Günlük arşivler: Mart 15, 2015

KÖKTEN DİNCİ YENİ AKİT GAZETESİ BU SEFER DE KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA SALDIRDI /// BUYRUN

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘MİT içinde bir gurubun ne yaptığını, kimle konuştuklarını biliyoruz’ sözleri derin kuşkuya yol açtı. Daha önce de başta Almanya merkezli olmak üzere bir çok ‘gizli kayıt’ açıklayan Kılıçdaroğlu’na istihbari bilgilerin nasıl gittiği merak konusu oldu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon programında MİT içinde bir grubun iktidara çalıştığını öne sürerek, “Aralarında ne konuşma yaptıklarını, kimlerle konuştuklarını da yine biz biliyoruz” demesi, ‘Kılıçdaroğlu’nun özel bir dinleme örgütü mü var?’ Sorusunu akla getirdi. Kılıçdaroğlu ve bazı CHP’liler için ODATV davası sanığı eski MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu’nun yazdığı iddia edilen bir mektupta Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat Alman İstihbarat Teşkilatı (BND) ile görüştüğü ileri sürülmüştü.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “MİT’in içinde bir grup var. Doğrudan doğruya iktidara hizmet ediyorlar. Bunların isimlerini de biliyoruz. Biraz daha yaparlarsa isimlerini açıklayacağız. Biz bunu MİT’tir dedikten sonra aralarında ne konuşma yaptıklarını, kimlerle konuştuklarını da yine biz biliyoruz” demişti.

KOZİNOĞLU’NUN MEKTUPLARI

Programa katılan Gazeteci-yazar Abdulkadir Selvi’nin “Siz de MİT’i mi dinliyorsunuz?” sorusuna Kılıçdaroğlu’nun verdiği, “Bu ülkenin vatanseverleri var” cevabı dikkat çekmişti. Kılıçdaroğlu’nun istihbarat ekibinden söz etmesi kafaları karıştırdı. Başta fuatavni_f rumuzlu Emre Uslu yazışmalarının deşifre ettiği Paralel Örgüt olmak üzere, geçmişte CHP’nin uluslar arası bazı kurum ve örgütlerle ilişkisi olduğu sıkça gündeme gelmişti.

Kılıçdaroğlu’nun sözleri bu iddiaları bir kez daha gündeme getirdi. Cezaevinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren Kozinoğlu’nun el yazısıyla hazırladığı mektuplarında CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili önemli iddialarda bulunmuştu. Kozinoğlu, Deniz Feneri davasının, Alman İstihbaratı’nın AK Parti’yi zor durumda bırakmak için uydurduğu bir dava olduğunu yazdı.

Kozinoğlu’nun mektubunda, o dönem CHP milletvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat Alman İstihbarat Teşkilatı (BND) ile görüştüğü ve BND’nin Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığını desteklediği ifade edildi. Son açıklamaları, CHP liderinin CIA’ya çalışan Paralel Örgütün yanı sıra Alman istihbaratı tarafından da yönlendirildiğini kanıtlar nitelikte.

İSRAİL DOSYASI : İsrail’in Güncel Güvenlik Habitatı

srail’in Gncel Gvenlik Habitat.pdf

SURİYE DOSYASI : Süleyman Şah Operasyonu ve Sonrası

Oytun Orhan

Araştırmacı, ORSAM

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından düzenlenen operasyonla Türkiye’nin yurt dışındaki tek toprağı olan Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi boşaltılarak sınıra yakın bir bölgede yer alan Eşme köyüne taşındı. Operasyonun, gerçekleşme şekli, hedefi ve zamanlaması üzerinden Türkiye’nin IŞİD ve PKK’nın Suriye uzantısı Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile ilişkilerinde yeni bir döneme işaret edip etmediği sıkça tartışıldı.

IŞİD ile mücadelede yeni dönem

Türkiye, Şah Fırat Operasyonu’nun hedefinin “Türbe’ye yönelik saldırı riskinin artması ve bu nedenle güvenli bir bölgeye taşınması” olduğunu açıkladı. Zamanlama açısından bakıldığında ise ABD ile Türkiye arasında Suriyeli muhaliflere yönelik “eğit-donat” anlaşmasının imzalanmasından üç gün sonra gerçekleşmesi dikkat çekti. Anlaşma kapsamında eğitilecek Suriyeli muhaliflerin “Esad rejimi ve IŞİD’e karşı savaşacağı” açıklanmıştı. Bu gelişmeler Türkiye’nin operasyon sonrasında IŞİD ile mücadele konusunda daha aktif bir rol üstleneceğinin işaretleri olarak değerlendiriliyor.

Türbe’nin taşınması tek başına Türkiye’nin IŞİD ile mücadele yöntemine ilişkin radikal bir değişim yaşanacağı anlamına gelmemekte. Bugüne kadar Türkiye’nin daha temkinli hareket etmesinin tek nedeni Süleyman Şah Türbesi’nin IŞİD tehdidi altında olması değildi. Şah Fırat operasyonu ile Türkiye’yi IŞİD ile mücadele konusunda sınırlayan unsurlardan biri ortadan kalkmış oldu. Ancak Türkiye halen kendini IŞİD’in olası terör saldırılarına açık hissediyor ve örgütün kendisine doğrudan tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Bu nedenle örgütü yaratan faktörleri ortadan kaldırarak kalıcı çözüm sağlayacak kapsamlı bir plan ve strateji görmeden IŞİD ile mücadelenin askerî boyutuna katılmama konusunda ısrarını sürdürecektir. Zira Türkiye IŞİD ile mücadele planının olası başarısızlığının faturasını en başta kendisinin ödeyeceğini düşünüyor. Bu nedenle başarısına inanmadığı bir planın parçası olmak istemiyor.
Bu gerçek Şah Fırat Operasyonu sonrasında Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesinde hiçbir değişim yaşanmayacağı anlamına gelmemekte. Musul Konsolosluğu’ndaki rehinelerin kurtarılması sonrasına benzer bir durum yaşanabilir. Türk karar alıcıların rehine krizinin çözülmesi öncesi ve sonrası IŞİD’e yönelik söylemlerinde ciddi bir değişim yaşanmıştı. Kobani’de IŞİD’e karşı savaşmak üzere peşmerge güçlerinin ve Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye toprakları üzerinden geçişi de bu dönemde gerçekleşti. Türkiye’nin üzerinden Süleyman Şah yükünün kalkması IŞİD ile mücadelede hareket alanını genişletecektir.

