planlanmış mıdır* (Sözcü Gazetesi- 21.Ağustos-2014)

· Son iki aydır Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerin iaşesi nasıl sağlanmaktadır?

· Türbenin bulunduğu topraklar sekiz aydır IŞİD’in kontrolünde midir?

· Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun boşaltılması için TSK’ya baskı yapılmış mıdır?

· Operasyon sırasında YPG-PKK’ın TSK’ne 5 kilometrelik bir güvenlik koridoru açtığı doğru mudur?

· GES Komutanlığı’nın MİT’e devredilmesi ile birlikte, sınır ötesi istihbaratta bir zafiyet yaşanmış mıdır?

· MİT, IŞID ve Suriyeli muhaliflerin bulunduğu on iki noktada, para dağıtarak güvenliği sağlamaya çalışmış mıdır?

· Dört kez denenen nöbet değişimi Malatya ve Konya’dan havalanan jetlerin sağlayacağı güvenlik sonrası, değişim birliğinin sınırda tam sekiz saat bekletilmesine rağmen neden gerçekleştirilememiştir?

· Süleyman Şah Saygı Karakolu operasyonu bir ABD projesi midir?

· PKK’nın Suriye kolu YPG ile TSK birlikte mi hareket etmiştir?

· 7/ Haziran seçimleri öncesi yapılan bu harekat bir algı operasyonu mudur?

· Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun Eşmeler köyüne taşınması önerisi YPG’den mi gelmiştir?

· Olası bir ABD operasyonundan sonra Saygı Karakolu’nun yeri YPG’ye mi terk edilecektir?

Şeytan bu soruların ayrıntılarında gizlidir. Ve ne yazık ki bu soruların tamamının cevabı “EVET”dir ve tamamı yazılı ve görsel basında yer almıştır.

Kandil’in ve YPG’nin açıklamalarına, iktidarın verecek cevabı yoktur.

Gerekirse bordo bereliler yıllarca değişmeden orada kalır. Süleyman Şah’a en ufak bir taciz olursa; karadan 30 dakikada, havadan 2 dakikada gider dünyayı kafalarına yıkarız”

R. Tayyip Erdoğan

Doğrudur, dünya birilerinin kafalarına yıkılmıştır. Ama yıkılan dünyanın altında ne IŞİD ne PYD kalmıştır.

HDP’li Hasip Kaplan, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasında TSK ile YPG’nin birlikte çalıştığını belirtip, “30 yıldır çatışan TSK ve YPG ilk kez aynı operasyon içinde yer aldı. Bu bir milattır” dedi.

PYD-YPG’nin sözde Dışişleri Bakanı İdris Nassan, “Olanlar, Kobani yönetimi ile Türk makamları arasında bir anlaşma çerçevesindedir” açıklamasını yaptı. Nassan, terörist olmadıklarını belirtirken de “Ahmet Davutoğlu’nun Kobani zaferini öven ve Kürtçe öğrenmek arzusunu belirten açıklamasının çok önemli” olduğunu vurguladı.

Dün de PKK’nın elebaşlarından Murat Karayılan, operasyonun PYD-YPG’nin bilgisi ve onayıyla gerçekleştirildiğini iddia edip, şöyle konuştu:

“Tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekât söz konusudur. Mevcut taraflarla diplomatik ilişkiler sayesinde zaten görüşülmüş, haberdar edilmiştir… PYD, YPG ve kanton yetkilileri de kendi aralarında yaptıkları uzun tartışmalar sonucu Türk Devleti’nin bu yönlü teklifini uygun görmüşlerdir.”

Bu gazete haberlerinden sonra, şu soru aklımıza bir kez daha gelecektir. “ABD bu operasyonun neresindedir?”

ABD’nin yaptığı ve operasyonu “ başarı” olarak niteleyen açıklamalar ortadadır. Hele “görüştük” söyleminden sonra verilecek tek cevap vardır. Amerika bu operasyonun tam göbeğindedir.

Irak’tan sonra, Suriye’de de bir Kürt Özerk Bölgesi kurulma çabaları hızla devam etmektedir. Her ne kadar modası geçmiş görünse de, hızla yoluna sinsice devam eden BOP’nin eşbaşkanı kendisine verilen görevi yerine getirmektedir.

Ve Anayasa’nın 302. Maddesi:

Devlet topraklarının….. bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya… ve ya devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait Türk toprağı terk edilmiş midir?

El-cevap: Evet , terk edilmiştir?

Bu toprak YPG’nin egemenliğine verilmiş midir?

El-cevap: Evet, verilmiştir.

Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işenmiş midir?

El-cevap: Evet, işlenmiştir.

O halde? Eğri oturup doğru konuşmanın zamanıdır.

Devam edeceğiz.

Figen ÖZEN

01.03.2015

SAADET PARTİSİ DOSYASI : Mahmud Ahmedinejad’a salonda şok protesto

Eski İran cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Necmettin Erbakan’ı anma töreninde konuşmasına başladığı sırada salonda arbede yaşandı.

Eski İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, kürsüye çıkıp konuşmasına başladığı sırada, salonun arka sıralarında bulunan bir grup, "Özgür Suriye Ordusu" bayrağı açarak slogan atmak istedi. Bunun üzerine salonda gerginlik yaşandı.

DARP EDİLEREK DIŞARI ÇIKARILDI

Çıkan arbedede 6 gösterici, salondakiler tarafından darp edilerek dışarıya çıkarıldı. Güvenlik güçlerince kongre merkezinin dışında gözaltına alınan göstericiler, ekip otolarına bindirilerek, emniyete götürüldü. Gece öncesi ve sırasında, toplam 7 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

ÇATIŞMALARIN ARKASINDA ABD VE SİYONİSTLER VAR

Eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, "Bölgemize ve bütün bir dünyaya göz gezdirdiğimizde, mevcut ihtilaflar, anlaşmazlıklar ve çatışmalarda Amerikan hükümeti, müttefikleri ve siyonistlerin ellerini açıkça görebiliriz" dedi.

AHMEDİNECAD: ERBAKAN MÜMİN BİLGİN DEVRİMCİ

Ahmedinejad, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde (AKKM) düzenlenen "Necmettin Erbakan’ı Anma Gecesi’nde yaptığı konuşmada, merhum Erbakan’ın mümin, bilgin, devrimci, derin ve uluslararası meselelerde stratejik düşünce sahibi bir insan olduğunu söyledi.

Ahmedinejad, Necmeddin Erbakan’ı saygıyla andığını ifade ederek, "O, cana yakın müşfik bir insandı, onu saygıyla anıyor ve ruhunun şad olmasını diliyorum" dedi.

ZENGİNLİKLERİ YAĞMALIYORLAR

Allah’ın insanları güvenlik, sulh ve refah içinde yaşamaları için yarattığını, ancak güvensizlik, savaş, çatışma, yoksulluk ve mahrumiyetin insanın hakikati ve ilahi fıtratıyla çelişki ve tezat içinde olduğunu ifade eden Ahmedinejad, şöyle konuştu:

"Bölgemize ve bütün bir dünyaya göz gezdirdiğimizde mevcut ihtilaflar, anlaşmazlıklar ve çatışmalarda Amerikan hükümeti, müttefikleri ve siyonistlerin ellerini açıkça görebiliriz. Afrika, Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu’da, anlaşmazlık ve savaşlar çıkarmak suretiyle milletlerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini yağmalamaktadırlar. Onlar, bütün milletlerin, vurgulayarak diyorum, bütün milletlerin güç ve izzetlerini tahrip etmek için planlar yapıp durmaktalar. Silah yapım ve ticaretinde rekabete girişmeleri, binlerce atom bombası, füze, savaş uçağı ve insanlık dışı kitle yıkım silahları depolamalarının dünya barış ve güvenliği için olduğuna kim inanır. Kudüs’ün işgalcisi, mütecaviz rejimin bölgeye dayatılmasının Yahudileri desteklemek, barış ve refah amaçlı olduğuna kim inanır. Esasen sömürücü güçlerin çıkarları ancak güvensizlik ve çatışma sayesinde sağlanabilir."

AMERİKAN DOLARININ ULUSLARARASI SULTASI

Ahmedinejad, yoksulluk, katliam, kölelik ve sömürgeciliğin sorumlularının milletlerden alacaklı konumda bulunmamaları gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Onlar cevap vermek zorunda bırakılmalıdır. Herkes bilmelidir ki milletlerin yoksulluğunun baş sebebi ve Amerikan ekonomisinin büyük zaaflarının örtülmesinin baş faktörü, Amerikan dolarının uluslararası sultasıdır. Amerikan hükümetinin bütçe açığı ve borçları 18 trilyon dolardan fazladır ama dünya piyasalarına karşılıksız dolar pompalayarak gerçekte milletlerin cebini boşaltmakta, bunun yerine ülkelere pahalılık ve yoksulluk dayatmaktadır. Herkes bilmelidir ki müstekbir güçler kendilerini yenilmez olarak tanıtmaktadırlar ama gerçekte çok zayıf, kırılgan olup, milletlerin gücünden ödleri kopmaktadır."

