Günlük arşivler: Mart 11, 2015

MİT DOSYASI /// KEMAL KILIÇDAROĞLU : MİT, iktidar partisinin arka bahçesi olamaz

Fidan’ın aday adaylığından çekilmesini eleştiren Kılıçdaroğlu, “Milli İstihbarat Teşkilatı milli olmak zorundadır. Hakan Fidan’ın geriye dönüşü doğru değil” dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hakan Fidan’ın aday adaylığından çekilmesini ve tekrar MİT Müsteşarlığına atanmasını değerlendirirken, “AKP’nin ürettiği bütün politikalar çökmüştür” dedi. CHP lideri, Hakan Fidan’a da “Orası senin babanın çiftliği mi?” diye seslendi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “AKP artık Türkiye’yi yönetemiyor. Yönetme aczi içine düşmüştür. Kendi içinde kavgalıdır. Düşünün, birisi telefon ediyor MİT Müsteşarına ‘ayrıl, seni milletvekili yapacağım’, öbürü telefon ediyor, ‘Sakın ayrılma’. İstifa ediyor. Eğilim yoklamasına gidiyor. Arkasından yine baskı kuruluyor. ‘Ben görevime döneceğim’ diyor. Orası senin babanın çiftliği mi? Milli İstihbarat Teşkilatı adı üstünde milli olmak zorundadır. İktidar partisinin arka bahçesi Milli İstihbarat Teşkilatı olamaz. O nedenle Hakan Fidan’ın geriye dönüşü doğru değildir. Herkes bunu böyle bilsin.

Etkisiz eleman

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Hükümet vesayet altındadır. Vesayet altında bir başbakan vardır. Bu Başbakan’ın iradesi kocaman bir sıfırdır. İradesi budur. İradesi yoktur. Bir kişiyi bile bile istifa ettirtip ‘Seni milletvekili yapacağım’ diyor, ertesi gün fırçayı yiyor, gerisin geriye aynı yerine gönderiyor. Bu mudur başbakanlık? Öyle başbakanlık olur mu? Sıfır, etkisi sıfır olan, etkisiz eleman denir ya, etkisiz eleman bir başbakan var. Ben demiştim ki gelmiş geçmiş Türkiye’nin en çapsız dışişleri bakanı, şimdi söylüyorum en çapsız başbakanı.

Seçim barajı kalksın

CHP lideri, konuşmasında AKP’nin “parti kapatmalara” ilişkin anayasa değişikliği teklifini de değerlendirdi. “CHP’yi kapattırmanın yollarını arıyorlar” diyen Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, şöyle seslendi: “Sen darbelere karşı mısın? Karşı olduğunu söylüyorsun, siyasi partilerin kapatılmasının temel nedeni fiili kapatılmasına yol açan yüzde 10 seçim barajıdır. Sen eğer darbelere karşıysan, sen eğer demokrasiden yanaysan, sen eğer 12 Eylül dönemindeki darbe yasalarını savunmuyorsan, gel, yüzde 10 seçim barajını kaldıralım.” Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Gelir mi, gelmez. Ama şu olabilir, vesayeti yok ya, vesayet altında. Büyük bir ihtimalle koşa koşa ağabeyine gidecektir, ‘Ağabey ne diyorsun?’ diyecek el pençe divan durarak. Buradan Davutoğlu’na bir soru soruyorum, bu ülkenin 77 milyonu fişlendi mi, fişlenmedi mi? ‘Fişlendi’ diyorsan, ikinci soruyu soruyorum, bunun demokrasiyle bağdaşır yönünü bize anlatın. ‘Fişlenmedi’ diyorsa önümüzdeki Salı’yı bekleyin.”

MİT DOSYASI /// BBP LİDERİ Mustafa Destici : Herkes ‘AK Partili bir MİT Müsteşarımız var’ diyecek

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, "Biz Büyük Birlik Partisi olarak Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT) Başkanı’nın tekrar aynı göreve verilmesini hem etik bulmuyoruz hem yasalara uygun olsa bile hukuki bulmuyoruz hem de teamüllere uygun bulmuyoruz. Bundan sonra herkes MİT Müsteşarı’nı artık tarafsız olarak göremeyecek ve ‘Adalet ve Kalkınma Partili bir MİT Müsteşarımız var’ diyecek." dedi.

Partisinin genel merkezinde gündemle ilgili basın toplantısı düzenleyen Destici, MİT Müsteşarı Hakan Fidan‘ın milletvekilliği aday adaylığından çekilmesini değerlendirdi. Destici, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması gerektiğini söyledi. Destici, "Öyle çarpıklıklar var ki anayasalarımızda. Yerel seçimlerde ya da genel seçimlerde, bir partinin meclis üyesi ya da yöneticisi, aday olduğu zaman istifa etmek zorunda kalıyor, il başkanı istifa etmek zorunda kalıyor, düz memur istifa etmek zorunda kalıyor hatta memuriyetle alakası olmayan ticaret barosu üyesi istifa etmek zorunda kalıyor ama Başbakan istifa etmek zorunda değil. Böyle bir çarpıklık olabilir mi? Başbakan cumhurbaşkanı adayıydı ama istifa etmedi. Eğer tarafgirlik ise, devletin imkanınlarını kullanarak adaletsizlik oluşturmazsa bunu en yüksek oranda kim yapabilir? Başbakan. Burada aynı şey geçerli. Düz bir hakim, düz bir savcı, bir astsubay istifa ettiği zaman milletvekilliği için geri dönemiyor. Ama onlardan çok daha önemli bir görevi yürütmekte olan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Başkanı görevine dönebiliyor. Çok daha önemli bir görevde. Tarafsızlığını herkes tarafından kabul edilmesi gereken bir görevde. Bir subay geri dönemeyecek sırf siyasallaştı diye, MİT Müsteşarı dönecek. Bu çarpıklığın yasayla ortadan kaldırılması lazım." diye konuştu.