Türbe’ye IŞİD saldırısı olasılığının artması sadece eğit-donat anlaşması ile bağlantılı değil. Bir diğer neden IŞİD’in Kobani’den geri çekilmesi. IŞİD bu yenilgiden Türkiye’yi de sorumlu tutmakta. Son neden Kürtlerin milis gücü YPG’nin IŞİD’e karşı Kobani çevresinde ilerlemeye çalışması ve bu kapsamda IŞİD-YPG çatışmalarının Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu yere yaklaşması. Bu da Türbe çevresinde güvenlik riskini artırıyor. Dolayısıyla operasyonun ilk hedefi Türk askerlerinin güvenliğini sağlamak. Bunun yanı sıra Süleyman Şah Türbesi’ne IŞİD saldırısı Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşın doğrudan parçası hâline getirme potansiyeli taşımaktaydı. Olası IŞİD saldırısı beraberinde Türkiye’nin askerî karşılığını beraberinde getirecek ve Suriye iç savaşının doğrudan parçası olmama çabası sürdürülemez hâle gelecekti. Bu da Türkiye’nin iç güvenliğini doğrudan etkileyecek gelişmeleri beraberinde getirebilirdi.

Şah Fırat ve Türkiye-PYD ilişkilerinin geleceği

Süleyman Şah Operasyonu sırasında TSK’nın YPG kontrolündeki bölgeden geçerek Türbe’ye ulaşması, hiçbir çatışma yaşanmaması ve Türbe’nin yeni yerinin YPG kontrolündeki bir bölgenin yanında yer alıyor olması nedeni ile operasyonun Türkiye-PYD ilişkilerinde yeni bir döneme işaret edip etmediği de sıkça tartışıldı.

Türkiye ve PYD kanatlarından operasyonun gerçekleşme şekline ilişkin farklı açıklamalar geldi. Türk yetkililer “herhangi bir çatışmayı önlemek açısından operasyon öncesinde PYD’ye sadece bilgi verildiğini” açıklarken PYD “Türkiye’ye yardım ettiği” şeklinde bir görüntü vermeye çalıştı. Esasen açıklamalar dahi operasyonun Türkiye-PYD ilişkisinde yeni bir döneme girileceğinin işareti olmadığını gösterir nitelikte. Bugüne kadar tarafların ilişkisinde gerginlik yaratan unsurlarda bir değişim ortaya çıkmadı. Türkiye her şeyden önce PYD’nin rejim ile işbirliğine son vererek Suriye muhalefeti ile birlikte hareket etmesini istiyor. İkincisi PYD’nin tek tarafı olarak “kanton ilanı” gibi adımlar atmasının Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması politikasına zarar verdiğini düşünüyor. Üçüncü olarak da Suriye Kürt bölgelerinde otoriter yönetim anlayışına son vererek diğer Kürt partilerinin de faaliyet göstermesine imkan sağlayacak ortamın önünü açmasını talep ediyor. PYD’den bu konularda kısa vadede bir değişim beklentisi gerçekçi değil. PYD ise Türkiye’den YPG’nin kontrolündeki sınır kapılarını açmasını ve “kanton”ları desteklemesini istiyor.

Tarafları işbirliğine yönlendirebilecek tek faktör ortaya çıkan ortak tehdit IŞİD. Ancak bu da zaman ve kapsamı sınırlı işbirliğini gündeme getirebilir. Hatta Kobani’de olduğu gibi, taraflar işbirliğini karşı tarafın güç devşirmesine imkân vermeyecek şekilde formüle etmeye çalışacaktır. Bu nedenle karşılıklı şüphe ve tehdit algılamasına dayalı ilişkilerin devamı daha yüksek ihtimal.

Türkiye-PYD ilişkisinin geleceği açısından kritik değişim yaratacak konu Çözüm Süreci. Türkiye-PKK ilişkisinden bağımsız bir Türkiye-PYD ilişkisinden bahsetmek mümkün değil. Zira genel kabul PKK ile PYD’nin aynı örgüt olduğu yönünde. PKK/PYD Suriye’deki mücadelesini bütüncül bir hedefin parçası olarak görmekte. Örgüt, en başından bu yana Suriye’de kendi kontrolündeki bölgelerde yaşanan gelişmeleri Çözüm Süreci ile ilişkilendirdi. Bir taraftan buralardaki kazanımlarını Çözüm Süreci’nde elini güçlendiren, Türkiye üzerinde daha fazla baskı kurmaya yarayan bir koz olarak gördü. Tersi şekilde Kobani’nin olası bir IŞİD işgaline maruz kalması da “Çözüm Süreci’nin sonu olur” şeklinde bir tehdide bağlandı. Böylece Çözüm Süreci üzerinden sahip olduğu etki sayesinde Türkiye’yi Kobani konusunda işbirliğine zorlamaya çalıştı. Türkiye ise PYD’nin Suriye iç savaşında almış olduğu pozisyondan rahatsız olsa da stratejik önem verdiği Çözüm Süreci’nin selameti için kendini sınırladı.

Bu açılardan Türkiye-PYD ilişkisinin Çözüm Süreci tarafından doğrudan şekillenen bir ilişki olduğunu söylemek mümkün. Çözüm Süreci’nin sonlanması tarafların sınırlılıklarını ortadan kaldırarak gergin, hatta çatışmacı ilişki modelini beraberinde getirecektir. Sürecin başarısı ise karşılıklı tehdit algılamasını ortadan kaldırarak ilişkilerde sorun yaratan unsurlarda dahi birlikte çalışılmasını gündeme getirebilir.