TÜRKİYE VE İRAN TARİH YAZAN İKİ BÜYÜK MİLLET

Ahmedinejad, dünyanın yönetiminin değiştirilmediği, adaletçilerin ve pak insanların dünyanın güç merkezlerine hakimiyetleri gerçekleşmediği sürece, durumun olduğu gibi devam edeceğini vurgulayarak, bu büyük hedefin aktif ve genel bir katılım olmadığı sürece gerçekleşemeyeceğini ifade etti.

Herkesin el ele vererek ortak küresel yönetimin, bütün milletlerin aktif, yapıcı katılımıyla yeryüzüne yerleştirilmesi gerektiğini anlatan Ahmedinejad, "Ancak böyle bir yönetim, toplumda adalet, dostluk ve izzete ortam hazırlayabilir. Merhum Prof. Dr. Erbakan bu alanda vazifesinin idrakinde faal ve görüş sahibi bir şahsiyetti. Türkiye ve İran milletleri tarih yazan iki büyük millet olarak daima bu değerler, hedefler doğrultusunda yaşamış, çaba sarfetmiş, başka milletlere öncülük etmiş ve etmektedirler" görüşünü dile getirdi.

Ahmedinejad, Kasas Suresi 5. ayette, "Biz ise o topraklarda ezilmiş olanlara lütfederek, onları önderler yapmayı ve onları mirasçılar kılmayı istiyoruz" buyurulduğunu belirterek, "Bu Allah’ın bir vadesidir, emperyalistler mutlaka gidecektir, siyonistler mutlaka mahvolacaklardır. Evet uzun bir kıştan sonra güzel ve gönülleri okşayan bahar yoldadır" ifadelerini kullandı.

ERBAKAN: HİÇ BOŞUNA GULU GULU DANSI YAPMAYIN

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı Genel Başkanı Fatih Erbakan da mutlaka İslam birliğinin kurulacağını ifade ederek, "Elbette zafer İslam’ın ve Müslümanların olacak. Korkunun ecele faydası yok. Hiç boşu boşuna gulu gulu dansı yapmayın. En sonunda bizler de sizler de Ayasofya Camisi’nde İslam birliğinin kurulduğunu göreceğiz" dedi.

Erbakan, İslam ülkelerinin birliğinin önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Kurulacak olan bu yeni dünyada 60 tane Müslüman ülke, başta Türkiye olmak üzere her sene 50 milyar dolarlık borç faizi haracını dünya siyonizminin mankenlerine ödemek zorunda olmayacak. Kurulacak olan bu yeni dünyada Kudüs’e gitmek için Mescid-i Aksa’da namaz kılmak, Gazze’ye gitmek için siyonist İsrail’den izin almak mecburiyetinde olmayacağız. Kurulacak olan bu yeni dünyada, Ortadoğu’da, İslam aleminde, Türkiye’de, İran’da, Suriye’de, Irak’ta yaşanacak olan gelişmelere dünya siyonizminin 300’ler meclisi değil, biz Müslüman ülkeler olarak kendimiz karar vereceğiz ve son olarak söylüyorum ki; kurulacak olan yeni dünyada Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin değil, İslam birliğinin başkanı olacak inşallah."

Gecenin sonunda Ahmedinejad’a, Genel Başkan Fatih Erbakan, üzerinde vakfın ambleminin bulunduğu çini tabak, vakfın Bursa Şube Başkanı Naim Öztürk ise çini vazo hediye etti.

Gece, İl Müftüsü Mehmet Emin Ay’ın okuduğu dua ile son buldu.

İSTİHBARAT DOSYASI /// Intelligence Online : Erdoğan geniş yetkilere sahip ‘süper MİT’ planı yapıy or

Fransız Intelligence Online dergisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genel seçimlerden sonra MİT yönetiminde Süper Güvenlik Bakanlığı kuracağını ileri sürdü

Edindiklerini öne sürdükleri istihbarat haberlerini abonelerine para ile sattığı iddia edilen Fransız Intelligence Online dergisi, 3 gün önce yayımladığı ‘Erdoğan süper-MİT planı yapıyor’ başlıklı yayınında, Türkiye’nin istihbaratında ‘reform’ yapmayı düşünen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın MİT’in başına geçecek kişiye daha geniş yetkiler vermeyi planladığını iddia etti.

