Günlük arşivler: Mart 22, 2015

ARAŞTIRMA DOSYASI /// Gazanfer ERYÜKSEL : “Durmak yok, yola devam.”

Büyük fotoğrafı okumak…

Çağımızın baş çelişmesi küresel çeteler (emperyalizm ve Siyonizm) ile ulus devletler arasındadır. Bu cümleden hareketle baş düşman küresel çetelerdir. Başat strateji ise baş düşmana karşı en geniş birleşik cepheyi oluşturarak ulusların egemenliklerini korumalarıdır.

Meraklısı için parantez baş çelişme ve baş düşman saptamasında yapılacak hata üzerine inşa edilecek stratejik yapıların çökmesi kaçınılmazdır. Yakın ve uzak tarih bunun örnekleriyle doludur.

Tümdengelim…

Bütünden parçaya olgulara bakmak…

CFR’nin onursal başkanı olan David Rockefeller hedefi şöyle açıklamıştır:

“Dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte 1000’e çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir. Gelecekte devletler, finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur gelecektir…”

Bu cümle, küresel çetelerin dünyayı işgalinin açık bir ifadesidir.

Küresel çetelerin elebaşı hızını alamayarak “1.000 yetmez 2000 olsa daha iyi olur” diyecek ve ekleyecektir.“Ordulara da gerek yok… Küçük bir polis gücü yeter… Bu şehir devletlerini partiler değil, şirketler yönetmelidir…”

05 Ocak 2007’de bir mesaj yayınlayan dönemim MİT Müsteşarı Emre Taner’in ifadelerini altını çizerek okuyunuz.

“Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler sadece gelişmemekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dâhil olmamakla kalmayacak, aynı zamanda birçoğu günümü teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir.”

Bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşı Öcalan nevruz bahanesiyle yaptığı açıklama Diyarbakır’da PKK’nın siyasi temsilcileri tarafından okunmuştur.

“Doğru bildiğin ve inancım gereği; ulus devletleri demokratik siyasetle aşarak açık demokratik kimliklerle ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir” diyen Öcalan, “Ortadoğu’nun ortak evini inşa etmeye çağırıyorum” ifadesiyle federalizm bir diğer deyişle şehir devletlerin mesajı vermiştir.

Uzun sözün kısası küresel çeteler “Durmak yok, yola devam” şiarıyla ulus devletleri parçalamak için her enstrümanı kullanmaktadırlar.

Siz bunun yanına bir de kebabın yanında iki dal maydanoz misali “PKK terör örgütü değildir” diyerek AB Yerel Yönetimler Özerklik şartına destek veren anne muhalefeti de koyarsanız küresel çetelerin yola nasıl devam ettiklerini görürsünüz.

Başlıkta ne demiştik? “Durmak yok, yola devam”… Bu ifadenin bir AKP sloganı olması kimseyi şaşırtmasın…

Küresel çeteler hedeflerine ulaşmak için kendi işbirlikçilerini özenle üretirlerken bu gidişe karşı çıkacak yapıları da majestelerinin muhalefeti hâline getirerek arabalarını çektirmektedirler.

“Oğlan bizim kız bizim / Çatlasın kaynanası” türküsünü “İktidar bizim, muhalefet bizim / Kına yaksın kaynanası” diyerek söyleyebilirsiniz.

Bu gidişattan rahatsız olanlar için ise irili ufaklı proje yapılar kurdurup milleti avutarak yola devam etmek işin bir başka şeytani boyutudur. Öğretilmiş çaresizlik…

MEDYA DOSYASI /// VİDEO : Aydın Doğan’ın Hürriyeti Ne Kadar Hür

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=xFcawAWxb0M&feature=em-uploademail

SAADET PARTİSİ DOSYASI /// VİDEO : Aytunç Altındal : “Erbakan’ı Kimler Sevmezdi ?”