Bu yazı "Süleyman Şah Operasyonu ve Sonrası" başlığıyla Al -Jazeera Turk internet sitesinde yayınlanmıştır.

İSTİHBARAT DOSYASI /// SESLİ MAKALE /// Murat Çelik : İstihbarat savaşları

VİDEO LİNK :

http://www.seslimakale.com/videodetay/murat-celik–istihbarat-savaslari–6424#.VQSLXdUn1fI.twitter

IŞİD DOSYASI : IŞİD’i Batı besliyor

Terör yapılanması IŞİD’in İsrail istihbarat servisi MOSSAD ile ABD istihbaratı CIA’nın ortak ürünü olduğu konusunda çok şey söyledi. Bu konudaki önemli açıklamalardan biri, ABD’ye ait gizli bilgileri sızdırdığı için kaçarak Rusya’ya sığınan ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) eski çalışanı Edward Snowden’dan geldi. Snowden, Suriye’de ve Irak’ta kaosa neden olan IŞİD’in arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratı olduğunu vurgulamıştı. IŞİD’in bölgede İsrail’in güvenliğini tesis ettiğini söyleyen Snowden’a göre; ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları dünyadaki bütün terörü ‘eşek arısı yuvası’ adlı bir strateji ile bir araya getirmeye çalışıyor. Snowden, Ortadoğu ‘da İsrail’e karşı olan grupların Yahudi devletini korumak için kendi içlerinde savaştırıldığını da dile getirdi. Buna Büyük İsrail Projesini de eklemek gerek… Snowden’in bugüne kadar yaptığı açıklamalardan hiçbiri ‘boş’ çıkmadı.

Bağdadi’yi MOSSAD eğitti

İran istihbaratı da bir süre önce IŞİD Lideri Ebubekir El Bağdadi’nin bir yıl boyunca MOSSAD tarafından yoğun bir askeri eğitim, dini kurslar ve konuşma becerisi kursları aldığını fotoğraflar eşliğinde ortaya koymuştu. Rusya Devlet Başkanı Putin’in yardımcılarından Aleksander Prokhanov da İran’ın Press TV kanalına yaptığı açıklamada, IŞİD yönetiminin MOSSAD tarafından eğitildiğini belirtmişti. Prokhanov, geçtiğimiz yıl Aralık ayında “IŞİD ABD’nin elinde olan bir araçtır. ABD Avrupa ’ya ‘eğer biz müdahil olmazsak IŞİD size zarar verir’ diyor. ABD ve İsrail aynılar ve ikisi de IŞİD gibi terörist grupları destekliyorlar” şeklinde konuşmuştu.

Bu noktada Rus analist Viyaçeslav Matuzov’un şu açıklamaları da dikkat çekiyor: “Elde edilen veriler Al-Bağdadi’nin CIA ile alakalı olduğuna işaret ediyor. Büyük bir ihtimalle 2004’te Irak’taki Bukka ABD üssünde hapishanede geçirdiği yıllar içinde CIA için çalışmaya başlamıştır. IŞİD liderinin hikâyesi El Kaideci Abdulhakim Belhac’ın hikâyesine çok benzer aslında. O da zamanında Amerikalılar tarafından tutuklanıp uzun zaman boyunca ABD’de hapishanede yatmıştı. Sonra da Belhac, Muammer Kaddafi yönetimine teslim edilmiş, 2010 yılında af kararı üzerine serbest bırakılmıştı. Libya devrimi başlar başlamaz adamlarıyla birlikte Kaddafi’ye karşı silaha sarılmıştı. Trablus Askeri Konseyi’nin başına geçen Belhac, Trablus’un Kaddafi güçlerinden alınmasında büyük rol oynamıştı. Sonrasında da Beşar Esad’a karşı yapılan operasyonlara aktif şekilde katılmıştı. Yani Al-Bağdadi ve Belhac’ın biyografileri birbirine çok benziyor. Ve onların arkasında ABD istihbaratının bulunduğu olasılığı dışlanmamalıdır.”

İngilizlerden destek sortileri

Bu çerçevede ilginç bir açıklamada 25 Şubat’ta Irak Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakem El-Zameli’den geldi. Zameli, İngiltere’nin IŞİD’e ikmal yapan iki askeri uçağını düşürdüklerini, uçaklara ait görüntülerin de ellerinde bulunduğunu, İngiltere hükümetinden açıklama beklediklerini söylemişti. İngiltere’den cevabi açıklama gelmedi.

Kanada istihbaratı IŞİD’e eleman mı topluyor?

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun önceki gün bir TV kanalındaki programda, IŞİD’e katılan 3 İngiliz kıza yardım ettiği iddiasıyla bir kişinin Türkiye’de gözaltına alındığını, bu kişinin IŞİD’e karşı kurulan koalisyona mensup bir ülkenin istihbaratı adına çalıştığını söylemesi Batı medyasında ciddi yankı buldu. Haber New York Timse, Wall Street Journal gibi gazetelerin internet sitelerinde ön sıralarda yer buldu. Ancak Kanada medyası ise haberi çok fazla öne çıkarmamaya çalıştı. The Globe and Mail gazetesi, gelişmeyi “Türkiye, İngiliz kızların Suriye gezisiyle ilgili tutuklanan şahsın Kanada ile bağlantılı olduğunu öne sürdü” başlığı ile verdi. Haberde Kanada’nın Suriye’deki krize çekildiği savunuldu. Fransızca yayınlana Kanada gazetelerinin ise gelişmeye ilgi göstermemesi dikkat çekti. Çavuşoğlu, “Bu kızlara yardım eden kişi kim çıktı biliyor musunuz? Yakalandı. Koalisyon içinde olan bir ülkenin istihbaratında çalışan biri

çıktı. AB üyesi değil, ABD de değil. Koalisyonun içinde olan bir ülkenin istihbaratında çalışıyor. Ben bunu İngiltere Dışişleri Bakanına da söyledim. Bana ‘genellikle olduğu gibi’ dedi” diye konuştu. Cavuşoğlu ülkenin adını açıklamadı ancak bilahare bunun Kanada olduğu bilgisi kamuoyuna sızdırıldı.

