Günlük arşivler: Mart 2, 2015
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ DOSYASI /// Mustafa Destici : Süleyman Şah toprağının terk edilmesi büy ük bir mağlubiyet
Süleyman Şah operasyonunu değerlendiren Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Mustafa Destici, "Ricat olduğunu, suç olduğunu iyi bildikleri için de zafer naralarını bir günden fazla atamadılar" dedi.
Büyük Birlik Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Teşkilatı ve Gaziosmanpaşa Alperen Ocakları tarafından ‘Ülkene Sahip Çık’ sloganıyla bir program düzenlendi. GOPARK Tesisleri’nde düzenlenen programa, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin yanı sıra birçok davetli ve partililer katıldı.
"SÜLEYMAN ŞAH TOPRAĞININ TERK EDİLMESİ BÜYÜK BİR MAĞLUBİYETTİR"
Süleyman Şah Türbesinin yeni yapılacağı yeri gördüğünü söyleyen Destici, “IŞİD tehlikesi var diye Süleyman Şah Türbesi’ni oradan aldılar, toprakları terk ettiler ve sınırımızın dibine getirdiler. Yarın PYD bu sefer tehdit ederse, ya da iç savaş biter Esed orda var olmaya devam ederse, ‘çık kardeşim topraklarından. Sen uluslararası hukukça kendine verilen toprağı tek taraflı olarak terk ettin. Burada benim seninle bir anlaşmam yok, al buradan türbeni götür’ dediğinde herhalde Türkiye’yi yönetenler o zaman şunu yapacaktır: Süleyman Şah Türbesi’ni alacaklar ve Söğüt’e getirecekler Ertuğrul Gazi’nin yanına. Ve millete ‘kimsenin yapamadığını başardık ve dedeyle torunu buluşturduk’ diyecekler. Türk milletine de böyle yutturacaklar.” değerlendirmesinde bulundu.
BBP lideri Mustafa Destici, Süleyman Şah toprağının terk edilmesinin büyük bir ricat ve mağlubiyet olduğunu hükümetin de çok iyi bildiğini ve bunun bir suç olduğunu söyledi. Destici, "Ricat olduğunu, suç olduğunu iyi bildikleri için de zafer naralarını bir günden fazla atamadılar." diye konuştu.
"28 ŞUBAT’IN SİVİL AYAĞI DEVAM EDİYOR"
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, 28 Şubat’ın sivil ayağının ülkede devam ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Bundan tam 18 yıl önce cuntacılar, darbeciler milletin iradesini yok sayarak bir ’post modern’ darbe gerçekleştirdiler. Muhafazakar dindar kesimlere karşı bir haksızlık, zulüm furyası başlattılar. Bir dönem Fransız, İtalyan askerlerinin yaptığını maalesef bizim kolluk kuvvetlerimize yaptırdılar. Aynı zamanda sırf imam hatip mezunu diye, babası hacı, sakalı var, namaz kılarken sarık takıyor diye fişlendiler. İş adamlarına iş yaptırılmadı, batırılmaya çalışıldı. 28 Şubat’ın izleri az da olsa bir başka yönüyle hala ülkemizde devam ediyor. Bir başkalarına ilham olmuş, onlar şu anda sivil ayağını devam ettirmeye çalışıyorlar.”
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve HDP’lilerin Dolmabahçe Sarayı’nda yaptığı toplantı ve açıklamalara sert tepki gösteren BBP lideri Destici, "Ne hazin bir tablodur ki, ne acı bir tablodur ki, ne utanç verici bir tablodur ki Türkiye’yi yöneten hem bu iktidar, hem de bundan önceki iktidarlar 30 senede 30 kere bitirilecek PKK’yı bitirmediler ve bu iktidar bu büyük Türk milletine büyük bir utanç yaşatmaya kalktı, onun İmralı canisiyle, terörist başıyla masaya oturdu ve müzakere süreci başlattı. Başından beri şunu söyledik: Terörle, teröristle müzakere olmaz, pazarlık olmaz; mücadele olur. Adam gibi mücadeleni yaparsın, terör örgütüne diz çöktürürsün, elindeki silahı alırsın ondan sonra döner bölgedeki kardeşlerimizin problemleri neyse onu çözersin. Ama sen terörle, teröristle, onun elebaşısıyla pazarlığa oturdun mu onun taleplerini kabul etmişsin demektir" ifadelerini kullandı.
“Çözüm olsa hangimiz karşı çıkarız? Hangimiz barışa, kardeşliğe karşı çıkar?” diye soran Mustafa Destici, “Savaş mı var da biz barış yapacağız? Savaş devletler arasında olur. Bir ülkenin içinden çıkmış asilerle, eşkıyalarla, hainlerle, bölücülerle pazarlık olmaz. Hadleri bildirilir.” dedi.