"MİT MÜSTEŞARI, İSTEMEYE İSTEMEYE ADAYLIĞINI GERİ ÇEKMEK ZORUNDA KALMIŞTIR"

‘Cumhurbaşkanının bir siyasi partinin aday listelerine bu kadar müdahale ediyor olması anayasaya aykırıdır’ diyen Destici şöyle devam etti: "Açık olarak göstermiştir ki, Sayın Cumhurbaşkanı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2015 Haziran seçimlerindeki milletvekili aday listelerine doğrudan müdahale ettiğini göstermlştir. Sayın Başbakan burada bir irade ortaya koyamamıştır. Ya da ortaya koyduğu iradenin arkasında duramamıştır. Aynı şekilde MİT Müsteşarı da bir irade koymuştur ama Sayın Cumhurbaşkanından gelen baskılar sonucu neticede istemeye istemeye adaylığını geri çekmek zorunda kalmıştır." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtarlar toplantısında ‘400 milletvekilini ülkenin geleceği için istiyorum, bir parti için istemiyorum’ dediğini aktaran Destici, "O zaman şöyle mi anlayalım? Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu 400 vekili Adalet ve Kalkınma Partisi için değil, Büyük Birlik Partisi de istiyor, böyle mi anlayalım? Ya da Cumhuriyet Halk Partisi için ya da herhangi bir parti alsa olur mu? Çünkü Türkiye için istiyorum diyor. Sayın Cumhurbaşkanının bütün siyasi partilere eşit ve adil bir noktada durması lazım. Biz Büyük Birlik Partisi olarak Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı’nın tekrar aynı göreve verilmesini hem etik bulmuyoruz hem yasalara uygun olsa bile hukuki bulmuyoruz hem de teamüllere uygun bulmuyoruz. Bundan sonra herkes MİT Müsteşarı’nı artık tarafsız olarak göremeyecek ve Adalet ve Kalkınma Parti’li bir MİT Müsteşarımız var diyecek." dedi.

"ÇOCUKLARININ GÜÇLÜ EKONOMİSİ VAR, MİLLETİN EKONOMİSİ ÇÖKTÜ"

Destici, şöyle devam etti: "Dünyada petrol fiyatları düşerken Türkiye’de doların zirve yapması anlaşılabilir değildir. Ancak Türkiye’de olabilecek şeylerdir. Hükümetin ‘güçlü ekonomimiz var ve biz bundan etkilenmeyiz’ diye açıklamaları var. Sizlerin şahıslarınızın, iktidar partisinin, yöneticilerinin, hükümet üyelerinin, yandaşlarının, çocuklarının güçlü ekonomileri var. Onları biliyoruz. Ondan şüphemiz yok. Ama milletin ekonomisi çöktü sayın Başbakan. Devletin ekonomisi çöktü, sizin bundan haberiniz var mı? Milletin çocukları işsiz."

Bir açıklamaları daha var ‘banka sistemimiz çok güçlü’ diye. Bankacılık sektörü sermaye yeterlilik oranı en yükseğe çıktığı yıl yüzde 30.9, 2003 senesi. 2014’te 16.3 ile en düşük seviyesinde. 2002’nin bile neredeyse yarısına gelmiş. Bunun sınırı yüzde 13. Öbür taraftan da banka batırmaya çalışıyorlar. Sırf kendilerine uygun hareket etmediği için."

"FAİZ LOBİSİNİN KİM OLDUĞU AÇIĞA ÇIKACAĞI İÇİN KORKMUŞ OLMALILAR"

Destici sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapan kendileri, asıl suçlu kendileri, şu anda bu piyasadaki dalgalanmaların, döviz artışının, enflasyon artışının sebebi kim? Sebebi, Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan’dan başlayarak hükümet. Şimdi de döviz lobisi, bir ara faiz lobisiydi suçlu. Kim bu döviz lobisi? Bizim dövizimiz yok kenarda. Hayali düşmanlarla savaşmayı bırakın. Açıkça açıklayın, döviz lobisi kim? Eğer kendisi bu döviz lobisinin kim olduğunu açıklamazsa biz kendisini, iktidarını, hükümetini döviz lobisi olarak ilan ediyoruz."

Açıklamalarının ardından soruları cevaplayan Destici, ‘CHP milletvekilleri faiz lobisinin araştırmasıyla ilgili önerge verdiler. AK Parti milletvekilleri tarafından reddedildi, nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusunun sorulması üzerine, "Faiz lobisinin kim olduğunun açığa çıkacağı için bundan korkmuş olmalılar. Türkiye’nin 12 yıldır yöneten bir iktidar var. bu ülkede bir faiz lobisi de varsa sorumlusu kendileridir. Hem de o lobi kendileridir. Onun için de bunu reddetmişlerdir." ifadelerini kullandı.

Partiler arası ittifakta hangi noktada olduklarının sorulması üzerine Destici, şu ifadeleri kullandı: "Türk milletinin yeni bir iktidar arayışı vardır. Biz de katkı sağlama noktasında üzerimize ne düşerse samimiyet, adalet zemininde hazır olduğumuzu, olumlu baktığımızı daha önce de ifade ettim. İnşallah hayırla neticelenir. Bugün itibariyle neticelenmiş bir şey yok."

MİT DOSYASI : Erdoğan’ın kabul ettiği raporu MİT yalanladı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Reza Zarrab arasında görülen tazminat davasına yazı gönderen MİT, “18 Nisan 2013 tarihli Rıza Sarraf’ın suç işlediğine dair tespitleri içeren teşkilatımız tarafından hazırlanarak Başbakanlık makamına sunulan bir rapor yoktur.” dedi. Ancak, söz konusu iddia kendisine sorulduğunda soruyu soran muhabire sinirlenen Erdoğan, “MİT bir defa uyarı yapmaz, tespit yapar. Bir diğeri de MİT’in bu tür raporlarına nüfuz edebilecek kadar paralel yapının temsilcisi durumuna düşüyorsunuz… Nasıl bu belgeler ele geçiriliyor acaba? MİT sürekli gizlilik kaydı ile çalışır. Bu nasıl birilerinin eline geçiyor?” ifadeleriyle ortada bir MİT raporunun olduğunu kabul etmişti.