Kanada’dan ikircikli açıklamalar

Önceki gecenin ilerleyen saatlerinde söz konusu kişinin Kanada Gizli Servisi CSİS’le bağlantılı olup olmadığı konusu Kanada Federal Parlamentosu’nda Kamu Güvenliği Bakanı Steven Blaney’e soruldu. Ana muhalefetteki Yeni Demokrat Parti Milletvekili Megan Leslie’nin yönelttiği, “Türk medyasında, CSİS’le bağlantılı bir kişinin yakalandığı söyleniyor. Doğru mu?” sorusunu cevaplayan Bakan Blaney, “Konudan haberimiz var. Operasyonel ulusal güvenlik konularında yorum yapmıyorum. Ancak biz bu tür durumlar için Anti-Terör Yasası’nı çıkarmak istiyoruz” dedi. Kanada Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Johanna Quinney, diplomatik girişimleri olup olmadığı yolundaki soruları cevapsız bıraktı. Sözcü Quinney, konunun Kanada Kamu Güvenliği Bakanlığı’nın alanına girdiğini belirterek, soruları bakanlık sözcüsüne yönlendirdi. Kanada Kamu Güvenliği Bakanlığı Basın Sözcüsü Jean-Christophe DeLeRue de, Bakan Blaney’in parlamentodaki sözlerini yinelemekle yetindi.

İngiltere’de gündemin ana konusu

Şamima Begum (15), Amira Abase (15) ve Kadiza Sultana’nın (16), 17 Şubat’ta Londra’dan THY uçağı ile İstanbul’a gittikleri ve daha sonra Suriye’ye geçerek terör örgütü IŞİD’i katıldıkları tahmin ediliyor. Söz konusu mesele 3 haftadır İngiliz medyasının başlıca gündemini oluşturuyor. Bu eksende THY’ye de baskı yapıldı. İngiltere, İngilizlerin IŞİD’e katılmasını engellemek için Türkiye’deki havalimanlarına polis yerleştirmeyi bile gündeme getirmişti! Salı günü kızların aileleri, emniyet yetkilileri ve Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç, Avam Kamarası milletvekillerinden oluşan bir komitenin önüne çıkarak konu hakkındaki soruları yanıtlamıştı. Üç İngiliz kızın aileleri, İngiliz polisini önemli bir mektubu doğrudan kendilerine iletmedikleri için ihmalkârlıkla ve işini iyi yapmamakla suçladı. IŞİD saflarında başta Fransa, ABD ve İngiltere olmak üzere çok sayıda ülkenin vatandaşları savaşıyor. Bunların bir bölümünü Batılı istihbarat teşkilatları eğitip Suriye’ye gönderirken, bir bölümü de gelecekte ülkelerinde tehlike oluşturmasın diye IŞİD saflarına yönlendiriliyor. Her halükarda Müslüman ailelerden devşirilen gençler bertaraf edilmiş oluyor.

İRTİCA DOSYASI : KÖKTEN DİNCİ YENİ AKİT GAZETESİ YİNE CUMHURİYET REJİMİ VE ATATÜRK’E S ALDIRDI /// BUYRUN

Uhud’un okçular tepesi, Türkiye’nin MİT’idir!

Son güncelleme: 14 Mart 2015 07:35, Bu yazı 2.628 defa okundu.

Milli İstihbarat Teşkilatı bir ülkenin giriş kapısıdır. Giriş kapısı hainlere teslim edildiği takdirde, içeride alacağınız hiçbir önlem işe yaramaz! Şimdi bu konuya şöyle bakalım:

“Çanlar sustu ve fakat binlerce yılın yabancısı bir ses değdi minarelere: Tanrı uludur, Tanrı uludur; polistir babam, Cumhuriyetin bir kuludur” mısraları İsmet Özel’e aittir ve onun babası gerçekten polistir! Benim babamsa işçiydi, erken yaşta vefat etti, Allah rahmet eylesin! Marksist ideolojiye göre proleterya sınıfına ait bir kişi olmam gerekiyor, ama olmadı! Karl Marks, mezarında ters dönebilir. Marks’ın fotoğrafını gören hacı anneler sırf sakallı diye onu Müslüman sanıyordu! Zaten “her sakallıyı deden zannetme” sözü de buradan gelir! Neyse konumuz bu değil, niye dağıtıyorsunuz?!

Ülkemizde bir dönem çanlar çaldı, bayrağımız kale burçlarından indirildi, çok değil 90 sene evvel! Sonra şairin dediği gibi çanları susturduk, ecnebileri ülkeden kovduk! Kovduk mu?

Laik cumhuriyet hikâyesine girmeyeceğim ya da düşmanı Ege’den denize döktük masalını falan anlatmayacağım! Atatürk’ün kovaladığı kargaları yıllarca bize ders kitaplarında niçin gereksiz yere ezberlettiklerinden bahsetmeyeceğim! “İkimizin adı da Mustafa, seninki Mustafa Kemal olsun” diyen hocasının okuldaki diğer Mustafa’lara niçin ikinci bir isim vermediği ile ilgili tek kelime etmeyeceğim! Adımız Yorgo olurdu diyenlerin “Hepimiz Charlie Hebdo’yuz” diye nasıl da birdenbire Yorgolaştıklarını da anlatmayacağım! İslam toprağı olan yurdumuzda Müslümanların çocuklarına İslam’ın nasıl karalanarak anlatıldığından, ilk Türk sinemalarında Anadolu köylülerini rakıcı gibi göstermelerinden, Vurun Kahpe’ye filminde İslam’ın önderi olan imamlarımızı ağzı salyalı birer canavar gibi gösteren azılı fikir sürüngenlerinden bahsetmeyeceğim!