DHA’nın haberine göre, haziran ayındaki seçimlerden sonra, Türkiye Hükümeti’nin güvenlik hizmetlerindeki reformları hızlandırmaya niyetli olduğunun ileri sürüldüğü yayında, hükümetin Milli İstihbarat Teşkilatı’nı (MİT) ordu ve polis ile birlikte MİT Başkanlığı’nda ‘Süper Güvenlik Bakanlığı’ şemsiyesi altında toplamak istediği iddia edildi.

Ankara tarafından MİT’in yönetiminde kurulacak Süper Güvenlik Bakanlığı’nın ayrıntılarına henüz karar verilmediği kaydedilirken, sınır kontrolünün ordudan İçişleri Bakanlığı’na geçmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin parçası olan jandarmanın polise dahil edilmesi gibi bazı önlemlerin onaylandığına dikkat çekildi.

‘Erdoğan kurumun başına Hakan Fidan’ı düşünüyordu’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni teşkilatta önce Hakan Fidan‘ı düşündüğü ancak Fidan’ın milletvekili seçimlerine katılmaya karar vermesiyle planın değiştiği belirtildi. Geçici olarak MİT’in başına gelen İsmail Hakkı Musa‘nın aybaşında tayini ile birlikte tenkitlere uğradığına dikkat çekildi.

Musa’nın 2011-12 yıllarında Brüksel’de Büyükelçiyken Batı Avrupa’da Kürt militanlara karşı suikastlar düzenlemekle suçlandığı iddia edildi. Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç‘ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a görevi istediğini söylediği ileri sürüldü.

ALMANYA VE BND DOSYASI : Alman istihbaratı gizli SMS’lerle yer belirliyor

Alman iç istihbaratından sorumlu Federal Anayasayı Koruma Teşkilatının geçen yılın son altı ayında insanların yerlerini belirlemek için 142 bin gizli SMS gönderdiği ortaya çıktı

Alman Federal Anayasayı Koruma istihbarat teşkilatı, geçen yılın son altı ayında, zanlı gördüğü kişilerin yerlerini belirlemek için 142 bin gizli SMS gönderdi. Alman basınında çıkan haberlere göre, geçen yılın ilk 6 ayında istihbarat örgütü yer belirlemek için şüpheli gördüğü kimselerin cep telefonlarına 53 bin gizli SMS gönderdi.

Federal Parlamentoda Sol Parti milletvekilleri Andrej Hunko ve Jan Korte’nin verdiği soru önergesine Federal hükümet tarafından verilen cevapta, son günlerde Suriye ve Irak’a savaşmak için gitmek isteyenlerin sayısının büyük oranda artmasından dolayı bu yöntemin daha sık kullanıldığı belirtildi.

Alman Federal Kriminal Dairesi BKA ve Federal Polis Teşkilatı, zanlı gördüğü kişilerin yerlerini belirlemek için aynı yöntemi kullanarak gizli SMS gönderiyor. Ancak bu iki güvenlik kurumunun istihbaratçılar kadar çok SMS göndermediği bildirildi. Geçen yılın ilk yarısında BKA 35 bin gizli SMS, ikinci yarısında ise 27 bin gizli SMS gönderdi. Federal Polis Teşkilatı ise geçen yıl ilk altı ayda 70 bin, son altı ayda ise 39 bin 500 gizli SMS gönderdi.

Zanlı olarak görülen kişilerin cep telefonlarına gönderilen gizli SMS’lerle bu kişilerin hareket profilleri çıkarılabiliyor ve her an nerede oldukları tesbit edilebiliyor. Zanlı kişiye gelen SMS, telefonun ekranında görülmüyor ve normal SMS geldiğinde duyulan sinyal sesi de duyulmuyor. Ancak SMS geldiği cep telefonu tarafından onaylanıyor.

Sol Parti milletvekili Hunko, istihbarat örgütlerinin bu tür çalışmalarının özel hayatın gizliliğine vurulan bir darbe olduğunu ve bu husustaki güveni büyük oranda sarstığını söyledi. Hunko, cep telefonlarının insanların birbirleriyle konuşmaları için gerekli olduğunu, yerlerini belirlemek için kullanılmasının doğru olmadığını belirtti. Soru önergesi veren diğer Sol Parti milletvekili Korte de, istihbarat örgütlerinin kontrol ve takiplerinin giderek artmasının bilgi iletişim güvenliğini giderek daha çok tehlikeye soktuğunu kaydetti.

FİNANS DOSYASI /// VİDEO : James Dickie – Rothschild’ler Nasıl Zengin Oldu ???