Hükümetin, çözüm sürecinin ilk başladığı süreçte varılan anlaşmalar gereği PKK’nın silah bırakacağı, sınır dışına çıkacağı ve demokratik siyasete döneceği sözlerini hatırlatan Destici, AK Parti’nin hem iktidarını sürdürme adına hem de PKK’yı meşrulaştırma adına bu süreci millete büyük bir algı ve psikolojiyle sunduğunu dile getirdi. Bugün yapılanın da bundan farkı olmadığını söyleyen BBP lideri Mustafa Destici, PKK lideri Öcalan’ın PKK’ya yaptığı çağrıyı hatırlatarak şöyle konuştu: “Burada bile bir gizli mesaj var. Yani, silahları bırakmak için toplanın kongre yapın demiyor. Stratejik bir kongre yapın diyor. Yani diyor ki; ‘şu anda zaten meşrulaştınız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler sizinle pazarlık masasında. İstediklerinizi alacak boyuttasınız. Seçimden önce bunu çok daha iyi iktidardan alabilirsiniz. Stratejik bir kongre yapın ve taleplerimizi daha yüksek bir sesle isteyin ve sıkı pazarlık yapın’ diyor. Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir taraf, 21. yüzyıl eşkıya sürüleri bir taraf? Bu büyük Türk milletine bir hakaret değil mi, bir utanç değil mi? Ama Türkiye’yi yönetenler bilsinler ki bu utancın sahibi bizler değiliz, bu utancın sahibi sizlersiniz.”
Destici sözlerini şöyle sürdürdü: “Önce Irak’ın kuzeyi özerk hale getirildi. Şimdi Suriye’nin kuzeyinde 3 kanton ve geçici yönetim, daha sonra Türkiye’mizin bir bölgesinden koparılacak bir bölgeyle Amerika’nın şartsız müttefiki olacak Büyük Kürdistan… Büyük İsrail’in yoldaşı olacak bir kukla devletin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) içerisinde olduğu artık gün gibi ortada. Ve maalesef Türkiye’yi yönetenler ya bilerek ya da bilmeyerek, ya gaflet içerisinde ya da ihanet içerisinde bu projeye hizmet ediyorlar. BOP, büyük Türkiye’ye, Orta Doğu’daki bütün Müslüman ülkelere bir ihanettir, ihanet projesidir. Hiçbir Müslüman bu projenin içerisinde yer alamaz.”
VİDEO LİNK :
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=eaqxlmmyr1I
SURİYE DOSYASI /// YILMAZ ARSLAN : Bir Suriye macerası
Sevgili okuyucularım, geçmiş yıllarda Suriye’nin başında Hafız Esad isimli bir diktatör vardı.
Bu adamın en büyük özelliği Apo’yu kendi başkenti Şam’da koruma altına almış olmasıydı.
Apo Şam’da yaşıyor, Suriye Hükümeti’nden her türlü desteği alıyor ve Türkiye’deki terör eylemleriyle can yakıyordu.
Bir uyardık olmadı, beş uyardık olmadı… Rica ettik, istirham ettik, ısrar ettik yine olmadı.
Adam bildiğinden şaşmıyordu.
Sonunda sabır taşı çatladı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş 1998 yılında Hatay’a gidip komşu Suriye yönetimini uyarmak zorunda kaldı:
“Bu tutumunuz devam ettiği takdirde ordumuzla müdahale etmeye kararlıyız. “
O günlerde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Meclis’te aynı doğrultuda bir konuşma yaptı ve çok sert sözler söyledi.
Hepimiz milletçe arkalarında idik.
Hafız Esad işin şakası olmadığını anlamıştı! Apo’ya sahip çıkmayı sürdürdüğü takdirde başına iş açılacak, Türk Ordusu ülkesine ağır zarar verecekti. Bunu göze alamadı ve Apo’yu sınır dışı etmek zorunda kaldı.
Sonrasını biliyoruz.
Kenya’da ele geçirilen Apo Türkiye’ye getirildi, yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
* * *
Hafız Esad 2000 yılında öldükten sonra yerine oğlu Beşar Esad geçti. Hemen ardından Türkiye’de AKP iktidarı dönemi başladı.
Artık Suriye ile herhangi bir sorunumuz kalmamıştı. İki ülke arasında dostluk ilişkileri sürüyordu.
Aramızdaki yaklaşık 900 kilometrelik sınırda önemsiz kaçakçılık hadiseleri dışında en ufak bir olay bile olmuyordu.
Terör derseniz, hiç yoktu çünkü Suriye geçmişten dersini iyi almış, Beşar Esad babasının yolunu izlemeye kalkışmamıştı.
Tayyip’le Esad bu süreçte çok yakın iki dost oldular. Artık karılı kocalı birbirlerini ziyaret edip kucaklaşıyorlar, birlikte tatile çıkıyorlar, dostluk ve kardeşlikten dem vuruyorlardı.
Tayyip düzenlediği mitinglerde Esad’a övgüler düzüyor, ondan “Kardeşim Esad” diye söz ediyor, Türkiye ile Suriye ilişkilerinin böyle olumlu ve kardeşlik havasında gitmesinden duyduğu mutluluğu her seferinde dile getirmekten kaçınmıyordu.