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=D-pQ9rP2_Jg&feature=em-uploademail

KOMPLO TEORİLERİ /// VİDEO : İşkence Gören Haham Siyonizmi Anlatıyor

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=HlWrB0qBIVU&feature=em-uploademail

NSA DOSYASI /// VİDEO : NSA Ajanı Wayne Madsen : “Ortadoğu’yu ve Türkiye’yi Anlatıyor”

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=vWc4rftLuBQ&feature=em-uploademail

İRAN DOSYASI /// ÖZGÜR GÜNDEM GAZETESİ : İran ‘Devrim’ ihracına başladı !

Ortadoğu’da üç ayrı İslami Dinamik birbiri ile kıyasıya mücadele etmektedir.

Birincisi Suudi Arabistan’ın temsil ettiği ve Sünni Eksen olarak tarif edilen Vahabi-Selefi İslamı’dır. Afganistan’dan tutalım Müslüman dünyanın birçok yerinde değişik adlar ve oluşumlarla kendini ifade eden ‘Radikal İslam’dır. Bu İslam türü radikalleştiğinde Taliban, El-Kaide, El Nusra ve en son DAİŞ gibi unsurlara zemin ve ilham kaynağı olmaktadır.

İkincisi, İran’ın temsil ettiği Şii İslam’dır. Bunu da Şii eksen olarak tanımlayabiliriz. Genel anlamda batı sistemine karşı doğunun alternatifi olarak kendisini tarif eden bu İran orijinli ideoloji oldukça radikal ve agresiftir. Şii İslam radikalleştiğinde Hizbullah, İslami Cihad vb. radikal güçleri açığa çıkarabilmektedir.

Üçüncüsü ise Türkiye, Mısır ve bazı körfez ülkelerinin temsil ettiği ‘Ilımlı İslam’ İslamıdır. Kendisini daha çok İhvan-ı Müslim (Müslüman Kardeşler) olarak tanımlamaktadır. Başını Mursi ve R. T. Erdoğan’ın çektiği bu ‘Ilımlı İslam’ modeli liberal kapitalist sisteme entegre olmayı esas alan alternatif bir özü savunmakta ve temsil etmektedir. Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi bu model İslam üzeri şekillendirilmek istenmişti.

Arap Baharı ile Ortadoğu’da çok büyük kırılmalar yaşanmaktadır. Bu kırılmalar bölgeyi, bölgede yaşayan halkları etkilediği gibi, giderek tüm küresel sistemi de etkilemektedir. Tunus’ta başlayan Arap Baharı ilk kırılmadır. Ve bu büyük bir halklar direnişini açığa çıkarmıştır. Bu kalkışma Suriye’ye ulaştığında yeni bir kırılma yaşayarak bu sefer Arap Baharı yerini radikal İslami oluşumlara bıraktı. Bu kırılma El Nusra ve sonrasında Irak-Suriye sünni ekseninde DAİŞ olarak çıkış yaptı.

Diğer önemli bir çıkış ve kırılma ise, İran’ın ilk defa sahaya kendi kadro, militan, savaşçı ve ideolojisi ile inmesiyle olmuştur. İran 1979 Şii Devriminden sonra ilk defa çevresine Şii ideolojisini bizzat kendisi yaymaktadır. Saddam Hüseyin 1980 yılında İran devrimi yayılmasın ve tasfiye olsun diye sekiz yıl boyunca acımasız bir savaş başlattı. Şimdi İran Devrimi ve Kudüs Tugaylarının komutanı Kasım Süleymani, Saddam’ın doğum yeri olan Tikrit’e ayak basıyor.

Türkiye ve Müslüman Kardeşler İslamı Mursi’nin Sisi tarafından darbeyle aşılması sonrasında tasfiye edilmiştir. Mursi’nin gidişi, aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın da gidişidir. Mevcut durumda Ortadoğu’da iki İslami çizgi rekabet halindedir. Biri Suudilerin Sünni ekseni ile diğeri de İran’ın Şii eksenidir. İran bu eksen mücadelesinde DAİŞ ile mücadele de büyük bir nüfuz alanı elde etmiş, Irak-Suriye-Lübnan’a kadar bilfiil alan hakimiyeti ve mevzi elde etmiştir. İran’ın bu pozisyonu ve güç birikimi bölgede dengeleri alt üst edecek düzeydedir. 79 yılından 36 yıl sonra İran Şii devrimini bizzat kendi kadrolarıyla sahaya taşırmaktadır.