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=xGX7wE2Xt0c&feature=em-uploademail

PKK DOSYASI /// Hilmi Hacaloğlu : PKK Silah Bırakır mı ?

Hilmi Hacaloğlu

Türkiye, sabah saatlerinde Hükümet ve HDP heyetinin yaptığı ortak açıklamayı tartışıyor. Öcalan’ın silah bırakma için kongre toplamasını istediği PKK, İmralı’da bulunan liderleriyle doğrudan görüşmek istiyor. KCK lider kadrosundan Mustafa Karasu, 10 maddelik paket üzerinde müzakereler başlamadan silah bırakma talebinin ‘demagoji’ olduğunu söyledi.1984’teki Eruh ve Şemdinli baskınıyla silahlı mücadelesini başlatan PKK, silah bırakacak mı? Çözüm süreci barışla sonuçlanacak mı? Türkiye, Hükümet ve HDP temsilcilerinin sabah saatlerinde düzenlediği basın toplantısından beri bu soruların yanıtlarını arıyor. İlk açıklamalar büyük ölçüde olumlu ancak dün PKK’ya bir yakın çizgisi Fırat Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu’nun açıklamaları, örgütün silahlı mücadelenin bırakılmasına hala mesafeli yaklaştığını ortaya koyuyor.

KCK’lı Karasu: ‘Hükümet, Öcalan ile PKK yönetimini buluştursun’

Mustafa Karasu, “Şimdi Kürt sorununun çözümü tartışılıyor hatta AKP tarafından PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakacağı algısı yaratmaya çalışılıyor. Peki bu durumda AKP hükümetine sormazlar mı, eğer gerçekten bu konuda ciddiysen, görüşmeler de önemli bir noktaya gelmişse Önder Apo’yla PKK’lilerin görüşmesini neden sağlamıyorsun? Önder Apo’yla PKK arasında sorun olduğunu sen iddia ediyorsun. O zaman Önder Apo’yla PKK yönetimini buluştur ve bu sorunu ortadan kaldır” dedi.

KCK’nın tepe yöneticisine göre, sorun PKK’nın devlete karşı silah bırakıp bırakmaması değil, bu direnişi ortaya çıkaran koşulların ortadan kaldırılıp kaldırılmaması.

Karasu, “AKP Hükümeti Öcalan’ın ortaya koyduğu 10 başlıkta müzakere edip sorunu çözecek midir, çözmeyecek midir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Bu sorun çözülmeden PKK silah bırakacak, ‘PKK kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak’ biçimindeki yaklaşımlar demagojidir, aldatmak ve sorunu çarpıtmaktır. Önder Apo’nun söylediklerini de tersine çevirip hem Önder Apo’ya karşı, hem Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanmaktır” diye konuştu.

Demirtaş: ‘Umut ediyorum hayırlara vesile olur, barış için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli’

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, sürecinin barışa doğru evrilmesi için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi temennisinde bulundu. Antalya’da gazetecilere açıklama yapan Demirtaş, “Bu görüşmeyle taraflar karşılıklı taahhütte bulunmuş oldu. HDP olarak bu süreçte katkı sunmaya gayret ettik. Bu aşamadan sonra hükumetin Türkiye toplumuna taahhütte bulunmuş olduğu demokratikleşme ilkeleri konusunda somut adımlara doğru ilerlemesi gerekir. PKK’nın da Öcalan’ın da silahsızlanma konusunda artık hazırlığını yapması gerekir. Karşılıklı senkronize bir şekilde süreci ilerletmek gerekir. Umut ediyorum Türkiye halkları açısından hayırlara vesile olur” dedi.

Demirtaş, TBMM’de görüşmeleri devam eden ‘İç Güvenlik Yasa Tasarısı’nın da gözden geçirilmesini istedi. Ancak HDP liderinin sözleri, hükümete yeterince güvenmediğini gösteriyor.

“Hükümet yürüttüğü politika ile barış konusunda zerre kadar umut vermiyor. Attığı adımlarla zerre kadar barışa yaklaşmıyor. Güvenlik paketi, sokaktaki uygulamalarla tekçiliğe doğru kurduğu sistemle barışa yaklaşılmaz.”

Başbakan Davutoğlu: ‘Silahın dili sonra erecek’

Hükümet cephesi ise barış sürecinin yeni aşaması hakkında umut dolu. Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin gençlik kollarının Ankara’da düzenlediği kongrede yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm Diyarbakır’daki yaptığı konuşmayla başlayan Çözüm Süreci’nin türlü badirelerden, tahriklerden, kumpaslardan geçerek bugünkü açıklamayla yeni bir zemine oturduğunu söyledi. Davutoğlu, “Artık bu ülkede, Türk, Kürt, Sünni, Alevi gibi ayrımlar hiçbir şekilde bu milletin fertleri arasında nifak tohumu olacak şekilde kullanılamayacaktır. Türkiye’de şiddetin, silahın dili sona erecek, demokratik siyasetin önü açılacaktır” diye konuştu.