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ardından kara para trafiği ve Reza Zarrab’ın bakanlarla ilişkilerini gösteren MİT raporuna dayandırılan bir haber yayınlandı. Arzu Yıldız imzalı habere göre MİT’in, 17 Aralık’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde yolsuzluk, rüşvet ve kara para iddialarıyla başlatılan operasyondan 8 ay önce, 18 Nisan 2013 tarihinde hazırladığı üç sayfalık raporda, tutuklanan işadamı Reza Zarrab ve bazı bakanlarla ilişkisi üzerinde durulduğu ve raporun sonuç bölümünde ise "İran’a yönelik ekonomik ambargoya rağmen İran’ın/İranlı şahısların para transferleri gerçekleştirmesi bağlamında, R.Zarraf’ın yakın gelecekte ABD tarafından yasaklı kişiler listesine dahil edilebileceği, şahsın Türkiye’deki faaliyetleri nedeniyle başta magazin medyası olmak üzere kamuoyunun dikkatlerini üzerine çeken R.Zarraf’ın Ekonomi Bakanı Z. Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde , söz konusu hususların hükümet aleyhinde kullanılabileceği değerlendirilmiştir." uyarısı yapılıyordu.

Söz konusu iddia, 3 Şubat 2014’te Almanya ziyareti öncesi İstanbul Atatürk Havaalanı Devlet Konukevi’nde basın toplantısı düzenleyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan‘a soruldu. Erdoğan, 17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonundan 8 ay önce MİT’ten kendisine karapara trafiği ve Reza Zarrab’ın bakanlarla ilişkilerini gösteren bir rapor geldiği iddiasını yalanlayamadı. Aksine, Zaman muhabirinin, “MİT, 8 ay önce sizi yolsuzluk iddiaları ve kara para trafiğiyle ilgili bir raporla uyardı mı?” sorusu üzerine Erdoğan, ilk olarak soruyu soran muhabiri ‘paralel yapının temsilcisi olmakla’ suçladı. Ardından şunları söyledi: “MİT bir defa uyarı yapmaz, tespit yapar. Bir diğeri de MİT’in bu tür raporlarına nüfuz edebilecek kadar paralel yapının temsilcisi durumuna düşüyorsunuz. (Muhabirin raporun Taraf’ta yayınlandığını hatırlatması üzerine) Müşterek çalışıyorsunuz da onun için. MİT’in raporuna nüfuz edecek kadar paralel yapıyla müşterek çalışıyorsunuz. Sen değil patronlarınız! Nasıl bu belgeler ele geçiriliyor acaba? MİT sürekli gizlilik kaydı ile çalışır. Bu nasıl birilerinin eline geçiyor? Bu ülkeyi sevmek değildir, bu vatana hizmet değildir. Hukukumuzda ve Mecelle’de ‘Bir insan için suç sabit olmadıkça onu suçlu olarak telakki edemezsiniz.’ denir. Bunları iyi değerlendirmek lazım. İsmi geçen zat ile ilgili (Reza Zarrab) bana herhangi bir suç duyurusu gelmemiştir.”

MİT: Böyle bir rapor bulunmuyor!

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra eski savcıların yerine getirilen yeni savcılar tarafından hakkında takipsizlik kararı verilen Reza Zarrab’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na açtığı tazminat davası önceki gün İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Bu kapsamda Kılıçdaroğlu’nun avukatları, MİT’in 18 Nisan 2013’te hazırladığı 3 sayfalık raporda, tutuklanan işadamı Reza Zarrab ve bazı bakanlarla ilişkisinin anlatıldığını ve raporun da Başbakanlık’a sunulduğunu belirtti. Mahkeme de bu iddianın doğru olup olmadığını tespit etmek için MİT’e yazı göndererek böyle bir raporun olup olmadığını sordu. MİT’in mahkemeye gönderdiği yazılı savunmada “18 Nisan 2013 tarihli Rıza Sarraf’ın suç işlediğine dair tespitleri içeren teşkilatımız tarafından hazırlanarak Başbakanlık makamına sunulan bir rapor bulunmamaktadır” ifadelerine yer verildi. Rapora itiraz eden Kılıçdaroğlu’nun avukatı MİT’in kelime oyunu yaparak “Rıza Sarrafla ilgili bir rapor olup olmadığına yönelik değerlendirme yapılmamıştır” dedi. Duruşma eksikliklerin tamamlanması için Haziran ayına ertelendi.

FETULLAHÇI SAVCILAR DOSYASI : Paralel Yapı’nın istihbarat ağı bulundu

Savcı Tekin Küçük, soruşturmaya ilişkin yazışmaları UYAP’a girdi. Henüz soruşturmaya ilişkin bir karar verilmemesine rağmen dosyanın takipsizlikle sonuçlandığına ilişkin haberlerin çıkması UYAP’ta sızıntı olduğunu gösterdi.

Adalet sisteminin tüm sırlarının bulunduğu Ulusal Yargı Ağı’nı (UYAP), paralel yapı, haberalma servisi gibi kullanıyor. Paralel yapı son olarak Arınç’a suikast soruşturmasını ele geçirip servis etti. Başsavcılık, basında yer alan soruşturmanın kapandığı ve şüpheliler için takipsizlik verildiği iddialarını yalanladı. Son gelişme, paralel yapının UYAP’ta hala etkin olduğu endişesi doğurdu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a "suikast" iddialarıyla ilgili 2009 yılında başlatılan ve devletin çok gizli bilgilerinin bulunduğu Genelkurmay’a bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’na girilerek, 25 gün boyunca aramaların yapıldığı "Kozmik Oda" soruşturması yeni bir tartışmayı gündeme getirdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmaya ilişkin henüz bir karar verilmemişken, soruşturma ile ilgili yazışmalar UYAP’a girilince bilgilerin ifşa olması akıllara şu soruyu getirdi: Yargı ağı hala paralel yapının kontrolünde mi?

BAŞSAVCILIK YALANLADI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı Suçlar Bürosu’nda görevli Tekin Küçük tarafından yürütülen "Kozmik Oda" soruşturmasına takipsizlik verildiğine ilişkin dün bazı gazetelerde haberler çıktığını kaydetti. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, haberlerin gerçeği yansıtmadığını, soruşturma ile ilgili henüz bir kararın verilmediği bildirdi.

BİLGİ NEREDEN SIZDIRILDI?