Hayatını çoktan seçmeli bir sınavın 5 şıkkına sıkıştırmış ve her yaptığı yanlışta doğrularının umudu kırılmış insanlar topluluğuna dönüşmek istemiyoruz! Oysa babaların tek derdi evlatlarının ahlaklı bireyler olarak yetişmesiydi! Bugün ise tek dert “para kazansın, ayakları üstünde dursun” noktasına kilitlendi! Evet, artık herkes ayaklarının üstünde duruyor, ama ‘aşk’ denince secdeler değil, ‘sevda’ denince Mekke değil, ‘yürek’ denince şefkat değil; belki para, belki sonsuz hırslar ve belki köhne sanal koltuklar geliyor akla! Çağımızı bekleyen en büyük tehlike işte budur: Maddi olarak gelişirken manevi olarak çökmek! Belki artık yağ, benzin, ilaç kuyruklarında beklemiyoruz; ama çoğumuz sabah namazı camide yer bulamayınca avluda namaz kılmak zorunda kalan bir toplum da olamıyoruz!

Haydi, yazının başına dönelim, ama arada belirttiklerimiz esas söylemek istediklerimizdi; biz hep duygularımızı ötelenen bir yurdun ardında doğan güneşlerde aradık!

HAKAN FİDAN, MİT VE 3 TUTAM CUMHURİYET: Hakan Fidan bir siyasetçi değil, hatta gerçekçi bakarsak toplumun içinde olan bir kişi bile değil! Çoğu onun sesini duymadı bile, halka sesleniş konuşmaları olmadı! Hemen araya girelim, sahi JİTEM’e ne oldu? Hani şu varlığı hiç ispatlanamayan ama asit kuyularında insan kemikleri bulundukça kocaman harflerle bahsedilen örgüt! JİTEM dağıldı mı yoksa devletin kozmik odalarından birinde tatil mi yapıyor? MİT ise isminde “milli” geçmesine rağmen içimizdeki jurnalciydi! Hem bizim paramızla ve irademizle kurulan bir teşkilat, hem de yemleri bizim bahçede yediği halde yumurtayı başkasının bahçesine yumurtlayan bir varlık! Bu eskide kaldı! Şimdi MİT, gerçekten halkın teşkilatı olduğunu hissettirdi. Bu yüzden Hakan Fidan’a sempati duyan bir toplum olduk. Cumhuriyetin kulu değil, Allah’ın bir kulu olduğunu bilen ve bu bilinçle Allah’ın yarattığı kullara sırf O’nun rızası için hizmet eden insanlar “amir-memur” sıfatına haiz oldukça yükselişimiz gerçekleşecek! Aksi takdirde “Yeni Amerika” olmak Türkiye’ye bir şey kazandırmaz! Adın ha İblis olmuş ha Şeytan!

Hakan Fidan, Ak Parti’nin güdümüne girdi iddiasında bulunanlara ben bir şey demiyorum. Çünkü millet artık böyle algı yönetimlerine gülüp geçiyor. İsrail’in siyonist tohumlarıyla “bilgi paylaşımı” adı altında vatanı satacağına; ülkemin seçilmiş hükümetiyle koordineli çalışması iyidir! Hem MİT kiminle çalışacak? Birilerine göre Benjamin’le veya Sebastiyan’la; işte biz bunu yüksek sesle reddediyoruz!

Tüm bu olaylar olurken “Hakan Fidan’sız MİT”i de görmüş olduk!

Uhud Savaşı’nda “okçular tepesi” ne kadar önemliyse, bugün Türkiye için Milli İstihbarat Teşkilatı da o kadar önemlidir! Hakan Fidan, siyasete girme kararından vazgeçerek okçular tepesine geri dönmüştür! Ülkeyi yıllarca “çeyrek” demokrat, “yarım” porsiyon laik; ama “tam” millet düşmanı adamlar yönetti! Biz artık mönüye dikkat etmek zorundayız! Mesele parti meselesi değil; esas mesele manevi dinamikleri güçlü ve mazluma sahip çıkan bir toplum olma meselesidir! Allah rızası için “tepelerde bekleyen okçulara” selam olsun!

KAYNAK : http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/haci-yakisikli/uhudun-okcular-tepesi-turkiyenin-mitidir-9861.html

DİN VE DİYANET DOSYASI /// VİDEO : Prof.Dr.Caner Taslaman – Ateistlerin İmanı Bizden Fazla

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=O4ipxntngLM&feature=em-uploademail

TARİH : AHMET REFİK ALTINAY – OSMANLI DEVRİNDE VE ONALTINCI ASIRDA RAFIZİLİK VE BEKTAŞİLİK

AHMET REFİK OSMANLI DEVRİNDE RAFİZİLİK VE BEKTAŞİLİK.pdf

AHMET REFİK ALTINAY ONALTINCI ASIRDA RAFIZİLİK VE BEKTAŞİLI ̇K.pdf

TARİH : 24 Oğuz Boyu (Detaylı Anlatım)

oguz-2.jpg

Oğuz Boyu bugün; Türkiye, Balkanlar, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistanda yaşayan Türklerin ataları olan büyük bir Türk boyudur. Oğuzlara, Türkmenler de denir.

Oğuz kelimesinin türeyişiyle ilgili çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Kelimenin boy, kabile mânâsına gelen Ok ve çokluk eki olan znin birleşmesinden Ok-uz (oklar, koylar) anlamında olduğu ileri sürüldüğü gibi, oyrat (haşarı, yaramaz) kelimesinin eş anlamlısı olduğunu iddiâ edenler de vardır. Ancak kelime, Anadolu ağızlarında halim selim, ağırbaşlı mânâlarına da kullanılmaktadır. Arap kaynaklarında ise guz veya uz şeklinde geçmektedir.