Tarihte Türk, Kürt ve Arap gençlerin aynı ideal için yürüdüklerini, bundan sonra da Anadolu evlatlarının da bir arada, el ele yürüyeceklerini ve “Hep birlikte Türkiye” diyeceklerini belirten Başbakan, yeni süreçte hiçbir annenin yüreğine evlat acısı düşmeyeceğini, hiçbir Anadolu evladının şu veya bu gerekçeyle dağa çıkarılmayacağını ifade etti.

Davutoğlu, “Demokratik siyaset varsa herkes demokrasi içerisinde görüşlerini ifade edebiliyorsa AK Partili gençlerin de siyasetçilerin de devlet adamlarının da bir daha şiddeti, nefreti körükleyen açıklamalardan uzak durması lazım. Madem ki demokrasi inşa edildi, madem ki 28 Şubat’ın bütün izleri birer birer siliniyor, 12 Eylül’ün izleri birer birer siliniyor, artık bu topraklarda silah diliyle kimse konuşmamalıdır. Bugün yapılan açıklamayı ve onun uygulanmasını yakından takip edeceğiz” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu: ‘Silahların gölgesinde barıştan söz edilemez’

Cumhuriyet Halk Partisi ise sürece temkinli yaklaşıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Twitter hesabından yaptığı kısa açıklamada, “Dünyanın hiçbir yerinde silahların gölgesinde bir barıştan söz edemezsiniz. Silah bırakma, bu topraklara huzur getirecek bir adımdır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de yaptığı açıklamada yine aynı konuya değindi. Altay, “Silah bırakma çağrısı keşke daha önce olsaydı. Silahların gölgesinde barış olmaz. Barışın birinci koşulu PKK’nın silah bırakmasıdır. Ne olacaksa TBMM çatısı altında ve iradesinde olmalıdır çözümün adresi TBMM’dir. 10 maddelik talep oturulup konuşulur elbette. Türkiye’de Kürt sorunu vardır ve çözülmelidir. 30 yıldır akan kan durmalıdır” diye konuştu.

MHP: ‘Bu ihanetin belgesi, anlaşma silah bırakma değil PKK’ya teslim olma’

Milliyetçi Hareket Partisi ise ortak açıklamaya en sert tepki gösteren parti oldu. MHP TBMM Grup Başkan Vekili Oktay Vural, yapılanın silah bırakma değil PKK’ya teslim olma anlaşması olduğunu söyledi.

Vural, “Utanmadan vatan, millet, cumhuriyet tanımlarının yeniden yapılacağı söyleniyor. Bu ihanetin belgesidir. Bunun arkasında yatan PKK’nın silahla yapamadığını AKP silah bırakma kılıfıyla millet hazmettirmeye çalışmaktır. İmzayı atan Erdoğan ve Öcalan mıdır?” diye konuştu.

TURİZM DOSYASI : IŞİD Kıbrıs Turizmine zarar veriyor

IŞİD, turizme darbe vurdu. Birçok sorunla mücadele etmeye çalışan turizm sektörüne son darbe de IŞİD’den geldi.

Turizm sektörünün önde gelen isimleri, IŞİD’in AB’nin bahane göstererek “Müslüman ülkelere gitmeyin, çünkü orada IŞİD var,” diyerek insanları iç turizme yönlendirdiğini söyledi.

KKTC turizminde sorunlar bitmiyor. Rusya’daki kriz, imaj reklamları, yurtdışından getirilen rehberler, Rusya’daki kriz sebebiyle iflas eden tur operatörleri ve acenteler ülkemiz turizmcilerinin 2015 için umutlarını tüketirken, Bir de IŞİD’in ortaya çıkması ve Avrupa Birliği’nin bunu koz olarak kullanması turizmden beklentileri oldukça azalttı.

KITSAB Başkanı Tolun, KTOB Başkanı Aktığ ve KITREB Başkanı Altıner ise Avrupa Birliği’nin IŞİD’i fırsat bilerek “Müslüman ülkelere gitmeyin,” diye uyarmasını ise oluşan ekonomik krizi iç turizmle aşacaklarını düşünmelerinden dolayı olduğunu belirtti.