Savcı Tekin Küçük, soruşturmaya ilişkin yazışmaları UYAP’a girdi. Henüz soruşturmaya ilişkin bir karar verilmemesine rağmen dosyanın takipsizlikle sonuçlandığına ilişkin haberlerin çıkması UYAP’ta sızıntı olduğunu gösterdi. Avukatların ve soruşturma savcısı dışındaki savcılara bile kısıtlama getiren UYAP üzerinden bilgilerin sızdırılması paralel yapının hala UYAP sistemini elinde tuttuğunu gösterdi. Başsavcılık yetkilileri, bilgilerin sızdırılmasıyla ilgili gerekli araştırmaların yapıldığını belirtti. Bir başka UYAP skandalı ise KPSS soruşturmasında yaşandı. Savcı Yücel Erkman tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, sonradan bulunan Genel Yetenek ve Genel Kültür sınavına ait kitapçıkları incelemek üzere bilirkişi görevlendirildi. Savcı Erkman’ın bilgileri UYAP’a girmesinin ardından Fuat Avni, bilirkişileri Twitter üzerinden ifşa etti.

BİLGİLER UYAP GİRİLİNCE POLİSLER BULUNAMAMIŞTI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, paralel yapının emniyet ayağına yönelik 22 Temmuz’da yapılan operasyon ile ilgili bilgilerin UYAP’a girildikten birkaç dakika sonra gözaltı listesinin zanlı polislere sızdırıldığı ortaya çıkmıştı. Sızıntının deşifre olmasının ardından operasyon sabah yerine gece saatlerinde gerçekleştirmiş ancak operasyonu haber alan bazı polisler adreslerinde bulunamamıştı.

YARGININ TÜM SIRLARI BU AĞDA

Sadece Adalet Bakanlığı’nın yürüttüğü hizmetler değil, kolluk kuvvetlerin yürüttüğü hizmetlerden, dosyaların Yüksek Yargı mercilerine temyize gitmesi aşamasına kadar olan süreçlerin tamamı UYAP’tan gerçekleştiriliyor. UYAP’ın olduğu yargı ve bakanlıkların bilgi ve belgeleri, elektronik ortamda tek bir yerde tutuluyor, böylece bilgi ve belgelerde tutarlılık sağlanıyor. Bu nedenle UYAP’taki bilgilerin paralel yapının eline geçmesi ulusal güvenlik açısından da ciddi bir tehdit.

2005’TE FAALİYETE BAŞLADI

Yargı sistemi içindeki birimler arasında yazışmalar UYAP üzerinden yapılıyor. Görevsizlik, yetkisizlik ve birleştirme gibi nedenlerle başka yere gönderilmesi gereken dosyalar elektronik ortamda anında gönderilebiliyor. Bugün UYAP Türkiye’de yargı birimlerinin neredeyse tamamında işletimde olup, her türlü yargısal ve idari faaliyetler bu sistemle elektronik ortamda yürütülüyor. 2001’de UYAP I projesi, 2005’te ise adli ve idari yargı birimleri, adli tıplar, ceza tevkif evlerinin otomasyonunu kapsayan UYAP II faaliyete geçmişti.

17-25 ARALIK’TA AYNI TAKTİK

Paralel yapı, kendi kontrolündeki UYAP’taki açığı bildiği için 17-25 Aralık darbe girişimine zemin hazırlayan operasyon bilgileri gizli tutarak UYAP’a kaydetmemişti. Buna rağmen devletin operasyonu önceden haber aldığı anlaşılınca da darbe girişimi erkene alınmıştı. HSYK’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında açığa alınan ve geçtiğimiz hafta HSYK 2. Dairesince yargılanmasına karar verilen 25 Aralık darbe girişimi savcısı Muammer Akkaş’a yöneltilen suçlamalardan birisi de şuydu: "Aynı dosyada şüpheli olarak hakkında iletişimin tespiti ve kayda alınması ile teknik ve fiziki takip kararı aldığı kişilerin isimlerini UYAP’a kaydettirmediği, gözaltı kararı aldığı 25 Aralık 2013 tarihine kadar şüpheli hanesine ‘bilinmiyor’ Şeklinde ibare yazıldığı belirlendi." HSYK 2. Dairesi tarafından aynı şekilde yargılanmasına karar verilen 17 Aralık darbe girişimi savcısı Celal Kara da şüphelilerin isimlerini UYAP’a kaydetmemişti.

OPERASYONA ÖZEL TEDBİR ALINMIŞTI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009-2013 yılları arasında sahte isimler üzerinden terör örgütleriyle ilişkilendirilerek dinleyen 3’ü TİB personeli 54 şüpheliye yönelik yürüttüğü soruşturmada çok gizli hareket edilmişti. Soruşturmaya ilişkin emniyetten sadece bir kişi bilgilendirildi ve ve söz konusu emniyet görevlisi bütün çalışmaları yürüttü. Ayrıca operasyona ilişkin talimat yazısı sabaha karşı saat 5’te yani operasyondan kısa bir süre önce UYAP üzerinden gönderildi. Bu sayede operasyona ilişkin bilgilerin sızmasının önü kesilmiş oldu. Emniyetteki paralel yapı aracılığıyla bütün operasyona ilişkin bilgileri Twitter hesabından ifşa eden Fuat Avni ise operasyon ile ilgili bilgi aktaramamıştı.

Kaynak. Yenişafak

TEKNİK TAKİP DOSYASI : ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA senelerdir Apple cihazlarına sızmaya çalışıyormuş

Amerika Birleşik Devletleri ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA), senelerdir Apple cihazlarını korsan saldırılardan koruyan emniyet kodunu kırmaya çalıştığı ortaya çıktı.

ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) eski sistem analisti Edward Snowden’ın sızdırdığı, "The Intercept" dergisinin internet üzerinde yayınladığı belgelerde, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nin, iPhone ve iPad cihazlarının emniyet kodunu kırmak için yürüttüğü programın ayrıntıları yer alıyor.

Belgelerde, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nin laf konusu programı çerçevesinde "Jamborees" olarak bilinen ve yılda bir sene yapılan saklı konferanslarda katılımcıların, Apple ürünlerine korsan hücum düzenlemeye yönelik stratejileri ele aldığı görülüyor.

Programa ilişkin ilk belgelerin 2006 tarihli olduğu dikkati çekerken, bu, programın, Apple’ın kurucularından Steve Jobs’un dünyaya ilk iPhone’u tanıtmasından bir sene evvel başladığını ortaya koyuyor. Programla ilgili nihai belgelerin de 2013 yılına ait olduğu göze çarpıyor.