İlk zamanlar Üçok ve Bozok adlarıyla iki ana kola ayrılmış olan Oğuzlar, daha sonraki devirlerde, Dokuz Oğuz, Altı Oğuz, Üç Oğuz adlarında boylara da ayrıldılar. Oğuzlar, yirmi dört boydan meydana gelmişti. Bunlardan on ikisi Bozok, on ikisi Üçok koluna bağlıydı. Tarihçiler, hazırladıkları cetvellerde Oğuz boylarının adlarını, sembollerini ve ongunlarını (armalarını) göstermişlerdir. Buna göre, Bozoklar; Kayı, Bayat, Alka Evli, Kara Evli, Yazır, Dodurga, Döğer, Yaparlu, Afşar, Begdili, Kızık, Kargın; Üçoklar ise; Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepnî, Salur, Eymur, Ala Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık boylarına ayrılmışlardı. Bugün Türkiyede yirmi dört Oğuz boyuna ait işaret ve yer adlarına çok rastlanmaktadır.

Oğuz adına ilk defa Yenisey Kitabelerinde rastlanmaktadır. Barlık Irmağı yöresinde bulunan bu kitabelerde; Altı Oğuz budunda sözü yer almaktadır. Öz Yiğen Alp Turan adlı bir beye ait olan bu kitabelerin yazıldığı devirde, Oğuzlar, Göktürklerin hakimiyeti altında altı boy hâlinde Barlık Irmağı kıyılarında yaşamakta idiler.

bozkurt_2.gif
24-oguz-boyu.gif

Soyumuz, Oğuz Handan gelmektedir. Atamız Oğuz Hanın Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Gök Han, Dağ Han, Deniz Han adlarında 6 (altı) tane oğlu vardır. Oğuz Hanın her oğlunun da dört tane oğlu vardır. İşte Atamız Oğuz Hanın altı oğlundan olan 24 tane torunu, bugünkü 24 Oğuz Boyunu meydana getirmiştir. Bütün dünyaya yayılan Oğuzlar, bu 24 boya dayanmaktadır.

Şimdi bu boy adlarının ne anlama geldiklerini ve bu boyların nerede yaşadıklarına bakalım:

Boz-Oklar: Dış Oğuzlar da denip, Sağ kolu teşkil ederler.

1. Gün-Alp/Gün-Han: Sembolü şâhin. Oğulları:

a) Kayıg/Kayı-Han: Sağlam, berk anlamındadır. Üç kıta ve yedi denize altı yüz yıldan fazla hâkim olan Osmanlı sülâlesi bu boydandır. Kayı Boyundan Ertuğrul Gâzi ve her biri birer müstesnâ şahsiyete sâhip, çoğu dâhî, cihangir, kumandan, şâir ve sanatkâr olan Osmanlı sultanları, Kayı Han neslinin kıymetini göstermeye kâfidir.

b) Bayat: Devletli, nîmeti bol anlamındadır. Maraş ve çevresine hâkim olan Dulkadiroğulları, İranda Kaçarlar, Horasanda Kara Bayatlar, Maku ve Doğubeyazıt hanları, Kerkük Türkmenlerinin çoğu, bu boydandır. Dede Korkut kitabını 1480de Hicazda yazan Tebrizli Hasan ve meşhûr şâir Fuzûlî bu boydandır.

c) Alka-Bölük/Alka-Evli: Nereye varsa başarı gösterir anlamındadır. Türkiye ve Âzerbaycandaki Alaca, Alacalılar adı taşıyan yerler bu boyun hatırasıdır.

d) Kara-Bölük/Kara-Evli: Kara otağlı (çadırlı) anlamındadır. Karalar ve karalı gibi coğrafî yer adları bunlardan kalmadır.

2. Ay-Alp/Ay-Han: Sembolü kartal. Oğulları:

a) Yazgur/Yazır: Çok ülkeye hâkim anlamındadır. Ab-Yabgu devrindeki Yenibent Yabguları, Batı Türkistandaki Cend Emirleri, Kara-Daş denilen Horasan Yazırları, Ahıskadan aşağı Kür boyundaki Azgur-Et (Azgur Yurdu) Kalesi, Kürmanç Kürtlerinin Azan Boyu, Toroslardaki Gündüzoğulları Hanedanı bu boydandır.

b) Tokar/Töker/Döğer: Dürüp toplar anlamındadır. Yenikentli Vezir Ayıdur, Harput-Diyarbakır-Mardin hâkimleri, Artuklular, Sincar-Siverek, Suruç arasında hâkim eski Caber Beyleri, Memluklar devrinde Halep Döğeriyle Hama Döğerleri, bugünkü Mardin-Urfa arasında yirmi dört oymaklı Kürt Döğerleri, Hazar Denizi doğusundaki Saka Boyu Takharlar; Şavşattaki Ören kale, To-Kharis ve Malatyanın Tokharis bucağı, Dağıstandaki Digor ve Kars ve Arpaçay sağındaki Digor kazası bu boydan hatıradır.

c) Totırka/Dodurga/Dödürge: Ülke almak ve hanlık yapmak anlamındadır. Sivas doğusundaki Tödürgeler bu boydandır.

d) Yaparlı: Misk kokulu anlamındadır. Zaza Çarekliler ve misk ticareti yapan Yaparı Oymağı bu boydandır. Yaparı Oymağının Akkoyunlu ve Giraylı camilerinin mihrap duvar harcına bu güzel ıtriyattan kattıklarından hâlâ hoş kokmaktadır. Diyarbakır ve Kırımda hatıraları vardır.

3. Yıldız-Alp/Yıldız Han: Sembolü tavşancıl. Oğulları:

a) Avşar/Afşar: Çevik ve vahşî hayvan avına hevesli anlamındadır. Hazistan Beyleri, Konyadaki Karamanoğulları, İrandaki Avşarlı Nâdir Şah ve hanedanı, Ürmiye ve Horasan Afşarları bu boydandır.

b) Kızık: Yasakta pek ciddi ve kuvvetli anlamındadır. Gaziantep, Halep ve Ankara çevresindeki Kızıklar, Doğu Gürcistanda ve Şirvan batısındaki ovaya Kızık adını verenler bu boydandır.

c) Beğdili: Ulular gibi aziz anlamındadır. Harezmşahlar, Bozok/Yozgat-Raka/Halep çevresindeki Beğdililer, Kürmanç Badılları bu boydandır.

d) Karkın/Kargın: Taşkın ve doyurucu anlamındadır. Akkoyunlu-Dulkadiroğlu ve Halep-Hatay bölgesindeki Kargunlar, Doğu Anadolu ve Âzerbaycandaki ilkbaharda eriyen karların suları ile kopan sel ve su kabarmasına da Kargın/Korkhun denilmesi bu boyun adındandır.