“Müslüman ülkelere gitmeyin”

Kıbrıs Türk Seyahat Acentaları Birliği (KTSAB) Başkanı Orhan Tolun, ülke turizmini etkileyen olaylardan söz etti ve 2015’teki turist rakamının Rusya’daki kriz, ülkenin imaj reklamının olmaması ve IŞİD sebebiyle azalacağını belirtti.

Rusya’daki krizin sadece Rusya’yı değil Avrupa’yı da vurduğunu söyleyen Tolun “ Avrupa ise bahane olarak gazeteci katliamını ve IŞİD’i göstererek Müslüman ülkelerine gitmeyin diye çağrı yapıyorlar. Avrupa Birliği vatandaşının kendi ülkelerine gitmelerini ve paranın Avrupa Birliği’nde kalmasını istiyor. Bu konular bizi en önemli etkileyen konulardan biridir. 2014 yılında turizmin duracağını söylerdik ve gerçekten durdu,” dedi.

Aktığ: İslam korkusu yükseliyor

Kıbrıs Türk Otelciler Birliği (KTOB) Başkanı Hüseyin Aktığ, 2014 yılının ikinci yarısından başlayarak bir İslam Korkusunun dünyada yükseldiğini söyledi ve “Ben hissettirilmeye çalışılan bu İslam korkusunun bilinçli yapılan bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Biraz daha geçmişten bugüne kadar değerlendirmek gerekirse, 11 Eylül saldırılarından sonra insanlar seyahat ederek başka ülkelerde tatil yapmaya korkarak, tatil amaçlı kendi ülkelerini seçmeye başladı. Aynı şekilde bunu destekleyen bir hareketle de Avrupa okullarında tatiller ayrı zamanlara denk getirildi, bunu yaparken de amaç herkesin tatile aynı zamanda gitmemesiydi. Bu etkenlerle insanlar iç turizme yönelmeye başladı,” şeklinde konuştu.

“Avrupalı İslam ülkeleri tercih etmeyecek”

Aktığ, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Tüm bu etkenlerden sonra Dünya Turizm Örgütü’nün yayınladığı 2015 öngörülerinde Avrupa ülkelerinden turizm amaçlı seyahat etmeyi düşünenlerin İslam korkusu ve Afrika’daki hastalıklardan dolayı Afrika, Orta Doğu ve İslam ülkelerini tercih etmeyeceği öngörülüyor. Öngörüde Avrupa’da yaşayan insanların eğer paraları varsa Uzak Doğu ülkelerine, eğer buralara gidecek güçleri yoksa da Avrupa Kıtası içinde tatil yapacakları öngörülüyor. Yine İngiltere’nin verilerine göre 2014 yılında iç turist hareketi yüzde 33’lük bir artış gösterdi. Kısacası şunu söylemek mümkün IŞİD gerçeği ve 2014’dün ikinci yarısından bu yana hızla yükselen İslam korkusu 2015’yılında bazı önlemler alınmadığı takdirde ülkemiz turizmini bir hayli etkileyecek.”

Altıner: Bir de IŞİD ortaya çıktı

Kıbrıs Türk Rehberler Birliği (KITREB) Başkanı İbrahim Altıner, ülke turizminin birçok sorunu olduğunu ve birçok problem altında ezildiklerini belirtti ve şöyle konuştu:

“2015 yılı bizler için zor bir yıl olacak. Rusya’daki krizden kaynaklı tur operatörlerin ve acentalarının iflası, yurt dışından getirilen rehberler, Güney’in bize uyguladığı ambargolar gibi turizmimizi etkileyen birçok sebep varken ve biz bunları çözmeye çalışırken birde IŞİD ortaya çıktı. Tabi ki bu etkenler Türkiye pazarını da etkileyecektir ve Türkiye bu sebeple indirime giderek bu açığı kapatmaya çalışacak ve bu durumdan KKTC oldukça fazla etkilenecek. Ama gerçeğe baktığımızda turizm açısından en büyük sorun siyasettir. Diğer konular ise bunun arkasından sıralanmaktadır. Tabii ki Avrupa Birliğinin kendi vatandaşlarına yaptığı Müslüman ülkelerine gitmeyin orada IŞİD var, duyurusu da bizi önemli oranda etkiliyor.”

LİBYA DOSYASI : Libya’dan Türkiye’ye ağır suçlama

Libya’nın uluslararası toplum tarafından tanınan, Tobruk hükümetinin başındaki Başbakanı Abdullah el Sani, Türkiye’nin Trablus’taki hükümete silah yardımı yaptığını öne sürdü. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç, Libya Başbakanı Sani’nin iddialarını sert dille yalanladı.