Sünni eksen bu konuda parçalıdır. Türkiye bir yerde, Mısır bir yerde ve Suudi bir yerde durmaktadır. Sisi sonrası Mısır Suudi’lere daha yakın bir pozisyona yaklaşırken, Erdoğan’ın nasıl bir yaklaşım sergileyeceği ise belirsizdir. DAİŞ ile olan ilişkileri, NATO üyeliği ve Kürt Hareketi ile girilen barış süreci büyük bir handikap oluşturmaktadır.

Tikrit operasyonu İran’ın Sünni eksene karşı tarihi bir hamlesi hatta bir rövanşıdır. Bu hamleye karşı Sünni eksenin nasıl bir karşılık vereceği ise merak konusudur. Lakin İran’ın sahada bu kadar güç ve nüfuz elde etmesi en fazla da Kürtlere yönelik politikalarına olumsuz anlamda yansıyacaktır. DAİŞ ve bölgesel kaosla mücadele de Kürtlerin özne olması, temel müttefik ve aktör olması Türkiye kadar İran’ı da rahatsız etmektedir. Bu açıdan İran başta Kürt Özgürlük Hareketi olmak üzere Güney Kürdistan siyasetini baskı altına alacaktır. Kürtlerin bölgede etkili bir güç olmasını engellemek için ‘Şark politikalarına’ başvuracaktır. İran Kürdistan’a ‘Devrim İhracı’nı kuzeyde Hizbullah, Güney’de ise İslamı Hareketlerle yapmak isteyecektir. Provakasyonlara dikkat!

IRAK DOSYASI : Kerkük’teki Son Gelişmeler

Firuze Yağmur Gökler

ORSAM Araştırma Asistanı

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)’in Haziran ayında Musul’da başlayıp ülke geneline yayılan operasyonları sonrası ülke içindeki genel durum ciddi bir şekilde değişmiştir. Bu operasyonlar sonucu birçok kişi hayatını kaybetmiş, yaralanmış, esir düşmüş ve aynı zamanda çok sayıda insan ülke içinde yerlerinden edilip farklı şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır. Aynı şekilde IŞİD Kerkük ve çevresinde de etkinlik sağlamaya çalışmış ve bu durum şehirdeki günlük hayatı da etkilemiştir.

Haziran ayında IŞİD saldırılarının başladığı ilk günden itibaren Kerkük ili, saldırıların meydana geldiği Musul, Telafer, Diyala ve Selahaddin bölgelerinden çok sayıda yerlerinden edilen ailelere ev sahipliği yapmış hala da yapmaya devam etmektedir. Kerkük’ün dışında, güvenlik konusunda herhangi bir sıkıntının yaşanmadığı Yahyava ve Leylan bölgelerinde iki kamp bulunmaktadır. Yahyava kampında tamamıyla Türkmenler kalmaktadır. Bu kamp, yöre halkından olan Kays Beyoğlu’nun tahsis ettiği arazi üzerine kurulmuş ve Kerkük halkı, Türkmen kurum ve kuruluşlarının yardımlarının yanı sıra Türkiye’den gelen yardımlarla yerlerinden edilen Iraklı ailelere ev sahipliği yapmaktadır. Kampta bulunan yetkililerinin dile getirdiğine göre Yahyava kampı Irak Hükümetinden hiçbir yardım almamaktadır. Irak hükümeti ülkedeki kampların hemen hemen hepsine yardımda bulunmamaktadır. Yahyava Kampına her geçen gün daha fazla aile gelmekte, bu da kampta yer sıkıntısına ve ihtiyaçların artmasına neden olmaktadır. Leylan kampında daha çok Arap aileler bulunmaktadır ama bu kampta ayrıca diğer kesimlerden de kalanlar mevcut. Leylan kampı Yahyava kampından nispeten daha iyi olanak ve koşullara sahip, çünkü bu kampa Irak Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliğinin yanı sıra Türkiye’den ve çok sayıda uluslararası kurum kuruluştan yardım gitmektedir. Bu iki kampın dışında Kerkük şehir merkezinde de çok sayıda yerlerinden edilmiş aileler kalmaktadır. Bu aileleri inşaatı tamamlanmamış binaların yanı sıra bazı mahallelerde derme çatma kurdukları çadırlarda da görmeniz mümkün. Kerkük’e gelen yerlerinden edilmiş aileler ve kamplarla ilgilenen bir diğer kuruluş da Göçmenler ve Göç Ettirilenler Dairesidir.