Üç-Oklar: İç Oğuzlar da denilip, sol kolu teşkil ederler.

1. Gök-Alp/Gök Han: Sembolü sungur. Oğulları:

a) Bayundur/Bayındır: Her zaman nîmetle dolu yer anlamındadır. Akkoyunlular sülâlesi, İzmirden Âzerbaycandaki Genceye kadar Bayındır adlı yerler bu boydan gelir.

b) Beçene/Beçenek/Peçenek: İyi çalışkan, gayretli anlamındadır. Karadeniz kuzeyi ile Balkan Yarımadasına göçen ve 1071 Malazgirt ile 1176 Miryokefalon Meydan Muhârebelerinde Bizanslılardan ayrılarak Selçuklular safına geçen Peçenekler, Dicle Kürmançlarının iki ana kolundan güneydeki Beçene Kolu, Ankara-Çukurova Halep bölgelerindeki Türkmen oymaklarından Peçenekler bu boydandır.

c) Çavuldur/Çavındır: Ünlü, şerefli, cavlı anlamındadır. Türkmenistanda Mangışlak Çavuldurları, Çorum çevresindeki Çavuldur ve Anadoludaki Çavdar Türkmen oymakları, Erzurum ve çevresindeki Çoğundur adlı köyler bu boyun adından gelmektedir.

d) Çepni: Düşmanı nerede görse savaşıp hemen çarpan, vuran ve hızlı savaşan anlamındadır. Rize-Sinop arasındaki çok usta demirci Çepniler ve Çebiler, Kırşehir, Manisa-Balıkesir çevresindeki ve Kars ile Van bölgelerinde Türkmen Oymağı Çepniler bulunmaktadır.

2. Dağ-Alp/Dağ Han: Sembolü uçkuş. Oğulları:

a) Salgur/Salur: Vardığı yerde kılıç ve çomağı ile iş görür anlamındadır. Kars ve Erzurum hâkimi Salur Kazan Han Sülâlesi, Sivas-Kayseri hükümdarı âlim ve şair Kadı Burhâneddin Ahmed ve Devleti, Fars Atabegleri, Salgurlular, Horasandaki Teke-Yomurt ve Sarık adlı Türkmenlerin çoğu bu boydandır.

b) Eymür/Imır/İmir: Pek iyi ve zengin anlamındadır. Akkoyunlu, Dulkadirli ve Halep Türkmenleri içindeki Eymürlü/İmirlü oymakları, Çıldır ve Tiflisteki iyi halıcı ve keçeci Terekeme Oymağı bu boydandır.

c) Ala-Yontlup/Ala-Yundlu: Alaca atlı, hayvanları iyi anlamındadır. Yonca kelimesi bu boyun hatırasıdır.

d) Yüregir/Üregir: Daima iyi iş ve düzen kurucu anlamındadır. Orta Toros ve Çukurova Üç-Oklu Türkmenlerinin çoğu, Adanadaki Ramazanoğulları bu boydandır.

3. Deniz Alp/Deniz Han: Sembolü çakır. Oğulları:

a) Iğdır/Yiğdir/İğdir: Yiğitlik, büyüklük anlamındadır. İçelin Bozdoğanlı Oymağı, Anadoluda yüzlerce yer adı bırakan İğdirler, İranda büyük Kaşkay-Eli içindeki İğdirler ve Iğdır adı, bu boyun hâtırasıdır.

b) Beğduz/Bügdüz/Böğdüz: Herkese tevâzu gösterir ve hizmet eder anlamındadır. Dicle Kürtleri ilbeği olup, Hazret-i Peygambere elçi giden (622-623 yılları arasında Medîneye varan), Bogduz-Aman Hanedanı temsilcisi ve Kürmançın iki ana kolundan Bokhlular/Botanlar, Yenikent-Yabgularından onuncu yüzyıldaki Şahmelikin Atabegi Kuzulu, Halep Türkmenlerinden Büğdüzler bu boydandır.

c) Yıva/Iva: Derecesi hepsinden üstün anlamındadır. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh (1072-1092) devrinde Suriye ve Filistini feth eden Atsız Beğ, 12. yüzyılda Hemedân batısında Cebel bölgesi hâkimleri Berçemeoğulları, Haçlıları Halep çevresinde yenen Yaruk Beg, Güney-Âzerbaycandaki Kaçarlu-Yıva Oymağı bu boydandır. Ankarada çok makbul yuva kavunu bu boyun yerleştiği ve adları ile anılan köylerde yetişir.

d) Kınık: Her yerde aziz, muhterem anlamındadır. Büyük ve Anadolu Selçuklu devletleri, Orta Toroslardaki Üçoklu Türkmenler, Halep-Ankara ve Aydındaki Kınık Oymakları bu boydandır.

IŞİD DOSYASI : Doktor ajan IŞİD’e 25 kişiyi götürmüş

3 İngiliz kızı Suriye’ye kaçırıp IŞİD’e götüren Muhammed El Reşid’in, şimdiye kadar 25 kişiyi örgüte teslim etmiş. Yaptığı tüm işlemleri kopyalayarak Kanada İstihbaratına ulaştırmış

İngiltere’den IŞİD’e katılmak amacıyla Türkiye’ye gelen ve sonra Su riye’ye geçtikleri tespit edilen üç genç kızla ilgili başlatılan soruşturmayı yürüten Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Emniyeti ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın verdiği teknik destekle şüpheliyi açığa çıkardı.