"The Intercept", ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nin Apple’ın emniyet şifresini kırma çabasında eninde sonunda başarılı olup olmadığı konusunda ise bilgi vermedi.

CIA ve Apple, sızdırılan belgelerle ilgili olarak açıklama yapmadı.

Dünyanın en büyük sim kart üreticilerinden Gemalto, şubat ayı sonunda NSA ile İngiltere İletişim ve İstihbarat Kurumu’nun (GCHQ), sistemlerine sızmaya çalıştığını doğrulamıştı. (Anadolu Ajansı AA)

AK PARTİ DOSYASI : TAYYİP ERDOĞAN VE SERVETİ /// SENE 1994 VE SE NE 2014

AK PARTİ DOSYASI : İŞTE AKP’NİN CANINI SIKAN 7.000.000 KİŞİYE Gİ DEN MAİL

www.turkishnews.com/content/2015/03/10/iste-akp-nin-canini-sikan-7-000-000-kisiye-giden-mail/

İŞTE AKP NİN CANINI SIKAN 7.000.000 KİŞİYE GİDEN MAİL

Bir süreden beri internette mail gruplarında dolaşan bir mail var. İçeriğine baktığınızda bir takım bilgilerin toplandığı ve bunların “ilkler” diye sunulmasından ibaret.

AKP Genel Merkezi’ nin canını oldukça sıkan bu maili bugüne kadar tam 7 milyon internet kullanıcısı okumuş. Yahoo ve Gmail mail gruplarında şu sıra en popüler içeriklerden birisini bu mail oluşturuyor.

*İşte AK Parti’ nin canını çok sıkan o mail: Türkiye’ deki icraatlarının unutulmaması ve bakar-körlerin gak guk etmemesi içinTayyip Erdoğan liderliğindeki AKP’ nin Türk siyaset tarihindeki bazı ilklerini hatırlatmakta yarar görüyorum.

*1- İlk defa bir Başbakan ” Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz ” dedi
*2- İlk defa ekonomi büyürken işsizlik arttı.
*3- İlk defa cari açık verilirken döviz kuru arttı.
*4- İlk defa bir Başbakan zam isteyen memura ” İMF’ yi ikna edin ” dedi.
*5- İlk kez ithalat 100 milyar doları aştı.
*6- İlk kez cari açığın üstünde borçlanma yapıldı
*7- İlk kez Yunan kilise bankası Türkiye’ de banka satın aldı.
*8- İlk defa domuz, kesimlik hayvanlar arasına alındı
*9- İlk defa düşük faizli dış borç, yüksek faizli iç borç ile ödendi.
*10- İlk defa bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı, islamiyeti yok etmeye yemin eden bir Papa’ nın heykeli önünde fotoğraf çektirdi.
*11- İlk defa bir Başbakan ” Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya ” dedi.
*12- İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.
*13- İlk defa kilise ve havralar imar planında yer aldı.
*14- İlk defa bir Başbakan Yahudi düşünce kuruluşundan ” Üstün Cesaret Ödülü ” aldı.
*15- İlk defa Türk askerinin başına ABD güçlerince çuval geçirildi.
*16- İlk defa bir Başbakan ” bir dönem dini kullandık ” dedi.
*17- İlk defa petrol kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyaz verildi.
*18- İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.
*19- İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların eline geçti.
*20- İlk defa tezkere ret edilmesine rağmen Dış İşleri Bakanlığı genelgesi ile silahlar Türkiye üzerinden geçti.
*21- İlk defa bir Başbakan İslam dünyasının sınırlarını değiştirecek BOP’ un eş başkanı oldu.
*22- İlk defa bir Başbakan Müslüman topraklarını işgal eden ABD askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ettiğini açıkladı.
*23- İlk kez İsrailli bir iş-adamına çok gizli bir şekilde 800 milyon dolar kaynak aktarıldı.
*24- İlk defa bir Başbakan yapılan ihalede önce uçak istedi ama sonra Mercedes’ e razı oldu.
*25- İlk def a fındık üreticileri en büyük mitingi yaptı.
*26- İlk defa bir Başbakan Türkiye’ yi pazarladığını açıkça itiraf etti.
*27- İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı.
*28- İlk defa bir Başbakan çiftçilere ” Gözünü toprak doyursun ” dedi.
*29- İlk defa kap kaç diye bir sektör ortaya çıktı.
*30- İlk defa zina suç olmaktan çıktı.
*31- İlk defa bir Başbakan en fazla yurt dışı gezisi yaptı.
*32- İlk defa bir Başbakan ” Borç yiğidin kamçısıdır ” diyerek borçlanmayı bir başarı olarak gösterdi.
*33- İlk defa enflasyon % 10 artarken pancar fiyatları 99 kuruştan 88 kuruşa indi.
*34- İlk defa çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.
*35- İlk defa bir Başbakan Danışmanı Amerikalılara Başbakan için ” Bu adamı kullanın, onu rogara süpürmeyin ” dedi.
*36- İlk defa GSMH artarken KDV tahsilatı yerinde saydı.
*37- İlk defa bir Başbakan TMSF katkısıyla bu kadar çok TV ve gazete yönlendirdi.
*38- İlk defa Türkiye Cumhuriyeti’ nin Cumhurbaşkanı misafir olarak gelen bir kralın ayağına gitti. Hem de 10 Kasım günü…
*39- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ÇİFTÇİYE ” ANANI DA AL GİT ” DEDİ…
*40- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ŞEHİD ZİYARETTİNDE ” ASKERLİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR ” DEDİ
*41- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN 300 METRELİK GEMİYE GEMİCİK DEDİ.
*42- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ….. GAZETELERİNİ OKUMAYIN TELEVİZYONLARINI AÇMAYIN DEDİ.
*43- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNEN İNSANLARI DİNSİZLİKLE SUÇLADI.
*44- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN İÇİN CUMHURİYET MİTİNGLERİ YAPILDI.
*45- İLK DEFA BİR HALK KENDİ LAİKLİĞİNDEN VE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN KORKTU…
*46- İLK DEFA ATAMI ANLIYORUM.