Haziran ayından beri Kerkük çevresinde olan IŞİD, Ocak ayında bölgedeki köylere yönelik bir operasyon gerçekleştirmiştir. Yapmış olduğu saldırılar sonucunda da Molla Abdulla, Tel El Verd, Mektep Halit ve Meryembeg köylerini ele geçirmiş ve Kerkük şehir merkezinde de bombalı saldırılar düzenlemiştir. Kerkük’te bulunan güvenlik güçlerinin operasyonları sonucu Kerkük’te güvenlik sağlanmış fakat Kerkük çevresindeki bölgelerden IŞİD çıkarılamamıştır. Yaşanan bu gelişmelerin ardından kısa bir süredir sürekli dile getirilen IŞİD’e karşı operasyonlar serisi Kerkük’ün çevresinde geçtiğimiz hafta başlamış oldu. Bunun üzerine 9 Mart günü sabah saat 5 civarında Kerkük’ün Kuzey ve Güneyinde yer alan ve IŞİD’in kontrolünde bulunan köylere polis, Irak güvenlik güçleri ve peşmerge güçleri koalisyon güçlerinin de havadan desteği ile bir operasyon gerçekleştirdi. Bomba sesleri operasyon boyunca Kerkük şehir merkezinden de duyuldu. Operasyonlar günün ilerleyen saatlerine kadar sürdü ve operasyon sonucu Tel El Verd, Tel- Merii ve Nehrevan köyleri ele geçirildi. Bu operasyonda ayrıca Molla Abdulla bölgesindeki bir elektrik santrali de ele geçirildi. Böylece 20 km’lik bir alan IŞİD’den kurtarılmış oldu. Operasyonlar Kerkük çevresindeki köy ve ilçelerinde halen devam etmektedir.

Haziran ayında başlayan IŞİD saldırılarından sonra Kerkük’e gelen peşmerge güçleri ile şehirde Kürt milliyetçiliğinin daha da arttığını görmek mümkün. Bu hem şehirde yaşayan Kürtlerin söylemlerine hem de günlük hayata da yansımakta. Şuan Kerkük’te birçok cadde, sokak, bina, araba ve dükkanlarda Kürt bayrağı görebileceğiniz gibi Kerkük şehir merkezinin dışına biraz çıktığınız zaman da yer yer Kürt bayraklarını görebiliyorsunuz. Kerkük şehrine girmeden önceki kontrol noktasında da sizi Talabani’nin bir fotoğrafı karşılıyor. Kerkük Valiliğinde gerçekleştirilen toplantı öncesi Kürt İl Meclis üyeleri ile yaptığımız görüşmelerde Kerkük’le ilgili daha ortak söylemlerden ziyade Kerkük’ün tarihiyle, yapısıyla bir Kürt şehri olduğunu dile getirdiler. Kürtler içinde daha ılımlı konuşan kişiler olsa da ayrılıkçı konuşan kesimin azımsanmayacak şekilde fazla olduğunu da görebiliyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde çok büyük bir Kürt bayrağı Kerkük Kalesine asılmış ve bu durum şehirde gerginliğin oluşmasına neden olmuştur. Kaleye Kürt bayrağının asılmasından hemen sonra Türkmen gençlerden iki kişi de kaleye Türkmen bayrağını asmıştır. Bayrağın kaleye asılmasından sonra Kerkük kolluk kuvvetleri iki Türkmen genci tutuklamıştır. Türkmen yetkililerin olaya müdahalesi sonucu gençler serbest bırakılmış ve daha büyük bir Türkmen bayrağı kaleye tekrar asılmıştır.