Milliyet’in aldığı bilgiye göre, Esenler Otogarı’nda başlayan otobüs yolculuğunda geçilen güzergahlardaki kamera görüntülerini mercek altına alan polis, üç şüphelinin kimliğini belirledi. Filmleri andıran takip sonrasında şüphelilerden ikisinin olayla ilgisi olmadığını anlayan polis, Doktor Mehmet Reşit kod adlı Muhammed El Reşid isimli tek şüphelinin peşine düştü. Kızların kullandığı sosyal paylaşım siteleri ve telefonlarına yönelik teknik takip yapan Şanlıurfa Emniyeti ile İstihbarat Dairesi Başkanlığı, whatsapp mesajlarını inceledi.

28 Şubat’ta yakalandı
Şüphelinin cep telefonuna ulaşan polis El Reşid’i 28 Şubat’ta yakaladı. Lazkiye Teşrin Üniversitesi Diş Hekimliği’nden 2009’da mezun olan El Reşid’in gözaltına alınır alınmaz Kanada İstihbaratı ile bağlantısını anlattığı belirtildi. El Reşid’in iç savaşta Esad’ın ordusunda asker olduğu ve 1 yıl 9 ay sonra firar ettiği Ürdün’e kaçıp BM’ye iltica talep ettiği belirlendi.

Polis ve MİT tarafından sorgulanan El Reşid BM’ye yaptığı başvurudan haber gelmeyince Amman’daki Fransa, ABD ve Kanada’ya iltica başvurusu yaptığını, sadece Kanada elçiliğinin aradığını anlattı. 2013’de uçakla geldiği İstanbul’dan Şunlıurfa’ya oradan da Suriye’nin Rakka kentine geçtiğini belirten El Reşid. Rakka’dan Kanada elçiliğini arayıp El Nusra’nın faaliyetlerini aktardığını söyledi. BM başvurusu için sık sık Ürdün’e giden El Reşid, “Kanada Büyükelçiliği’ne gidip gördüklerimi anlatıyordum” dedi.

Elçilikten Matt adlı kişi
Rakka’da yaralıların tedavisiyle ilgilendiği anlatan El Reşid 2014’de yaralı bir İngiliz ile tanıştığını belirterek, “İngilizin Ebu Kaka adında IŞİD üst düzey komutanı olduğunu öğrendim. Samimiyetimiz gelişti, bana IŞİD’deki olaylar, eylemler ve kişiler hakkında bilgiler veriyordu. IŞİD’e katılmak için bağlantı kuranları Türkiye’de karşılayıp bildikleri bölgelere getirilmesi konusunda yardım istedi. Teklifi kabul ettim. Bu şekilde rahat bilgi toplayacaktım. Bilgileri Kanada elçiliğinde Matt adlı kişiye internet ile aktardım” dediği öğrenildi.

Matt’den ‘Ürdün ve Suriye’ye geçme sadece Türkiye’de kal örgüte katılmak için yabancıları karşılayıp bu kişilere ait bilgilerin gerekirse fotoğrafla” talimatı aldığını anlatan El Reşid’in, “Pasaport bilgilerini internet üzerinden Matt’a gönderdim. Ebu Kaka, yurtdışından gelenlerin isimlerini veriyordu. Ayrıca Ebu Kaka’nın hudut emiri olarak tanımlanan Ebu Mansur adlı komutanı vardı. Bu kişi Türkiye’den örgüte yardım edecekleri biliyordu. Türkiye’de bulunup örgüte yardım edecek kişilerin listesi bu komutanda vardı. Bana isimleri verilenleri karşılayıp istenilen yerlere götürme görevi verilmişti” dediği kaydedildi.

‘Fotoğrafları çekip Kanada’ya gönderdim’

Son dönemde değişen Hudut emiri yerine gelen Ebu Haris isimli IŞİD komutanı ile görüştüğünü anlatan El Reşid’in “Bana yabancı kişilerle ilgili bilgiler internet ve whatsapp üzerinden geliyordu. Yazışmalarda bazı programlar kullanıyorduk. Gelenleri İstanbul’daki her iki havalimanında karşılıyor, bildirilen bölgeye ulaşımını sağlıyordum. Gelenlerin pasaportlarını bilet kesme bahanesiyle alıyor ve fotoğraflarını çekiyor, sonra Kanada Büyükelçiliği’ne gönderiyordum” dediği ifade edildi.

El Reşid’in, üç İngiliz kızla ilgili şu bilgileri verdiği öğrenildi: “Üç İngiliz kız örgüte katılmak için gelmişlerdi. Aynı tarihlerde değişik ülkelerden 8 kişi daha gelmişti. 11 kişi olmuşlardı. Esenler Otoğarı’nda karşıladım. Gaziantep’e götürmek için otobüs biletlerini aldım. Bilet paralarını herkes kendisi ödedi. Benim bilet paramı da gelenler ödüyordu. Şu ana kadar 25 kadar yabancıyı karşılayıp örgüte götürdüm. Ebu Haris, bu kişileri götürdükten sonra irtibatı kesiyordu. Sonra Ebubekir adlı kişi beni arayıp getirdiğim kişileri nereye bırakacağımı söylerdi.”

El Reşid’le ilgili soruşturma çerçevesinde yapılan aramalarda, 12 otobüs bileti, farklı kişilere ait kimlik bilgileri, kendisi ve bir İngiliz vatandaşına ait pasaport, İngiltere’den farklı isimlerce gönderilen paralara ait dekontlar ele geçirildi. El Reşid’in bilgisayarında yapılan incelemede, üç İngiliz kızla ilgili kimlik bilgileri ve pasaport kayıtlarının da bulunduğu öğrenildi. Banka dekontlarında ise 800-1500 dolar arasında paraların El Reşid’e gönderildiği anlaşıldı. El Reşid’in yasal yollardan Türkiye’ye 33 kez giriş çıkış yaptığı bilgisine de ulaşıldı