Bu hızla Tayyip Erdoğan bu dönemde ülkemizde ki her şeyi özelleştirmiş olacak…

İş bu ya özelleştirmeye ve satmaya kafayı takmış olan başbakanımız en sonund a kendisini özelleştirir mi?

*- Türk Telekom, Arap’ ın.*- Telsim İngiliz’ in.*- Kuşadası Limanı İsrailli’ nin.*- İzmir Limanı Hong Konglu’ nun…

*- Araç muayene işi Alman’ ın.

*- Başak Sigorta Fransız’ ın.

*- Adabank Kuveytli’ nin.

*- İETT Garajı Dubaili’ nin.

*- Avea Lübnanlı’ nın.

*- Petkim? Ermeni’ nin. ( Kazak’a sattık, dediler. Kazağı bir çıkardık Ermeni…)

*- Rakı, Amerikalı’ nın.

*- Finansbank Yunanlı’ nın…

*- Oyakbank Hollandalı’ nın.

*- Denizbank Belçikalı’ nın.

*- Türkiye Finans Kuveytli’ nin.

*- TEB Fransız’ın.

*- Cbank İsrailli’ nin.

*- MNG Bank Lübnanlı’ nın.

*- Alternatif Bank Yunanlı’ nın.

*- Dışbank Hollandalı’ nın.

*- Şekerbank Kazak’ ın.

*- Yapı Kredi’ nin yarısı İtalyan’ ın.

*- Turkcell’ in yarısı Finli’ nin Rus’ un.

*- Beymen’ in yarısı Amerikalı’ nın.

*- Enerjisa’ nın yarısı Avusturyalı’ nın.

*- Garanti’ nin yarısı Amerikalı’ nın.

*- Eczacıbaşı İlaç, Çek’ in.

*- İzocam, Fransız’ ın.

*- TGRT ( Fox ) Amerikalı’ nın.

*- Demirdöküm Alman’ ın.

*- Döktaş Fransız’ ın.

*- Süper FM Kanadalı’ nın.

Hepsi TÜRK’ tü bir zamanlar… sadece AKP hükümetinden önce.

Önemli! Borla çalışan araba üretildi, Türkiye kıskaçta. Arabayı BOR madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı. Türkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip.

AYDIN İNSAN ARAŞTIRIR, YARGILAR VE SONUCA VARIR.

CAHİL, YOBAZ; DUYAR, GÖRÜR VE HÜKME VARIR.

MOSSAD DOSYASI : IŞİD, ‘MOSSAD ajanı’ dediği genci böyle infaz ettirdi (Video)

IŞİD, geçtiğimiz Salı günü yayınladığı videoda, Doğu Kudüslü bir genci MOSSAD ajanı olduğu iddiasıyla öldürdü. İşte detaylar:

IŞİD, geçtiğimiz Salı günü yayınladığı videoda, Doğu Kudüslü Seyid İsmail Musellem isimli bir genci ‘MOSSAD ajanı’ olduğu iddiasıyla infaz edildiği görüntülere yer verdi.

IŞİD’in medya kolu Furkan Medya tarafından yayınlayan videoda Musellem’i çocuk yaşta bir IŞİD üyesinin öldürdüğü görülürken aynı videoda ‘İsrail ajanı’ olduğu öne sürülen birkaç kişinin daha görüntüleri yer alıyor. IŞİD’in yayınladığı görüntüde "Gözümüz Kudüs’te" ifadelerini kullanan IŞİD üyelerinin hemen önünde turuncu kıyafetler giydirilmiş Muhammed Seyid İsmail Musellem bulunuyor.

Musellem’in infaz edildiği görüntüde, kendisinin İsrail tarafından eğitildiğine dair beyanlarına yer verilirken, Musellem kendisinin babası ve ağabeyi tarafından ‘işi alma’ noktasında teşvik edildiğini söylüyor.

Videoda çocuk yaştaki üyenin hemen yanında görülen yetişkin IŞİD üyesi, çocuk yaştaki IŞİD üyelerini göstererek "Bunlar İslam Devleti’nin aslanları. İslam Devleti’nde istihbarat çalışmasını yapan bu ahmakları öldürecekler" dedikten sonra çocuk yaştaki IŞİD üyesi Musellem’i katlediyor. Görüntüde ‘Yahudileri’ tehdit eden ve Fransızca konuşan IŞİD üyesi, "Allah bize Fransa’da Yahudileri öldürmeyi nasip etti" şeklinde konuşuyor.

Yediot Ahronoth’a konuşan Muhammed Musellem’in ağabeyi Ahmed Musellem, kardeşinin dini ve politik konularla ilgilenmediğini öne sürerek kardeşinin IŞİD tarafından aldatıldığını öne sürdü. Videoda ise infaz edilen Muhammed Müsellem’in "Babama ve ağabeyime sesleniyorum. Tövbe edin. İslam Devleti’ne ajanlık için gönderilenlere sesleniyorum: Başarılı olamayacaksınız. Sizi açığa çıkaracaklar." dediği görülüyor.

Musellem’in ailesi çocuklarının turistik bir seyahat için Türkiye’ye gittiğini söylerken İsrailli yetkililerse Musellem’in geçtiğimiz yılın Ekim ayında IŞİD saflarına katıldığını söylüyor.

Geçtiğimiz ay IŞİD "Bir MOSSAD ajanını rehin tutuyoruz" açıklamasında bulunmuş ve yayın organı Dabık’ta bir röportaja yer vermişti.

Dabık’a göre röportajda, bir komşusu tarafından kendisine "İsrail İstihbaratı için çalışır mısın?" denildiğini belirten Musellem, babası ve ağabeyinin de kendisine bu işi kabul etmesini önerdiğini açıkladı. Dergide yer alan röportaja göre "Babam ve ağabeyim bunu söyleyince onların da istihbarat çalıştığına emin oldum" diyen Musellem, görevi kabul ettikten sonra Doğu Kudüs’te Enetevt eğitim kampında eğitildiğini, katıldığı her eğitim için 5.000 Şekel ücret aldığını belirtti. Daha sonra verdiği istihbarata göre para aldığını belirten Musellem, verdiği istihbaratın değerine göre çok para alabildiğini ancak aldığı en az ücretin 5.000 şekel olduğunu söyledi. Aynı kampta bir ay boyunca ‘kendini kontrol, irade ve sorguda dayanma’ gibi eğitimler aldığını söyleyen Musellem ayrıca silah kullanmayı da aynı kampta öğrendiğini dile getirdi.