Kürt milliyetçiliği her ne kadar artmaya başlasa da Türkmenler de Kerkük’teki varlıklarını her geçen gün daha da vurgulamakta ve bu konudaki mücadelelerini her geçen gün daha da arttırmaktalar. Artık daha çok Türkmen aile çocuklarını Türkmen okullarına göndermekte ve Türkmen okulları ile ilgili çalışmalar da gün be gün daha iyiye gitmektedir. Sokaklarda Türkmen kıyafeti giyen çok sayıda kişi de görmek mümkün. Aynı şekilde bazı yerlerde Türkmen bayraklarını da görebilmektesiniz. Türkmenler kültürlerine, dillerine ve kimliklerine sahip çıkmakta ve çalışmalarını bu yönde ilerletmekteler. Türkmenler ve Kürtlerin şehirde varlık mücadelesinde daha önde olduklarını görüyorken, IŞİD’in ülkede başlattığı saldırılardan sonra Kerkük içindeki Sünni Arapların kimliklerini biraz daha geriye çektiklerini söyleyebiliriz.

Kerkük’te geçen hafta yaşanan bir diğer gerginlik ise 10 Mart Türkmen Milli Kıyafet gününde gerçekleşmiştir. Milli Kıyafet günü nedeniyle kentte yaşayan Türkmenler Türkmen kıyafetlerini giyerek, törenler düzenlemişlerdir. Fakat PKK’lı olduğu öne sürülen bir grup, Kerkük Teknik Enstitüsünde Türkmen bayrağına ve Türkmen öğrencilere karşı saygısızlık yapıp ortamın gerilmesine neden olmuşlardır. Aynı grup Kerkük’teki Irak Türkmen Cephesi İl Teşkilat binasına giderek oradaki Türkmen bayrağını indirmeye çalışmışlardır. Teşkilat binasında görevli olan Türkmen korumalar gelen grubu engellemiş ve PKK’lı grup bir şey yapamadan dağılmıştır. Fakat bu sefer aynı grup Kerkük Kalesine asılmış olan Türkmen bayrağını indirmiş ve bayrağı yakmıştır. Bu iki olay şehirde gerginliğin yeniden başlamasına neden olmuştur. Taraflar arasında gerginliğin iyice tırmanmaması için yetkililer bir araya gelmiş ve durumu görüşmüşlerdir. Bunun üzerine Kerkük Valisi Necmettin Kerim kaledeki Kürt bayrağını da indirtmiştir. Şehirde yaşanan bu gelişmelerin ardından, Türkmen okulunda öğretmen olan Hasan Bayraktar’ın öncülüğünde 12 Mart günü yapılması planlanan Türkmen geleneksel kıyafeti olan zubun ceketin giyilmesi etkinliği de yapılamamış ve başka bir tarihe ertelenmiştir.

Kerkük içerisinde gruplar arasında zaman zaman yaşanan bu gerginlikler uzun bir süre daha yaşanacak gibi gözükmektedir. Çünkü her grup Kerkük’ün kendilerinin olduğunu savunmakta ve diğer grupların da bunu kabul etmesini istemektedir. Bu tarz bir yaklaşım da şehirdeki huzuru bozmakta ve bu tarz olayların yaşanmasına neden olmaktadır. IŞİD tehdidi ve saldırıları yüzünden aylardır huzursuz olan halk bir de yaşanan bu gelişmelerle birlikte iyice gerilmektedir. Kerkük içinde her kesimin daha orta noktada buluşup Kerkük milliyetçiliğini benimsemeleri en iyi çözümlerden biri gibi gözükmektedir. Böylece halkın her kesiminin eşit olduğunun kabullenilmesi ve bu şekilde yaklaşılması, bu sürecin daha iyi bir şekilde atlatılmasına ve ilerleyen zamanlarda da Kerkük içinde daha iyi bir atmosferin oluşmasına olanak sağlayacaktır.

FİLİSTİN DOSYASI /// VİDEO : Balfour Deklarasyonu (Bildirgesi)

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=oXmAG6CyE-o&feature=em-uploademail