Bir “Dünya devinin (!)” bunları söylemesi çok önemliydi… Çünkü Tayyip, kendisini artık dünya devi, dünyanın en önemli liderlerinden biri olarak görme havalarına girmişti.
* * *
Ne olduysa işte o günlerden birinde oldu… Tayyip’e ABD’den bir talimat geldi:
Biz Esad’ı devirmeye karar verdik, kendini ona göre hazırla ve Esad’ı düşman ilan et!”
Yıl 2011… Tayyip Esad’a ufak ufak bindirmeye başladı.
Burada açık konuşalım, Suriye rejiminin Türkiye ile ilgili herhangi bir sorunu yoktu.
Suriye’nin ucu Türkiye’ye dokunan bir kötülüğü, olumsuzluğu, bizim ülkemize terör ihraç etmesi, iç işlerimize karışması vesaire gibi bir durumu da yoktu.
Ama artık durup dururken yeni bir düşmanımız olmuştu!
ABD’nin baskısıyla Suriye’yi karıştırdılar.
Komşumuz olan ülkeye Türkiye sınırlarından on binlerce silahlı terörist soktular…
Suriye’de laik bir rejim vardı. Azınlıkta olan Suriye Alevileri, çoğunlukta olan Sünnileri yönetiyordu.
Tayyip iktidarı mezhep kavgasına girişti. Suudi Arabistan ve Katar’dan destek alan Sünni İslamcı teröristlere her türlü silah ve cephane yardımı yaptı, sınırlarımızı onlara açtı ve Esad’ı devireceğini ilan etti.
* * *
Artık her fırsatta Esad’a sövüyor, tehdit ediyor, gidici olduğunu açıktan söylüyor ve nutuk atıyordu:
“Suriye zaten bizim eski vilayetimizdir… Esad en kısa zamanda devrilecektir… İnşallah ilk fırsatta Şam’da hep birlikte cuma namazı kılacağız!..”
Fetih naraları atıyorlardı!
İslamcı teröristler Suriye’yi mahvetmeye başladı.
Pek çok bölgeyi ele geçirdiler. Suriye Ordusu’nu pek çok yerde yenilgiye uğratıp ülkeyi harabeye çevirdiler.
Varsayalım aynı olay bizim başımıza gelmişti. PKK ve İslamcı teröristler ayaklanmış, ülkemizin önemli bir bölümünü ele geçirmişti…
Bilanço ağır olmuştu. On binlerce insanımız öldürülmüştü…
Biz ne yapardık?
* * *
Gün geldi, Türkiye-Suriye sınırına boşluktan yararlanan terör örgütleri yerleşti. Böylece yeni komşularımız oldu:
IŞİD, PKK, Müslüman Kardeşler, El Kaide vesaire.
Tayyip yönetimi bunlara en büyük desteği veriyor, ağır silahlar gönderiyordu.
Tam 2.5 milyon Suriye vatandaşı, yaşanan bu terör olaylarından kaçıp Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı.
Bunlar için milyarlarca dolar harcayıp kamplar kurduk. Güney illerimiz karıştı, Reyhanlı bombalandı, uçağımız düşürüldü.
Kamplara gitmeyenler ise Türkiye’nin dört bir yanına dağıldı. Sefil bir biçimde yaşamlarını sürdürüyorlar. Bazıları dilencilik yapıyor, bazıları çadırlarda aç yaşıyor.
Antalya gibi çeşitli turistik illerin valilikleri, Suriye vatandaşlarının kentlerine girmesini yasakladı.
Tayyip-Ahmet ikilisi uzun süredir her fırsatta ağlaşıyor:
“Eyyy uluslararası kuruluşlar, faturayı bize kestiniz ama para vermiyorsunuz. Bize acele para gönderin.”
Dilenci olduk ama kimsenin taktığı yok.
Aldık başımıza belayı.
* * *
Peki “Ha devrildi ha devrilecek” dedikleri Esad ne oldu?
Ülkesini harabeye döndürdüler, on binlerce insanını öldürdüler, milyonlarca kişinin Suriye’den kaçıp perişan olmasına neden oldular ama Esad yerinde duruyor.
Olan Türkiye’ye oldu. Piyasaya yeni komşularımız çıktı, milyarlarca dolarımız gitti, para için yalvarmaya başlayıp dünyaya rezil olduk.
Durup dururken Ortadoğu’nun o pis bataklığına düştük.
Çevremizde Türkiye’nin desteği ile yeni türeyen komşularımız, o dünyaca ünlü terör örgütleri… Süleyman Şah Türbesi operasyonunu bile PKK’nın Suriye kolunun desteği ve izniyle yapabildik.
Cumhuriyet tarihinde bu Suriye olayı gibi rezillik görülmedi, duyulmadı.
Tayyip’e, Ahmet’e, hükümete vesaireye bir sorabilsek bu pislikten, bu küçüklükten nasıl kurtulacağımızı, acaba onlar bilir mi!
Emin Çölaşan
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.