2011 yılında Kaddafi rejiminin devrilmesinin ardından siyasi kaosun yaşandığı Libya’da, uluslararası toplumun ülkenin temsilcisi olarak tanıdığı Başbakan Abdullah el Sani, ülkenin doğusundaki “hükümetinin Türkiye ile anlaşamadığını, çünkü Türkiye’nin Libya halkının birbirini öldürmesi için Trablus’taki rakip gruba silah gönderdiğini” iddia etti. Libya’da uluslararası camia tarafından tanınan ve ülkenin doğusundaki Tobruk’a çekilmeye zorlanan iktidarın karşısında, Trablus merkezli yönetim var.

İki yönetim Fecr-i Libya (Libya Şafağı) adı altında birleşen ve aralarında Müslüman Kardeşler taraftarlarının da bulunduğu İslamcı grupların başkent Trablus’u ele geçirmesinin ardından iktidar için savaşıyor. Sani’nin hükümeti bu hafta, Türkiye’nin Trablus’taki hükümete destek verdiğini öne sürmüş, ülkede projeleri olan tüm Türk şirketlerini uzaklaştırma kararı almıştı.

İngiliz Reuters ajansının haberine göre Mısır televizyonu CBC’ye perşembe günü demeç veren Sani, Türkiye’nin Libya’ya karşı dürüst bir tutum sergilemediğini ileri sürerek “Türkiye, Libya halkının birbirini öldürmesi için silah ihraç ediyor” suçlamasında bulundu. Sani, ayrıca Türk şirketlerinin kendilerinin kontrolündeki topraklarda anlaşma yapmasına izin vermeyeceklerini, ödenmemiş borçların ödeneceğini belirterek “Türkiye’ye karşı düşmani bir tutum içerisinde olduğumuzu söylemiyoruz, muhatap olmayacağımızı söylüyoruz” dedi. Sani, ayrıntı vermeden Katar’ın da Libya’daki rakip gruba yardım yaptığını da söyledi.

DIŞİŞLERİ’NDEN YALANLAMA

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç, Libya Başbakanı Sani’nin iddialarını sert dille yalanladı.

Bilgiç, “Libya’ya somut bir şeye dayanmayan ve doğru olmayan iddiaları tekrarlamak yerine, Birleşmiş Milletler’in siyasi diyalog çabalarını desteklemelerini tavsiye ediyoruz. Libya politikamız net. Libya’ya dışarıdan yapılacak her tür müdahaleye karşıyız” dedi. Bilgiç, geçtiğimiz günlerde de Tobruk Hükümeti’nin ülkede projeleri olan tüm Türk şirketlerini uzaklaştırma kararıyla ilgili ise “Türk firmalarının ülkeden çıkarılmaları kararı, Libya’nın yaşamakta olduğu siyasi ve güvenlik krizi ile meşruiyet tartışmaları dikkate alındığında, bir değer taşımamaktadır” demişt

SİYONİZM DOSYASI /// (YANDAŞ MEDYA) /// VİDEO : Kabalayı Hz. Mevlana’nın Öğretileri Diye Yuttu rmaya Çalıştılar

VİDEO :

https://www.youtube.com/watch?v=U0X8KNQ_ppU&feature=em-uploademail

AK PARTİ DOSYASI /// ÜNLÜ MAFYA BABASI ALAADDİN ÇAKICI : Sen Bahçeli’nin koltuk altı k ılı olabilir misin ?

Alaattin Çakıcı, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açmış oldukları ve Ankara 44.Asliye Ceza Mahkemesinde görülen tehdit ve hakaret davası ile ilgili duruşmaya güvenlik gerekçe gösterilerek götürülmedi.

Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde yatan ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, güvenlik gerekçesi gösterilerek gönderilmediği mahkemesi için 44. Asliye Ceza Mahkemesi Başkanlığına bir dilekçe göndererek can güvenliğiyle ilgili bir sorunu olmadığını belirttikten sonra, “insanın ağzından çıkan söz onururdur.” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, eski bakan Sadullah Ergin’e çok ağır hakaretler etti.

Süleyman Şah Tübesi operasyonundan sonra Devlet Bahçeli ve Necdet Özel arasında başlayan polimiğe dahil olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahçeli için “Özel’in kesip attığı tırnak olamazsın” sözüne de Çakıcı, “Sen Bahçeli’nin koltuk altı kılı olabilir misin?” diyerek cevap verdi.

İşte Çakıcı’nın mektubu :