Bir süre istihbarat görevleri yaptıktan sonra MOSSAD’dan "Miro" kod isimli bir yöneticinin kendisine "IŞİD içerisinde vereceğimiz görevi kabul edersen bir ev, istediğin evraklar ve ciddi bir maaş ödeyebiliriz. Döndükten sonra da ihtiyacın olan herşeyi tedarik edebiliriz" dediğini belirten Musellem, İsrail’in kendisinden IŞİD’in silah kapasitesi, silahların tutulduğu yerler, silah envanteri, IŞİD’in üslerine ait koordinatlar ve Filistin’den IŞİD’e katılan Filistinlilerin isimlerini istediğini açıkladı.

Dabık’a verdiği röportajda Suriye’ye Türkiye üzerinden girdiğin söyleyen Musellem, nasıl yakalandığını da açıkladı. "MOSSAD’ın eğitimine rağmen IŞİD’in içerisindeki muhacirlerle uyum arz etmeyen davranışlarımdan ötürü fark edildim." diyen Musellem’in gerçekten MOSSAD’a çalışıp çalışmadığıyla ilgili İsrail kaynaklarından herhangi bir açıklama yok. Musellem’in gerçekten MOSSAD için ajanlık yapıyor olsa bile İsrail’in bunu doğrulamayacağı tahmin ediliyor.

Öte yandan Dabık dergisinde yer alan bilgiye göre Musellem’in yakalanmasına sebep olan, Doğu Kudüs’teki babasıyla yaptığı telefon görüşmesi. Haaretz gazetesine göre ise babası oğlunun MOSSAD için çalıştığını reddetti. Oğlunun internetteki bilgilerden etkilenerek kendi kararıyla IŞİD saflarına katıldığını söyleyen baba, "Oğlumun ne MOSSAD ile ne de Şin-Bet ile herhangi bir bağı yoktu" dedi. İsrailli bir güvenlik yetkilisi ise Musellem’in kendi iradesiyle Suriye’ye gittiğini belirtti. Haaretz’in "Bu söylediğinizden Musellem’in İsrail ajanı olmadığını mı anlamalıyız?" sorusuna "O şekilde de anlayabilirsiniz" cevabını veren yetkilinin cevabı, Musellem’in gerçekten ajan olup olmadığıyla ilgili soru işaretleri doğurdu.

VİDEO İÇİN BURAYA TIKLAYIN.

MK ULTRA PROJECT /// VİDEO : Targeted Individual Awareness Campaign Video

VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=DisWEUYLTBo

BOP PROJESİ DOSYASI /// PEMBE TUNÇEL : BOP’U BALTALAYAN BAYKAL DIŞARI, KOZMİK ODADAN İÇERİ

Üç gün önceydi, işlerim dolayısıyla evden tam dışarı çıkmak üzereyken yakın bir arkadaşım telefonla aradı. ‘’ Biliyor musun? ‘’ dedi, ‘’Sayın Deniz Baykal, birazdan Mimarlar ve Mühendisler Odasında konuşma yapacak. Benim işlerim var, yetişemem; sen gidebilir misin?’’ diye sordu. Benim de acelem vardı ama gitmek de istedim. Bir an cevap veremedim, düşündüm. Sorusuna yanıt alamayınca, ‘’ Ya ‘’ dedi, ‘’Senin eve de çok yakın, oraya gitmen iki dakika sürmez.’’ deyince, ‘’ Bilmiyordum. Gitmek isterim ama benim de acelem var. Konuşmanın konusu ne?’’ diye sordum.

‘’Ortadoğu ve Türkiye, üzerine olması lazım.’’ dedi.

Yıllardan beri yırtındığımız bir konuydu bu. Ama hala çoğunluğa anlatamadığımız için her geçen gün bataklığa biraz daha saplandığımız bir durum…

BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) daha doğrusu BİP (Büyük İsrail Projesi) yüzyılların projesi. Bu proje hem petrol hem de vaat edilmiş toprakları kapsar.

‘’Tamam’’ dedim, ‘’ Hemen gidiyorum ’’

İtiraf edeyim, Sayın Deniz Baykal’ ın konuşmasının başını biraz dinledim. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘’ Yurtta Barış, Cihanda Barış ‘’ sözünden çıkarak ABD’ nin, Irak’ a müdahalesini, 1 Mart tezkeresini anlatıyordu. O konuşurken beynim gezintiye çıkmıştı bile…

Ara ara da kendisine bakıp dinlemeye çalışıyordum. Tam donanımlı bilgisi, güven veren, kararlı ve azimli ses tonunu duyuyor, memleket sevdasını gözlerinden okuyabiliyordum. Konuşmasıyla, bilgi donanımıyla, kararlılığıyla tam bir lider…

Ona bakınca yine dalıyorum. Arkadaşımın anlattığı düşüyor aklıma… ‘’Haber saati, ben mutfaktayım.’’ diyor arkadaşım. ‘’ Mutfakta iş yaparken bir kulağımda haberlerde. İşim bitince salona geçtim. Baktım, benim kız ağlıyor. Endişe ve merakla, ‘’Annem ne oldu, neden ağlıyorsun?’’ diye sordum. Kızım, gözyaşları içerisinde boynuma sarıldı, hüngür hüngür ağlıyarak, ‘’Anneciğim, ben, Baykal’ı çok özledim!’’ dedi. Şaşırdım… ‘’Ne oldu ki?’’ dedim. ‘’ Baksana haberlere, ortalık çok kötü’’ dedi. Arkadaşım, ‘’Bir anne olarak o an, ne diyeceğimi bilemedim’’ dedi. Kızıma sarıldım, ‘’Kızım, Baykal’la ne ilgisi var, o ne yapacak?’’ dedim. Çocuk demez mi ki,’’ O varken, bunlar bu kadar yapamıyordu. Baykal, bunlara bağırıp susturuyordu. Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘’Sen Ergenekon’un savcısı isen ben de avukatıyım’’ diyordu. ‘’ Ben, ona baba gibi güveniyor, bizi Baykal kurtaracak, diyordum. Anne, artık o konuşmuyor; ben, onu çok özlüyorum!’’ deyince kızım, gözlerim doldu.’’ demişti, arkadaşım…

Tekrar baktım Sayın Baykal’a… Arkadaşımın kızının gözüyle… Evet, baba görünümlü bir devlet adamı duruyordu karşımda… Neden olması gereken yerde değil? Neden kurtarıcılık yapamıyor, diye düşündüm…

Sayın Deniz Baykal, ülkesini seven, tam bir devlet adamı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘’Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ sözünün gereğini yapmış, Türkiye’nin, Ortadoğu’daki bataklığa girmesini önlemişti. Yani yüzyılların Projesi BOP’a, aslı BİP’e balta vurmuştu…

TEKEL’in alkollü içki bölümü, 17 fabrika, hammadde, stok ve varlıklarıyla, 2004 yılında 292 milyon dolara (Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab ortak girişim grubu) MEY İçki Sanayi ve Ticaret AŞ’ye satılmıştı. MEY İçki’de 292 milyon dolara aldığını, iki yıl sonra 2006 yılında bu kez 810 milyon dolara ABD’de kurulu bir ortak gruba (Texas Pacific Group) satmıştı. 2011 yılında, bu kez Amerikalılar MEY İçkiyi, 2 milyar 100 milyon dolara, Dünyaca ünlü, içkide dünya devi olarak tanınan İngiliz DİAGEO Şirketine satmıştı.

2 milyar 100 milyon dolara satılması gereken TEKEL’in içki bölümü, AKP hükümeti kendi yakınlarına ucuza satmış daha sonra da o yakınlar, gerçek fiyatına yabancılara satmış, Türkiye TEKEL’in satışında tam 2 milyar dolar zarara uğratılmıştı. Ki zaten satılması en büyük hataydı…

Sayın Deniz Baykal, TEKEL’in satışındaki bu yolsuzluğu ortaya çıkarmış, devletin 2 milyar dolar zarara uğratılmasının hesabını sormuştu…

Eee, ama bu Baykal’da fazla olmuştu hani… 1 Mart tezkeresini engellemiş, yüzyılların Projesi BOP’a balta vurmuştu. Irak’ın işgalinde Ankara’nın desteğini uman Amerika, Deniz Baykal yüzünden Irak’ta yalnız kalmıştı… TEKEL’in satışında devletin 2 milyar dolar zarara uğratılmasının hesabını sormuş, yine BOP projesi gereği Türk askerini yok etmek, yurtseverleri susturmak, sindirmek için sahte belgeler düzenlenerek, adına da Ergenekon davası denilerek, suçsuz yere zindanlara atılan yurtseverlerin avukatı olmuştu… Üstelik Kemalist’ti…

Gerçekten fazla olmuştu, BOP Eşbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın planlarını bozuyor, projenin ilerlemesini engelliyordu. Hemen durdurulması gerekiyordu. Montajlanan bir kaset sürüldü piyasaya… Çamur at; izi kalsın, hikayesi…

Ama izi kalmadı. URL şirketi, kasetin montaj olduğunu kanıtladı. Fakat BOP’un önündeki bir engel kaldırılmıştı. Baykal’ın önünün kesilmesi için görevlendirilmiş toplum mühendisleri görevlerine yapmaya hala devam ediyordu…

BOP adım adım ilerliyor, TSK’nın eli ayağı bağlanıyordu. Son bir hamle kalmıştı, KOZMİK ODA… Devlet sırları, ülke güvenliği, her şey demekti kozmik oda…

Ağlak Bülent Arınç, rolünü iyi yapmıştı. İki subay, Bülent Arınç’a suikast girişiminde bulunacaktı numarasıyla gözaltına alınmıştı. Ve İlker Paşa hangi akla hizmet ettiyse asla ve asla yapılmaması gerekeni yapmıştı. KOZMİK ODA’nın kapısını açmıştı. Böylelikle tüm devlet sırları özel yetiştirilmişlerin ellerine geçmişti…

Sayın Deniz Baykal konuşurken ben bunları düşünüyordum. Kendimi toparladım dinlemeye devam ettim.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un, ‘’Zor Seçimler’’ adlı kitabında, 2002 yılında senatör olduğu dönemde Irak Savaşına ‘’Evet’’ dediği için özür dilediğini, ‘’Tek yanılan ben değilim’’ diyerek günah çıkardığını duydum.

Hillary Clinton’un samimi olmadığını düşündüm, ki olsa bile vaktiyle Irak’ı kan gölüne çevirmişler, ölen, sakat kalan, yetim kalan, tecavüze uğrayanların sayısı belli değildi… Erkeklere bile tecavüz edilmişti…

Ebu Gureyb cezaevindeki işkenceler geldi gözlerimin önüne… Ve bir kadının çığlığı çınladı kulaklarımda… ‘’Burayı yerle bir edin, öldürün bizleri; hepimizin karnında onların piçleri var. Çoğumuz hamileyiz, biz dünden ölüme razıyız. Sizlere yalvarıyoruz, gelin, kurtarın bizi. Ölmek istiyoruz, bizi öldürün, size yalvarıyorum. Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların karnımızdaki piçlerini öldürün. Allah rızası için size yalvarıyoruz!’’ diyordu kadın…

Hillary Clinton’un bile günah çıkardığı bir durumda, 1 mart tezkeresine engel olan, Türkiye’nin batağa saplanmasını önleyen Deniz Baykal’ı kutlamak gerekmiyor mu?..

Evet, yarı belimize kadar Ortadoğu’daki bataklığa batmış durumdaydık. BOP’un içerisinde Türkiye’de vardı. Sıra bize ha geldi ha gelecek. BOP’a karşı olanların bir şekilde görevlerinden uzaklaştırıldığını hatta itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, zaten eli kolu bağlı olan TSK’nın, Kozmik Odanın kapısının açılmasıyla temelli zincirlere vurulduğunu düşündüm. Gerçekten çok büyük bir belanın içerisindeydik.

Sayın Deniz Baykal, Irak’tan, Suriye’ye sorununa geçmiş, yılların bilgi birikimiyle Ortadoğu’nun bataklığına çekilmeye çalışılan hatta yarıya kadar bataklığa giren Türkiye’nin nasıl kurtarılacağını anlatıyordu…

Pembe TUNÇEL